Son iki aydır piyasalarda yaşanan karmaşa ABD’de faizlerin yükselmesinden kaynaklandı. FED Başkanı Bernanke’nin açıklamaları nedeniyle, tüm dünyada faizlerin en önemli referansı olan ABD 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 1’e kadar yükseldi. Aşağıdaki grafikte son 30 yılda ABD’de faizlerin pek çok kez yüzde 1 veya daha fazla yükseldiğini görüyoruz. O zaman bu yükseliş çok mu özel bir durumdur?
1) Daha önceki yükselişler de dünya piyasalarında düşüşe neden olmuştur. Örneğin 1993-94 ve 2000-11 dönemlerinde Türkiye ile birlikte cari açığı olan gelişmekte olan ülkeler devalüasyon ve ekonomik kriz yaşamıştır.
2) ABD’de faizler, arada yükselişler olsa da, 30 yıldır düşüyor. Mayıs başında yüzde 1,6’ya kadar inen faizin buradan yüzde 2,5’e çıkması nominal olarak sadece yüzde 0,9’luk bir artış ifade ederken, oransal olarak yüzde 50’yi aşan bir sıçrama ifade ediyor.
3) En önemlisi, ABD ekonomisinin iyileşme sürecine girmesiyle faizlerde 30 yıllık düşüş trendinin sona erdiği düşüncesi piyasalardaki etkiyi artırmıştır.
Aslında FED, piyasalardaki sert tepkiyi görünce mesajlarını yumuşatma yoluna gitti: Eylül’den itibaren tahvil alımlarını azaltmaya başlayıp 2014 ortasında bitirme planının ekonomide iyi gidişata bağlı olduğunun altını çizdi. Yani ABD’de işsizlik FED’in tahmin (ümit) ettiği şekilde yüzde 6,5 düzeyine inmeden faiz artışına başlamayı düşünmüyor. Bu sakinleştirici mesajlara rağmen FED’in son 3-4 yıldır uyguladığı “aşırı doz” likidite desteğini azaltma niyetini ve planını ortaya koyması, dünya ekonomisi açısından önemli bir dönüm noktasıdır.
ABD’de faizlerin yükselmesi, borsaların yükselmesi ve doların değer kazanması küresel sermayenin ABD’yi daha fazla tercih etmeye başladığı anlamına geliyor. Sermaye akışında bu ana trend değişimi, Türkiye gibi cari açığı yüksek ülkeleri olumsuz etkiliyor. Nitekim son iki ayda döviz kuru en fazla yükselen ülkeler cari açığı yüksek ülkeler oldu: Dolar kuru Brezilya’da yüzde 12, Hindistan’da yüzde 11, Güney Afrika’da yüzde 10 ve Türkiye’de yüzde 7 yükseldi.
Güney Afrika ile birlikte en yüksek (yüzde 6) cari açık oranına sahip olan Türkiye’ye bu noktada yardım eden bütçe dengesinin diğer ülkelere göre daha sağlam olması. Nitekim Türkiye bütçesi ilk 6 ayda 3 milyar TL fazla verdi (Geçen yıl aynı dönem 7 milyar TL açık vermişti.)~
Bu başarı sadece faiz giderlerinde düşüşle sağlanmış değil: Faiz dışı bütçe fazlası geçen yıl ilk 6 ayda 20 milyar TL’den 2013 ilk 6 ayda 26 milyar TL’ye yüzde 33 gibi bir artış gösterdi. Ancak başarılı bütçe tek başına Türkiye’yi global dalgalanmadan korumaya yetmez. Bu nedenle TCMB’nin benzer durumdaki ülkeler gibi faizleri belli bir miktar artırması gerekecek. TCMB’nin bağımsız davranmasının bu dönemde ne kadar önemli olduğunu, “ölçülü faiz” artışı mesajı vermesiyle kur ve faizlerin olumlu etkilemesi gösterdi.
TÜRKİYE PİYASALARINDA DENGE ARAYIŞI
Piyasalar iki aylık bir dalgalanma sonrasında yeni bir dengeye oturuyor: Cari açığı olan Türkiye açısından bu denge daha yüksek bir faiz, döviz kuru seviyesi ve hedeflenen yüzde 4’ten daha düşük bir büyüme ifade ediyor. Enflasyonda ise TCMB’nin hedefi olan yüzde 5 yerine piyasa beklentisi yüzde 6,5-7,0 aralığında oluşuyor. Bu enflasyonla uyumlu faiz seviyesinin yüzde 7,5-8,5 olmasını bekliyoruz. Ata Yatırım’ın yıl sonu dolar kuru tahmini 1,88; ancak biz yüksek oynaklık nedeniyle 1,85-1,95 gibi bir aralık vermeyi tercih ediyoruz.
Borsa için Ata Yatırım Araştırma'nın yeni endeks tahmini 90.000 ancak bunda da piyasalardaki yüksek oynaklık nedeniyle temkinli olmak gerektiğini düşünüyoruz. Yükselen faiz seviyesi ve düşen ekonomik büyüme ortamı hisse senetlerin performansını kısa vadede olumsuz etkileyebilir. Bu tür belirsizlik dönemlerinde yatırımcılara tavsiyemiz faizde tuttukları yatırımlardan, iyi yönetilen yatırım ve emeklilik fonlarına piyasa düşüşlerinde kademeli aktarım yapmalarıdır.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?