Microsoft’un yapay zekadan sorumlu yöneticisi Harry Shum ve hukuk işlerinden sorumlu başkanı Brad Smith liderliğindeki bir Microsoft takımının içeriğini oluşturduğu “The Future Computed: Artificial Intelligence and Its Role in Society” (Geleceği Hesaplamak: Yapay Zeka ve Toplumumuzdaki Yeri) isimli kitap 17 Ocak 2018’de çıktı. Kitap, yapay zekanın elimizdeki en değerli kaynak olan zamanı çok daha verimli kullanmamıza yardım edeceğini öngörüyor. Yazarlara göre 20 yıl sonra yani 2038’de dijital kişisel asistanlar, ihtiyaçlarımızı tahmin etmek üzere eğitilebilecek ve bize toplantılarımıza hazırlanmak, günlük programımızı yönetmek, sosyal ilişkilerimizi yürütmek, iletişimimizi düzenlemek ve arabalarımızı kullanmak gibi konularda destek olacak. Yazarlar, 2038’de tipik bir günün şöyle geçeceğini öngörüyor: 2038 yılında günün ilk toplantısını evinizden sanal gözlük aracılığıyla iş arkadaşlarınız ve müşterinizle sanal bir toplantı odasında buluşarak gerçekleştireceksiniz. Söylenenler ve sunumlar, otomatik olarak her katılımcının ana diline çevrilecek. Sonra da bir dijital asistan toplantı içeriğinin ve sonuçlarının özetini herkese otomatik olarak yollayacak. Daha sonra sürücüsüz arabanız sizi bir sonraki toplantınıza götürürken siz de arabada sunumunuz üzerine çalışacaksınız. Dijital asistanınız size çalıştığınız konu üzerine olan tüm yenilikleri özetleyecek ve verdiğiniz direktiflere göre e-postalarınızı cevaplayarak iş bölümü yapmanıza ve bir konu üzerine gerekirse daha fazla bilgi istemenize yardımcı olacak. Tüm bunlar olurken dijital asistanınız sağlığınızı takip ederek mesela bir problem varsa doktorunuzdan otomatik olarak sizin için uygun olan bir zamanda randevu alacak. Gün sonunda sürücüsüz arabanız sizi evinize getirdikten sonra doktorunuz sizi sanal olarak muayene edecek ve dijital asistanınızın sağlığınız hakkında topladığı verileri yorumlayıp sizinle tartışacak. Bir tatile çıkmak istediğinizde ise uçak bileti rezerve etmek veya otel aramakla uğraşmayacaksınız, sadece dijital asistanınıza “Bana iki haftalık bir tatil ayarla” diye emir vereceksiniz ve asistanınız da programınıza uygun çeşitli tatil ve uçuş alternatiflerini önünüze getirecek. Yani yakında tüm tekrarlanabilir ve sıkıcı işler, yapay zeka tarafından üstlenileceği için insanlar enerjilerini daha verimli ve yaratıcı olabilecekleri konularda yoğunlaştırabilecekler.
AKILLI İLAÇ DÖNEMİ “RESMEN” BAŞLADI (GRAFİKLİ) ABD’li piyasa araştırmacısı Grand View Research’ün geçtiğimiz günlerde açıkladığı bir rapora göre bugün 1 milyar dolara yaklaşan global akıllı ilaç pazarının 2025’te 3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Pazarda öngörülen bu büyümeye temel olarak kolon kanseri ve gastrointestinal sistem bozukluklarındaki hızlı artışın neden olacağı düşünülüyor. Çünkü akıllı ilaçlar günümüzde yaygın olarak endoskopik amaçlı kanser taraması için kullanılıyor. Ancak büyümeye asıl gazı “yasallaşma”nın vereceği konusunda herkes hemfikir. Zira ABD Gıda ve İlaç Bürosu (FDA) üç ay önce ilk kez bir akıllı ilacın (smart pills) piyasaya sürülmesine onay verdi. Abilify MyCite adındaki bu ürün aslında Japon ilaç firması Otsuka İlaç’ın şizofreni ve bipolar bozukluk ilacı Abilify’in bir versiyonu. Kaliforniyalı dijital ilaç şirketi Proteus, Otsuka’nın ilacını hastanın tedaviye uyup uymadığını takip edebilen sensörlerle zenginleştirdi. Yani ilaç sindirildiğinde sinyal verebiliyor ve bu sinyaller de deriye yapıştırılmış bir bant tarafından algılanıp dataya dönüştürülüyor. Bu data da istenirse hastanın, hasta yakınlarının veya doktorlarının telefonunlarındaki bir uygulamaya gönderilebiliyor. Üzerlerinde mikro kameralar olan diğer dijital ilaçlar ise başka ülkelerde halihazırda test ediliyor. Pillcam şirketi İsrailli Given Imaging ile beraber her iki ucuna kameralar takılmış olan Pillcam Colon 2’yi geliştirdi. “Pillcam Colon 2” suyla yutulduktan sonra sindirim sistemindeki yolculuğunu kameraya alıyor ve bu görüntüleri hastanın beline takılı duran bir cihaza gönderiyor. Böylece eğer müdahale edilmezse kolon kanserine yol açan poliplerden haberdar olunabiliyor. Pillcam ucunda kamera takılı bir borunun boğazınıza sokulmasını gerektiren klasik kolonoskopilere de bir alternatif sunuyor. Akıllı ilaçların çekiciliğinin birkaç nedeni var: Geleneksel işlemlerden daha az mütecavizler, kolayca tekrarlanabiliyorlar ve uygulanmaları için çok sayıda sağlık görevlisine ihtiyaç yok. Devletler bu ilaçlara izin vermek konusunda yavaş davranıyor olsa da yakın gelecekte benzeri ilaçların yaygınlaşacağını düşünülüyor. Proteus şirketinin değerinin 2004’te 11 milyon dolarken şu anda 417.2 milyon dolar yatırım alacak hale gelmiş olması da bunun bir göstergesi.
PERAKENDE “OTOMATA” KAYIYOR (GRAFİKLİ) Baskı altındaki fiziksel perakendecilik teknoloji etkisi altında geleneksel mağazalardan ve alışveriş merkezlerinden yeni niş alanlara doğru gelişiyor. İçinde çalışanı olmayan pop-up alanlar ve otomatlar uygulaması, bu yeni alanlardan birkaçı. Belki yakında evinizin ya da apartmanınızın önündeki bir mağaza vitrininden bile alışveriş yapabilir hale geleceksiniz. Kulağa garip geliyor ama Walmart bu konsepte “Ev İçi E-Ticaret” adını vermiş. 2017 Kasım’ında Walmart başında bir çalışan olmayan ve bir evin (ya da apartmanın) tam önünde yer alan bir tedarik ve perakende sistemi için patent başvurusunda bulundu. Mallar şirketin patentte “insansız motorize dağıtım ünitesi” adını verdiği bir sistemle (muhtemelen bir drone ile) spesifik “stok yükleme portallarına” dağıtılacak. Satışlar bir mal alandan ayrılınca bunu anlayan sensörler aracılığıyla takip edilecek ve malı hareket ettiren müşteriye fatura kesilecek. Benzer bir şekilde Bodega da insansız, otomatik bir kiosk yaratmaya çalışıyor. Akıllı mağaza kiosklar mallarla dolu olacak ve binaların, ortak çalışma alanlarının içinde yer alacak. Kameralar otomatları kimin kullandığını takip edecek. Bir pin numarası girilerek istenen mal alınacak ve alandan malla beraber ayrılırsa ücret tahsil edilecek. Çinli dev internet şirketi Alibaba’nın rakibi JD.com da bu alana yatırım yapan şirketlerden. JD.com 2017 Aralık’ında China Overseas Land & Investment’la (Çin Sınırötesi Arsa ve Yatırım) tüm Çin’de otomatik mağazalar ve ilaç otomatları inşa etmek için bir anlaşma imzaladı.
LOJİSTİKTE “DRONE” DÖNÜŞÜMÜ Ağırlıklı olarak savunma sanayinde gördüğümüz drone’lar artık lojistik sektörünün geleceğini şekillendireceğe benziyor. UPS’in teslimatları drone ile yapabilen akıllı filolar hazırlığı, DHL’in Parcelcopter adını verdiği insansız hava aracı ile son 3 yıldır yaptığı denemeler, Domino’s Pizza’nın Yeni Zelanda’da başlattığı drone ile sipariş teslimatı bu konudaki ip uçlarını veriyor. Amazon ise halen geliştirme aşamasında olduğu zeplin formundaki gezen bir hava ikmal merkezi (AFC) ve bu ikmal merkezinden dağıtım yapacak olan drone’ları kapsayan sadece lojistiği değil e-ticareti de derinden dönüştürme peşinde. Ancak yakın gelecekte drone’lar, bir pizza, kitap ya da ayakkabıdan fazlasını yani 90 tonluk yükleri kıtalar arası mesafelerde 11 saatlik bir süre içerisinde teslim edebilecek. ABD merkezli bir start up olan Nautilus’un uzun süredir Ar-Ge çalışmaları yürüttüğü drone’un Boeing 777’ye benzer hacimlerde olması bekleniyor. 60 metre uzunluğa sahip olacak ve 2020 yılında servise alınması planlanan bu drone gemi taşımacılığıyla kıyaslandığında zamandan kazandıracak. Uçakla taşınan kargolar düşünüldüğünde ise sıfır mürettebat ve verimli yakıt kullanımı nedeniyle maliyeti yarıya düşürmesi bekleniyor. Hükümetlerin karaya inişe izin vermeyeceği düşünüldüğünden limanlara iniş yapacak şekilde tasarlanan drone ilk gerçek uçuşuyla beraber uluslarası ağır yük taşımacılığındaki yıkıcı gelişmelerin de ilk sinyalini vermiş olacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?