“İnovatif Şirketler Daha Hızlı Büyüyor”

Robert Tucker, inovasyon konusunda önemli bir isim. The Innovation Race şirketinin kurucusu. İnovasyonla ilgili yazdığı onlarca kitabı ve bu konuda dev şirketlere verdiği danışmanlıklarıyla tanınıy...

1.09.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Robert Tucker, inovasyon konusunda önemli bir isim. The Innovation Race şirketinin kurucusu. İnovasyonla ilgili yazdığı onlarca kitabı ve bu konuda dev şirketlere verdiği danışmanlıklarıyla tanınıyor. Onu ön plana çıkaran ise farklı düşünceleri. CEO’ların inovasyona gerekli ilgiyi göstermekten korktuğunu düşünüyor. Ona göre, bu korkuları çok da yersiz değil. Hatta görevde kalma süreleri kısaldığı için, kısa vadeli büyüme gösterecek konulara eğilmeleri oldukça doğal. Yine de inovasyonu 21’inci yüzyılın en önemli işletme trendi olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Bunun bilincinde olan şirketlerin diğer şirketlere oranla çok daha hızlı büyümesi, inovasyonun önemini ortaya koyuyor.”

Robert Tucker’a inovasyon gurusu demek yanlış olmaz. Uluslararası arenada bu alanda en çok satanlar listesine giren pek çok kitabı mevcut. Son kitabı “Driving Growth Through Innovation”la (Büyümeyi İnovasyonla Desteklemek) ise inovasyon konusunda dünya devi şirketlerin yaklaşımlarını ve kazanımlarını okuyucularıyla paylaştı.

Tucker’a göre, inovasyona 21’inci yüzyılın en büyük işletme trendi demek mümkün. Yine de inovasyona CEO’ların gerekli ilgiyi göstermediklerini düşünen Tucker, bu durumu kendi deyimiyle “anlayışla” karşılıyor. Sonuçta ona göre CEO’ların bütçe açıklarıyla daha fazla ilgilenmesi çok da şaşılacak bir şey değil. CEO’ların iş başında kalma süresi 3 yıla kadar gerilemiş durumda. Bu 3 yıl içinde ise yerlerine geçecek kişilerin olumlu sonuçlarını göreceği çalışmalara para harcamak istememeleri oldukça doğal. “İnovasyonu meyvesini yiyemeyecekleri bir ağaç gibi görüyorlar” diyen Tucker, yine de sorulduğunda CEO’ların çoğunluğunun ajandalarının ilk sırasında inovasyon olduğunu söylediklerine dikkat çekiyor ve “Ancak bilmekle yapmak arasında büyük fark vardır” diye konuşuyor.

Tucker  IBM, Bank of America ve Garanti gibi şirketlerin son dönemde gerçekleştirdiği inovatif çalışmaları ise beğeniyle izlediğini söylüyor ve inovatif çalışmaların şirketlere geri dönüşüyle ilgili şu yorumlarda bulunuyor:  “İnovasyon, şirketlerin performansına direkt yansıyor. S&P 1200 global endeksinde yer alan şirketler arasında Boston Consulting Group’un seçtiği en inovatif 25 şirket, yılda 3,4’lük bir büyüme gösterirken, geri kalan şirketlerin 0,4’lük bir büyüme göstermesi de bunun bir göstergesi”
Robert Tucker’la inovasyonun şirketlere geri dönüşünü, bu alanda öne çıkan trendleri ve başarılı şirketleri konuştuk:

• İnovasyon, liderlerin ajandasında hangi sırada yer alıyor?
Şu anda tüm liderlerin inovasyon bazlı bir yarışın içinde olduklarını söylemek mümkün. Artık bir lider ister İstanbul, ister New York isterse Sydney’de çalışıyor olsun, inovasyon ajandasının ilk sırasında yer alıyor.

İnovasyon basit şekilde, şirketlerin fikirlerini aksiyona dönüştürmesini sağlıyor. Bu süreçte de rakiplerine karşı güç kazanmış oluyorlar. Yalnız başına maliyet düşürerek ya da operasyonel mükemmellik sağlayarak inovatif olmak mümkün değil. İnovasyonun şirket içinde kalite kontrol gibi bir disiplin olarak ele alınması gerekiyor. İnovasyonda amaç, sadece verimliliği yakalamak da değil. Bunun yanı sıra, yeni iş modelleri denemek, yeni pazarlar keşfetmek ve tabii ki değer yaratan ürünler geliştirmek de amaçlar arasında yer alıyor.

• Size göre inovasyon günümüzde çok fazla abartılıyor olabilir mi? Böyle bir tehlike görüyor musunuz?
İnovasyon uygulamalarında gelip geçici bazı konular olabilir elbette. Ancak, inovasyon 21’inci yüzyılın en büyük işletme trendi, bunu göz ardı etmek mümkün değil. Ben şu anda yöneticilerin çoğunun bu global trendin etkisini hafife aldıklarını düşünüyorum. Bunu, ayın çeşnisi ya da teması olarak görenler var. İnovasyon basit bir temadan daha öte bir şey. En önemlisi inovasyonu tek bir konferans düzenleyerek ya da bir gecede organizasyonunuzun kültürüne yaymanız da mümkün değil.

• Bazı araştırmalara göre inovasyonla ilgili yapılan çalışmaların sadece yüzde 4’ü şirket içinde başarıya dönüşüyor. Size göre bu oran neden bu kadar düşük?
İlk olarak bahsettiğiniz bu araştırmaları görmek isterim. Çünkü, inovasyona inanan şirketlerin başarılı sonuçlarını yansıtmadıkları bir gerçek. Ama yine de bir an için inovasyon çalışmalarının beklenen başarıyı göstermeme riski olduğunu düşünelim. Peki bu konuda hareketsiz kalmanın maliyeti ne olacak?

Bu konuda iki ayrı şirket örneği verebilirim. Maytag, bundan 10 yıl önce, giderlerini kısma yoluna gitti. Bunun bir diğer anlamı, şirketin inovasyon çalışmalarını da askıya almasıydı. Whirlpool ise büyümesini artırabilmek adına şirket içinde inovasyonu destekleyen bir politika izledi. Sonuçta 5 yıl sonra Maytag güçsüzleşti, hatta Whirlpool Maytag’ı düşük bir fiyata satın aldı. Yani Maytag piyasadan silindi.

• Tam olarak inovasyonun şirkete geri dönüşünün ne olduğunu söylüyorsunuz?
Benim incelediğim çoğu araştırmaya göre, inovasyonun şirkete oldukça büyük bir geri dönüşü var. 1990 y��lında 669 üst düzey yönetici üzerinde yaptığım bir araştırma vardı. O zamanlar araştırmaya katılan kişilerin 4’te 1’inden daha az bir kısmı inovatif çalışmaların bir değer yarattığına inanıyordu.

Oysa geçen yıl Boston Consulting Group’un (BCG) 63 ülkeden bin 70 yöneticiyle yaptığı araştırmaya göre, üst düzey yöneticilerin neredeyse yarısı inovasyon çalışmalarının geri dönüşünden oldukça memnun. Yani zaman geçtikçe inovasyonun geri dönüşümüyle ilgili bilinç gelişiyor ve değişiyor.

Zaten inovasyon, şirketlerin performansına direkt yansıyor. S&P 1200 global endeksinde yer alan şirketler arasında BCG’nin seçtiği en inovatif 25 şirket yılda 3,4’lük bir büyüme gösterirken, geri kalan şirketlerin 0,4’lük bir büyüme göstermesi dikkat çekici. Bu 25 şirketin hisse senedi geri dönüş ise yüzde 14,3. Oysa geri kalan şirketlerin yüzde 11,1’lerde seyrettiği görülüyor. Bu rakamlar açık şekilde inovasyonun şirketlere önemli oranda geri dönüş sağladığını açık şekilde gösteriyor.

• Son dönemde inovasyonla ilgili ne gibi değişimler dikkatinizi çekiyor, bu alanda hangi trendler daha fazla ön plana çıkıyor?
Benim gördüğüm en büyük gelişme inovasyonun tanımı ve etkisi genişliyor. Şirketler inovasyon çalışmaları sayesinde giderlerini azaltıyor ama bunun yanında yeni ürünler de ortaya çıkarıyorlar. Ben buna stratejik inovasyon da diyorum.

Stratejik inovasyon, müşteriye dokunan her şeyle ilgilenir. Yani sadece ürünle ilgili bir şey değildir. Stratejik inovasyon müşterinin hiçbir zaman görmediği şirketin arka ofis süreçleriyle de ilgilenmez.

Günümüzde artık her ürün kolaylıkla taklit edilebiliyor. Patentler bile artık ürünleri korumak için yetersiz kalabiliyor. Sonuçta teknolojiye dayalı inovasyon sayesinde her türlü ürün rakipler tarafından kolaylıkla taklit edilebiliyor. Fakat düşünülmemiş bir buluşla ürüne değer katmak mümkün. Burada iPod’u taklit eden iTunes gibi bir değerden söz etmiyorum. 

• Müşteriyi inovasyon sürecinin içine direkt ya da indirekt olarak katmanın faydaları var mı?
Bunun faydaları saymakla bitmez. Benim gözlemime göre müşteriyi kendi işine dahil eden şirketlerin kazançları oldukça fazla. Üstelik müşteriyi çok farklı yollarla işin içine katanlar da var.

Örneğin, çim biçme makinesi üreticisi John Deere’in çalışanları, golf sahası düzenleyicileriyle birebir konuşma yolunu seçerek işlerini geliştirmeye çalışıyorlar. Fakat bu kişilere sadece soru sormakla kalmayıp, onların işlerini de inceleyerek daha fazla bilgi sahibi oluyorlar, hatta kimi zaman saatlerce düzenleyicilerin çim biçmesini seyrettikleri bile oluyor. Hatta bu gözlemleri sonucunda oldukça başarılı oldukları bir ürünü piyasaya sunma olanağı yakaladılar. Düzenleyicilerin biçme işini golfçüler etraftayken, gün içinde yapmak zorunda olmaları dikkatlerini çekti. Bunun nedeni ise bu işi çıkan gürültü nedeniyle akşamları yapamamalarıydı. Bunun üzerine John Deere gözlemcileri, sessiz biçme makinesi fikrini ortaya attılar. Sonuçta da şirketin en başarılı ürünleri arasında yer alan “hybrid sessiz çim biçme makinesi” ortaya çıkmış oldu.

• Şirketler inovasyonu şirket kültürü haline getirmek için neler yapmalı?
İnovasyona varılacak bir yerden ziyade yolculuk olarak bakmak gerek. İşletmenize yeni bir yaklaşımı, sipariş verip aldığınız yeni bir televizyonu fişini takıp çalıştırdığınız gibi adapte etmeniz mümkün değil. Benim “inovasyon okur yazarlığı” olarak adlandırdığım şey zaman alan bir konu. Ama gerekli sermayeyi ve kaynağı koyduğunuz anda bundan sonuç almamanız için bir neden yok.

• Bundan 5 yıl sonra inovasyonla ilgili nasıl gelişmeler ve değişiklikler olacağını düşünüyorsunuz?
İnovasyonu gerçekleştirmek için kullandığımız teknikler ve araçlarda farklılıklar olacak. Çok başarılı bir ürün ya da hizmet ortaya çıkarmanın bugünden daha kolay bir hal alacağını düşünmüyorum.

Hatta bundan 5 yıl sonra, tüketiciler yeni sunumlardan dolayı çok fazla ürünle karşı karşıya kalacaklar. Fazlalaşan satın alma kategorileri kafalarını karışacak. Kimin kazanacağını, bu oluşacak kargaşa içinden öne çıkacağını ve kabul göreceğini görmek ise oldukça ilginç olacak.

• Şirket içinde sadece inovasyonla ilgilenen departmanlar artacak mı size göre?
CIO (Chief Innovation Oficer) lar ortaya çıkacak. Sonuçta CEO dışında gerçekten inovasyonu ciddiye alan üst düzey birilerine ihtiyaç var. Bu kişi inovasyonu günlük bir bazda işleyebilecek, en önemlisi inovatif çalışmalara sistematik olarak yaklaşabilecek. Yani bunu sadece bir ışığın yansıması gibi görmeyecek, hakikaten sadece bu işle uğraşacak üst düzey yetkililer ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Şirketlerin Farklı İnovasyon Çalışmaları

İnovasyon Ve Ürün Mükelleştirme Grubu
Garanti Bankası’nın inovasyonla ilgili yaptığı çalışmaları oldukça etkileyici buluyorum… Bank of Amerika da “İnovasyon & Ürün Mükemmelleştirme” adı altında bir grup kurdu. Bu grupla inovasyonla ilgili oldukça başarılı çalışmalara imza atıyorlar. Bu çalışmalarla hisse senedi değeri bazında son aylarda dünyanın en büyük bankaları arasına girmeyi de başardılar. Geçtiğimiz aylarda Voice of Associate (ortakların sesi) olarak adlandırdıkları yeni bir fikirle de ortaya çıktılar. Bu platform sayesinde çalışanlarından oldukça değerli ve farklı fikirler toplamayı başardılar.

Tüm Partnerlerini İşin İçine Sokan Sistem
BMW’nin Palo Alto, Tokyo ve Shangai gibi yerlerde oluşturduğu takımlarıyla da inovasyon adına önemli bir çalışma yaptığını düşünüyorum. IBM’in geçtiğimiz yıl ikinci Innovation Jam olarak adlandırdığı ve tüm partnerlerini işin içine kattığı inovasyon platformunu da oldukça etkileyici bulduğumu söyleyebilirim. Aslına bakarsanız yeni fikirler geliştirmek için farklı teknikler kullanabileceğimiz bir çağda yaşıyoruz. Yani artık inovasyon için daha fazla araç mevcut.

İnovasyon İçin 5 Anahtar Sürece Dikkat
 Bu konuda danışmanlar da artık neyin işe yarayıp neyin yaramadığını daha fazla bilir hale geldiler. İnovasyon hala oldukça yeni bir alan. Günümüzde artık inovasyon için 5 ana sürece dikkat etmenin yeterli olduğu anlaşılmaya başlandı. Bunlar: Yeterince iyi fikri bir araya toplamak, bu fikirleri yönetmek, bunlar arasında en umut vaat edenleri ayırt etmek ve bu umut vaat edenleri iş süreçlerine dahil etmek olarak sıralanabilir.

 “Ceo’lar İnovasyondan Korkuyor”

Bütçe Açığı Daha Fazla İlgilendiriyor
 İnovatif çalışmaları başarıyla sonuçlandırmak oldukça zor. Bu da açıkçası CEO’ların çoğunu korkutuyor. Halka açık şirketlerin CEO’larını bütçe açığı daha fazla ilgilendirir. Bu konu onların gündeminde ilk sırada yer aldığı için de onları kimse suçlayamaz.

Ceo Görevde Kalma Süresi Kısaldı
Bir CEO’nun görevde kalma süresi neredeyse 3 yıla düşmüş durumda. Bu süre içinde de ya şirkete büyüme sağlayıp, hisse fiyatlarının artmasına neden oluyorlar ya da olamıyorlar. Olaya bu kadar basit bakılıyor aslında. 2005 yılında işinden ayrılan CEO’ların yüzde 35’i kendi istekleriyle işlerinden ayrılmamış. Bu nedenle çoğu CEO inovasyonu meyvesini kendilerinin yiyemeyeceği bir ağaç olarak görüyor. Sonuçta kendisinden sonra gelecek kişinin işine yarayacak bir şey yapmak için de çok hevesli davranmıyorlar.

Bilmekle Yapmak Arasında Fark Var
 Araştırmalara baktığımızda ise farklı bir sonuç çıkıyor. CEO’ların yüzde 72’si kendi ajandalarında öncelikli 3 konu arasında inovasyonun da yer aldığını söylüyor. Ama bilmekle yapmak arasında fark var. Bu konuda daha fazla çaba sarf etmeleri gerektiğinin farkındalar. Yine de bölük pörçük, geçici, hatta çoğu zaman bir defaya mahsus aksiyonlarda bulunuyorlar.

Daha Yapılacak Çok İş Var
 İnovasyon konusunda daha gidilecek çok yer olduğunu düşünüyorum. Bu alanda çoğu şirket daha yolun başında. Ford Motor 2006 yılında kendi iş modeliyle ilgili bir sorundan dolayı 12 milyar dolar kaybetti. Aynı şekilde Wang Labs, Blockbuster, Kodak, Montgomery Ward gibi şirketler de iş modellerindeki sorunlardan dolayı kayıp yaşamaya devam ediyor.

 “Açık İnovasyon Şirketleri Daha Özgür Kılıyor”

*Açık inovasyonla ilgili görüşleriniz neler. Size göre açık inovasyon geçici bir trend mi?

 Bunu söylemek zor. Ben de Berkeley Business School Profesörü olan Henry Chesbrough gibi bu konuda emin olmak çok isterdim. O her yazısında, dersinde ve kitabında açık inovasyonu sonuna kadar savunuyor. Bana göre açık inovasyon bir şirketin dış dünyayla işbirliği yapmasının en verimli yolu, aslına bakarsanız işe de yarıyor. IBM’in 700 global CEO’yu kapsayan araştırmasına göre; yüksek cirosal büyüme gösteren şirketlerin büyük bir çoğunluğu dışarıdaki kaynakları yavaş büyüyenlere göre çok daha fazla kullanıyor.

Açık inovasyon şirket yönetimine, fikirlerin geliş yeri konusundaki tekel yapıyı kırması için önemli bir araç sağlıyor. Daha önce fikirler genellikle Ar-Ge, pazarlama ya da yeni ürün geliştirme departmanlarından gelirken, şimdi farklı kaynaklardan da fikir toplamak mümkün hale geldi. P&G’nin CEO’su Allen Lafley gibi bu işin önderleri, fikirlerin artık kimsenin tekelinde olmadığını söylüyor. Lafley, şirket içinde de bu söylemini desteklemek adına farklı bir strateji izlemeye başladı. Artık şirkette toplanan fikirlerin yüzde 50’sinin şirket dışından gelmesini istediğini açıkladı. Açık inovasyon, şirket içinde bir patent alındığında ve belirli bir tarihe kadar kullanılmadığında bu patenti kullanabilecek birisine satma aynı şekilde de satın alma imkanı veriyor bu önemli bir özgürlük.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz