Sabancı'nın akıl hocası ne öneriyor?

Aykaç, yerel piyasaların küçük olduğu ve rekabetçi sektörlerde ihracat yapılması gerektiğini düşünüyor

1.10.2009 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sabancı'nın akıl hocası ne öneriyor?
Türkiye’nin yurtdışına kaptırdığı beyinlerden biri de Prof. Dr. Ahmet Aykaç. Robert Kolej’den mezun olduktan sonra Colombia Üniversitesi’nde doktorasını tamamlamak üzere Amerika’ya giden Aykaç, 37 yıl sonra Türkiye’ye döndü.
Yurtdışındaki bu 37 yıla pek çok deneyimi sığdıran Aykaç’ın ilk patronu, ABD Merkez Bankası’nın eski başkanı Alan Greenspan’di. Burada geçirdiği 1,5 yılın ardından akademik kariyerine önem verdi. Fransa’nın en iyi işletme okullarından INSEAD’de yıllarca hocalık yaptıktan sonra Theseus International Management Institute’un 1995’te önce başkanı, 1996’da ise sahibi oldu. Okulunu iki yıl önce satan Aykaç, Türkiye’ye dönünce de boş durmadı. Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarında bulunan Aykaç, Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın danışmanlarından biri... Güler Sabancı, Capital’e verdiği söyleşide, Aykaç’tan strateji oluşturma ve ekonomi konularında danışmanlık aldığının altını çizmişti.
 Ayrıca Golden Horn Ventures isimli bir risk sermayesi şirketi ile genç yatırımcılara finansman yaratıyor.
“Derslerde anlattığım iktisadı, şirketlerle uygulamalı olarak yaşıyorum, bu çok güzel” diyen Aytaç, Türkiye’nin resesyondan önce farklı yapısal sorunları için önlem alması gerektiğini düşünüyor. “Türkiye yüzde 6,5 büyürken dahi işsizlik oranını yüzde 9’un altına indirememiş bir ülke” diyen Aytaç, bunun da işsizliğin talep eksikliğinden değil, yapısal birtakım sorunlardan doğduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bunun aşılması için de çalışan maliyetlerinin düşürülmesi, bürokrasinin verimliliğinin sağlanması gerektiğini vurguluyor.  
Prof. Dr. Ahmet Aykaç’a, global kriz sonrası yeni makroekonomik dengeleri, olası tehditleri sorduk. İşte yanıtları:  
Capital:  Resesyon sonrası nasıl bir toparlanma bekliyorsunuz?
Dünyadaki bu iktisadi durgunluğun, riskli konut kredilerinden doğduğu sanılıyor. Tam olarak böyle değil... Riskli konut kredileri krizinin doğmasının nedeni, iktisadi düzenin yavaş yavaş kaymaya başlaması, dolayısıyla borçlu insanların borçlarını ödeyememesi ve bunun üzerine inşa edilmiş türev piyasa binasının çökmesiydi. Bu, sadece finansal çöküşün yarattığı bir yavaşlama değil, yavaşlamanın yarattığı finansal çöküşün büyüttüğü bir resesyon.
Bu, rasyonelitesi olan bir süreçtir. Mali çöküşler ise normal olmayan spekülatif patlamaların sonucu ortaya çıkar. Dünya üst üste gelmiş iki ayrı olayı, reel sektör ve finansal çöküşü bir arada yaşıyor.
Tesadüf o ki mali hadiselerle ilgili yapılması gerekenlerle kısa vadede reel ekonominin düşüşünü önlemek için yapılması gerekenler hemen hemen aynı. Ama reel ekonomideki dalgalanmaların zamanlarıyla mali sistemdeki düzelme periyodu birbirine eşit değil. Bu yüzden de bugün aldığınız tedbirler, yakın gelecekte, reel ekonomide başka dertler yaratacaktır.
Capital:  Nasıl dertler bunlar?
Reel ekonomi yavaşlamaya başladığında, talebi artıracak önlemler almak lazım. Talebi artırmak için vergiler indirilebilir ya da piyasaya para sürersiniz, daha çok likidite olur. Mali çöküşün de gerektirdiği aynı bu noktada piyasalara likidite vereceksiniz. Ancak, bugünkü gibi çok likidite verdiğinizde, reel ekonomi yükselmeye başladığında, artan talep arz etme kapasitesinin önüne geçecek ve bu da enflasyonist baskılar oluşturacaktır.
Parayı piyasadan çekseniz, bu sefer de mali düzelme aksayacaktır. Dolayısıyla, kısa vadede yaptığınız doğru işin, orta vadede birbirine çatışan bir sonucu oluşuyor.
Aslında artan taleple likiditeye de talep olacaktır, dolayısıyla bir kısmı doğal olarak emilecektir. Ancak geri kalanı ne olacak? Bu sualin cevabı yok. Likidite dolaştığı takdirde ya enflasyon yükselmeye başlayacaktır ya da doların değeri tahminin üzerinde düşecektir. Şu an önlem alalım derseniz resesyondan çıkışı yavaşlatırsınız. ~
Buna da değer mi, değmez mi tartışılır. Türkiye dışındaki ülkeler için değebilir.
Capital:  Türkiye’yi neden ayırdınız?
Çünkü, Türkiye, yüzde 6,5 büyürken dahi işsizlik oranını yüzde 9’un altına indirememiş bir ülke. Bu, bizim işsizliğimizin talep eksikliğinden değil, yapısal birtakım sorunlardan doğduğunu gösterir. Demek ki bizim bu resesyon önlemlerinin dışında alabileceğimiz yapısal önlemlerimiz var.
Capital:  Alınabilecek önlemler sizce nelerdir?
Bir işadamının bir kişiyi işe alırken baktığı nokta, çalışanın maliyetinin verimliliğine oranıdır. Siz devlet olarak, çalışan maliyeti rakamının üzerine yüzde 50 ek yük koyuyor böylece işe alımı zorlaştırıyorsunuz. Öte yandan da işe alınan adamın gelirinden de ciddi kesinti yapıyorsunuz. Kişinin eline geçenle işverene olan maliyeti arasındaki bu fark, iktisadi anlamda inanılmaz bir ağırlıktır.
Genellikle bu fark, devletlerin vermesi gereken hizmetler için harcanır. Ama Türkiye devleti genellikle çok verimsiz çalışır. Dolayısıyla biz, işçinin verimini GSMH’yi artıracak bir noktada kullanacağımıza, devletin verimsizliliğini sübvanse etmek adına kullanıyoruz. Bu yapının değişmesi lazım.
Bunun için de devletin içinde yapısal değişiklikler yapılmalı. Bürokrasinin daha etkin hale getirilmesi, askeri harcamaları azaltması lazım. Bu değişiklikler yapılmadığı sürece isterseniz siz büyümeyi yüzde 10’a çıkarın, işsizlik ancak yüzde 9’dan yüzde 8’e iner.
Yapısal bir başka derdimiz daha var. Türkiye’de istihdamın yüzde 26’sı tarım sektöründe, ama Türkiye’de GSMH’nin ancak yüzde 9’u tarımdan geliyor. Hizmetlerde ise tam tersi bir durum var. Tarımdan alıp hizmetler tarafına aktarabileceğimiz her çalışan, Türkiye’de verimi ve hayat standardını artırıyor demektir.  
Capital:  Bu işsizliğin eritilmesi, en iyi ihtimalle kriz öncesine dönmesi ne kadar süre alır?
-  İşsizliğin yeniden kriz öncesi yüzde 9’lara dönmesi ise 3-4 yıl alır. Burada kayıt dışı ekonominin etkisini unutmamak lazım. Türkiye’nin kayıt dışı düzeni olmasaydı geçmiş 15 yılın krizlerinden çıkmasına ihtimal yoktu.
Capital:  Türkiye ekonomisinde toparlanma ne seviyede?
-  Bana öyle geliyor ki 3. ve 4. çeyrek rakamları pozitif çıkacak. Büyümenin eksi 5’in altında kalacağını tahmin ediyorum. Bugün ciddi yara alan sektörler, krizden daha güçlü ve sıhhatli çıkacak. Otomotiv, tekstil kötü bir dönem geçiriyor ama daha kuvvetli şekilde çıkacaklar.
Capital:  Türkiye’nin önünde makroekonomik anlamda tehditler görüyor musunuz?
Açıkçası enflasyonda sorun çıkacağını, tek hanelerden çift hanelere gideceğimizi sanmıyorum. Bütçe açığının dert olabileceği konuşuluyor, ama bu halledilemeyecek bir sorun değil. İktisadi çöküşün gerektirdiği bir açıkla karşı karşıyayız. Küçülme pozitife geçmeye başladığı vakit, ona orantılı olarak bütçede de düzelme göreceğiz.
Benim için tehdit, işgücünün verimsiz alanlarda verimsiz kullanılmasından geliyor. İş piyasalarındaki tıkanıklık da bundan kaynaklanıyor. Bu tıkanıklığı açmadan, Türkiye yüzde 7-8 büyürse enflasyon kısa sürede yüzde 20’lere çıkacaktır.
Capital:  Peki dış tasarruflara dayalı bir büyümeye gidilirse cari açık açısından ne yapılabilir?
Türkiye’de toplam talep toplam arzın önüne geçtiği an ya enflasyon olacaktır ya cari açığınız inanılmaz büyüyecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin toplam arzı artırmakla ilgili bir derdi var. Toplam arz da maliyetler ve verimlilik ile sorunları halledince çözülür.
Cari açığı yok edemezsiniz. Dış açığı yavaşlatmanın yegane usulü aynı maliyetlerle Türkiye’de üretebilmektir. İhracatı artıralım derseniz, buna da dikkat etmek lazım. TL’nin değerini düşürün, ihracat artacaktır. Ama maliyetleri dışarıdaki insana ucuz göstererek ihracat yapmak, alım gücünü dışarıya vermek demektir. ~
Türkiye, yerel piyasaların küçük olduğu ve rekabetçi sektörlerde ihracat yapabilir. Türkiye’nin ihracatın GSMH’ye oranına bakarsak ihracata dayalı büyüme modeli zaten mümkün değildir.
Capital:  Hükümetin kriz sonrası aldığı önlemler için ne düşünüyorsunuz?
Son geldiğimiz noktaya bakarsanız iyi işler yapıldığını düşünüyorum. Ancak, sürece bakarsak, kanımca iyi idare edilmedi. İktisadın reel kısmının rasyonelitesi daha fazladır, mali kısmın daha beklentilerle ilgilidir. Reel kesimdeki rasyonel işleri idare ederken mutlak surette beklentileri de idare etmeniz lazım. Biz, insanları korkutmamak için söylenen laflar, sahadaki realitelerle çakıştığı için zorlandık. Doğru işi yapmakla beraber işin doğru olduğuna inanç kırılmış olduğu için süreç yavaş işledi.
Capital:  Yabancı yatırımlar, Türkiye’ye ne zaman döner?
-  Türkiye’ye para gelecektir, bunu gözüm kapalı söyleyebilirim. Türkiye’ye, kendisi işleri berbat etmediği süreçte para gelecektir. Neden? Türkiye getirisi yüksek olan bir memlekettir. Sadece yüksek faiz-düşük kurdan dolayı değil. Türkiye yapısı gereği ağırlıklarından biraz kurtulduğunda hızla büyümeye başlıyor. Yabancı yatırımcı otomotiv, sağlık turizmi, malzeme bilimi, nano teknoloji ve tarım biyolojisi gibi alanlarda yatırıma gelecek.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz