Piyasalar, IMF anlaşmasının eylüle kadar tamamlanacağını düşünüyor. Bu anlaşmanın Türkiye için gerekli olduğuna inanan isimlerden biri de Taksim Yatırım Genel Müdürü Seda Birdal. IMF anlaşması konu...
Piyasalar, IMF anlaşmasının eylüle kadar tamamlanacağını düşünüyor. Bu anlaşmanın Türkiye için gerekli olduğuna inanan isimlerden biri de Taksim Yatırım Genel Müdürü Seda Birdal. IMF anlaşması konusunda çok yüksek beklentilerin yaratıldığını düşünüyor ve ona göre süreç uzadıkça beklenti artıyor. Birdal, anlaşmanın bütçe açığını finanse edebilecek iyi bir rakamla gerçekleşmesi durumunda borsanın rahatlayacağını düşünüyor. “Anlaşma olmaması halinde ise endekste 30.000 seviyelerini görebiliriz. Ancak güçlü bankacılık beklentileri nedeniyle daha aşağı hareketler sınırlı olur” diye konuşuyor.
Mart ayından başlayan yükselişle yüzde 50 prim yapan İMKB’de, son dönemde IMF beklentileri canlılığını koruyor. Bunun yanında yurtdışı veriler de izleniyor. IMF beklentisi, yurtdışı piyasalara göre İMKB’yi geri çekilmelere dirençli hale getiriyor. İMKB’nin direncini korumasında, Merkez Bankası’nın gösterge faizi düşürmeye devam etmesi ve bunun neticesinde yüksek bono portföyü olan bankaların yüksek kârlar yazmaları da etkili oluyor. Bunun yanında IMF anlaşması henüz olmamasına rağmen yaz ayları içinde olmamız nedeniyle döviz bazlı yüksek turizm gelirleri de kısa vadede ülke ekonomisini olumlu etkileyen bir diğer faktör. Ancak sonbahara girilirken bir IMF anlaşması olması gerektiğini söyleyen Taksim Yatırım Genel Müdürü Seda Birdal’ın piyasa beklentileri ve yatırımcılara tavsiyeleri şöyle:
*Dünyayı toparlanmanın şekli tartışılıyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
ABD, piyasalara 1 trilyon dolar gibi bir rakamı enjekte ederek rahatlama sağladı. Ancak bu döneme kadar çok büyük bir düzelmeden bahsetmek mümkün değil. Bakıldığında da Dünya Bankası, son raporunda ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etti. 2009 için dünyanın ABD kaynaklı olmak üzere yüzde 2,9 küçüleceği öngörülüyor. Bir önceki tahmin, küçülmenin yüzde 1,7’de kalacağı şeklindeydi. ABD’nin ithalat rakamı azaldığı için bu bölgeye ihracat yapan Çin dahil tüm ekonomiler olumsuz etkileniyor. Mart başı itibarıyla bakıldığında piyasalarda bir toparlanma söz konusu. Bu toparlanmanın daha hızlı olacağı tahminleri de yapılıyordu. Ancak olumsuz büyüme tahminlerine bakıldığında, toparlanmanın daha uzun bir vadeye yayılacağı görülüyor.
*Türkiye ekonomisinin toparlanma süreci için ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin ihracatının en yoğun olduğu bölge AB. Bu bölgedeki beklentilere bakıldığında olumsuz bir tablo söz konusu. 2010’da en kötü toparlanma beklentisi, Rusya ile birlikte Euro bölgesinde. Euro bölgesinde, 2010 için en son büyüme beklentisi yüzde 0,5 gibi çok düşük bir rakam. Bu da Türk sanayindeki büyüme, kapasite kullanımı gibi oranların çabuk toparlanmayacağına işaret ediyor. Dünya Bankası’nın beklentisi de Türkiye ekonomisinin 2009 yılında yüzde 5,5 küçülmesi, 2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla yüzde 1,5 ve yüzde 3 büyümesi yönünde. Gelişmiş ülkelerde yaşanan bu olumsuz süreç, gelişen piyasalara akan para miktarını azaltıyor. 2007 yılında 750-800 milyar dolar olan rakam, 2008’de 400 milyar dolara düştü. Bu yıl için yapılan tahminler, 140 milyar dolar olacağı yönünde. Bu paranın önemli kısmı, Latin ülkelere ve Asya ülkelerine kanalize olacak. Tüm bu faktörlere bakıldığında “Tünelin sonundaki ışık görüldü” demek için erken.
*Türkiye’nin temel kırılganlıkları neler?
Türkiye, gelişmiş piyasalardan çıkış olması durumunda, borç finansmanında sıkıntı yaratıyor. Bütçe açıklarının nasıl finanse edileceği yönünde endişeler var. Teşvik paketleri söz konusu. Bu paketlere, iş dünyasının ihtiyacı var, ancak bu paketlerin de bir maliyeti söz konusu.
Tüm bunlar, Türkiye’nin üzerindeki temel kırılganlıklar. Bunlar, Türkiye’nin işini zorlaştırıyor. İhracat rakamlarında daralma olması da Türkiye’nin işini zorlaştıran bir diğer faktör. İhracatta toparlanma gözükmediği için sanayi verilerindeki toparlanmanın zaman alacağını söyleyebiliriz.
*Bardağın dolu tarafına bakılırsa nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Bu durumu, IMF anlaşması olumluya çevirebilir. IMF anlaşması konusunda çok yüksek beklentiler yaratıldı. İlk başta telaffuz edilen para miktarıyla son para miktarları arasında düşüşler söz konusu. Yine süreç uzadıkça beklenti artmaya devam ediyor. Hükümetin IMF olmadan devam edebiliriz söylemleri de var. Piyasa bunu da fiyatlamaya başladı. Neticede IMF anlaşması gerçekleşirse reel sektörü hareketlendiren teşvik paketlerinin, bütçe açıklarının nasıl finansa edilebileceği konusu netlik kazanacak.
*Piyasa anlaşmanın olacağına inanıyor mu?
Piyasa, en azından eylül ayına kadar bir anlaşma olacağı kanaatinde. Bu beklenti nedeniyle dolarda stabilizasyon korunuyor. İMKB, diğer borsalara göre daha iyi durumda. MB, faizleri indirmeye devam ediyor. Bu da yüksek bono pozisyonu taşıyan bankaların kârlılığını olumlu etkiliyor.
İlk çeyrek bilançolarının ardından İMKB’nin lokomotifi olan bankalar, ikinci çeyrekte de iyi bilanço açıklayacak. Bunlar, piyasaları olumlu etkileyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Yaz ayları da döviz girişinin bol olduğu bir dönem. Sonbahara bir de IMF anlaşması ile girilirse bunu piyasa fiyatlar.
*IMF anlaşması beklentisine paralel olarak dövizdeki ve faizdeki beklentiniz nasıl?
Öncelikle anlaşmanın Türkiye için gerekli olduğunu düşünenlerden biri olduğumu söylemeliyim. Anlaşmanın imzalanmasının yanında anlaşmadaki rakamın büyüklüğü de önemli. IMF anlaşması imzalansın veya süreç uzasın, Merkez Bankası faiz indirimine devam edecektir. MB Başkanı Durmuş Yılmaz’ın açıklamalarından bu sonuç ortaya çıkıyor. Enflasyon baskısı azalmaya devam ettiği müddetçe zaman zaman indirim yavaşlayabilir, ancak devam eder. Gerginlikler yaşanmasına rağmen IMF beklentisi sayesinde kurun yukarı hareketi sınırlı kalıyor. Kurda anlaşmanın olmasıyla birlikte bir rahatlama olur. Rakam vermek zor ama dolarda 1,51 TL seviyelerine kadar bir çekilme söz konusu olabilir.
*Borsa için beklentiniz nedir?
IMF anlaşmasının piyasanın beklentileri doğrultusunda bütçe açığını finanse edebilecek iyi bir rakamla gerçekleşmesi, borsada rahatlama sağlar. Bu beklenti sayesinde Avrupa piyasaları düşerken bile İMKB tutunmayı bildi.
İyi bir rakam gelirse İMKB’nin öne açılır. İlk etapta 38.000 seviyesi görülür. Ardından da direnç seviyeleri ve yurtdışı piyasalardaki gelişmeler takip edilmeye başlanır. Anlaşma olmaması halinde ise endekste 30.000 seviyelerini görebiliriz. Ancak güçlü bankacılık beklentileri nedeniyle daha aşağı hareketler sınırlı olur.
*Hisse senedi seçiminde nelere dikkat edilmeli?
Bankacılık hisseleri, önümüzdeki süreçte de iyi bir performans sergileyecek. Çünkü bilanço beklentileri yüksek seyretmeye devam ediyor. Bu nedenle portföylerde ağırlık banka hisselerinde olmalı. Yabancı yatırımcıların da iyi bilanço ve likidite nedeniyle bankacılık hisselerine ilgi gösterdiği unutulmamalı. Reel sektörden de hisse bazında iyi örnekler var. Ancak sektör bazında iyi örnek bulmak zor. Reel sektörden bu nedenle hisse bazında seçim yaparken çok daha fazla dikkat etmek gerekiyor.
*Türkiye’de cari açığın finansmanında doğrudan sermaye yatırımları önemli bir faktördü. Bu yıl doğrudan yatırımlar konusunda ne gibi gelişmeler olur?
Son 3 yılda doğrudan sermaye yatırımları yılık bazda 20 milyar dolar gibi rakamlara ulaştı. Ancak 2008’in son çeyreğinden başlamak üzere 2009’da, bugüne kadar durgun bir süreç yaşıyoruz. Durgunluğun yılın son çeyreğinde yavaş yavaş çözülmeye başlayacağını düşünüyoruz. Piyasalar kıpırdandıkça bu tarz işlemler de artmaya başlayacaktır.
Yatırım Stratejisi Nasıl Olmalı?
Yatırımcının, yaz aylarında sonbahardaki IMF beklentileri ve ekonomilerde olası düzelme sinyallerine paralel olarak nasıl bir strateji izlemesi gerektiği yönündeki sorumuza, Seda Birdal şu yanıtı veriyor:
“Yatırımcılar, ekonomiyi çok yakından takip ediyor. Yatırımcının ekonomideki gelişmelere ve beklentilere ne kadar inandıklarıyla alakalı olarak strateji belirlemesi gerekiyor. Anlaşma olacağına inananlar, yüzde 40 oranında borsada kalmalı. Anlaşma sonrasında kâr oranları yüksek olabilir. Anlaşmanın olmayacağını düşünenler ise hisse payını yüzde 25’lere çekebilir. Her iki koşulda da hisse dışındaki paylar eşit miktarda döviz ve bonoda değerlendirilmeli.”
“Yabancı Yatırımcıya Da Hizmet Vereceğiz”
En Büyük 15’in İçindeyiz
Taksim Yatırım, piyasanın en eski yabancı sermayeli aracı kurumlarından biri. Şirket, 1991 yılında Fransız Compagnie Financiere De Comondo tarafından kuruldu. Yüzde 20’lik pay ise yerli yatırımcıların elindeydi. 1995’te yerli ortakların elindeki pay da satın alındı ve tamamı yabancı sermayeli bir şirket haline dönüştü. Bu arada şirket, Taksim Menkul Değerler olan unvanını tüm yetki belgelerini alarak Taksim Yatırım AŞ olarak değiştirdi. Bundan sonraki süreçte de İMKB’deki işlem hacmi payında hızlı bir artış yakalamaya başladık. Bugün gelinen noktada işlem hacmi açısından piyasanın en büyük 15 aracı kurumu arasındayız.
Yerlilerle Çalışıyoruz
Kurum olarak Adana’da bir şubemiz ve İstanbul Kapalıçarşı’da bir irtibat büromuz var. 2010 sonuna kadar Anadolu’da 3-4 şube daha açma yönünde niyetimiz var. Gerekli çalışmaları yapıyoruz. Yine internet şubeciliği konusunda yapılanmamız söz konusu. Böylece geniş bir kitleye hitap etme şansımız doğdu. Bunun yanında yabancı sermayeli bir kurum olmamıza rağmen sadece yerli yatırımcıyla çalışıyoruz. Bundan sonra yabancı yatırımcılara da hizmet verme konusunda çalışmalarımız olacak. Tüm bunları yaparken yatırımcılarımıza kazandırarak komisyon gelirlerimizi ve dolayısıyla kârlılığınızı artırmayı hedefliyoruz.
Talip Yılmaz
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?