Bahanesi olmaz. Son aylarda spor dünyasından ardı ardına kötü haberler geldi. Sporda en kötü haber, yenilgi veya başarısız bir sonuç değil. En kötü haber “doping.”
Doping, ahlaksız bir davranış. Mutlaka ağır cezalandırılması gerekir. Sporda yenmek de var yenilmek de... Ahlaksız yollara sapmadan elinden gelenin en iyisini yaparak mücadele etmek gerekir.
Uzun yıllar spor yaptım. Milli takımlarda basketbol oynadım. Antrenör, koç kurslarına katılıp lisans aldım. Yıllarca basketbol federasyonunda yönetim kurulunda görev yaptım. Sporun hemen bütün dallarını ülkemde, dünyada yakından izlemeye çalışırım. Özellikle sporun anası olan atletizm ve onu takip eden dallarda önde gelen ülkelerin sporcularını ve performanslarını yakından izlerim. Kafa yorarım, okurum, kendimi güncel tutmaya çaba gösteririm. Özetle bu işten anlarım.
Son dönemlerde Türk sporu, doping yapan sporcuların haberleriyle çalkalandı. Doping yaptığı saptanan sporcular arasında Avrupa şampiyonu atletler, dünya ikinciliği kürsüsüne çıkmış basketbolcular, şampiyon halterciler var. Bu kadar yaygın doping yapılması, benim gibi ahlaklı sportmenliği savunanlar için korkunç bir haber olmasının ötesinde, ülkemizde denetimin ve eğitimin ne kadar geride olduğunu gösteriyor. Sporcular, bu ahlaksız davranışı adet haline getirebiliyor. Haksız rekabet üstünlüğüyle hiçbir ahlaki değere, etik kurala bakmaksızın sadece iyi derece yapma peşinde olarak kanunsuz yollara girebiliyorlar. Eğitim ile bu ahlaki kuralların yeterince verilmediği anlaşılıyor. Daha da kötüsü federasyonlar, hatta bazılarının başkanları doping yapmış sporcuyu savunur bir tutum takınıyor. Bu utanç verici yaklaşım, spor ahlakı açısından büyük dersler içeriyor. Sırf kendi başkanlık dönemleri içinde skor tabelasında iyi bir sonuç alabilmek ve bununla övünmek adına en önemli ahlak kurallarını ayaklar altına alabiliyorlar.
Doping yapan sporcuların dünyanın her yerinde ceza alması ve bunun uygulanması herkese ders olmalı. Doping yapan sporcu itibar kaybeder, prestij kaybeder, ayıplanır, savunulmaz. Herkese yanıltıcı beyanlarla mazur gösterilemez. Milli takımlar da dahil yasaklı olur. Hatta onların açtığı okullarda küçük büyük sporculara kötü örnek olacağından, okul açmasına, kurs vermesine izin verilmez. Genç beyinlere, yarının sporcularına yanlış örnek olmasına olanak verilmez.
Amerikalı meşhur bisikletçi Lance Armstrong, doping yaptığını yıllarca yalan söyleyerek inkar ettikten sonra itiraf etmeye mecbur kaldı. Büyük itibar kaybı yaşadı. O ülkede gençler, çocuklar idol olarak gördükleri bu bisikletçiyi yalan söylediği için ve ahlaksız bir davranışta bulunduğu için TV programlarında ayıpladı. Bizde de böyle olmalı. Ayıplanmalı, bahane aranmamalı! Federasyonların
sporculara öncelikle sportmenlik kurallarını öğretmeleri, eğitmeleri ve denetlemeleri gerekir. Federasyon başkanlarından beklediğimiz bu yaklaşıma önderlik etmeleri.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?