"Risk artıyor dengeli portföy oluşturun."

Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü AHMET YILDIRIM Euro bölgesindeki olumsuzluğun etkileri üzerine tavsiyelerde bulundu.

1.07.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
"Risk artıyor dengeli portföy oluşturun."
Global krizle birlikte merkez bankaları küresel çapta “reflasyon çabaları” diye tabir edilen tarihin en büyük parasal gevşeme operasyonlarını gerçekleştirdi. Hükümetlerin de mali tedbirlerle desteklediği canlandırma tedbirleri, ekonomileri ve piyasaları ciddi anlamda destekledi. Hem bütçe imkanları hem de para politikasının olanakları sonuna kadar kullanıldı. Sonrasında özellikle 2010 ikinci çeyrekten itibaren bütçe açıklarının borç dinamikleri üzerinde yarattığı etki, piyasaların ana gündem maddesi olmaya başladı. Yunanistan’a yapılan 110 milyar Euro’luk yardım paketinin üzerine yeni krizleri önlemek için kurulan 750 milyar Euro’luk güvenlik fonu bile piyasada oluşmaya başlayan endişeleri gidermede yeterli olmadı.
Bu piyasa şartlarında Türkiye’ye bakıldığında yılbaşından bu yana en iyi performansı, altın ve borsanın gösterdiğini söyleyen Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, “Altın dolar bazında yüzde 12,4 artarken İMKB 100 Endeksi yine dolar bazında yüzde 4,5 arttı” diyor. 2010 ikinci yarının piyasalar açısından sıkıntılı geçmeye devam edeceğini söyleyen Ahmet Yıldırım’ın 10 soruda piyasa beklentileri ve yatırımcılara tavsiyeleri şöyle:
 ÖNEMLİ GÜNDEM MADDELERİ
Maalesef borç dinamikleri konusu, yılın ikinci yarısında daha da fazla yer tutabilir. Avrupa’da yaşanan sıkıntıların, 2008 yılındaki gibi ciddi bir krizle sonuçlanmasının kaçınılmaz olduğu şeklinde bazı yerlerde moda olmaya başlamış görüşlere de kesinlikle katılmıyoruz. Ayrıca Avrupa bankalar arası finansmanında güven sorunu olduğuna dair sinyallerden daha önce bahsetmiş olmamıza rağmen bu konunun da son zamanlarda biraz abartıldığını düşünüyoruz. Şu anki ortam, bazı açılardan 2007 ilkbahar/yazına benziyor. Yani subprime mortgage konusunun ilk defa biraz daha ciddiye alınmaya başlandığı zamanlara. Buna benzer bir görüşün BIS (BIS Quarterly Review June 2010 International banking and financial market developments) tarafından son yayınlanan raporda da dile getirildiğini not ediyoruz.
“W SENARYOSU” MÜMKÜN MÜ?
Avrupa’da özellikle Yunanistan, İspanya, Portekiz, Macaristan gibi ülkelerin mali sektör gelişmeleri yakından izlenmeli. Buradaki gelişmeleri oldukça önemsiyoruz. Zamanında yeterli önlemlerin alınmaması durumunda, ekonomi ve finansal sistem arasında fasit daireler oluşturma potansiyeli olasılığını da ciddiye alıyoruz. Bütün bu söylediklerimizden ise Avrupa kaynaklı sorunların, kesinlikle 2008 benzeri küresel bir kriz ile sonuçlanacağı gibi bir yorum çıkarmak doğru olmaz.
ABD’DE CİDDİ SORUN YAŞANIR MI?
ABD tarafında başka olumsuz gelişmelerin olması mümkün. Özellikle ABD belediye borçları piyasası ve ABD ticari konut sektörlerinin tüm dünya için risk teşkil ettiğini düşünüyorum. Şu an itibarıyla dünya için bazı öncü büyüme göstergelerinin gerilemeye başladığını görüyoruz. İkinci dip şeklinde tahminde bulunmak için erken, fakat risklerin de arttığı bir gerçek.
Bu bağlamda, 5 Haziran’daki G-20 maliye bakanları toplantısında, büyümenin desteklenmeye devam edilmesi gerektiği söylendi. Ancak ciddi mali risklerle karşı karşıya olan ülkelerin daha hızlı mali konsolidasyona gitmesi gerektiğinin altının çizildiğini de belirtmek gerekiyor. Hızlı mali konsolidasyonun büyüme üzerinde ekstra bir baskı yaratması da olası.
İKİNCİ YARIDA SİYASET
FİYATLANIR MI?

Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’te onaylanan Anayasa paketi konusunda vereceği karar ile birlikte erken seçim ihtimali artabilir. Erken seçim kararının alınması durumunda, piyasaların bunu yılın ikinci yarısında fiyatlaması olası bir durum.~
FAİZ VE DÖVİZDE YENİ STRATEJİ NE?
Uluslararası piyasalarda yaşanan gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkilerinin dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bugün için henüz gündemde değil. Ancak küresel çapta finansmanın daha ciddi bir sekteye uğraması halinde, büyük bir soruna dönüşebilecek olan büyüme dinamiklerinin gelişimi, borç sorunları açısından oldukça önemli. Ciddi dışsal bir şokun yaşanmaması durumunda, faizin ve dövizin yıl sonunu şu anki seviyelere yakın yerlerde bitireceğini düşünüyoruz. Bizim yatırımcılara tavsiyemiz büyük risklerin alınmaması yönünde.
BORSADA BEKLENTİNİZ NEDİR?
Piyasadaki karamsarlığın tepe yaptığı Mart 2009’dan bu yana hisse senedi piyasalarında ciddi fırsatlar olduğunu belirtmiştik. Fakat fiyatların geldiği nokta ve yurtdışında gelişen olaylar itibarıyla bundan sonraki sürecin hisse senedi piyasaları açısından daha zorlu hale gelebileceğini söyleyebilirim. Borsa için şu anki görüşümüz nötr.
İMKB İSKONTOLU MU?
İMKB fiyat/kazanç oranı, fiyat/defter değeri ve firma değeri/VAFÖK gibi temel göstergelere bakıldığında, hem gelişmekte olan ülke borsalarına göre hem de gelişmiş ülke borsalarına göre iskontolu. Örneğin Türkiye için tahmini 2010 F/K oranı 9,7 iken, gelişmekte olan ülkeler için ortalama 12,2, gelişmiş ülkeler için ise bu oran 13,3.
İMKB’DE İSKONTO FARKI
KAPANIR MI?

Mali kuralın Meclis’ten geçmesi durumunda not artışını olası görüyoruz. Bunun da değerlemelere olumlu yansıması mümkün. Daha uzun vadeli baktığımızda ise Türk sermaye piyasalarının geleceği için son derece olumlu düşündüğümüzü belirtmek istiyorum.
Türk yatırımcısın varlıkları arasında hisse senedi portföyü yüzde 6 ile OECD ortalaması olan yüzde 30’un oldukça altında. Türk yatırımcısı düşük faiz ortamının kalıcılığına ikna olduğunda, yatırımlarını hisse senedi borsası gibi sermaye piyasası araçlarında daha fazla değerlendirecek. Bu da hisse senedi borsasının uzun vadeli potansiyelinin olumlu olmasının sebeplerinden biri.
HALKA ARZDAN HİSSE
ALINABİLİR Mİ?

Son iki yıldır yaşadığımız kriz ortamı ve belirsizlik, hem Türkiye’de hem de uluslararası piyasalarda şirketlerin değerlerini olumsuz etkiledi. Bunun sonucu uluslararası halka arzlara ilgi azaldı. 2008 son çeyreğinden 2009’un üçüncü çeyreğine kadar süren dönemde sermaye piyasaları adeta donmuş gibiydi. Yavaş yavaş toparlanmaya başladığını gözlemliyoruz. Türkiye’de ise 2010 yılının başından itibaren halka arzların tekrar başladığını görüyoruz. Faizlerin düşmesi ile beraber sermaye piyasalarına olan ilgi arttı ve şirketler artan piyasa değerlerinin sağladığı fırsatı kullanmak istedi. Ancak bu süreçte beklenen yatırımcı ilgisini göremedik. Bu da halka arz sonrası hisselerin performansını olumsuz etkiledi.
Her halkı arzı kendi içinde değerlendirmek gerekir. Arz edilen şirketin niteliği ve arz edilen fiyatın şirketin gerçek değerini ne kadar yansıttığına bağlı olarak yatırımcıların karar vermesi gerekir. Burada da aracı kurumlara büyük sorumluluk düşüyor. .~

SATIN ALMALARIN SEYRİ NASIL?
2009 yılı küresel krizin ve finansman imkanlarının daralmasının etkisiyle şirket birleşme ve devralma aktiviteleri anlamında zayıf bir yıl oldu. 2010 yılında belirli bir canlanmayı gözlemliyoruz. Bunda enerji özelleştirmelerinin de önemli bir etkisi var. Özelleştirme projelerinin gerçekleşmesine bağlı olarak bu yıl 10 milyar dolar seviyesinin yakalanması mümkün. Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir ülke seviyesine yükseltilmesi beklentisi de yabancı yatırımcıların bakış açısını olumlu etkiliyor. Körfez ülkelerinin bu dönemde daha aktif olmaları beklenebilir. Satın almalar ve birleşmeler konusunda öne çıkacak sektörler olarak enerji dışında finans, sağlık ve lojistik sektörlerini öngörüyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz