Proje başlamadan şiirini yazarım

13.04.2020 16:08:000
Paylaş Tweet Paylaş
Proje başlamadan şiirini yazarım

NURTEN ÖZTÜRK/OPET KURUCU ORTAĞI

“PROJEYE BAŞLAMADAN ŞİİRİNİ YAZARIM”

Nurten Öztürk iş dünyasının en duyarlı insanlarından. Özellikle kurumsal sosyal sorumluluk alanında hayata geçirdikleri sadece şirketler için değil tüm toplum için ilham verici nitelikte.  1992 yılında Opet’i eşi Fikret Öztürk ile birlikte kuran Nurten Öztürk, ilk kurumsal sosyal sorumluluk projelerine 2000 yılında başladı. O yıl Kapadokya’da düzenlenecek uluslararası bir sanat etkinliğine destek olarak ilk adımı attı, aynı yıl tüm Opet istasyonlarında hayata geçirilen Temiz Tuvalet kampanyasını başlattı. Bizzat işin başında istasyonlardaki dönüşümü yerinde yönetti. Bu kampanya o kadar etkili oldu ki yurt dışında da adından söz ettirdi. 2004 yılında Öztürk, IPRA (Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği) büyük ödülünü aldı. Temiz Tuvalet’i, ‘Yeşil Yol’ projesi takip etti. Sadece tuvalet ve hijyen değil çevre konusunda da harekete geçilmesi gerektiğini düşünen Öztürk, akaryakıt istasyonlarının bulunduğu alanları ağaçlandırmayı amaçlayan bu proje ile de Opet istasyonlarının bulunduğu birçok noktada binlerce ağaç ekimine öncülük etti. Bu kadarla da bitmedi. Öztürk, daha sonra Örnek Köy, Tarihe Saygı, Kadın Gücü, Trafik Dedektifleri projelerine imza attı. Tarihe Saygı Projesi kapsamında Tarihi Gelibolu Yarımadası doğal dokusunu koruyarak, çağdaş bir görünüme kavuştu. Çanakkale Savaşları’nın geçtiği bölgede düzenleme çalışmaları yapıldı. Troya Tevfikiye Arkeo-köy Projesi ile de Tevfikiye Köyü Troya dönemini yaşatan atmosfere geri döndü.
İlk kurumsal sosyal sorumluluk çalışması yapmaya başladığı 2000 yılından bugüne en az 20 milyon kişiye dokunduklarını belirten Opet Kurucu Ortağı Nurten Öztürk, bu süreçte her yıl en az 3,5 milyon dolar ile 5 milyon dolar arasında bir bütçeyi kurumsal sosyal sorumluluk projelerine ayırdıklarını söylüyor. Öztürk, durmak niyetinde de değil. 20 yılda başlattıkları her projenin sürdürülebilir şekilde yoluna devam ettiğini, yeni projeleri de hayata geçirmeye devam edeceklerini açıklıyor. Bugün gündemindeki en yeni projeyi de şöyle paylaşıyor: “Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte ‘Temiz Okul Sağlıklı Gelecek’ projesini başlatıyoruz. İlk etapta bir çalıştay yapacağız. Ardından okullarda eğitim verecek eğitimcileri eğiteceğiz. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm okulları kapsayacak bir proje olacak. Ayrıca Temiz Tuvalet kampanyasını başarılı şekilde yürüten her ilde bir tasarım atölyesi de kuracağız.”
EKONOMİK KALKINMAYI DESTEKLİYOR
Nurten Öztürk aynı zamanda bir şair. Bir şiir kitabı da bulunuyor. Her KSS projesi öncesinde bir şiir yazarak o projeye hazırlanıyor. “Ben bir projenin ilk olarak şiirini yazar öyle çalışmaya başlarım. Troya Projesi için de konuyla ilgili birçok kitap okudum ve şiirini yazdım. Hissederek gerçekleştirdiğimiz tüm projelerimiz bu nedenle duygu dolu projeler” diyor. Uzun vadede Öztürk’ün sosyal sorumluluk konusundaki hayaline gelince… Bu hayalini şöyle anlatıyor: “Biz ticari bir şirket gibi görünsek de vizyonumuza ülke yararına sosyal sorumluluk projeleri yapmayı koyduk. Bütün projelerimiz sonuç odaklı, sürdürülebilir, ekonomik kalkınmayı destekleyici projeler. Ben uzun vadede yaptığım ve yapacağım tüm projelerle çağdaş ve bilinçli bir toplum yaratma idealiyle yol alacağım.”


M. TAYFUN ÖKTEM/DARÜŞŞAFAKA YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“DAHA ÇOK KURUMSAL BAĞIŞÇIYA İHTİYAÇ VAR”

Türkiye’nin neresinde olursa olsun anne ya da babasını kaybetmiş, üstelik maddi yoksunluk çeken yetenekli çocuklar için hayattaki tüm bu dezavantajları verdiği nitelikli eğitimle gidermeye çalışan çok değerli bir STK Darüşşafaka. 157 yıl önce Türkiye’nin ilk eğitim STK’sı olarak hayata geçen kurum, zaman içinde yaşanan savaşlara, ekonomik krizlere ve değişen yönetimlere rağmen misyonunu sürdürürken itibarını da hep daha yükseğe taşımayı başardı. Bu başarıda kurumun şeffaflık konusuna gösterdiği özen önemli bir rol oynuyor.
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Öktem, ilk olarak 2013 yılında kendilerini bir şirket gibi bağımsız bir kuruma denetlettirmeye başladıklarını ve bunu yapan ilk STK olduklarını belirtiyor. Kurumsal yönetişim konusunda neler yaptıklarını şöyle paylaşıyor: “Her yıl faaliyet raporlarıyla şeffaf bir şekilde faaliyetlerimizi paylaşıyoruz. Kurumsal yönetişim puanımız son olarak 10 üzerinden 9,54 olarak ölçüldü. Bizim yönetim kurulumuz Türkiye’deki en güçlü ve aktif yönetim kurumlarından biri. 15 asil ve 5 yedek üyemiz var. Toplantılarımıza 20 kişi katılıyor, kararları birlikte alıyoruz. Yönetimde kristalizasyon olmaması için her başkan 3 artı 3 yıl olmak üzere toplam 6 yıl hizmet ediyor, her yıl yönetim kurulunun 3’te 1’i de yenileniyor.”
Darüşşafaka, yarısı kız yarısı erkek olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş 1.000 öğrenciyi eğitiyor. Kurum, eğitiminin kalitesi ve misyonuyla da öne çıkıyor. Öktem, “Amacımız mutlu, teknolojiye, yabancı dile, adab-ı muaşerete hakim, dünya vatandaşı, laik Atatürkçü çizgide fikri hür, vicdanı hür insanlar yetiştirmek” diyor.
Ancak Darüşşafaka’nın verdiği bu eğitimi sürdürmesi, kalitesini artırması ve daha çok ihtiyacı olan çocuğa ulaştırması için özellikle daha çok kurumsal bağışçıya ihtiyacı var. Düzenli bağışçılarının sayısını artırmaya ve kurumsal yeni bağışçılar edinmeye çalıştıklarını söyleyen Öktem, “Verilen miktarın azı, çoğu fark etmiyor. Bizim her yıl eylül başında taksimetremiz sıfırdan başlıyor. Her yıl belli miktarda öğrencimizi okutacak paramızın olması lazım. Sürdürülebilirliğin en önemli teminatı da eğitim dönemi başlamadan önce gereken bütçeyi toplamak” diyor. Öktem, gereken desteğin sağlanması durumunda önceliklerinin daha nitelikli bir eğitimle daha çok ihtiyacı olan çocuğa dokunmak olduğunun da altını çiziyor.
DARÜŞŞAFAKA’NIN KATKISI
Tayfun Öktem de bir Darüşşafakalı. Darüşşafaka Lisesi'ni 1982’de dereceyle bitiren Öktem, AFS kültürel değişim programlarıyla 1 yıl ABD’de okudu. 1986'da Boğaziçi Üniversitesi İş İdaresi Bölümü'nden onur öğrencisi olarak mezun oldu. Ardından tam burslu olarak Minnesota Üniversitesi’nden lisansüstü-MBA derecesi, Harvard Business School’dan Stratejik Pazarlama Yönetimi eğitimi aldı. İş hayatında Unilever, ReckittBenckiser, Ülker International, Alliance Healthcare gibi uluslararası şirketlerde yurt içi ve yurt dışında global sorumlulukla üst düzey profesyonel yöneticilik yaptı.
Öktem, Darüşşafakalı olmanın kendisine kattıklarını da şöyle paylaşıyor: “Darüşşafakalı hayatta kalma iç güdüsü ve vefa duygusu güçlü bir insandır. Öğrenmeye açtır. Yeterli kaynağa ulaştığında başarıyı yakalar. Darüşşafaka’nın bana verdiği üstün eğitim sayesinde çok iyi bir İngilizcem ve Almancam oldu. Çok uluslu şirketlerde çalıştım. Ekonomik özgürlüğümü kazandım. Bu sayede şu an genç sayılabilecek bir yaşta kuruma tam zamanlı hizmet verebiliyorum.”

 

ZEYNEP DOĞAN/GÜRMEN GROUP YÖNETİM KURULU ÜYESİ 

“İNOVATİF ÜRÜNÜN CİRODAKİ PAYI YÜZDE 35 OLDU”

Zeynep Doğan, erkek giyim markaları Ramsey ve Kip’i çatısı altında bulunduran Gürmen Group’ta ikinci kuşak yönetici. Ramsey’in kurucularından rahmetli Hasan Doğan’ın kızı olan Zeynep Doğan, Koç Üniversitesi’nde lisans, Galatasaray Üniversitesi’nde de lisansüstü eğitim aldıktan sonra 5 yıl Unilever’de çalıştı. Daha sonra pazarlama direktörü olarak aile şirketine katıldı. Bugün Doğan, markalardan sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak, grubu geleceğe hazırlanmasında kritik bir rol oynuyor.
50 yaşındaki Gürmen Group, 20 ülkede 130 mağazayla faaliyet gösteriyor. Yeni kuşak olarak kuruluşundan bugüne iyi bir hikaye devraldıklarının altını çizen Zeynep Doğan, “Birinci kuşak değişimi her dönem iyi okumuş ve buna göre şirketin kaslarını güçlendirmiş. Şimdi ikinci kuşak olarak bizim geldiğimiz dönemde de perakende yeni bir dönüşüm yaşıyor. Biz değişim dalgasını yönetiyoruz. Bütün gayretimiz 50 yıllık hikayeyi en az 50 yıl daha geleceğe taşımak” diyor.
Doğan, bunu yaparken işin kalbine teknoloji ve inovasyonu koyuyor. Şirketi geleceğe taşımak için nasıl bir gündemle hareket ettiğini de şöyle paylaşıyor: “Perakendede 2 başlık var; dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve Z jenerasyonu. Sürdürülebilirlikte işin önemli kısmı üretim ve koleksiyon. Biz fabrikadaki kumaş kalıntılarını ipliğe dönüştürüyoruz. Koleksiyonlarımızda sürdürülebilir kaynaklarla, organik kumaştan üretilmiş gömlekler, çamaşır makinesinde yıkanabilir ürünler üretmeye çalışıyoruz.  5 yıldır dijitalde payımızı artırıyoruz. Sosyal medyada içerik yönetimi yaparak kişiselleştirerek iletişim kuruyoruz. Gençleşmek için çalışmalar yapıyoruz. Koleksiyonlarımızda casual'ın payı son 5 yılda yüzde 20-25’lerden yüzde 40’lara geldi.”
Zeynep Doğan, inovatif ürünlerle de daha genç bir profile ulaşmak peşinde. Yenilikçi ürünlerin toplam gelirlerdeki payını da artırmaya odaklanıyor. Son yıllarda bunun için Ramsey’de “Thin and taller” gibi ince ve uzun gösteren fonksiyonel ürünler yaptıklarını, ilk olarak “Zero weight” olarak adlandırılan astarsız hafif ceketin üretimini de kendilerinin hayata geçirdiğini belirten Doğan, “Konuşan ceket yaptık. Yakın zamanda ısıtmalı ceketin lansmanını yapacağız. Ayrıca ‘Made to measure’ dediğimiz kişiye özel üretim gerçekleştiriyoruz. Tüm bu çalışmalarla teknolojik ve inovatif ürünlerin ciromuzdaki payı yüzde 35’e çıktı” diyor.
ONLINE ATAKTA
Gürmen Group son dönemde online ve yurt dışı büyümeye de ciddi yatırım yapıyor. Geçtiğimiz online ciroda yüzde 73 büyüyen grup, bu yıl yüzde 50 büyüme hedefliyor. Ciroda online’ın payının henüz yüzde 5 olduğunu ifade eden Doğan, online’ın payının 5 yıl sonra yüzde 25’e gelebileceğini söylüyor. Yurt dışında 20 ülkede 32 mağazası olan grup, önümüzdeki dönemde de mağazalaşmada yurt dışına ağırlık verecek. Doğan bu noktadaki planlarını da şöyle paylaşıyor: “Türkiye’de çok fazla mağaza açılışı olmuyor. Yurt dışında ise her yıl 15-20 mağaza açarsak 2023 yılında yurt içi ve yurt dışı mağaza sayımız eşitlenebilir.”

 

ORKUN GÜL/AVON TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ

“YERLİ ÜRETİMİ ARTIRMAK İSTİYORUZ”

Brezilya’nın en büyük kozmetik markası haline gelen Natura & Co, The Body Shop ve Aesop’tan sonra geçtiğimiz yılın sonunda Avon’u satın aldı. Amerikalı Avon, 134 yıllık bir şirket. 27 yıldır da Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Toplam 65 ülkede operasyonu olan Avon için Türkiye en büyük 10 pazardan biri. 350 çalışanı ve 300 binin üzerindeki temsilcisiyle Türkiye’de operasyonu yürüten şirket, doğrudan satış sektöründe lider konumda yer alıyor. Parfüm kategorisinde açık ara pazar lideri olan Avon, güzellik şirketleri içinde ilk 5 içinde.
Dünyada 134 yıllık doğrudan satış modelinin mucidi olarak anılan şirket, şimdi yaşanan satın almayla önemli bir dönüşümün eşiğinde…
Avon Türkiye Genel Müdürü Orkun Gül, Avon’un bu birleşmeyle birlikte doğrudan satış konusunda bugüne kadar çok katı ve korumacı olan yaklaşımında değişikliklere gideceğini dile getiriyor. “Bundan sonra sadece doğrudan satış üzerinden değil perakendeden ve e-ticaretten de satış imkanı sağlayacağız” diyor. Gül bunun nasıl olacağını da şöyle açıklıyor: “Biz doğrudan satışı ve temsilcilerimizi işin kalbine koyarak tüketiciye her kanaldan dokunmayı planlıyoruz. Hangi kanaldan ulaşırsak ulaşalım temsilci işin içinde olacak. Çünkü kadını güçlendirme misyonumuz olduğu için temsilcilerimize değişik kanallar üzerinden kendilerine ekonomik kazanç sunmak istiyoruz.”
Natura&Co sürdürülebilirlik ajandasıyla yol alan, Amazon’daki yerlilerle özel ürünler geliştiren, karbon ayak izi düşük bir şirket. Bu nedenle yine misyonu olan şirketleri satın alıyor. Orkun Gül de şu anda Natura&Co’nun dünyanın dördüncü büyük güzellik şirketi olduğunu ancak amaçlarının dünyanın en büyük güzellik şirketi değil dünya için çalışan en iyi güzellik şirketi olmak olduğunu söylüyor.
Yeni dönemde Orkun’un ajandasında 3 kritik öncelik var: Bunlardan biri lider oldukları kategorilerde liderliklerini perçinlemek ve pazar payını artırmak. İkincisi çok kanallı stratejiyle daha çok kişiye dokunmak. Üçüncü konu ise temsilcilerin kazançlarını artırırken çalışanlarını da yenilikleri denemeye açık bir kültürle buluşturmak.  
Avon Türkiye son dönemde yerli üretim konusunda da atakta. Bir süredir güzellik dışı ürünleri Türkiye’de üretmek için çalıştıklarını anlatan Orkun Gül, şu ana kadar neler yaptıklarını şöyle paylaşıyor: “Geçtiğimiz yıl bu ürünlerde yerli üretim oranını yüzde 60-70’lere getirmiştik. Bu yıl itibarıyla artık güzellik dışı tüm çanta, aksesuar, güneş gözlükleri, iç giyim gibi tüm ürünleri Türkiye’de üretiyoruz. Aynı zamanda başka hangi kategorilerde yerel üretim yapabiliriz diye de araştırıyoruz. Türkiye’deki üretim gücümüzü artırmak ve ihracat yapacak bir noktaya getirmek istiyoruz.”
GLOBAL PROGRAMA SEÇİLDİ
Orkun Gül, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliğini Türkiye derecesi ile kazandı. Kariyerinin ilk durağı P&G oldu. P&G’deki 3,5 yılın ardından Avon’un global programı “Global Sales Academy” kapsamında Avon Türkiye’de çalışmaya başladı. Dünyadaki en büyük Avon ülkelerinden seçilen 15 kişiden biri olarak programa kabul edilen Gül, “Bu şekilde 1,5 yıl boyunca Türkiye’de satışta tüm rolleri kademe kademe tecrübe ettim. Satış müdürlüğü ve direktörlüğünün ardından da 2017 yılında genel müdür oldum. 2019 başında da Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgesinin de sorumluluğunu üstlendim” diyor. 

AHMET SABİH DALYANCIGİL/CHAKRA GENEL MÜDÜRÜ 

CHAKRA’NIN YENİ YOLCULUĞU

Chakra, 2005 yılında bünyesinde Kocaer Haddecilik ve Kocaer Tekstil gibi sektörünün devlerini bulunduran Kocaer Grubu’nun ev tekstilindeki perakende markası olarak hayata geçti. Şirketin yönetiminde ise son 2,5 yıldır perakende sektörünün başarılı profesyonellerinden Ahmet Sabih Dalyancıgil var.  Marks&Spencer Türkiye, Chicco Türkiye ve Demsa Group genel müdürlüğünden sonra Soysal Yönetim Danışmanlığı çatısı altında farklı şirketlere yönetim danışmanı olarak destek olmaya başlayan Dalyancıgil, 2017 yılında Chakra’nın danışmanı olarak şirkete adım attı. Grubun 2019 yılının haziran ayında aldığı bir kararla, Chakra’nın global bir marka olmasının yanı sıra gelecek kuşaklar için sürdürülebilir bir şirket olması için Dalyancıgil, yönetim kurulu murahhas azası ve genel müdürlüğüne geldi.
Dalyancıgil ile birlikte şirketin yeni rotasına gelince… Bugün 37 mağazası ile faaliyet gösteren Chakra, yeni dönemde ağırlıklı yurt dışında büyümeyi planlıyor. Şu anda yurt dışında Suudi Arabistan’da 9 mağazaları olduğunu ve Katar’da Doha’da yeni bir mağaza açacaklarını belirten Dalyancıgil, “Ürdün’de mağaza açma hedefimiz var. Avrupa’da Fransa, İngiltere ve İsviçre ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. 2021’de Avrupa’daki ilk mağazamızı açabiliriz” diyor.
Chakra, yurt içinde 6 ilde var. Yurt içinde mağaza açmak konusunda iştahlı olmadıklarını söyleyen Dalyancıgil, bunun gerekçesini de şöyle açıklıyor: “Pazar içeride büyümüyor, rekabet de oldukça fazla. Kârsız mağazayı sübvanse edecek durumumuz yok. Ancak inandığımız yer olursa ve bizim şartlarımıza uyarsa yurt içinde yeni bir mağaza açmayı düşünebiliriz. Online tarafta ciddi büyüme hedeflerimiz var. Offline tarafta önceliğimiz kâr ve verimlilik. Kârlı, verimli ve diri bir operasyon olmak istiyoruz.”
Chakra yeni büyüme yolculuğunda tedarik ve dağıtım gibi tüm kanallarını sistemsel olarak yönetmeye odaklanıyor, yeni depolarını devreye alıyor, daha rekabetçi fiyatlar elde etmeye çalışıyor. Online’a ciddi yatırım yapan şirket, özellikle bebek ve kozmetik kategorilerinde ürünleri çeşitlendirip büyütmeyi planlıyor. Birçok yeni ürünün mart ayından itibaren piyasaya çıkacağını paylaşan Dalyancıgil, “Oda ve çamaşır kokuları için tasarımcılarla çalıştık, özel ürünler ve şişeler tasarlattık. Kozmetik ürünlerimizi çeşitlendiriyoruz. Doğal içerikli sabunlar satacağız. Kozmetik ürün gamımızda organik ürünlere daha çok yer vereceğiz. Herkesin fiyatla oynadığı bir dönemde biz farklılaşarak fiyat rekabetinin dışına çıkacak, sürdürülebilir bir şekilde satış ve kârlılığımızı artıracağız. 2020 için büyüme hedefimizi yüzde 30 olarak belirledik.”
YURT DIŞI GELİRLERİ YURT İÇİNİ GEÇECEK
Chakra, aldığı tüm bu aksiyonlarla önümüzdeki dönemde yıllık yüzde 20’nin altında olmamak kaydıyla 5 yıl içinde yüzde 100’ün üzerinde büyümeyi hedefliyor. Yurt dışı için de önümüzdeki 5 yıl boyunca yıllık yüzde 60-70 büyüme hedefi olan şirket, böylelikle toplam gelirlerinde yurt dışının payının yurt içini geçmesini bekliyor. Dalyancıgil, “Önümüzdeki 5 yılda bu şekilde gidersek yurt içi ve yurt dışı konsolide ciromuz da 500 milyon TL’yi geçecek” diyor.

KAAN BERKAN/GOLİN İSTANBUL GENEL MÜDÜRÜ

“MARKALAR SOSYAL AMAÇ ARIYOR”

Golin, Amerika’nın en büyük 5 iletişim grubundan biri olan Interpublic Group’un iletişim danışmanlığı şirketi. 2015 yılında Rekta Ajans ile birleşerek Türkiye pazarına giriş yapan şirket, bugün Golin İstanbul olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Ajansın başında ise Kaan Berkan var. Berkan, Amerika doğumlu. Üniversite eğitimini de Amerika’da sürdürürken 1993 yılında babasının vefatıyla Türkiye’ye dönüyor. O yıldan itibaren de babasının kurduğu ajansı devralıyor. Sektörde 27’nci yılında olan Kaan Berkan, “Babamı kaybettikten sonra eğitimime İstanbul Üniversitesi’nde devam ettim. Okurken bir taraftan da çalıştım. Reklam çalışmalarını sürdürürken PR ve etkinlik şirketi de kurdum. Daha sonra Golin’le birleştik. Bugün Golin İstanbul olarak dijital, PR, etkinlik ve reklam işi yapıyoruz. Netflix’ten Beymen’e, Unilever’den, Coca-Cola’ya birçok dev şirketin markalarının iletişimini yürütüyoruz ” diyor.

Golin ile birleştikten sonra ajansın nasıl bir değişim yaşadığına gelince… Kaan Berkan yaşanan bu değişimi şöyle paylaşıyor: “Golin’le birleştikten sonra dijital bir yapılanmaya gittik, bu bizim için önemli bir adımdı. Bu süreçte sadece biz değil, iletişim sektörü de büyük bir değişim geçirdi. Birleşme ile birlikte biz o değişimi en hızlı yaşayan ajanslardan biri olduk. Bugün yaptığımız işlerde içeriği çok önemsiyoruz. Klasik bir iletişim danışmanlığı şirketi gibi davranmıyoruz, fikre dayalı gitmeyi tercih ediyoruz. Önce fikri çıkarıp, 360 derece iletişim kurgusuyla uygun iletişim kanallarına veriyoruz. Bu sayede birçok ödül aldık. Sadece geçtiğimiz yıl farklı içeriklerle Effie, Felis ve Kristal Elma ödüllerini kazandık. Ağırlıklı olarak reklam şirketlerinin aldığı Effie’yi alan az sayıda iletişim danışmanlığı şirketinden biriyiz. Sektöre Golin Global ile birlikte farklı ölçümleme teknikleri getirdik. Influencer’ların daha verimli kullanılması için ölçümleme tekniklerimiz ve araçlarımız var. Bu sayede en uygun kişiye en doğru araçla ulaşıyor, bunun da sonuçlarını net olarak ölçümleyebiliyoruz. Doğru insanı önermek ve doğru ölçmek işimizin bir parçası oldu.”

İletişim sektöründeki dönüşüm devam ediyor. Peki yeni dönemde iletişimciler ve markalar cephesinde hangi konular öne çıkacak? Berkan bu noktada iki konunun öne çıktığını söylüyor ve devam ediyor: “Dünyada tüm markalar için ‘sosyal amaç’ kavramı giderek önem kazanıyor. Büyük markaların hepsi amaç arıyor, bu çevre de olabilir, insana dair herhangi bir konu da olabilir. Kriz yönetimi de her zamankinden daha kritik hale geliyor. Artık sosyal medya ile krizler her an hayatın içinde. Gerçek zamanlı kriz yönetimi işin önemli bir parçası oldu. Krizi yönetmenin araçları da değiştiği için her an markaların krize hazırlıklı olması, bir kriz planı ve eğitimiyle yol alması gerekiyor. Krizi durdurmak artık mümkün olmadığı için krizi durdurmaya değil, iyi yönetmeye odaklanacak iletişim planları şart.”

“KAYAK TATİLİ FAVORİMİZ”

Kaan Berkan evli, 9 yaşında bir kızı ve 4 yaşında da bir oğlu var. İş dışında en çok onlarla zaman geçirmekten keyif aldığını söylüyor. “Birlikte tatillere gidiyoruz. Kayak tatilleri favorimiz” diyor. Seyahat etmek de Berkan için önemli. Özellikle yurt dışında görmediği ülkeleri ziyaret etmeye çalışıyor. “Sırada Avustralya var” diye konuşuyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz