Borsa Son dönemde İMKB, yurtdışı ve yurtiçi faktörlere bağlı olarak hızlı bir çıkış trendi yaşadı. Yukarı hareketin sağlıklı olması için piyasanın düzeltme yaşaması gerektiğini söyleyen UniCredit ...
Borsa
Son dönemde İMKB, yurtdışı ve yurtiçi faktörlere bağlı olarak hızlı bir çıkış trendi yaşadı. Yukarı hareketin sağlıklı olması için piyasanın düzeltme yaşaması gerektiğini söyleyen UniCredit Menkul Değerler CEO’su KAAN BAŞARAN, 2010’dan önce düzelme beklemiyor. Başaran, bu süreçte finans, telekomünikasyon, enerji, sağlık ve altyapı hizmetiyle uğraşan sektörlerin daha iyi performans sergilemesini bekliyor.
Son dönemde yurtdışında oluşan olumlu hava ve bunun yanında yurtiçinde bankaların 2009 ikinci çeyrekte iyi bilanço beklentisi, ÖTV indirimlerinin etkisiyle birlikte şirketlerdeki olumlu beklenti, endeksi 35.000 seviyelerine taşıdı. Yaşanan gelişmeler neticesinde dünya piyasaları dibi gördü tartışmalarına şahit oluyoruz. Ancak son 2 ayda İMKB ve dünya piyasalarının yüksek primleri dikkat çekici boyutlara ulaştı. Gelinen seviyelerde İMKB için ve dünya piyasaları için bir düzeltme bekleyen piyasanın yeni aracı kurumu UniCredit Menkul Değerler CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Kaan Başaran, işsizlikle ilgili verilerin krizin süresiyle ilgili önemli bir veri olduğunu söylüyor. Krizden çıkışın 2010’da başlayacağı kanaatinde olan Başaran, bu süreçte ise finans, telekomünikasyon, altyapı hizmetiyle uğraşan sektörler, enerji, sağlık sektörlerine dikkat çekiyor. Başaran, piyasayla ve aracı kurumla ilgili beklentileri şöyle:
* Piyasaların içinde bulunduğu dip tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada ABD, Avrupa, Uzakdoğu, gelişmekte olan piyasalar gibi birçok piyasa var ve piyasaların geldikleri noktalar farklılık gösteriyor. Yine krizin yönüyle ilgili ‘L’, ‘V’, ‘U’, ‘W’ olacak gibi yorumlar yapılıyor. Birçok farklı görüş söz konusu ama bu aralar dibin görüldüğüyle ilgili genel bir kanı var. Önemli olan dibin görülüp görülmediği kadar, o dipte kalma halinin ne kadar süreceği.
Bir takım nominal verilere bakılarak olumlu havaya giriliyor. Ancak, geçirmekte olduğumuz krizin orta ve uzun vadede kalıcı reel bir boyutu da var. İşsizlikle ilgili verilerde, bütün bu iyileşmeye rağmen düzelme göremiyoruz. ABD ve Türkiye’de, son işsizlik verileri oldukça kötü çıktı. Onun haricindeki verilere bakılıp, daha göreceli iyileşmeler olduğuna yönelik açıklamalar yapılıyor. Kişisel görüşüm, piyasalardaki iyileşmenin bir aksilik olmazsa 2010 içinde olacağı şeklinde.
* Özellikle işsizlik konusu neden bu kadar önemli?
Piyasalarda kırılma olduğu zaman, bunlar uzun vadeli yapısal değişiklikleri beraberinde getirebiliyor. Kırılma öncesindeki birtakım verileri kullanmaya devam ederek gelecekle ilgili beklentiler oluşturmak ve kısa vadede bu beklentileri, bir ileri, bir geri değiştirmek bana doğru gelmiyor. Son kriz dünyada görülen en büyük kırılmalardan biri. Bir-iki veri açıklandıktan sonra ‘Dip görüldü, yarın her şey çok güzel olacak’ demek doğru değil.
Dolayısıyla, daha temkinli şekilde verileri incelemek, reel sektörün durumunu görmek ondan sonra orta vadeli öngörü sahibi olmak, daha doğru bir yaklaşım olur. İşsizlik verilerine bu nedenle dikkat ediyorum. Finansal piyasalarda alarak ve satarak oluşturulan kârlara bakarak ‘Kârlılıklar arttı, kriz ekonomisinden çıkıyoruz’ diyemeyiz. Gerçekten nüfusun bütün katmanlarının ekonominin içinde olup olmadığına tüketim, tasarruf verilerine aylar itibariyle bakarak öngörüleri oluşturmak gerekiyor.
* Negatif bir tablo çiziyorsunuz.
Hayır, aslında çok da negatif değilim. Ancak, bu kadar hızlı bir şekilde öngörüleri değiştirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Piyasa durumun düzeleceğiyle ilgili bir beklentinin ardından negatif bir veriyle bozulma yoluna giriyor ve bu durum tekrarlanıyorsa, bunun güvensizlik ortamını derinleştirici bir süreç olabileceğini savunuyorum. Beklenti endekslerindeki değişiklikler geçmişten geleceğe yapısal değişimleri tarif etmediği gibi bundan sonraki olası risk ortamları hakkında da bize bir öngörü sunamıyor.
* 2001 krizinde finans sektörü yapısını düzeltti. Reel kesim ise zor durumda. Buradan yola çıkarak İMKB’de finans sektörünün daha iyi bir süreç yaşayacağını reel kesimin ise zorlanmaya devam edebileceğini söyleyebilir miyiz?
Finans kesimiyle reel sektörü birbirinden tamamen ayırmak doğru değil. Bazı sektörler piyasa şartlarındaki değişiklikler neticesinde diğerlerine göre daha önce yukarı ya da aşağı gidebilir. Finans, saydamlığın daha fazla olduğu bir sektör. Dolayısıyla verilerini takip etmek, ekonominin gidişatıyla ilgili öngörüleri oluştururken bu hisselere göre hareket etmek, bir anlamda daha doğru. Finans sektörünün performansında reel sektör dışındaki başka unsurlar da var fakat finans sektörünü reel unsurlardan ayrı tutamazsınız, neticede aynı ekonomik düzenin içindeler.
* İçinde bulunduğumuz krizi daha rahat atlatabilecek sektörler hangileri?
Telekomünikasyon, altyapı hizmetiyle uğraşan sektörler ve enerji sektörü iyi konumda. Sağlık sektöründe yapısal birtakım sıkıntılar olsa bile iyi durumda. Belli sektörler, kriz devam etse bile toplumun temel ihtiyaçlarına cevap verdikleri için göreceli olarak iyi performans gösterebiliyorlar. Yine yapısal sorunlar yaşamayan, Merkez Bankası’nın faiz indirimleri sayesinde kârlılığı artan finans kesimi iyi durumda.
* MB’nin faiz indirimi sürecinin sonuna geliniyor. Bundan sonra bankacılık nasıl performans sergiler?
MB faiz indiriminin sonuna gelinmesinin ardından bankacılık sektörü için enteresan gelişmeler olacak. Şimdi herkes onu bekliyor. Yine reel sektördeki ödeme güçlüklerinin bankacılık bilançolarına yansımaları, iyi takip edilmesi gereken bir konu. 2009/3 aylık bilançolarda reel sektör ödemelerindeki güçlüklerin etkilerini gözlemlemeye başladık. Tabii bunu göreceli performans olarak algılamak gerekir. Yani bilançolarda ve kârlılıklarda bir kötüleşme olabilir ama bu ekonominin diğer katmanlarıyla kıyaslandığında kötü performans olarak görülmemeli.
* Hisse senedi piyasalarında son dönemde bir toparlanma oldu. Bunun düzeltmesi gelir mi?
İşsizlikle ilgili verileri, orta vadeli sıkıntıların bir göstergesi olarak görüyorsak, bir düzeltme gelebilir. Bir düzeltme olması halinde bu durum sadece İMKB için değil, tüm dünya piyasaları için geçerli olacak. Düzeltmenin gelmesinin sağlıklı da olabileceği düşüncesindeyim. Çünkü beklentilerin de üzerinde hızlı bir şekilde 23.000’lerden 35.000’lere kadar bir çıkış yaşandı.
* MB, bundan sonra ne yapacak?
MB Başkanı Durmuş Yılmaz, son yaptığı açıklamalardan birinde piyasadaki reel faizi kendilerinin belirlemediğini söyledi. Elbette piyasaların stabilize olması için MB’nin faiz indirimi tasarrufu son derece önemli. Başkanın yorumu, piyasa faizinin nereye gideceğini göstermesi açısından enteresan.
* Satın alma ve birleşme konusunda aktif olmak isteyen bir kurumsunuz. Ancak 2009 kriz nedeniyle oldukça sıkıntılı. Sizin satın alma ve birleşme konusunda beklentiniz nedir?
Çok yüksek rakamlar varken alıcılar zorlanıyordu. Finansal depremin yaşanmasıyla birlikte satıcılar için kabul edilemez düşük rakamlara inildi. Orta vadede piyasanın, değerlemelerin normalleşme süreci yaşaması lazım. Asıl soru, ‘Normalleşme sürecinin neresindeyiz?’ Likidite sorunu, şirket değerlemeleriyle ilgili değerleme sorunları gibi birçok nedenden dolayı, 2009’da işlemler sınırlı olacak. Ancak aynı zamanda 2009 ciddi bir hazırlık süreci. İçinde bulunduğumuz dönemi daha önceki oyun kurallarının değiştiği, piyasa oyuncularının yeni kurallara adaptasyonunun olduğu bir süreç olarak görmek lazım. 2010’da ise ciddi olarak bu rakamların yukarı çıkacağını düşünüyorum. 2007, 2008’de satıcılar kabul etmedikleri hisse satış oranını, bundan sonraki dönemde kabul etme eğiliminde olacaklar.
* UniCredit Menkul’un üzerinde yoğunlaştığı birleşme ve satın alma işlemi var mı?
Bu yıl özellikle altyapı ve enerji konusunda yoğun olarak çalışıyoruz. UniCredit olarak özellikle altyapı işlemlerinde, 1990’lardan beri faal bir grubuz. Bunun getirdiği belli bir avantajımız var. Kriz dönemleri ne kadar derin olursa olsun, ülkelerin altyapıya olan ihtiyaçları devam ediyor. Altyapı projelerinin stratejik veya finansal ortak ihtiyacı olacak. Biz de burada danışmanlık hizmetlerimizle öne çıkacağız. Hatta şu anda ismini açıklayamamakla birlikte danışmanlığını üstlendiğimiz projeler mevcut. Enerji konusunda da her alanda projeler devam ediyor biz de takip ediyoruz.
“IMF Olsun, Olmasın Önlem Alınmalı”
Piyasanın kendini daha güvende hissetmesi için IMF anlaşmasının olması kullanım şartlarına ve paketin büyüklüğüne göre olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Olmazsa piyasa patlar mı? Bu, tamamen yurtdışı piyasalardaki iyileşme veya kötüleşmeyle ilgili bir durum. 2009 ikinci yarısı ve 2010’la ilgili olumsuz beklentileriniz varsa, anlaşma yapılmalı. Çünkü Türkiye, global yapının dışında bir ülke değil. Kapalı bir ekonomi olmayan Türkiye’nin iç yapısı ne kadar güçlü olursa olsun, dış faktörlerin etkisi altında. 2009 ortasından itibaren iyileşme süreci başlayacağı, piyasada likiditenin bollaşacağı ve finansman açığının kapanması konusunda bir sıkıntı olmayacağı görüşü hakimse, IMF anlaşması olmasa da olur. Fakat bu yönde çok sağlam veriler olduğunu söylemek pek mümkün değil. Her durumda, Türkiye önümüzdeki dönem için IMF’li ya da IMF’siz önlemlerini almak zorunda.
“IMF Anlaşması Olursa Dolar 1,40’ın Altına Gelebilir”
* Döviz piyasasıyla ilgili beklentiniz nedir?
Benim TL’yle ilgili ciddi bir hareket olacağı yönünde beklentim yok. Şu an piyasanın takip ettiği IMF olayı var. Anlaşmanın olup olmayacağı ile ilgili olarak, son dönemde ‘Olmasa da olur’ görüşleri, daha fazla söylenir hale geldi. Olup olmayacağı konusunda ben yorum yapmaktan kaçınıyorum. Ama anlaşma olursa – şartlarına bağlı olarak - TL’de ciddi bir iyileşme söz konusu olur ve dolar/TL kuru hızlı bir şekilde 1.40 TL’nin altına gelebilir. Anlaşma olmazsa ve küresel ekonomide beklenmedik bir kötüleşme yaşanmazsa kurda 1.80’in üzerini uzun süreli göreceğimizi sanmıyorum.
Unıcredit Menkul Değerler Neden Kuruldu ?
Grup bünyesinde Yapı Kredi Yatırım varken UniCredit Menkul Değerler kuruldu. Bi ihtiyacın neden kaynaklandığını Kaan Başaran şöyle açıklıyor.
İki Farklı Temsilci
UniCredit, Koç Grubu ile birlikte Koç Finansal Hizmetler’in (KFH) eşit ortağı. UniCredit Grubu, bu ortaklıktan sonra Alman HVB Grubu’nu satın aldı. Grubun bünyesine katılan CAIB Corporate Finance Beratungs Ges.mbH (CA IB) ve Bayerische Hypo-und Vereinsbank AG (HVB) Türkiye’de temsilcilikleri olan iki ayrı tüzel yapı olarak faaliyet gösteriyorlardı. HVB, 1990’lardan bu yana Türkiye’de proje finansmanı konusunda oldukça aktif. CAIB ise hisse senediyle ilgili işlemlerde ve şirket evlilikleriyle ilgili danışmanlık konularında Türkiye’de oldukça tanınan bir banka. Bu banka satın almalarının neticesinde UniCredit’in bünyesinde KFH’nin yanında Türkiye’de varlık gösteren iki temsilcilik daha ortaya çıktı.
Ana Ortak KFH
UniCredit, Türkiye’deki yatırım bankacılığı ve aracı kurum hizmetleri alanındaki bu dağınık yapının bir çatı altında konsolide edilmesini amaçlayan bir çalışma başlattı. Bunun için Ağustos 2008’de San Menkul Değerler satın alındı ve ismi değiştirilerek UniCredit Menkul Değerler yapıldı. Yeniden yapılanma sürecine geçilerek CAIB ve HVB’nin temsilcikleri kapatıldı ve UniCredit Menkul Değerler çatısı altında birleşme sağlandı. Aynı zamanda UniCredit’in şirket analizleriyle ve diğer global faaliyetleriyle ilgili çalışmalarının da bu isim altında yürütülmesine karar verildi.
Kurumsal Danışmanlık Odaklı
Bu kararla birlikte Yapı Kredi Yatırım’ın kurumsal tarafının, UniCredit Menkul Değerler’in bünyesine katılma süreci başlatıldı. Şu anda Yapı Kredi Yatırım, bireysel aracılık hizmetlerine odaklanarak faaliyetlerini sürdürüyor. Kurumsal danışmanlık ve aracılık hizmetleri, şirket analizleriyle ilgili aktiviteler, UniCredit Menkul’ün bünyesine kaydırıldı. Hukuki süreç tamamlandığında UniCredit Menkul, KFH’nin sahipliğinde Koç Grubu ile UniCredit’in eşit ortaklığında olacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?