TRENDLER
TELETIP ŞİRKETLERİ NASIL ETKİLEYECEK?
Diyelim ki iş yerinde birden kendinizi kötü hissettiniz. Ofisinizin köşesindeki dijital kiosk’a birkaç adım atıp oradan telefon veya video bağlantısıyla bir doktora danışacaksınız. Ekrandaki doktorunuz sizin ateşinizi, nabzınızı, kan basıncınızı ölçebilecek ve gerekliyse en yakındaki eczaneye bir dijital reçete gönderecek. Geleceğin iş dünyasında çalışan sağlığı hizmeti, teletıp (telemedicine) dediğimiz bu yöntemle verilecek. Hatta ABD’de kısmen bunun örnekleri görülmeye başlandı. “American Well” ve “Doctor on Demand” gibi teletıp şirketleri, sağlık hizmetlerini artık şirketlerin kapısına getiriyor. The National Business Group on Health (Sağlık Hakkında Ulusal İş Grubu) adlı kuruluşun 148 büyük işverenle yaptığı araştırmaya göre şirketlerin yüzde 90’ı, 2017’de çalışanlarına bazı teletıp hizmetlerini sağlarken 2018’de bu oran yüzde 95’e çıkacak. 2019 itibariyle ise tüm şirketlerin bu hizmeti çalışanlarına sağlaması bekleniyor.
Teletıpta sadece iş alanında değil genelde hızlı bir büyüme mevcut. Grand View Research’ün son raporu, 2017 sonu itibariyle 23 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan global teletıp pazarının 2025’te 113 milyar dolara çıkacağını öngörüyor. Bu hızlı büyümeyi tetikleyen nedenler arasında ise yaşlı nüfusun, kalp, tansiyon gibi kronik hastalıkların artışı ve hastaların kendi kendine bakım talebinin yükselmesi gösteriliyor.
İş dünyasındaki yükselen ilginin nedeni ise sağlık harcamalarının son 5 yılda her yıl yüzde 5 artması. Amerikan Tıp Birliği’nin (AMA) doktor görüşmelerinin yüzde 70’inin telefonla halledilebileceğini, şirketlerin teletıp uygulaması sayesinde çalışan başına yılda 300 dolar tasarruf edebileceğini söylüyor. Ayrıca gereksiz doktor ziyaretlerini yüzde 60 azaltarak iş kaybını da düşüreceği için teletıp opsiyonunun şirketler için vazgeçilmez olacağını söylüyor.
GELECEK
MAD MAX KAÇINILMAZ MI?
Gelecekte ihtiyaçlarımızın kolayca karşılanacağı ve medeniyeti daha da iyileştirmeye odaklanacağımız bir Star Trek dünyasında mı, yoksa insanlığın kendi kendisini yok edeceği bir Mad Max distopyasında mı yaşayacağız? Duke Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Araştırma Direktörü ve Silikon Vadisi girişimcisi Prof. Vivek Wadhwa’ya göre bunu tamamen teknolojiyle ilgili seçimlerimiz belirleyecek. Wadhwa, geçtiğimiz aylarda yayınlanan “The Driver in the Driverless Car: How Our Technology Choices Will Create the Future” (Sürücüsüz Arabadaki Sürücü: Teknolojik Seçimlerimiz Geleceğimizi Nasıl Şekillendirecek?) kitabında, kaderimizi belirleyecek seçimlerin kalbine “eşitlik ve adalet” ilkesini koyuyor. Ona göre teknoloji, birkaç 10 yıl içinde açlık, hastalık, eğitim gibi insanlığın en büyük sorunlarına çare bulacak. Burada Star Trek senaryosunu mümkün kılacak olan ise çözümlere zengin, fakir herkesin eşit erişiminin sağlanması olacak. Bir diğer önemli konu da “sisteme herkesi dâhil etmek”. Wadhwa, örneğin sürücüsüz arabaların ölümlü kazaları minimize edeceğini, araç paylaşımını artırarak trafiği ve hava kirliliğini azaltacağını söylüyor. Ama bunun sadece ABD’de nakliyat, dağıtım ve taksicilik gibi alanlarda 5 milyon kişinin işsiz kalmasına neden olacağını da hatırlatıyor. Ona göre endüstriler birer birer yıkıldığında toplumsal isyanlar çıkacak ama bunun tek nedeni işsizlik olmayacak. Wadhwa, “İnsanlar dışlandıklarını düşünecek ve iş kaynaklı kimlik duygularını kaybedecek” derken sadece teknolojiye değil onun yıkıcı etkisinden acı çekecek kitlelerin geçiş sürecine de odaklanılması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Aksi halde Mad Max’i yaşamamız kaçınılmaz olur.”
TARIM
Araştırma şirketi Tractica’ya göre 2016 başında 3 milyar dolar olan tarımsal robot pazarı, 2020’de 16,8 milyar dolara, 2024’te ise 73,9 milyar dolara ulaşacak.
“İNSANSIZ” DÖNEM BAŞLIYOR
Tarımda pek çok alan yapay zekâ, robotiks sistemler (robotics) ve drone’lar yoluyla otomatikleştirildi. Ancak şimdiye kadar başından sonuna (ekme, dikme, izleme ve ürün toplama) bir insanın tarlaya adımını atmadan gerçekleşen bir süreç olmamıştı. İngiltere’de Harper Adams Üniversitesi robotics mühendisleri tarafından geçtiğimiz eylül ayında arpa üretimi üzerine gerçekleştirilen “Hands Free Hectare” adlı projede, ilk defa “insansız tarım” yapıldı. İngiliz hükümeti inovasyon fonundan 200 bin sterlin finansmanla gerçekleşen projede, mühendisler bir traktörü modifiye edip biçerdöveri kamera, lazer ve GPS sistemleriyle donattı. Uzaktaki bir “kumanda odasından” gereken müdahalelerde bulunmak için de bir drone ve robot kepçeyi tarlayı izleme, çeşitli yerlerinden örnekler kazıp taşıması için kullandılar. Bir yıl süren pilot proje, geleneksel yöntemlerle yapılan arpa üretimine kıyasla birkaç ton daha az ürün verip ve birkaç kat daha pahalıya mal olduğu için şimdilik hemen ticarileşmesi beklenmiyor. Projenin mimarlarından Jonathan Gill, yöntemin ilk olarak ortalama çiftçi yaşının 70 olduğu Japonya gibi ülkelerde adapte edilmesini beklediklerini söylüyor. Gill’e göre önümüzdeki dönemde çiftçilerin “tam otomasyon” sayesinde en büyük kazancı “zamanlama” konusunda olacak: “Çiftçilerin işleri çoğunlukla hava durumuna bağlı. Hava tahmini verilerine bağlı bir otonom traktör, gece saat 03:00’te dahi bu koşulları değerlendirip inisiyatif alarak önleyici ilaçlama yapabilir. Böylelikle hem ürün kaybı hem verimsizlik azalacak.”
YENİ YIL
2018 TEKNOLOJİ TÜYOLARI
Geçtiğimiz haftalarda iş ve teknoloji dünyasının global liderleri San Francisco’daki AI Summit’te (Yapay Zekâ Zirvesi) toplanarak şirketlerin yapay zekayı 2018’de işlerine nasıl uygulaması gerektiğine kafa yordu. Zirveden CEO’lara yeni yıl tavsiyeleri özetle şöyle:
-Sadece teknolojiye odaklanmayın: Yapay zekâyı kullanacağınız durumları sadece teknolojik değil işinizle direkt alakalı donelerle seçmek uzun vadede çok önemli.
-Pratikliği amaçlayan bir portföy oluşturun: Hem işinizi hemen etkileyecek hem size uzun vadede faydalı olacak projelere yoğunlaşın. JD.com’un robotics’ten sorumlu müdürü Hui Cheng, zirvede yapay zekâyı sadece egzotik projelerde değil doğru CV bulma, stok yönetimi ve kalite kontrol gibi işlerde de kullandıklarının altını çizdi.
-Ekibinizi unutmayın: İşiniz için gereken yapay zekâ çözümlerini geliştirirken ekibinizdeki uzmanlara kulak vermeniz önemli. Fedex Data Uzmanı Clayton Clouse, şirketin kamyonlarını optimize ederken çözüm geliştirmede operasyonel ekibin kilit rol oynadığını söylüyor.
-Kullanıcı deneyimini önceliklendirin: Her teknolojik çözüm gibi yapay zekâ da ancak kullanıcılar tarafından benimsenirse başarılı olur. Mercedes-Benz’in Ar-Ge direktörü Kal Mos, S sınıfı Mercedes arabaları geliştirirken kullanıcılara “Aracın onlara bir hedef adres önermesini isteyip istemediklerini” sorduklarını ve böylece başardıklarını anlatıyor.
-Yönetim kurulunda yapay zekâyı irdeleyin: Yapay zekâ en alttan en üste tüm çalışanları etkiler ve herkesin bu konuda bilgi sahibi olması önemli. Data modelleme, derin öğrenme, robotik ve otomasyon gibi kavramlara herkes hâkim olmalı.
-Yapay zekânın yatırım geri dönüşünü anlayın: Bir diğer önemli nokta yapay zekânın size nasıl bir maddi dönüşü olacağı. Bunu hem geleneksel (gelir artışları, başarılan hedefler) hem de yeni metrikler (otomasyonla tasarruf ettiğiniz zaman, iş gücü) kullanarak başarabilirsiniz.
-Geleceğin iş gücünü gerçekleştirin: Şirketlerin insan ve dijital iş güçlerinin nasıl bir arada var olacağı üzerine akıl yürütmesi gerekiyor. Hangi işler insanlar tarafından yapılmaya devam edecek? İnsan işçileri nasıl eğitmek lazım? Üst yönetiminiz bu soruları insan kaynakları veya BT departmanlarına bırakmak yerine kendileri cevaplamaya çalışmalı.
-Yapay zekâyı strateji ve planlama için kullanın: Gittikçe daha çok şirketin yapay zekâyı strateji ve planlama için kullanacağı öngörülüyor. Halihazırda yapay zekâ simülasyonları bazı şirketler tarafından yeni piyasalara giriş gibi kararlar için kullanılmaya başlandı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?