2010 İÇİN DOLAR VE PİYASA SENRYOLARI

Ekonominin 2010'a iyi bir başlangıç yaptığına dair en önemli data işsizlik verisi.

1.02.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Türkiye ekonomisi ve piyasaları 2010 yılına iyi bir başlangıç yaptı. Ekonomik büyümenin toparlandığına dair datalardan en önemlisi, işsizlik oranının yüzde 16 seviyesinden yüzde 13 seviyesine gerilemesi. Bu oran, hala yüksek ama en azından trendin aşağı dönmesi geleceğe yönelik ümit veriyor. Piyasalar da ocak ayı sonuna yaklaşırken ülke notu artışları ve IMF anlaşması beklentisiyle benzer ülke piyasalarından daha olumlu bir seyir izliyor. Hatta Türkiye lehine bir “ayrışma” olduğu dikkat çekiyor.

ATA YATIRIM 2010’DA TEMKİNLİ İYİMSER

21 Ocak’ta piyasa ve ekonomi için yatırım stratejisini açıklayan Ata Yatırım Araştırma Bölümü, 2010 yılı için temkinli iyimser bir tablo çizdi. Düşük faiz ortamın kalıcı hale gelmesiyle 2010’da milli gelirin yüzde 5 büyüyeceğini bekleyen Ata Yatırım, bu büyümenin yüzde 4’lük kısmının iç talep artışından geleceğini hesaplıyor. Yıllık enflasyonu yüzde 6,5-7,0 aralığında bekleyen Ata Yatırım, dolar kurunun 2010 ilk yarısında IMF anlaşması etkisi ve Türkiye’ye küresel sermaye girişiyle 1,40’lara kadar düşmesini; ancak yılın ikinci yarısında gelişmiş ülkelerde kriz yardımlarını azaltılma işaretleriyle 1,55 seviyesine çıkmasını bekliyor. Hükümetin IMF anlaşmasını tercih etmemesi durumunda ise dolar kuru 1,65 seviyesine kadar çıkabilir. Borsada ise Ata Yatırım Araştırma ekibi şirketlerden ortalama yüzde 7 kâr artışı beklerken hisse senetlerinin benzer ülkelere göre yüzde 20 civarında ucuz olduğunu hesaplıyor.
~

IMF İLE ANLAŞMA YAKIN
Açıkçası biz daha önce Türkiye’nin IMF ile bir standby anlaşmasına ihtiyacı olmadığını ve deyim yerindeyse IMF okulundan mezun olma zamanının geldiğini düşünüyorduk. Nitekim daha anlaşmadan gelen kredi notu artışları da bu yaklaşımı onaylıyor. Ancak geçen ay itibarıyla Başbakan Erdoğan’ın IMF anlaşmasına direncini azalttığını gözlemlemiş ve bunu bu köşede paylaşmıştık. Görüşmelerin bu kadar uzaması bu konuda spekülasyonları artırıyor, ama Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ekonomistlerle yaptığı sohbet toplantısından sızan ayrıntılar IMF konusunda olumlu bir sona yakın olduğumuzu teyit ediyor. Bugün itibarıyla IMF’ye ihtiyaç yok ama 2010 ve 2011’de büyümenin toparlanmasıyla cari açık yine artışa geçecek ve eğer dünyada sermaye akışlarında bir sorun varsa Türkiye artan cari açığı finanse etme sorunu yaşayabilir. Hükümetin bu finansmanı bugünden garanti altına alma çabası bizce uzak görüşlü bir yaklaşım. İkincisi, IMF’den gelmesi muhtemel 10-15 milyar dolar kaynak Hazine’nin iç borçlanma ihtiyacını azaltarak özel sektöre borçlanma için daha fazla kaynak bırakacak. Yani faizlerin düşük kalmasına yardımcı olacak. Üçüncüsü ve sonuç olarak seçime 2011’de seçime gidecek bir Türkiye’nin kendi geliştirdiği ekonomik programı IMF dış çapasına bağlamış olması yeni kredi notu artışları getirebilir.

FED FAİZİ TEPE YAPANA KADAR BORSALAR YÜKSELİR
Türkiye’nin iç dinamikleri 2010’da olumlu gözükürken küresel risklerden dolayı piyasalarda zaman zaman düşüşler yaşanması olasılık dahilindedir. Küresel riskler arasında gelişmiş ülkelerin parasal ve mali tedbirleri azaltması, ABD’de ekonomisinde ikinci bir dip ihtimali ve Çin’in aşırı ısınan ekonomisinde enflasyonist baskıların yaratacağı politika değişiklikleri sayılabilir. Bu risklerin zamanlaması ve ortaya çıkış ihtimali hesaplanması mümkün konular değil. Biz bu risklerden en fazla ABD’de ikinci dip senaryosunu (deflasyon) tehlikeli buluyoruz. Zaten bu nedenle ABD’nin piyasalara verdiği desteği, 2010 boyunca çekmeyeceğini ve sonuçta oluşan düşük küresel faiz ortamında Türkiye gibi ülkelere sermaye girişinin devam etmesini bekliyoruz. Son 20 yılda FED’in faizleri en düşük seviyeye çekmesi ile bu piyasalarda çıkış başlıyor ve bu çıkış trendi FED faizleri en tepeye getirene kadar devam ediyor. Son 20 yılda oldukça net bir şekilde ortaya çıkan bu trende göre Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülke borsalarında Mart 2009’da başlayan çıkış trendi uzun bir süre devam edebilir. Zaman zaman yüzde 10-20 ölçeğinde düşüşler yaşansa da bu trendi destekleyen temel argüman FED’in yarattığı düşük faiz ortamının dünya ekonomisinde büyümeyi başlatması ve gelişmekte olan ülke borsalarının bu büyüme trendinden kaldıraç etkisiyle yararlanmasıdır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz