Dünyada “daha düz” ve yatay yapılanmaları öne çıkaran trend giderek yaygınlaşıyor. Bu trendin başını Amazon, Meta, Microsoft gibi devler çekiyor. Her yöneticiye daha fazla çalışanın düştüğü, orta kademe yönetici sayısının sınırlandığı bu yapılarda, çalışanların daha fazla sorumluluk alması, karar alma süreçlerinin hızlanması hedefleniyor. Türkiye’de de organizasyonel sadeleşme, dijitalleşme ve çeviklik ekseninde yaygınlaşıyor. Ancak her sektör kendi dinamiklerine göre bu modeli yeniden kurguluyor; kimi şirket yatay yapıya geçerken kimi daha küçük ama etkili ekiplerle liderliğe odaklanıyor.
Yeni dönemde yöneticiler sadece işleri değil işleri yavaşlatan yapıları da yönetmek zorunda. Stanford’lı Prof. Robert Sutton ve Prof. Huggy Rao, The Friction Project (Direnç Projesi) isimli kitaplarında tam da bu soruna odaklanıyor. Uzun toplantı takıntısı, sonsuz onay zinciri, kültürel hantallık gibi kurumsal hayattaki görünmez yükleri ortaya koyuyorlar. Onlara göre karmaşadan kurtulmak yeni dönemin en önemli avantajı. Yazarların bu sorunları çözmek için mesajı ise net: “Sadeleşmeyen kurum kaybeder.”
Bankacılıktan perakendeye kadar pek çok sektörde veri, yapay zeka ve siber güvenlik alanları öncelik haline gelirken teknoloji ekiplerinde çalışan sayısı katlanıyor. Türkiye genelinde ise teknoloji odaklı istihdamın 1 milyonu aştığı tahmin ediliyor.
S&P 500 şirketlerinde CEO’ların ortalama gelir paketi yüzde 9,8 artarak 17,7 milyon dolara ulaştı. Türkiye’de ise C seviye maaşlar artmasına rağmen yeni mezunla genel müdür arasındaki fark 2024’te 1/12’ye geriledi. Orta kademe yöneticiler, alt kademeyle neredeyse aynı ücret bandında sıkışırken artan sorumluluk azalan farkla örtüşmüyor. Şirketler artık sadece maaşla değil hisse opsiyonundan değer önerisine uzanan yeni formüllerle “ücretteki erozyonu” onarmaya çalışıyor.
Tayfun Bayazıt’tan Bülent Eczacıbaşı’na, Hulusi Acar’dan Süleyman Orakçıoğlu’na bugün artık liderler açıkça eleştirilmek ve gerçekleri duymak istiyor. Dostun acı söyleyeceğine inanıyor ve en yakınlarında doğruları söyleyen ve başarılı liderlere yer açıyorlar. Yine de bu çabalar bazen kurumsal dünyada bile “cesur yaklaşımlar” olarak kabul ediliyor. Oysa “radikal şeffaflık” adı verilen global yönetim trendinin şirketleri gerçek başarıya ulaştıracağı öngörülüyor.
Trend tersine döndü... Artan kira fiyatları, okul ücretleri ve yaşam maliyetleriyle İstanbul'dan Anadolu şehirlerine yönelen yönetici sayısı artıyor. Erken emeklilik ve uzaktan çalışma da Anadolu'ya ilgiyi artırıyor. Özellikle gençler büyük şehirlerden uzaklaşma eğiliminde. Önümüzdeki dönemde enflasyonun kontrol altına alınamaması ve İstanbul'da yaşam maliyetlerinin düşmemesi durumunda, Anadolu'ya beyaz yakalı göçün artması bekleniyor.
Son dönemde iş dünyasında sıkça tartışılan konulardan biri de “hayalet çalışan” sendromu...
Son iki yılda enflasyon, ekonomik dalgalanmalar, değişen çalışma dinamikleri, dijitalleşme, Z kuşağının beklentileri ve hibrit modelden dönüş, iş gücü piyasasındaki devir hızını artırdı...
Uzayan toplantılar, planlama eksikliği, zaman baskısı, iletişim kaynaklı sorunlar, pasif agresif tutumlar ve daha pek çok konu...
Şirketlerde hissedarların tepe yöneticilere olan güveni azalırken CEO ve C seviyedeki yeni atamaların yüzde 50’sinden fazlası performans kaynaklı yapılıyor...
İş dünyasında yaşanan büyük dönüşüm, en çok yöneticilik algısında kendini belli ediyor...
Daha az maliyetlerle daha geniş kitlelere ulaşan dijital mecralar, CMO’ların da en önemli gündemi...
Büyük bir belirsizliğin yaşandığı bir ortamda şirketlerin 2025’te izleyeceği ücret ve zam politikalarını araştırdık...