Her bankada olduğu gibi İş Bankası’nda da bu yıl yüksek kâr var. Ancak, Genel Müdür Ersin Özince, büyümenin yavaşladığına, şubeleşme ve istihdamdaki artışın hız kestiğine dikkat çekiyor. “100 milya...
Her bankada olduğu gibi İş Bankası’nda da bu yıl yüksek kâr var. Ancak, Genel Müdür Ersin Özince, büyümenin yavaşladığına, şubeleşme ve istihdamdaki artışın hız kestiğine dikkat çekiyor. “100 milyar dolarlık bir banka çıkarabilirdik” diye konuşuyor. 2010 için agresif hedefler koyacaklarına dikkat çekiyor. Büyümenin daha çok büyük ve kamusal nitelikli projeler ile dış ticaret finansmanı gibi alanlarda yakalanabileceğini söylüyor. Sektörde kârlılığın azabileceğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Kârlılık azaldığında rekabet iştahı da artar. Bir takım yan alanlar geliştirilmeye çalışılacak.”
Düşen faiz, kredilerde daralan talep ve bankaların ihtiyatlı tutumu, bu yıl sektörün geneline yüksek kâr getirdi. Ancak bankacılar, bu tablonun sürdürülebilir olmadığı görüşünde. Bugüne kadar krizde sağlam duruşuyla dikkat çeken sektör için yeni dönemin çok daha zorlu olacağı düşünülüyor. İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, değerlendirmeleri, krizin gelişmiş ülkelerde yaşanan finansal bölümünden bankaların az etkilendiğiyle sınırlı tutmamak gerektiğini söylüyor. Krizin nedenlerinden ve sonuçlarından birinin de dünya ekonomisindeki yavaşlama olduğuna dikkat çeken yönetici, “Nitekim bu, Türk ekonomisine de yansıdı. Bu yavaşlamanın etkileri Türk bankacılık sektöründe ciddi sıkıntılara yol açacak” yorumunu yapıyor.
Ersin Özince, Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin temel unsurlarıyla çok daha sağlıklı çalışmasını temin etmek gerektiği görüşünde. Aksi takdirde bankacılık sektörünün son 10 yılda yakaladığı büyümeyi, önümüzdeki 10 yılda yakalayabileceğini düşünmediğini söylüyor. Bugünkü tablo itibarıyla, önümüzdeki 10 yılda sektörün iç konsolidasyon görebileceğine de dikkat çeken Özince, “Yeni sermayenin de büyük boyutlarda gelmeyeceği kaygısındayım” diye konuşuyor.
İş Bankası’nın ise yeni dönem hedefinde büyüme var. Bugüne kadar çok tedbirli politikalar izlediklerini söyleyen Ersin Özince, 2010 ve sonrası için daha agresif hedefler koymayı planladıklarını söylüyor. Büyümenin ise özellikle büyük ve kamu ağırlıklı projeler ile dış ticaret finansmanı tarafında yakalanabileceğini öngörüyor. İş Bankası’nın birkaç yıldır üzerinde çalıştığı verimlilik projelerinin de 2010 itibarıyla tamamlanacağına işaret eden yönetici şöyle devam ediyor:
“Böylece İş Bankası uluslararası anlamda rekabet edebilecek teknik ve metodik altyapıya kavuşmuş olacak. Biz eskiden her şeyimizi kendimiz üretmekle övünürdük. Artık bunun bir üstünlük olduğu dönemler geride kaldı.”
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ile Türkiye’de bankacılığın geleceğini, İş Bankası’nın yeni dönem plan ve hedeflerini konuştuk:
Bankaların krizden etkilenmediği, kârlılıklarının yüksek olduğu konuşuluyor. Gerçekten tablo böyle mi? Kriz sektörü nasıl, ne yönde etkiledi?
-Evet kriz bankacılık sektörünü maddi koşullar açısından henüz çok kötü etkilemedi. Fakat zaman geçtikte olumsuz etkileri artacak. Değerlendirmeleri, krizin gelişmiş ülkelerde yaşanan finansal bölümünden bankaların az etkilendiğiyle sınırlı bırakıyoruz. Halbuki krizin nedenlerinden ve sonuçlarından biri de dünya ekonomisindeki yavaşlama. Nitekim bu, Türk ekonomisine de yansıdı. Bu yavaşlamanın etkileri Türk bankacılık sektöründe ciddi sıkıntılara yol açacak. Öncelikle sermaye ve sermayedar açısından değerlendirirsek en önemli zararı bankacılık sektörüne çok büyük primler ödeyerek girenler gördü diye düşünüyorum. Şu anda Türk bankalarının değerleri ve kârlılıkları iyi olabilir ama onlar Türkiye piyasasında bankacılığın çok daha çabuk, süratle büyüyeceği inancıyla çok önemli kaynaklar koydular. Ben en azından bir süre sabretmeleri gerekeceğini düşünüyorum. Üstüne üstlük bir de sermaye kuralları katılaşmaya doğru gidiyor. Olay bizim, “Basel 2 gelecek, OECD kalkacak” yorumlarımızın çok ötesine geçti.
Keşke bankacılık sektörünü uluslararası sermayeye daha erken açabilseymişiz. Gerçi burada benim ulusal bankacılıkla ilgili kişisel düşüncelerim mahfuz. Bunu ona alternatif olarak görmüyorum zaten ikisi farklı.
Bizim açımızdan en önemli konu sermaye. Diğerlerinin hepsi kısa vadeli ve geçici durumlar. Türkiye’nin büyüyebilmesi için kaynağa ihtiyacı var. Finans ve sermaye piyasalarının derinleşmesine ihtiyacı var. Bunların derinleşmesi için de sermayedarların sıkı durması lazım. İşte burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeni ve büyük bir adım atarak Türkiye’yi kalıcı finansal yatırımcılar açısından arzulanan bir ülke haline getirmesi lazım. Biz bunu İstanbul Finans Merkezi projesi altında görüyoruz.
Bankalar gelecek yıla nasıl hazırlanıyor? Yeni dönem planları hangi senaryoya göre yapılıyor?
Benim şu ana kadar görebildiğim kadarıyla bankacılık sektörü için gelecek yılın, bu yıldan daha zor olacağı düşüncesi var. Bu yıl özellikle faiz oranlarının düşüşü, bankalara kâr sağladı. Gelecek yıl hem bu olmayacak hem faiz marjı daha daralmış olacak. Yani bankalarımızın geçmişteki randımanlı aktiflerini yerlerine koyma imkanı olmayacak.
Ancak, daha da önemlisi ekonominin gelişimi... Eğer uzun zamandır alışık olduğumuz ekonomik büyüme tekrar başlarsa bu her şeyden daha olumlu etki yaratır. Ama önümüzdeki yıl, hem büyüme hem kârlılık açısından bankacılık sektörü performansının bu yıldan daha iyi olacağını düşünmüyorum. 2010’da sorunlu krediler konusunun etkilerinin daha hafiflemesi beklenebilir. Ortaya çıkacak olanlar çıkar ve daha fazla artmaz.
Bu tablo bankalar arası rekabete nasıl yansıyacak? Rekabetin yeni yönü ne olacak?
Kârlılık azaldığında rekabet iştahı da artar. Bir takım yan alanlar geliştirilmeye çalışılacak. Örneğin en büyük dileğim sermaye piyasasının gelişmesi. Madem ki bugün Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacı olduğundan söz edilmekte, sadece bankacılık sektörünün değil tahvil piyasasının da çalışabilmesi, bu piyasanın KOBİ’ler dahil her tür firma için erişebilir olması lazım. Türkiye bunu neden bekliyor, anlamak mümkün değil. 30 yıldır serbest piyasa ekonomisi uygulamaya çalışıyoruz, hala sermaye piyasamızın özel sektör tarafından kullanılmasını sağlayamadık.
Yan alanlar geliştirmek tabi her bankanın harcı değil. Belki bir miktar konsantrasyon, yani payların belli ellerde toplanması söz konusu olabilir. Ama unutmamak gerekir ki artık sadece büyükler değil küçükler arasında da çok muktedir oyuncular var. Rekabeti piyasa oyuncularının tahammül gücü ve uzun vadeli stratejileri etkileyebilir. Ben bunun körü körüne bir rekabet olmamasını diliyorum. Böylesi bir rekabet en çok muhatabı olan müşteri kesimini yanlış etkiliyor. Bazen ücret ve komisyonda zararına uygulamalar olabiliyor.
Rekabet ortamında bunlar çok doğrudur, fakat sürdürülebilir olmayınca ve müşteriye iyi anlatılmayınca sonunda yanlış kanaat uyandırıyor. Ben çok kârlı olduğu düşünülen bankacılık sektöründe, bu sektöre para koyanları tatmin edecek seviyede bir kâr transferinin yapılamamış olmasına dikkat çekiyorum. Önümüzdeki dönemler açısından da bunun daha aşırı kârsız bankacılık şeklinde gelişmesini temenni etmiyorum.
İş Bankası için tablo nasıl? Banka yılı nasıl tamamlayacak? Gelecek planları ne yönde?
2009 İş Bankası açısından 2001’den bu tarafa yaşadığımız en yavaş yıl oluyor. Son 10 yılda en olumlu gördüğüm husus, hızlı büyümemizdi. Aktif büyüklüğünde 100 milyar lirayı bulduk ama ben 100 milyar doların üzerinde bir Türk bankası çıkartabilmeliydik diye düşünüyorum. Bu hedefe ulaşacağız ama bu konudaki hızımız şu anda yavaşlamış durumda.
Diğer yandan teşkilatımızı büyütüyor, istihdamı artırıyorduk. Yavaşladık. Bu iyi bir şey değil. Çünkü, büyüme, İş Bankası’na da Türk bankacılığına da ciddi bir ölçek ekonomisi ve ivme sağlıyor. Büyümeyi yavaşlattığınız zaman tekrar hızlandırabilmek de zor.
Öte yandan bizim bugün geldiğimiz büyüklükler itibarıyla başka bankadan pay alarak, rekabet ederek filan büyümemiz zor. Bu büyüklüklerin sürdürülebilmesi için bankacılık sektörünün, ekonominin büyümesi lazım. Biz ekonomiyle iç içe yaşıyoruz. Bazen işin sahibinden daha fazla o işin finansmanının riskini alıyoruz. Özetle İş Bankası’nda bu yıl hiç ummadığımız halde, konjonktürel gelişmeler nedeniyle kârlılık beklentilerimizin çok ötesinde gelişti.
Mevcut koşullar devam ederse bu yılı kâr açısından çok başarılı bitireceğimizi düşünüyorum. Diğer yandan İş Bankası, yaygın bankacılığın olumlu olduğu kadar olumsuz etkilerinden de nasibini alıyor. Örneğin ekonomik daralmadan ötürü küçük alacaklardaki sorunlarımız muhtemelen daha fazla oldu. Nitekim kredi kartlarıyla ilgili yapılandırmada, takip edebildiğim kadarıyla en yüksek rakamlara biz vardık.
Uzun vadeli hedefte neler var? İş Bankası’nın gelecek stratejisi ne yönde?
Önümüzdeki 10 yıllarda her şeyden önemlisi sermaye ve sermayedar istikrarımızı koruyacağımıza inanıyoruz. İş Bankası, çalışanlarının stratejik sermayedarı olduğu bir banka olarak misyonunu başarıyla sürdürüyor.
Bu modelimizin her Türkiye Cumhuriyeti kuruluşuna ve hatta uluslararası kuruluşlara örnek olmasını dilerim. Bunun dünyada az örneği var. Bu özgün durumu korumak bizim için en büyük misyon. Bu şekilde bütün paydaşlara daha sağlıklı, istikrarlı ve yararlı bir kuruluş olarak hizmet verebileceğimiz düşünüyorum.
Çok süratle, beklentilerimizden hızlı gelişen rekabet bizi bazı konularda daha hızlı davranmaya veya bazı konularda endişelere de sevk etti. Doğrusu bu kadar çok yabancı hissedarın ülkeye bu kadar süratle geleceğini, geldikten sonra da bu kadar büyük uluslararası bir krizle darbeleneceğini öngörememiştik.
Burada hem negatif hem pozitif bir yön var. Kısacası iyi hizmeti en uygun fiyata üretmek mecburiyetindeyiz. Biz Türkiye’de uzun yıllar ilklerin bankası olduk. Şimdi bazı konularda ilk olamayabiliyoruz. Bundan da çok büyük bir rahatsızlığımız yok. Zaten ilkler ulusal menfaat ile bağdaşık değilse çok büyük bir anlam ifade etmiyor. Yoksa yenilik adına her gün bir şeyler yapmak mümkün.
Bunu kısa vadede müşterinin lehine yapılandırmak da mümkün. Biz uzun vadeli bakıyoruz ve arkasında durabileceğimiz işleri yapmaya çalışıyoruz. İş Bankası Grubu’nun bankacılık, sigortacılık, tek örneğini götürdüğümüz yatırım bankacılığı ve diğer finansal alanlarda lider kuruluşlarla devam edeceğini düşünüyorum. Biz maraton koşucusuyuz. Gelecek yıl ya da sonrasında bizden büyük sürprizler beklemeyin. Bizde ne olumlu ne olumsuz sürprize yer yok.
İş Bankası’nın 2010 Planı
Büyüme Alanları
Planlarımızı yapmaya başladık. Hedeflerimizi henüz koymadık ama her şeye rağmen agresif hedef koymayı düşünüyoruz. İş Bankası son birkaç yıldır çok tedbirli politikalar izliyor. Bu da büyüme hızımızı çok etkileniyor. Dolayısıyla 2010 için 2009’da öngördüğümüzden daha agresif bir politika öngörüyoruz. Henüz üzerinde çalışıyoruz. Büyümeye çalışılacak en önde yer ise büyük ve çoğu kamusal nitelikli projeler olacak gibi görünüyor. Bunlara kullandırabileceğimiz kaynağımız bol. Türk firmalarının yurtdışındaki projeleriyle ilgili de bakılabilir. Bunların yanı sıra fırsatları kollayacağız. Böyle piyasa koşullarında istediğiniz kadar agresif olun başka rakipten pay almaya çalışmak çok kolay değil. Ama En çok önem verdiğimiz husus yine geçmiş yıllarda olduğu gibi kârlılık olacak.
Verimlilik Projesi
Verimlilik konusunda da alacak daha yolumuz olduğunu düşünüyorum. Bu konuda birkaç yıldır üzerinde çalıştığımız bir projeler bütünü var. İş Bankası’nın hem verimliliğine hem hizmet kalitesine çok katkı sağlayacak bu projelerin sonuçlanma aşamasına geldik. 2010 yılında tamamlamış olacağız. Böylece İş Bankası uluslararası anlamda rekabet edebilecek teknik ve metodik altyapıya kavuşmuş olacak. Biz eskiden her şeyimizi kendimiz üretmekle övünürdük. Artık bunun bir üstünlük olduğu dönemler geride kaldı. Şu anda dünyanın en güçlü, en iyi bilgi birikimine sahip rakibiyle boy örtüşebilecek hazırlığı yapıyoruz. Zaman da bize yardım ediyor. Olumsuz şartlar rakiplerimizi de ürkütüyor. Bu arada biz de eksiklerimizi tamamlama fırsatını yaratabiliyoruz.
Şubeleşme ve İstihdam
Şubeleşme ve yeni istihdam konusunda rakam vermek için henüz erken ama 2010’da da büyümeye devam edeceğiz. Şubeleşme konusunda 2009’dan daha hızlı olacağız. Kadro mutlaka artacak ama rakam vermek zor. Önceliğimizin kadro artırmaktan çok verimlilikle ilgili eksiklerimizi tamamlamak olacağını söyleyebilirim.
Yurtdışı Hedefi
Yurtdışında fırsatçı arayışlar peşindeyiz. Rusya Federasyonu’nda, Kazakistan’da bir yabancı yatırım bankasına yetki verdik. Alternatif arıyoruz. Bunun yanı sıra Azerbaycan’da şube açma yetkimizin bu yıl içinde alınacağını düşünüyorum. Mısır temsilciliğimiz açılıyor. Kişisel olarak ben Irak’ın nüfus büyüklüğü itibarıyla çok önemli potansiyel taşıdığını düşünüyorum ama maalesef orada halen hem finansal yönetişim hem güvenlik açısından sorunlar tamamen ortadan kalkmadı. Ancak hem bizim hem Türk bankacılık sektörünün orayı izlemeye devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun dışında çok somut bir arayışımız yok. Almanya’da kurulu İşbank Gmbh şirketimiz şu anda Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre’de toplam 16 şubeyle faaliyet gösteriyor. Bu şirketi her fırsatta büyütme çabamız sürüyor. Örneğin Bulgaristan’da bir şube açma planı var
“Son Çeyrekte Büyüme Beklemiyorum”
Büyüme İçin Üretim Şart
Doğrusu ben ekonominin geneli itibarıyla son çeyrekte büyümeyi nereden, hangi sektörlerin etkisiyle elde edebileceğimizi bilemiyorum. Tabi ben iktisatçı değilim, iktisatçılar daha iyi anlar ama böyle bir büyümenin sağlanabilmesi için üretim sektörlerinin çalışması gerekiyor. Bunlar arasında da neticeye en çok etki yapan inşat sektörü. İnşaat sektörünü bütçeyle ilgili kaygılar, iç taleple ilgili mevcut durum dikkate alındığında nasıl ateşleyebileceğiz bilmiyorum.
Yeni Yapı Gerekiyor
Doğrusu inşaat sektörünün finansmanıyla ilgili bankacılık sektörünün yeterli olmadığını, mutlaka kredilerin varlığa dayalı menkul kıymetlere ve tahvile dönüştürülebilmesi için de bir yapı kurmamız gerektiğine inanıyorum. Bu yapı ABD’de kurulu olan Fannie Mae tarzında bir yapı olabilir. Ne olursa olsun biz bankacılık sektörünün konut kredilerini refinanse etmesini sağlayabilmeliyiz. Özetle inşaat sektörü büyümeden ekonominin büyüyeceğini tahmin etmiyorum.
Bankacılık da İvme Olmaz
Bu dönemde bankacılık sektörünün de gerçek anlamda bir büyüme göstermesini beklemiyorum. Belki bu büyüme kurlarla ilgili gelişmeler doğrultusunda olabilir. Bunu pek sanmıyorum. Diğer yandan nereden bakılırsa bakılsın, yıl sonu bankalarımız için bir boy fotoğrafı zamanıdır. Bunun yarattığı bir suni büyüme söz konusu olabilir. Sonuçta bankacılık sektörü reel anlamda elbette büyüyecek ama ben son çeyrekte de bir ivme beklemiyorum.
Türkiye’de Bankacılık Nasıl Gelişecek?
Gelecek 10 Yılda Büyüme
Türkiye’de bankacılık sektörünün en az gayri safi milli hasıla kadar olacağını öngörmek lazım. Şu anda yüzde 70-80 bandında. Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin temel unsurlarıyla çok daha sağlıklı çalışmasını temin etmemiz lazım. Aksi takdirde ben bankacılık sektörümüzün son 10 yılda yakaladığı büyümeyi önümüzdeki 10 yılda yakalayabileceğini düşünmüyorum. Yakalamasını sağlamak için bankacılığı cazip bir alan olarak görmemiz ve göstermemiz lazım.
Kârlara Dikkat
Geçtiğimiz yıl bankaların kârları çok ilgi çekti ama hiçbirimiz o kârların hissedarlara ulaşmadığına aldırmadık. Yani bugün yanlış bilmiyorsam Türk bankacılık sektörüne yakın zamanda yatırım yapan yabancı stratejik yatırımcıların neredeyse hiçbiri temettü alıp ülkelerine götürmedi. Ama diğer sektörlerin hiçbirinde böyle bir kısıt da olmadı. Ben bu kısıttan şikayetçi değilim. Sonuçta sektörümüz güçlendi, BDDK lüzumu olduğu için izne bağladı ve bu izni kısıtlı olarak bazı kuruluşlara verdi. Ama zaten mevcut koşulları dikkate alan yatırımcıların bazıları tedbirlilik adına yurtdışına kâr götürmediler.
Bunların hepsinin yatırımcıya külfet teşkil eden unsurlar olduğunu kafamıza koymamız lazım.
Konsolidasyon Olabilir
Mevcut koşullarda, önümüzdeki 10 yılda bankacılık sektörünün iç konsolidasyon görebileceğini düşünüyorum. Ayrıca yeni sermayenin büyük boyutlarda gelmeyeceği kaygısındayım.
Devlet adamlarının yaptığı son yorumlar, bankacılık sektörüne yönelik endişelerin henüz ortadan kalkmadığını gösteriyor. En basit izahla bankacılıkla ilgili sermaye kurallarının sıkılaşacağı yani bir birim sermaye ile yapılacak bankacılık aktivitesi miktarının azaltılması gerekeceği ortaya çıkıyor. Bu kapsamda da AB ülkelerindeki bankaların birçoğunun ilave sermaye ihtiyacı olacağı ya da aktif büyüklüklerini daraltmaları gerektiği ortada. Türkiye’de yatırımı olan yabancı sermayedarların hemen tamamı, bu ülkelerden. Dolayısıyla bunların arasında bazılarının Türkiye ile ilgili beklentilerinin, iştahlarının değişmesi gayet doğal.
Sorunlu Kredilerde Son Tablo
Yavaşlama Başladı
2008’in son 3 aylık dönemlerinde başlayan kredi sorunları hadisesi, İş Bankası özelinde 2009’un ilk 3 aylık döneminden sonra hız kesti. Artış oranı eskiye nazaran çok yavaşladı.
Türkiye’de Farklı
Aslında sorunlu kredi hadisesinin Türkiye’de, yurtdışından farklı ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Gerek sektörde çalışanların bazıları gerek yurtdışından bakanların bazıları, Türkiye’deki sorunlu kredi konusunu yurtdışındaki bankacılık alışkanlıkları ile karşılaştırıyorlar. Bu hiç doğru değil. Türkiye’de borca bakış, insanların etik anlayışları farklı. Diğer yandan bankacılık pratikleri ve hukuk da biraz farklı.
Hasta Tedavi Edilir
Bankacıların da olaya yaklaşımı farklı. Bugün Amerika gibi çok gelişmiş piyasalarda, bir banka şubesinde sorunlu kredi nasıl ele alınır bilen kalmamıştır. Bizim de bazı bankalarımızda bilen kalmamış durumda ama İş Bankası gibi bankalarda hala hasta nasıl tedavi edilir bilen var.
HANDE D. SÜZER
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?