"İklim Değişikliği Zirvesi 2023: Yeşil Dönüşüm" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve UNDP iş birliğiyle, Capital ve Ekonomist dergileri tarafından düzenlendi.
Karbon yoğun sektörlerin temsilcileri dahil olmak üzere 200'ü aşkın üst düzey yönetici ve finans temsilcisi bir araya gelerek Türkiye'de "yeşil dönüşüm"ün gerçekleştirilmesine yönelik görüş alışverişinde bulundu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, İklim Değişikliği Zirvesi 2023: Yeşil Dönüşüm ile ilgili yaptığı açıklamada, “Günümüzde iklim değişikliğinin insanlığın ve doğanın karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunların başında geldiğini çok rahat söyleyebiliriz. Fakat küresel iklim hedeflerine ulaşmak adına yapılan mevcut çalışmaların yetmediği, daha büyük çaplı teknolojik ve ekonomik dönüşümlere ihtiyaç olduğu aşikardır. Ekonomik büyümeden taviz verilmeden emisyon azaltımının gerçekleştirilebilmesi için üretim yapımızda bir değişime ihtiyaç bulunmaktadır. Bu noktada teknolojik ve yeşil dönüşüm olarak ifade edilen ikiz dönüşüm önemli fırsatlar sunmakta. Değişen küresel dinamikler çerçevesinde ülkemiz de iklim değişikliği ile mücadelede gerek ulusal gerekse ulusal düzeyde kararlı adımlar atmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, 27 Eylül 2021 tarihinde 2053 net sıfır emisyon hedefimizi açıklamış ve böylece yeşil kalkınma hamlesini başlatmıştır. Güncellediğimiz Ulusal Katkı Beyanımıza göre 2015 yılında yüzde 21 olarak açıklanan 2030 yılı azaltım hedefi yüzde 41’e çıkarılmıştır.
Sonuç olarak 2053 Net sıfır emisyon hedefimiz ile ulusal katkı beyanımız, hazırlıkları devam eden uzun dönemli iklim stratejimiz, azaltım ve uyum eylem planlarımız ile yeşil finansman stratejimiz sayesinde 2053 yol haritamızı net olarak ortaya koyuyoruz. Bu politikaların hayata geçmesi adına başta İklim Kanunu olmak üzere Emisyon Ticaret Sistemi gibi önemli altyapı çalışmalarını yapıyoruz. Sanayi sektörünün yeşil dönüşümü hem emisyon azaltımına katkı sağlayacak hem de ürettiği ürünlerle binalar, ulaştırma gibi diğer sektörlerin dönüşmesine destek olacak. Karşı karşıya olduğumuz yeşil dönüşüm topyekün devletiyle, özel sektörüyle, akademisiyle ancak gerçekleşebilir. Bundan dolayı özel sektörün; yeşil dönüşümü ana gündemlerine alması, bu konudaki gayreti ve adanmışlığı çok önemli.
Bu noktada özel sektörümüze güvenimiz tam. İklim değişikliğine karşı mücadelemizde yeşil dönüşümün getirdiği fırsatlara odaklanarak riskleri dikkatli bir şekilde yönetmemiz gerekiyor. Hedefimiz hep beraber 2053 net sıfır yolunda ülkemizi, ekonomimizi, kentlerimizi, toplumumuzu, sanayimizi dirençli ve güçlü hale getirmektir.” dedi.
Zirvenin açılışında konuşan Capital ve Ekonomist Dergisi Genel Müdürü Cem Başar da, iş dünyasının önde gelenlerinin iklim politikasına yönelik yaptığı verimli istişarelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Çok daha düşük bir maliyetle bir şeyleri düzeltebiliriz
UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Vinton ise, UNDP olarak 6 Şubat'ta Türkiye'yi vuran yıkıcı depremlere müdahaleye canla, başla katıldıklarını aktardı. Depremden etkilenen bölgelerde hayata dönüşü görmenin güzel olduğunu vurgulayan Vinton, şunları kaydetti: "Sokaklarda daha fazla insan var ve daha fazla iş yeri açık ancak aynı zamanda hala yapılacak çok iş var. Keder, kayıp ve yıkım, yıkılmayı bekleyen boş binaların fiziksel ve korkutucu görüntüsü var. UNDP olarak Türkiye'nin böylesine büyük bir parçasının toparlanması ve yeniden inşasına katılmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlı ve tereddütsüz bir şekilde devam ediyoruz. Bu, uluslararası dayanışma ve cömertlik gerektiren uzun bir süreç olacaktır. UNDP olarak Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği ile birlikte bu çabanın bir parçası olmaktan büyük onur duyuyoruz."
Vinton, iş dünyası ve iklim değişikliği hakkında konuşmaktan daha önemli yapılacak işlerin olduğuna işaret ederek, "Her şeyden önce, yeşil çözümleri, daha iyisini ve daha yeşilini inşa etme fikrini depremin yaralarını sarma sürecine dahil etme konusunda gerçekten kalıcı bir sorumluluğumuz var. UNDP olarak konteynır kentlerin çevresel yükünü azaltmak için elimizden geleni yapıyoruz. Atık su arıtma tesisi kurulmasını sağlamayı, ahşap malzeme kullanımını ve yeniden inşayı teşvik etmeyi, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerji verimliliğinin yeniden inşa edilen her yeni ilçeye veya yeni kentsel alana dahil edilmesini sağlamayı ve felaketin enkazını geri dönüştürmeyi hedefliyoruz." açıklamasını yaptı.
Her gün dünyanın bir yerinde eşi benzeri görülmemiş yeni bir felaketin yaşandığına dair yeni bir manşet gördüklerini kaydeden Vinton, "Gördüğümüz emisyonları tersine çevirmek için harekete geçmezsek felaketler yaklaşıyor. Çok daha düşük bir maliyetle bir şeyleri düzeltebilecekken bu fırsatları kaçırmış olma duygusu bazen insanları bir tür kaderciliğe ve 'Tamam, kadere teslim oluyorum, ne yapabilirim.' deme arzusuna sürüklüyor." şeklinde konuştu.
Vinton, bu nedenle bu fırsatı karbon nötr bir geleceğe yönelik çalışmaları sürdürmek için yeni bir motivasyon, belirledikleri ancak bir şekilde ulaşamadıkları hedeflere giden bir yol bulmak için kullanmalarının çok önemli olduğunu düşündüğünü bildirdi.
Vinton, özel sektörün, iklim değişikliğine neden olan zararlı emisyonların çoğunluğunu üretmeye devam ettiğini anlatarak, "Özel sektörün güçlü bir şekilde sürece dahil olması ile Türkiye'nin sera gazı emisyonlarının tepe noktasına ulaşacağı zamanın planlanan 2038'den daha erkene alınabileceğine inanıyoruz. UNDP olarak bizler, Paris hedeflerine uygun olarak üretimi karbonsuzlaştırmaya ve takvimi hızlandırmaya ilişkin yöntemler bulma konusunda Türk iş dünyasının yaratıcılığına ve dirençliliğine güveniyoruz." görüşlerini aktardı.
Enerjide yenilenebilirlik, ulaşımda elektrifikasyon, üretimde çeviklik
Zirve kapsamında düzenlenen "İklim Değişikliği, Dönüşüm Ekonomisi ve Fırsatlar" başlıklı panelde konuşan Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar, enerjide yenilenebilirlik, ulaşımda elektrifikasyon, üretimde de çevikliğin önemine işaret etti.
Sabancı Holding olarak sınır karbon uygulamasında sanayide bütün ürünlerinin karbon yoğunluğunu çalıştıklarını ifade eden Alemdar, bunların Avrupa'daki ve dünyadaki benchmarklarıyla kıyaslamasını da yaptıklarını belirtti.
Alemdar, karbon yoğunluğu çalışmalarının yalnızca sürdürebilirlik açısından değil, ekonomik olarak rekabet edebilirlik açısından da kendilerine nerede, nasıl iyileştirme yapmaları gerektiğini öğrettiğini aktardı.
Limak Çimento Üst Yöneticisi (CEO) Erkam Kocakerim de ekonomi, enerji ve iklim değişikliğinin entegre bir şekilde beraber geliştiğini ifade ederek, "Bu, Türkiye Yüzyılı hedefinde bu konunun bize bir yol ayrımı, bir paradigma değişimi olduğunu çok net anlatıyor. Yani konu sınırda karbon vergisinden dolayı ihracat rekabetinin konusu değil." dedi.
Kocakerim, yeni enerji ekonomisinde temiz teknolojiye yönelik devasa bir pazar oluştuğunu kaydederek, "Nitekim bunu özellikle Avrupa Birliği'ndeki teknoloji şirketlerinin motivasyonunda da görüyoruz. Yani uzun yıllar sonra inanılmaz bir motive olmuş durumdalar." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de otobüslerin yüzde 100'ü yerli üretim
Anadolu Isuzu Genel Müdürü Tuğrul Arıkan da Türkiye'nin çok büyük bir otomotiv gücü olduğunu belirterek, ülkenin ciddi anlamda üretim ve ihracat yaptığını aktardı.
Arıkan, "Hem alternatif yakıtlı araçlar hem de akıllı bağlantılı araçlar devreye giriyor. Bu anlamda hani ticari araçlar olarak bakarsak çok önemli bir geliştirme var. Zaten Türkiye'de ithal edilen otobüs yok mesela. Türkiye'de otobüslerin yüzde 100'ü yerli üretim. Türkiye ciddi bir otobüs gücü. Kamyonda da önemli bir güç benzer bir şekilde. Her şirketin bizim de olduğu gibi çok güçlü bir AR-GE'si var. Bu AR-GE, senelerdir alternatif yakıtlı araçların geliştirilmesi üzerine çalışılıyor." dedi. Türkiye'nin otomotiv açısından güçlü bir ülke olduğuna işaret eden Arıkan, sektörün önünde önemli fırsatları ve riskleri barındırdığını ifade etti.
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Üst Yöneticisi Özgen Özkan da teknolojileri üretirken uluslararası teknolojileri üreten insanlara da çok yakın durulması gerektiğini söyledi. Teknoloji üretiminde iş birliklerinin önemine dikkati çeken Özkan, "Genellikle iş birliklerinin önemini çok söyleyemiyoruz. Özellikle konu sürdürülebilirlikse, karbon ayak iziyse burada iş birliklerine çok açık olmamız lazım. Bunu bir rekabet avantajı olarak görmememiz lazım. Eğer ben iyi bir şey yapıyorsam veyahut da başkası iyi bir şey yapıyorsa karbon salgını konusunda bana yardım edebilmeli" görüşlerini aktardı.
“Büyümede yeşil bankacılık” konuşuldu
‘İklim Değişikliği Zirvesi 2023: Yeşil Dönüşüm’ etkinliğinin ‘Büyümede Yeşil Bankacılık’ panelinde ise finans sektörü temsilcileri bu alanda sektörlerinde yaşanan gelişmeleri ve öngörülerini paylaştılar.
Moderatörlüğünü Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz’ın yaptığı ‘Büyümede Yeşil Bankacılık’ paneline; Şekerbank Strateji, Transformansyon ve Finansal Kurumlar Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek Galpın, ING Türkiye Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Ayşegül Akay, Denizbank Finansal Kurumlar ve Sürdürülebilirlik Koordinasyon Grubu Genel Müdür Yardımcısı Beril Oğuz ve TSKB Finansal Kurumlar ve Yatırımcı İlişkileri, Kalkınma Finansmanı Kurumları ve Hazine Genel Müdür Yardımcısı Meral Murathan katıldı.
Zirvenin ikinci panelinde konuşan Şekerbank Strateji, Transformansyon ve Finansal Kurumlar Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek Galpın, sektörün toplam aktif büyüklüğünün 17 trilyon TL’ye ulaştığını, bunun yüzde 40’ının da yabancı finansmandan oluştuğunu söyledi. Galpın, “Sektörün büyümesi için yurtdışı kaynaklara ihtiyacı var. Risk primi ve uluslararası borçlanmanın dışında Türkiye için yeşil finansman ve sürdürülebilirlik çok önemli bir fırsat sunuyor. Yılın beş ayında 8 milyar dolara yakın sendikasyon oldu. Önümüzdeki dönemde de 7-8 milyar dolar var. Bu önemli bir fırsat” diye konuştu.
"Yeşil finansmanda önemli yol kat ettik"
Türkiye Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Ayşegül Akay ise, bu konuda uluslararası piyasalarla çalışan, yatırım ve ihracat yapan kurumlarda farkındalık olduğunu gördüklerine de değindi. Sektörün KOBİ’lerde bu dönüşümü ve farkındalığı yaratmak için çalışmak zorunda olduğunu vurgulayan Akay, “Son beş yılda sürdürülebilir ve yeşil finansmanda önemli bir yol kat ettik. Global piyasalarda 2014 yılında sadece 50 milyar dolarlık sürdürülebilir finansman aktivitesi varken 2014-2021 arasında 1,8 trilyon dolara ulaşmış durumda. Ülke olarak bundan daha fazla pay alıyor olmamız lazım” diye ekledi.
‘Yeşil Mütabakat’ı bir iklim politikası olarak görmemek, bir ekonomi dönüşüm programı olarak değerlendirmek gerektiğine değinen DenizBank Finansal Kurumlar ve Sürdürülebilirlik Koordinasyon Grubu GMY Beril Oğuz da, Türkiye’nin AB’nin ihracatındaki önemine vurgu yaptı. Sınırda karbon konusuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Oğuz, “Sınırda karbon az sektörle başladı ancak orta vadede daha da genişletilmesi öngörülüyor. Bankaların burada rolü yüksek. Bizim firmalarımıza rehber olmamız gerekiyor. Büyük şirketler konuya daha çok hakim ama Kobi’leri bankaların yönlendirmesi gerekiyor” dedi.
Son 20 yılda temin ettikleri 14 milyar dolarlık kaynağın yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir kalkınma için kullanıldığını belirten TSKB Finansal Kurumlar ve Yatırımcı İlişkileri, Kalkınma Finansmanı Kurumları ve Hazine GMY Meral Murathan da, “Sürdürülebilirliği genel çatı bir kavram olarak değerlendiriyoruz ancak iklim en kritik konu. İklim risklerinin boyutu yüzde 60’lara ulaşmış durumda dünyada” dedi. Murathan, 2030 yılına kadar 8 milyar dolar Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA) kredi vermeyi hedefledikleri de söyledi.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?