Türkiye’de 60’ın üzerinde sigorta şirketi var. Ancak, bunlardan 10’u, prim üretiminden yüzde 80 pay alıyor, kalanlarını ise 50 şirket paylaşıyor. Son 4 yıllık prim üretimi trendi, 10 şirket arasınd...
Türkiye’de 60’ın üzerinde sigorta şirketi var. Ancak, bunlardan 10’u, prim üretiminden yüzde 80 pay alıyor, kalanlarını ise 50 şirket paylaşıyor. Son 4 yıllık prim üretimi trendi, 10 şirket arasında yer değiştirmeler olsa bile, en önemli hareketin küçük şirketlerde yaşandığını gösteriyor. Bazıları hızlı düşerken, bir bölümü üst sıralara tırmanıyor. 4 yılın analizi, sadece 4 şirketin yerini koruduğunu, diğerlerinin hareket ettiğini ortaya koyuyor.
Ekonomide yaşanan gelişmeler ve teknolojideki dönüşüm, etkisini sigortacılık sektöründe de hissettiriyor. Enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüş, bir taraftan rekabeti artırırken, diğer taraftan da oyunun kurallarını değiştiriyor. Bunun nedeni ise yeni ekonomik ortama ayak uydurma çabası.
Çünkü, düşen faizler nedeniyle eriyen mali gelirler, yetersiz mali yapı, geç hasar ödemeleri ve ürün sunmadaki zayıflık, sektördeki şirketleri zorluyor. Bu ortama ayak uyduramayanlar, prim üretiminde yeterli performansı sağlayamayıp, sıralamada geriye düşüyor. Ortaya çıkan bu tablo, sayıları 60’ı bulan sigorta şirketlerinin yer aldığı, “Prim üretim ligi”nin değişmesine neden oluyor. Bazı şirketler üst sıralara tırmanırken, bir bölümü de kendini aşağılarda buluyor.
2004 yılının ilk 6 ayına ait prim üretim istatistikleri de bu gerçeği gözler önüne seriyor. Değişen ekonomik ortam ve sektördeki rekabet yapısı, bazı şirketlerin prim üretimi sıralamasında aşağılara düşmesine neden oluyor. Yüksek performansı yakalayanların başarısında ise özellikle kasko branşındaki canlılığın etkisinin bir hayli büyük olduğu söyleniyor. Sigortacılara göre, sıralamadaki bu iniş-çıkışın önemli nedenlerinden biri de, bazı şirketlerin uyguladıkları agresif büyüme stratejisi...
Ayrıca, acentelerin yer değiştirmesi ya da şirketler arasında transfer yapması da, sıralamayı değiştiriyor. Bunun yanı sıra, bazı şirketlerin hasar ödeme gün sayısının çok yükselmesi de, performansı olumsuz yönde etkiliyor.
İlk 10 Şirketteki Değişim
Sigortacı Gazetesi’nin yılın ilk 6 ayına ilişkin prim üretimi istatistikleri de sektördeki değişimi net olarak ortaya koyuyor. 2000 yılının ilk 6 aylık prim üretimi ile 2004 yılının aynı dönemine ait prim üretimleri dikkate alarak yaptığımız sıralamada, sektörde faaliyet gösteren şirketlerin konumlarının bir hayli değiştiğini görüyoruz. Söz konusu 4 yıllık süreçte, sıralamada yeri değişmeyen sadece dört şirket var.
Axa Oyak Sigorta, her iki dönemde de sektördeki liderliğini korurken, geçtiğimiz yıl yaşanan yönetim değişikliğiyle sektörün gündeminde önemli yer tutan Ak Sigorta da 4’üncü sırada yer alıyor. Diğer iki şirket ise 27’nci sıradaki İsviçre Hayat Sigorta ile 34’üncü sıradaki Birlik Sigorta…
Söz konusu rakamlara göre, sektörün ilk 10 şirketi arasında en hızlı düşüşü Koç Allianz Sigorta gerçekleştirdi. 2000 yılının ilk yarısında 2’nci sırada olan şirket, bu yılın aynı döneminde 5’nci sıraya geriledi. Bir süredir vekaleten yönetilen ve özelleştirme kapsamına alınan Başak Sigorta’daki gerileme de oldukça dikkat çekici. Şirketin 2000 yılının ilk 6 ayında 5’inci sıradayken, bu yılın aynı döneminde gerçekleştirdiği 108 trilyon 505 milyar liralık prim üretimiyle 8inci sıraya gerilediği görülüyor.
Söz konusu dört yıllık süreçte kan kaybeden diğer şirketler ise 6’ncı sıradan 7’nci sıraya düşen Güneş Sigorta, 7’nci sıradan 9’uncu sıraya gerileyen İsviçre Sigorta ve 8’incilikten 10’unculuğa düşen Koç Allianz Hayat olarak karşımıza çıkıyor.
Asıl Hareket Küçüklerde
Bu sayfalarda yer alan tablo değişimi net olarak ortaya koyuyor. İniş-çıkışlar olsa da ilk 10 arasında yer alan şirketler hep aynı. Ancak, söz konusu dönemde daha alt sıralarda çok daha hızlı hareketler yaşandığı da bir gerçek.
Örneğin, 2000 yılının ilk altı aylık döneminde 15’inci sırada yer alan İhlas Sigorta, bu yılın aynı döneminde 33’üncü şirket konumuna geriledi. Tabii bu düşüşte bağlı olduğu grubun içinde olduğu finans darboğazının da etkisi bir hayli büyük. Geçtiğimiz yıllarda TMSF tarafından el konulan ve daha sonra HSBC tarafından satın alınan Demirbank’ın iştiraklerinden Demir Hayat’ta da durum pek farklı değil. 2000 yılında 22 sırada yer alan şirket, 14 sıra gerileyerek 36’ncı sıraya kadar düştü.
Dört yıllık zaman diliminde en dikkat düşüşü gerçekleştiren şirketlerden bir diğeri de American Life oldu. Şirket, 2000 yılının ilk altı ayında 16’ncı sıradayken, bu yılın aynı döneminde 29’uncu sıraya geriledi. Buna karşın aynı gruba bağlı olan AIG Sigorta 8 basamaklık yükselişle, bu yılın ilk altı ayında 24’üncü sıradaki yerini aldı.
Geçtiğimiz yıllarda Fiba Holding’le olan ortaklığını sona erdiren Aviva (Commercial Union olan unvanı eylül ayında değiştirildi) da güç kaybeden şirketler arasında yer alıyor. 2000 yılının ilk altı ayında 11’inci sırada olan şirket, bu yılın aynı döneminde gerçekleştirdiği 39,6 trilyon liralık prim üretimiyle 17’nci sırada yer aldı.
Rekabet Küçükleri Olumsuz Etkiliyor
Sektör yetkililerine göre, sigorta sektöründeki bu değişimde, yaşanan çetin rekabetin etkisi bir hayli büyük. Çünkü, mevcut rakamlar, gelişmekte olan ülkelerin oldukça altında. Alınması gereken yolun uzunluğu da rekabeti gittikçe artırıyor. Bu da özellikle küçük şirketleri olumsuz etkiliyor. Sektör yetkilileri, bu şirketlerin bir çoğunun da son 10-15 yılda, tarifelerin serbest bırakılması nedeniyle faaliyet kârı marjlarının giderek azaldığı bir dönemde yetersiz sermaye ile kurulduklarına dikkat çekiyor. Bu nedenle de büyüyerek kâr etme ve rezervlerini büyütme imkanından da oldukça uzak olduklarını ifade ediyorlar.
Ray Sigorta Genel Müdürü Çetin Alanya, şirketlerin giderek küçülmelerinin ana nedenini de yetersiz sermaye ile kurulup, kâr edememelerine bağlıyor. Alanya, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Söz konusu şirketlerin sık sık nakit sermaye artışına gitmeleri bu sebeptendir. Hiç rezerv olmadan 5 ya da 10 trilyon lira sermaye ile kurulup, pazar payı kaygısı ve büyük olma iddiası taşıyan şirketlerin ortaklarının, sıkça nakit sermaye koymaya hazır olmaları gerekir. Esasen ilk 10-12 şirket arasındaki sıralamada da bir anlamda öz kaynak büyüklüğü sıralaması önemli rol oynuyor.”
Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller ise, pazar payı kayıplarında sektörde etkinliğini çeşitli nedenlerle kaybeden şirketlerin etkili olduğunu söylüyor. Ayrıca kasko branşındaki politika değişimi ve bazı fronting işlerin de sıralamadaki değişimde etkili olduğunu ifade ediyor.
Şirket Sayısı Çok Fazla
Aslında bu durum sektördeki bir başka gerçeği de su yüzüne çıkarıyor. O da şirket sayısının fazla olduğu… Şu anda sistemde 60 civarında sigorta şirketi bulunuyor. Ancak, sektör yetkilileri, bu sayının maksimum 20 olması gerektiğini ifade ediyor. İsviçre Sigorta Genel Müdürü Murat Balcı, Türkiye sigorta piyasası için en fazla 15 şirketin yeterli olduğunu söylüyor. İlk 10 şirketin portföy payının her geçen gün arttığını, üretimi düşen şirketlerin de karlılığının sona erdiğini ifade ediyor. Murat Balcı, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Sigortacılık ülkemizde hizmet açısından çok iyi değerlendirilen ve satın alınan bir ürün olmadığından ağırlıklı rekabet ürün fiyatı üzerinden yapılıyor. Bu nedenle üretimini kârlı yapmak isteyen küçük portföylü şirketlerin büyümesi zorlaşıyor. Büyükler de rekabeti cepten yiyerek yapıyor.”
Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller ise, pazarın yüzde 80’inin ilk 10 şirket arasında paylaşıldığını hatırlatıyor. Ayrıca sektördeki şirketlerin bilanço büyüklükleri dikkate alındığında, sayının fazla olduğunun net olarak göründüğünü söylüyor. Güller’e göre, asıl sorun mevcut sigorta potansiyelinin bir türlü harekete geçirilmemesinden kaynaklanıyor. Hasan Güller, “2003 yılı rakamlarıyla fert başına düşen üretimi 50 dolar seviyesindeydi. Bizimle benzer, hatta bizden 7-8 kat küçük ülkelerin fert başı üretimleri ise bu rakamın çok üzerinde. Bu nedenle tüm sektör oyuncularına büyük görev düşüyor” diyor.
Konsolidasyon Kaçınılmaz
Şirket sıralamasındaki değişimde, enflasyon ve faizlerdeki düşüş ile birlikte mali gelirlerin şirket bilançoları üzerindeki olumlu etkisinin giderek azalmasının da etkisi bir hayli büyük. Bu nedenle sektörde sadece büyümek değil, operasyonel kâr sağlayarak büyümek önemli hale geldi. Sektör yetkilileri de tüm bunlara bağlı olarak önümüzdeki dönemde sektörde bazı konsolidasyonların olabileceğini söylüyor. Özellikle ilk 10 içinde yer alan şirketlerin sektördeki yatay birleşmeler veya satın almalarla mevcut konumlarında hareketlilik yaşayacakları tahmin ediliyor.
Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller, operasyonel kârlılığın azlığı ve mali gelir imkanlarının daralması gibi etkenlerin konsolidasyonları da beraberinde getireceğini söylüyor. Bu konsolidasyon sürecinin birleşmeler ve satın almalar yoluyla gerçekleşebileceği gibi sektörden çekilmeler yoluyla olabileceğini ifade ediyor.
Hasan Güller, “Türkiye aslında sigorta pazarı için son derece cazip bir nüfus büyüklüğüne sahip. Sigorta sektöründe kat edilmesi gereken uzunca bir yol var. Bu da önümüzdeki dönemde yabancı sermayenin de ilgisini çekecektir” diyor.
İsviçre Sigorta Genel Müdürü Murat Balcı ise, sektörde konsolidasyon konusunda geç kalındığını düşünüyor. Türkiye’de evlilik ve satın almaların çok az olduğuna dikkat çeken Balcı, AB' ye yakınlaşma sürecinde bu gelişmelerin yabancı kaynaklı olarak artacağını ifade ediyor.
Yabancılar Türkiye’ye Gelmez”
Çetin Alanya / Ray Sigorta Genel Müdürü
POTANSİYEL DAHA BÜYÜK Bugünkü üretimin şirketler arasında dağılımına bakıldığında, ilk bakışta mevcut şirket adedinin fazla olduğu söylense de sigorta sistemine dahil olmamış çok büyük bir kesimin varlığı, belli bir potansiyele de işaret ediyor.
ÖZKAYNAKLAR KUVVETLİ OLMALI Bu bağlamda bugünkü üretim ya da pazar paylarına bakarak şirket sayısı fazla ya da eksiktir demek pek doğru olmayacaktır. Asıl önemlisi öz kaynağı kuvvetli şirketlerin varlığıdır.
REKABET PİYASASI ŞARTLARI VAR Sigorta sektörü tam bir rekabet piyasası şartları içinde çalışıyor. Yani, en büyük şirket piyasadan bugün çekilse dahi, ortaya çıkacak boşluğun anında öz kaynak açısından yeterli diğer şirketler tarafından doldurulabileceği anlamına geliyor.
YABANCILAR HEMEN GELMEZ Sektör son iki üç yıldır konsolidasyondadır. Şirket adedinde birkaç azalma daha beklenebilir. Buna karşın yabancı şirketlerin kısa veya orta vadede doğrudan Türk sigorta sektörüne girmelerini beklemiyorum. Zira büyüklüklerimiz bu iş için yeterli değil.
İŞTİRAK YOLLU GİRİŞLER OLABİLİR Belki banka satın alımları olursa dolaylı bir giriş söz konusu olabilir. Ya da mevcut ortaklıklara iştirak yolu ile de bu kısmen gerçekleşebilir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin gerçekleşmesi halinde bile, yabancı sermaye herhalde mevcut ortaklıklara iştiraki tercih edecektir diye düşünüyorum.
“Atak İçin Kazaya Odaklanılıyor”
Hasan Güller / Garanti Sigorta Genel Müdürü
PAZAR PAYI ODAKLI BÜYÜME Sektörde bugüne kadar hacim ve pazar payı odaklı bir büyüme politikası izlendi. Halen bu politikanın sürdürüldüğünü söyleyebilirim. İzlenen bu yol ,yüksek enflasyon ve faiz oranlarının bir sonucuydu.
HACİM KÂRI GETİRİR Mİ? Doğal olarak da şirketlerin kârlılığı mali gelirlerine endeksliydi. Bunun yanı sıra “hacim, kârı getirir” mantığından hareketle de herkes pazar payını korumaya azami özen gösteren bir fiyat politikası izliyordu. Bu nedenle de sektör sıralamasında ilk 10’a yerleşmiş şirketlerin pazar paylarında çok radikal değişimler gözlenmiyordu.
ÜRETİMİN YÜZDE 60’I KAZADAN Bugünkü tabloya baktığımızda, prim üretiminin ortalama yüzde 60’ının kaza branşından geldiğini görüyoruz. Hatta bazı şirketlerde kaza branşının portföydeki yüzdesi 80-85’lere kadar çıkabiliyor.
FİYAT REKABETİ ARTTI Sektörün bu yapısı, pazar payında atak yapmayı hedefleyen şirketlerin odak noktalarını da kaza branşında toplamalarına neden oluyor. Bu nedenle son 3-4 yıla baktığımızda, özellikle de ilk beş içinde yer alan şirketler arasında, bu alanda kıyasıya bir fiyat rekabetinin yaşandığına tanık oluyoruz.
Belgin Bayır Levent
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?