"Global inovasyonu Türkiye'ye getireceğiz"

Goossens ile Unilever’in Türkiye planlarını ve hızlı tüketim sektörünün geleceğini konuştuk...

9.02.2017 12:36:170
Paylaş Tweet Paylaş
"Global inovasyonu Türkiye'ye getireceğiz"
Aslı Sözbilir
[email protected]

Hızlı tüketim sektöründe dünya devlerinden biri olan Unilever’in 2017 Türkiye planları yine büyüme üzerine. Şirket Konya’da kuracağı tedarik köyü ile Unilever’in şu anda dünyadaki en büyük yatırımını gerçekleştiriyor. Yaklaşık 3 aydır Unilever Türkiye’nin yönetim kurulu başkanlığı koltuğunda oturan HARM GOOSSENS, “2017 planlarımızda büyüme çok ciddi bir yer tutuyor. 2017’de markalarımıza, kategorilerimize, çalışanlarımıza ve fabrikalarımıza yatırım yapmaya devam edeceğiz” diyor. Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri Araştırması’nda Unilever Türkiye’nin 3’üncü sıraya yükselmesini ise sahip oldukları yeteneklere, sürdürülebilirlik programına, Türkiye’ye yaptıkları yatırımlara ve insanlara yetki ve sorumluluk vermelerine bağlıyor.

UNILEVER TÜRKİYE, 2009’DA EN BEĞENİLENLER listesinde 7’nci iken, 2014 ve 2015 yılında 4’üncü sıraya yerleşti. 2016’da ise 3’üncülüğe yükseldi. Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran’ın çiçeği burnunda yönetim kurulu başkanı Harm Goossens, bu başarıyı en temelde çalışan sadakatinin bir sonucu olarak görüyor. Bundan 3 ay öncesine kadar Unilever’in Orta ve Doğu Avrupa operasyonlarından sorumlu olan Goossens,“Şimdiye dek bu denli şirkete bağlı ve şirketle bağlı bir çalışan topluluğu daha önce görmemiştim” diyor. Goossens, Unilever Türkiye’nin ekoloji kriterinde “en beğenilen” seçilmesini ise “müşterilerini önceliklendiren sürdürülebilirlik anlayışı”na bağlıyor. Esprili bir dille “Sadece şampuan ve çorba satarken bu biraz büyük bir hedefmiş gibi gelebilir ama gerçekten büyük bir etkimiz var” diyor. Ve bir amacı olan markalarının daha çok sattığını söylüyor: “Satışlarımızın yüzde 60’ı sürdürülebilir yaşam ürünlerimizden geliyor. Sürdürülebilirlik sadece daha fazla masraf diyenler yanılıyor. Sürdürülebilirlik şirketimizin tam kalbinde ve işe yarıyor.” Türkiye’nin 2016 yazında geçirdiği travmaya rağmen 2017’den çok umutlu; “Diğer ülkelerdeki tecrübelerimin aksine burada birçok kanalda, kategoride ve üründe büyüme potansiyeli olduğunu görüyorum. Ne kadar şanslı oluğunuzdan ve ne kadar büyüme potansiyeline sahip olduğunuzdan bence haberiniz yok” diyor. “Planlarımız büyüme üzerine” diyen Goossens ile Unilever’in Türkiye planlarını ve hızlı tüketim sektörünün geleceğini konuştuk:
* Unilever Türkiye’nin son 7 yılda En Beğenilenler listesinde 7’ncilikten 3’üncülüğe tırmandığı görülüyor. Sizce yıllar içerisindeki bu yükselişin belli başlı nedenleri nedir?
 Son 3 aylık deneyimimle görebildiğim kadarıyla bunun nedenleri yeteneklerimiz, sürdürülebilirlik programımız ve ülkeye yaptığımız yatırımlar. Biliyorsunuz, sadece 3 aydır buradayım ama Unilever Türkiye hakkında inanılmaz iyi şeyler duydum ve aslına bakarsanız çalışanlarımız gerçekten de muhteşem. Yani insan kaynakları kalitemiz çok iyi ama bence daha da önemlisi şirkete olan derin bağlılıkları. Unilever’den, ait oldukları takımdan, arkadaşlarından hep çok pozitif bahsediyorlar. Bence asıl önemli olan bu… Bu kadar şirkete bağlı ve şirketle bağlı bir çalışan topluluğu daha önce görmemiştim. Neden 3’üncü sıraya çıktığımızın cevabı bence bu. Diğer sebep de elbette sürdürülebilirlik. Sizin de muhtemelen bildiğiniz üzere 2010’dan beri bir Unilever Sürdürülebilirlik Programı’mız var ve bu da sürdürülebilirliğin şirketimizin tamamen kalbinde olduğu anlamına geliyor. Son sebep de Türkiye’de hem markamıza hem de fabrikalarımıza yapmakta olduğumuz büyük yatırım. 100 yıldır bu ülkedeyiz ve 100 yıl daha kalmaya kararlıyız ve çalışanlarımıza, sürdürülebilirliğimize, markamıza, fabrikalarımıza yatırım yapmaya devam edeceğiz.
* Son yıllarda size bu başarıyı getiren en fazla öne çıkan 3 özelliğinizi sayar mısınız?
 Bahsettiğimiz 3 şey aslında yetenek, sürdürülebilirlik ve yatırım. Buna eklenebilecek bir şey de insanlara yetki ve sorumluluk verilmesi. Benden önceki bu işi yapan arkadaşım Mehmet Altınok çalışanların kendilerini yetkin hissetmesi konusunda çok çaba göstermiş. Çalışanlar karar alma yetisine sahip hissediyor ve şirketin kendilerini ilgilendiren bölümlerini sahipleniyor. Sadece yönetim kurulu seviyesinde değil, şirketin her kademesinde bu böyle. Burada bulunduğum 3 ayda 800’den fazla kişiyle konuştum ve birçok genç meslektaşımdan “Unilever’de çalışmak süper çünkü burada karar alma yetkim var. İlk günden itibaren kendimi sorumluluk sahibi hissediyorum” lafını duydum. Elbette insanların performansını kontrol ediyoruz ama öte yandan gerçekten kendilerini karar alabilecek yetkinlikte hissediyorlar. Benim gördüğüm kadarıyla da çalışanlarımız bunu çok seviyor. İşe kararlar alabilmek ve ciddiye alınmak için de geliyorlar. Bu başarımızın çok önemli nedenlerinden biri.~* Unilever’in özellikle çalışan memnuniyeti, çalışanına sunduğu hak ve imkânlar, çalışanların nitelikleri, ürün kalitesi ve yönetim kalitesi gibi kriterlerde tüm şirketler klasmanında ön sıralarda yer aldığınız görülüyor. Size bu sonuçları getiren değerleriniz neler?
 Unilever’in 4 ana değerinden 2’si üzerine eğilmek istiyorum; dürüstlük ve saygı. Türkiye’deki işimizin de bu iki değer üzerinden geliştiğine inanıyorum. Çalışanlara gerçekten saygılı davranılıyor, çeşitlilik gerçekten önemli. Yöneticilerimize baktığımda yöneticilerimizin yüzde 48’i kadın. Herkesin birbiriyle eşit olduğunu ve saygıyla davrandığını görüyorum. Zor bir işimiz var, zor kararlar almayı gerektiriyor. Bu nedenle insanlar birbirine yumuşak davranıyor. Ama her zaman dürüstçe ve saygıyla…
* Unilever özellikle Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri Araştırması’ndaki kriterlerden “ekolojik çevreye karşı duyarlı olma” başlığında aldığı skorlarla birinci şirket olarak öne çıkıyor. Sizce bu noktada en beğenilen olmanın sırrı ne?
 2010’da o zamanki yönetim kurulu başkanımız Paul Paulman, “Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı”nı başlattı. İşimizi nasıl yapmak istediğimiz çok net, çevreye etkimizi yarı yarıya azaltmak istiyoruz. Sürdürülebilir tarım ve müşterilerimizin iyiliğini önceliklerimiz arasına aldık. Bu gerçekten şirketimize işlemiş bir bakış açısı. Ben de dâhil birçok kişi bu “dünyaya iyi bir etki yapmak” amacıyla Unilever’de çalışıyor. Sadece şampuan ve çorba satarken bu biraz büyük bir hedefmiş gibi gelebilir ama gerçekten büyük bir etkimiz var. Her gün 2 milyar kişi ürünlerimizi görüyor. Yani her gün 2 milyar insanın daha iyi yaşamasına ve dünyaya daha iyi bir etki yapmasına yardım edebiliriz. Çok detaylı ölçümler yapıyoruz, yıllık bir sürdürebilirlik raporumuz var. Kendimize çok yüksek hedefler koyuyoruz ve aslına bakarsanız bu hedefleri geçiyoruz. Örnek olarak Türkiye’deki tüm Lipton marka çaylar sürdürülebilir şekilde üretiliyor ve üzerlerinde Yağmur Ormanları Birliği işareti var. Tüm palmiye yağı ürünlerimiz ve domatesimiz de sürdürülebilir şekilde üretiliyor. Ayrıca Domestos ve Dove gibi ürünlerimiz var, onlara bir amacı olan markalar diyoruz. İlginç olan şu ki, buna ben de şaşırdım; bir amacı olan markalarımız daha çok satılıyor. Satışlarımızın yüzde 60’ı sürdürülebilir yaşam ürünlerimizden geliyor Yani sürdürülebilirlik sadece daha fazla masraf diyenler yanılıyor. Sürdürülebilirlik şirketimizin tam kalbinde ve işe yarıyor.
* Geçtiğimiz ay Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran’ın yeni yönetim kurulu başkanı olarak atandınız. Bölgedeki önceliğiniz nedir?
 Tüm bölgede son 10 yılda çok başarılı olduk. Amacım da daha da başarılı olmak. Bu bölge bizim için açıkça hızla büyüyen bir coğrafya. Batı Avrupa’ya göre çok daha hızlı büyüme fırsatlarımız olduğuna inanıyoruz.
* Göreve yeni başladığınız düşünülürse kabaca ilk 100 gün planınız nedir?
 Ne zaman yeni bir ülkeye gitsem yerel halkı, tüketicileri ve kültürü iyice anlamaya çalışırım. Tüketicilerle, çalışanlarımızla görüşmek üzere ülkeyi epeyce gezdim. Türkiye’yi, buradaki işimizi ve çalışanları iyice anlamaya çalıştım. Bu noktada da iyice anladığımı hissediyorum.
* Türkiye hızlı tüketim ürünleri sektörünü ve Unilever’in buradaki rolünü bize kısaca değerlendirebilir misiniz?
 Büyük bir büyüme potansiyeli olduğunu düşünüyorum. İşiniz büyüdüğü zaman ki bu bence en önemlisi, herkesin keyfi yerindedir. Avrupa’daki gibi büyümediği zaman ise hayat zordur. Büyüdüğünüzde yapabildiğiniz başka bir şey de yeni yatırımlardır, daha da fazla büyümek için düşünmeye zaman ve para ayırabilirsiniz. Burada da bunu görüyorum. Elbette şu andaki durum geçmişteki 2 yıla göre daha zor ama birçok kategoride ve satış kanalında tüm Türkiye’de büyük bir büyüme potansiyeli olduğunu düşünüyorum.
* Unilever için kârlılık ve satış anlamında 2016’yı nasıl geçirdiniz?
 Size bir rakam veremem ama Unilever Türkiye iyi durumda. Tek söyleyebileceğim iyi bir yıl olduğu. Özellikle yazın olan olaylara bakılınca insanların dayanıklılığını çok etkileyici buluyorum. İnsanlar kendilerinde dükkânlarını tekrar açıp, satış yapma gücünü buldu.
* 2017’de yeni ürün dışında iş yapış şekillerinizde bir yenilik var mı?
 Evet. Gittikçe daha dijital bir şirket oluyoruz. Olabildiğince daha fazla hem global hem de yerel olmanın yollarını bulmamız ve bunu da hızlı yapmamız lazım. Yerel rakiplerimizden daha yavaşız ve bu da bize hiç yardımcı olmuyor. Hızlı bir şekilde global inovasyonu Türkiye’ye getirebilmemiz lazım.
* Hızlı tüketimde tüketici trendleri ne yönde?
 Gördüğümüz büyük global trend işimizin Doğu’ya kaymakta olduğu. Sürdürülebilir olmanın ve çevreye duyarlı olmanın da önemli olduğunu görüyoruz. Gördüğümüz başka bir trend de şehirleşme. Dördüncü de dijitalleşme. Bunların hepsi de Türkiye için anlamlı trendler. Markalarımızı dijital olarak destekleme konusunda da epey ileriyiz. Türkiye dijital olarak epey ileri bir ülke… Buna en iyi örnek markalarımızdan Dove’u dijital olarak desteklemek için harcadığımız yüksek miktarda para. Sürdürülebilirlikten bahsettik ama gıda ürünlerimizden bahsetmek gerekirse insanların kendi yemeklerini organik ürünlerle kendileri pişirmeye doğru yöneldiğini görüyoruz. Türkiye gibi bir ülke için bile bu geçerli. Bu tip fırsatları değerlendirmemiz gerek. Doğal beslenme büyük bir trend ve biz de bu fırsatı değerlendirmeyi planlıyoruz.~“HER ŞEYİMİZ VAR, ÜSTELİK PAZAR DA BÜYÜYOR”
FARKLI STRATEJİLER

Size önümüzdeki dönemdeki büyüme stratejimizi tam olarak söyleyemem ama büyüme açısından büyümenin tüm ülkede değişik bölgelerden, değişik kategorilerden ve değişik satış kanallarından geleceğini söyleyebiliriz. Bazı kanallar küçük ama hızlı büyüyor bazıları da hâlihazırda zaten çok büyük ve yavaş büyüyor, bunlar için farklı stratejilerimiz var.
ŞANSLISINIZ
Diğer ülkelerdeki tecrübelerimin aksine burada birçok kanalda, kategoride ve üründe büyüme potansiyeli olduğunu görüyorum. Ne kadar şanslı oluğunuzdan ve ne kadar büyüme potansiyeline sahip olduğunuzdan bence haberiniz yok. Diğer ülkelerde, özellikle Batı Avrupa’da büyüyebilecek ufak alanları bulmanız ve onlara yoğunlaşmanız gerekir. Orada toptan küçülen kanallar vardır. Sizde ise böyle bir sorun yok.
İHRACAT ÖNEMLİ
Türkiye’den 34 ülkeye ihracat yapıyoruz. 200 milyon lira civarında ihracatımız var. Ev ve kişisel bakım ürünlerinde dünya çapında bir fabrikamız var. Yiyecekte de keza öyle. İhracat işimizin büyük bir parçası. Unilever büyük ana fabrikalar kurar ve oralardan ihracat yapar.
KADERİMİZ ELİMİZDE
Hem Türkiye hem de İran’da yeni yatırım planlarımız var. Türkiye’de zaten 8 fabrikamız var. Büyüme stratejimizin bir parçası olarak İran’daki ev bakım ürünleri fabrikamızı büyütüyoruz. Hâlihazırda 1 milyon ton üretim yapıyoruz. Dışarıdan gelen biri olarak çok iyi çalışanlarımız ve fabrikalarımız olduğunu gördüm. Kendi kaderimizi kendimiz çizebilecek noktadayız. Bu büyük avantaj. Her şeyimiz var, üzerine de pazar büyüyor.

NİHAL TEMUR / UNILEVER TEDARİK ZİNCİRİNDEN SORUMLU BAŞKAN YRD & UNILEVER TÜRKİYE Y.K. ÜYESİ
“EN BÜYÜK GLOBAL YATIRIMIMIZ KONYA’YA”
TEDARİK KÖYÜ

Konya’ya Unilever’in dünyada şu andaki en büyük yatırımını yapıyoruz. Yatırım miktarı 350 milyon Euro. Tedarikçilerimizle beraber Orta Anadolu’da, Konya’da bir tedarik köyü yaratıyoruz. Bu yatırım bundan sonraki 100 yıl için Türkiye’ye olan bağlılığımızın bir nişanesi gibi.
İKİNCİ FABRİKA
Ayrıca yerel yetenek gelişimi ve fabrika kapasitesi olarak da ilk üçteyiz. Örneğin Konya yatırımımız ev ve kişisel bakım ürünleri üzerine. Bu da bu kategorileri büyütmeye olan bağlılığımızın göstergesi. 2014’te ikinci dondurma fabrikamızı açtık. Bir ülkeye bir kategoride ikinci fabrikayı açmak en azından Unilever’de pek görülen bir şey değil.
DİJİTAL GÖRÜŞME
Büyürken gelecek için de hazır olmak önemli. Kendimizi teknolojik olarak devamlı yeniliyoruz. E-ticaret, dijital tedarik zinciri ve bilgisayar teknolojileri üzerinde yoğunlaştık. İş görüşmelerimizi dijital yöntemlerle yapıyoruz. Türkiye’de bunu yapan ilk şirketlerden biriyiz.
İŞ MODELİ
Sürdürülebilirlik bizim için aynı zamanda bir iş modeli. Son birkaç yıla bakarsak sadece sürdürülebilirlik sayesinde kazandığımız para 60 milyon TL. Diğer konu da şu, Türkiye’deki tarım hammaddemizin yüzde 75’ini sürdürülebilir kaynaklardan alıyoruz.
SİNERJİ
Ürünlerimiz için hammaddeyi ve paketleme materyallerini sürdürülebilir tedarikçilerden alıyoruz. 2013’te de fabrikalarımızda hiç toprak altına atık gömmemeye başladık. 2015’te de bunu lojistik ve depolarımızda da yapmaya başladık. Ayrıca karbon ayak izimizi her yıl yüzde 20-25 oranında azaltmak için de ciddi planlarımız var.

2017’DE YATIRIMLARLA BÜYÜYECEĞİZ”
İYİMSERİM

2017 yılı için Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin iyimserim, ama konuştuğum diğer kişiler de (bankacılar, müşteriler gibi) biraz endişeli olmakla beraber iyimser. 2017 planlarımızda büyüme çok ciddi bir yer tutuyor. Bu sadece benim iyimserliğimden dolayı değil, bu planların arkasında ciddi rakamlar ve projeksiyonlar var. 2017’de markalarımıza, kategorilerimize, çalışanlarımıza ve fabrikalarımıza büyük yatırım yapmaya devam edeceğiz.
YENİ PLANLAR
Planlarımız büyüme üzerine ve gerçekten tüm kategorilerde büyüyebileceğimizi düşünüyorum. Tüm dünyada olduğu gibi burada da inovasyon yapmaya, yeni markalar ve ürünler çıkarmaya devam edeceğiz. Unilever Türkiye’nin özellikle başarılı olduğu bir konunun tüm dünyadan en iyi iş yapma yöntemlerini almak olduğunu düşünüyorum. Tüm dünyadaki yararlı yenilikleri Türkiye’ye uyguluyoruz. GLOKAL GÜÇ
Aynı zamanda lokal olarak da bir çok yenilik yapıyoruz. Yani hem dünyadan en iyi şeyleri alıyoruz hem de birçok ürünü Türkiye’ye uyguluyor ve burada geliştiriyoruz. Örneğin Lipton için bir çok global gelişimi takip ediyoruz ama Türklerin çay konusundaki tercihleri dünyanın belki de hiçbir ülkesine benzemediği için birçok şeyi de burada geliştiriyoruz. Klişe ama Unilever Türkiye hem çok global hem de çok yerel, bu da bizi çok güçlü yapıyor.

UNILEVER’İ BEĞENİLEN YAPAN ETKENLER

1 İnsan kaynakları kalitemiz çok iyi, hep pozitif konuşuyorlar.
2 Şirkete ve ait oldukları takıma çok bağlılar. Hiç böyle bağlı çalışanlar görmemiştim.
3 2010 yılında başlattığımız Sürdürülebilirlik Programı da çok etkili oluyor.
4 Markamıza ve fabrikalarımıza büyük yatırımlar yapıyoruz.
5 Çalışanlara yetki ve sorumluluk vermemiz büyük etki yaratıyor.
6 Şirkette çalışanlara büyük saygı duyuluyor ve çeşitlilik gerçekten önemli.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz