"İtiraz" sever liderler

Zirvedeki liderlere kendilerine “hayır” denilmesine ne zaman ve ne kadar tahammülleri olduğunu sorguladık. İşte sonuçlar

24.04.2017 11:23:540
Paylaş Tweet Paylaş
"İtiraz" sever liderler
Aslı Sözbilir
[email protected]

Delta Airlines’daki COO’luk dönemimde hiyerarşi dünyasında yetişmiş, emir komuta zincirine uyan kadın ve erkeklerin oluşturduğu çok büyük bir organizasyona liderlik etmiştim. Red Hat’in başına ilk geldiğim günlerde bir araştırma raporu hazırlanması talimatını verdim. Birkaç gün sonra görevlendirdiğim insanlara işlerin nasıl gittiğini sorunca gayet rahat bir şekilde ‘Biz bunun kötü bir fikir olduğunu düşündük, dolayısıyla yapmadık’ dediler. Bu hikâyeyi anlattığım CEO’lar, ‘Bu itaatsizliktir! Onları hemen kovmalısın’ dedi. Başta ben de böyle hissediyordum. Fakat gerçek şu ki; ya sadece harika bir fikir olmadığı için ya da onlara bunu hemen yaptıracak kadar fikri iyi pazarlayamadığım için istediğimi yapmamakta haklıydılar.” Ünlü yazılım şirketi Red Hat’in başkanı ve CEO’su Jim Whitehurst, bu önemli anekdotu, “The Open Organization: Igniting Passion and Performance” (Açık Organizasyon: Tutkuyu ve Performansı Ateşlemek) başlıklı kitabında aktarıyor. Whitehurst kitabında, şirketin başarısını “açık organizasyon” adı verilen ve herkesin sorumlulukları/yetkinlikleri kapsamında, şirketin çıkarı için doğru bulmadığı talimatlara itiraz etme ve uygulamama hakkı bulunan yapıya borçlu olduğunu anlatıyor. “Lidere hayır diyebilme” şeklinde formüle edilen bu uygulama, bazı şirketlerde yaygın olarak kullanılabilirken, bazılarında “yasak” kapsamında yer alıyor… Peki, Türkiye’de şirketlerini zirveye taşıyanlar alttan gelen eleştiriye ne kadar açık? Hangi koşullarda kararlarına itiraz edilmesini kabul ediyorlar? Bu konuda kırmızı çizgileri ne? Tüm bu soruları sorduk ve ilginç yanıtlar aldık. İşte Otokoç’tan, Pegasus’a, Sanko’dan Doğanlar Yatırım Holding’e iş liderlerinin “hayır” kelimesine tahammül kapasiteleri…

“İTİRAZA HER ZAMAN AÇIĞIM
Doğanlar Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, şirket içinde hem alt hem de üst kademede demokrasinin hâkim olduğunu anlatıyor. Doğan, aile üyeleri arasındaki demokrasiyi şirket anayasasıyla sağladıklarını şöyle anlatıyor: “Bizler Doğanlar Ailesi olarak 6 kardeşiz. Kardeşlerden her biri bir sektöre başkanlık ediyor. Yıllar önce oluşturduğumuz görev, yetki, sorumluluk, ödül, ceza gibi konuları içeren yazılı kurallarımız yani anayasamız mevcut. Bu yüzden herkes kendi sektöründeki yetkisini bilir. Yeni yatırım ve stratejik konularda ilgili sektör başkanı fizibilitesini getirir, yönetim kuruluna yani 6 kardeşe oylamaya sunarız. Tek bir kardeşten dahi hayır oyu gelirse bu yatırım kabul edilemez.” “Ekibinizin herhangi bir kararınıza itiraz edip sizi ikna ettiği durumlar oldu mu” sorumuza ise Doğan şöyle yanıt veriyor: “Evet. Zaman zaman ekiple görüş ayrılıklarımız oluyor. Örneğin reklam çalışmalarında farklı önerileriyle beni ikna ettikleri oldu.”

“SABİT FİKRE KARŞIYIM”

“Ekibim, mantıklı olduğu sürece her konuda fikrini paylaşır” diyen Güral Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Harika Güral’ın şirket içi demokrasi konusunda yaklaşımı da bu sözleri kadar net. Ona göre herkesin her konuda söz hakkı var ve herkes düşüncesini argümanlarıyla savunabilir. Güral, “Önemli olan ortak akıl ile doğru olana ulaşmak. Karşıt görüşler olmalı ki farklılıklar en başında masaya yatırılsın, çıkabilecek problemlere karşı çözümler üretilsin” diye konuşuyor. Güral, “Hangi konularda size ‘hayır’ denilmesini asla kabul etmezsiniz” sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor: “Dünya değişiyor, dün kârlı olan iş bugün zararlı olabilir. Dünün doğrusu bugünün yanlışı olabilir. Sabit fikirli olunmasını sevmem. Değişen şartlar göz önünde bulundurulmadan verilen kesin kararlar zararlı olabilir. Eskiye körü körünü bağlı kalarak alınan kararlarla hayır denmesinden kaçınılması gerektiğine inanıyorum. Harika Güral, şirket içi demokrasiyi sadece lafta değil özde nasıl yaşattıklarını şu örnekle aktarıyor: “Ülkemiz ve dünya ekonomik ve sosyal olarak büyük bir değişim geçiriyor. Kur artışı çok hızlı, yatırımın geri dönüşünü öngöremiyoruz. Buna rağmen ekip olarak birbirimizi ikna ettik ve 25 milyon Euro’luk yeni yatırıma devam etme kararı aldık. Ekibim benden daha hevesli olunca ben de ikna oldum.”

“ÇÖZÜM ODAKLI HAYIR”
Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, katılımcı bir şirket kültürüne sahip olduklarını, şirket gündemini oluşturan konularda, yönetici kadrosunun ve uzman ekip arkadaşlarının görüşlerini aldığını söylüyor. Suerdem, “20 yıla yakın süredir Kiğılı’nın marka yolculuğunda neredeyse her kademede görev almış bir CEO olarak yeni fikir ve görüşlere açık olmanın faydasına her zaman inandım. Tabii; bu demokratik anlayış kimi zaman karşınıza ‘hayır’ları veya itirazları getirebiliyor” diyor. Suerdem’in tek itirazı çözüm odaklı olmayan ‘hayır’lar. Bunu da şöyle açıklıyor: “Önemli olan ‘hayır’ diyebilmek ya da itiraz edebilmek değil. Önemli olan o konuya nasıl bir çözüm getirdiğiniz. ‘Olmaz’ demek yerine nasıl olacağ��nı tarif eden bir yaklaşıma sahip olmak. Ekibimdeki bir uzman bir konuya itiraz ediyor ve yerine ölçülebilir sonuçlarla başarı sağlayacak yeni bir öneri getiriyor ve beni ikna edebiliyorsa bu bir ‘hayır’ değil, doğru motivasyonla ve aynı hedefler için ortak akılla çalıştığımızın göstergesidir. Bu nedenle sadece temelsiz, somut kanıtlara dayanmayan bir ‘hayır’ı asla kabul etmem.”

“YILMAYIP, ISRARCI OLSUNLAR”
Otokoç Otomotiv Genel Müdürü Görgün Özdemir “hayır”lara sonuna kadar açık bir yönetici. Tek koşulu kendi kararına itiraz edenin mantıklı bir nedeni olması… Bu konudaki yaklaşımını şöyle özetliyor: “Her fikrin değerli olduğu günümüzde bana ‘hayır’ denilmesine asla karşı çıkmam. Ya ikna etmeye ya da ikna edilme felsefesine gönülden inanırım. Bu yöntemi kişilerin kendini geliştirmesinin bir kanalı olarak görüyorum. Arkasında rasyonel gerekçeleri olduktan sonra her arkadaşım her görüşünü ve itirazını rahatça benimle paylaşabilir. Dinlerim de. Karşı fikirler, farklı bakış açıları tabii ki beni besler. Kendi fikirlerimin, görüşlerimin doğruluğunu teyit etme fırsatı yaratır.” Özdemir sonradan itirazlar üzerine ikna olduğu ve başarılı olan pek çok proje olduğunu söylüyor: “Ekip arkadaşlarıma da açıkça ifade ediyorum. Eğer inandıkları bir konu varsa, ben ‘hayır’ demiş olsam bile, ısrarcı olmalarını istiyorum. Böylece onlar da konu hakkında bir kez daha düşünüp yeni yaklaşımlarla ve/veya projede yaptıkları değişikliklerle tekrar tekrar bana gelip ikna etmeye çalışıyorlar.”~“MAZERET KABUL ETMEM”
Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu’nun “hayır”lar konusunda sınırları net. Orakçıoğlu, “Mazeret beyan etmek için ‘hayır’ veya ‘olmaz’ kelimeleri kullanıldığı zaman kabul etmiyorum. Yapılması mümkün olan ve delege edilmiş yönetici arkadaşlarımızın başarabileceklerini bildiğim konularda ‘hayır’ ve ‘olmaz’ kelimeleri kabul edebileceğim bir şey değil. Bunun dışında yeni yatırım, ürün, strateji konusunda veya karşı görüş bildirilmek istendiğinde bana ‘hayır’ denilmesine açığım.” Orakçıoğlu, zaman zaman ekibinden gelen itirazlar üzerine kararını değiştirip, çok olumlu sonuçlar aldığını da eklemeden geçmiyor. Bu konudaki bir anısını ise şöyle anlatıyor: “Aklıma gelen en sıra dışı örnek, dünyanın en ünlü tasarımcılarından biri olan David Bradshaw ile çalıştığımız dönemde yaşadığımız fikir ayrılığıdır. Markamızı ve koleksiyonumuzu tanıtmak adına yurt dışından dünyanın en ünlü moda basını mensuplarını ağırlayacağımız gün benim beklentim, özel ve şık bir lansman hazırlanmasıydı. David ve yardımcısı John Kennedy ise Ajia Otel’in bahçesinde kurulan bir podyum üzerinde iki tane Kırkpınar güreşçisini davul zurna ile güreştirmeyi önermişti. Bu fikre önce ‘Olacak iş değil’ demiştim. Ancak, sonrasında ekibim beni ikna ederek sonuçları görmemi önerdi. Sonuçta ‘Tween Is Coming’ başlığı ile dünya moda basınında geniş yer bulan sahneler ortaya çıktı.”

“ISRAR TARZIM DEĞİL”

Farklı fikirlerin, farklı bakış açılarının şirketi bir adım ileri taşıdığını düşünen GittiGidiyor Genel Müdürü Öget Kantarcı, ekibindekilerin herhangi bir konuda kendinden farklı düşünmesini itirazdan ziyade fırsat olarak değerlendiriyor. Bu nedenle de konu ne olursa olsun kendisiyle paylaşılmak istenen her şeyi dinliyor. Kantarcı, “Benim görüşümden farklı bir görüşün hedeflerimize daha çok hizmet ettiğini gördüğümde bu görüşümde ısrarcı olmak kesinlikle benim tarzım değil. Örneğin yakın zamanda, şu aralar prodüksiyonu tamamlanan reklam filmimizde başrolün ünlü bir isim olmasını istiyordum ancak ekibim konseptin ünlü biri olmadan da oldukça etkili olacağı konusunda beni ikna etti. Onların fikirleri doğrultusunda ortaya çıkan bu reklam filminin oldukça güzel olduğunu düşünüyorum” diye konuşuyor. Kantarcı, belirli bazı durumlarda ise itirazlara kapalı: “Şirketi bir adım öne taşıyacak, vizyonumuzu destekleyecek yenilikçi hamleler yapmak istediğimde bunları denemek ve görmek isterim. İçeriden veya dışarıdan karşıma çıkabilecek bariyerler beni durdurmaz. Bunun yanında, kesinlikle inandığım ve gerçekleştirmek istediğim konularda herkesin benimle aynı hızda olması da benim için çok önemlidir.”

“KAPIM HERKESE AÇIK”
Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın’ın şirket içi demokrasi konusundaki mottosu belli… “Bir odadaki en zeki insan sensen, yanlış odadasındır” diyor ve ekliyor: “Çalışanların, hangi pozisyonda olursa olsun, bana yeni şeyler katması, doğru bildiğim konularda dahi bana farklı bir bakış açısı sunması hoşuma gider. Stratejiden ürün geliştirmeye, pazarlamadan satışa her alanda kararlarımızı ilgili ekiplerin katılımı ve uzlaşısıyla alıyoruz. Bu ortamda da itirazını makul ve mantıklı gerekçelerle sunduğu takdirde, isteyen herkes istediği konuda ‘hayır’ diyebilir ve bizler de bu itirazları her zaman dinlemeye değer görürüz.” Şirketin kurum kültürünün çekirdeğinde yer alan çoğulcu yaklaşım organizasyonu geliştirip, büyütebilir. Aydın, çok inandığı bu yaklaşımı soyut bir ilkeden nasıl ete kemiğe büründürdüklerini ise şu sözlerle özetliyor: “Biz aramızdaki rolleri itiraz eden ve ikna edilen şeklinde ayırmıyoruz. Her pazartesi yönetim ekibiyle bir araya geliyoruz ve şirketi ilgilendiren tüm büyük kararları birlikte alıyoruz. Günlük olarak da akışkan bir sistemle çalışıyoruz. Şahsen odamın kapısı her an açık. Bu nedenle, gün içerisinde alınması gereken kararları da o anda tartışıp, beraberce hızlı bir şekilde sonuca bağlayabiliyoruz. Alınması gereken bir karar için tartışırken, titrlerimizden ve rollerimizden sıyrılarak, Yemeksepeti için en iyi olan neyse ona ulaşmak için karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyoruz.”

“EN SEVDİĞİM KELİME”

Bazı liderler ise iş yaşamında “hayır” kelimesini çok seviyor. Fark Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahu Büyükkuşoğlu Serter de bunlardan biri ve bu kelimeyi sevme nedenini şöyle açıklıyor: “En önemli başarılarımı ‘hayır’ları ‘evet’e çevirerek kazandım. En iyi girişim ve yatırım imkânlarını başkalarının “hayır” dediği yerlerde buldum. Birlikte çalıştığım insanların beni sorgulamasını ve düşüncelerini benimle paylaşmasını isterim. Ancak ‘hayır’ diyen kişinin, beni ikna etmesini ve matematiksel şekilde tezini açıklamasını isterim. Çünkü herkes ikna olmadan uygulanan kararların sonucunun verimli olmayacağını düşünüyorum.” Serter’in tek istisnası etik konular. Serter, “Etik değerlerin sorgulanmasını kabul edemem, bu konular ekibin fikir birliğinde olması gereken konular ve tartışmaya açık olmamalı” diyor.~

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz