Endeks Yıl Sonunda 2 Sente Ulaşabilir

Bilal Balcı / MNB Yatırım Fon Yönetim Müdürü  Bilal Balcı, MNG Yatırım’ın fon yönetim müdürü… Kıbrıs ve AB konularında oldukça iyimser. Balcı’ya göre, Kıbrıs sorunu ilk refer...

1.05.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Bilal Balcı / MNB Yatırım Fon Yönetim Müdürü  
Bilal Balcı, MNG Yatırım’ın fon yönetim müdürü… Kıbrıs ve AB konularında oldukça iyimser. Balcı’ya göre, Kıbrıs sorunu ilk referandumda olmasa da ikinci bir referandumla mutlaka çözülecek ve Türkiye yıl sonunda AB’den makul bir tarih alacak. Endeks, 20 bin psikolojik sınırını 15 gün içinde aşacak. Olumlu gelişmelerle 2 sent seviyesine doğru bir harekete başlayacak.  
 
Son dönemde gündemin en önemli maddesini Kıbrıs oluşturuyor. Piyasalar, Kıbrıs konusunda olumlu beklentileri satın alıyor, olumsuzları satıyor. Bir sonraki aşama ise AB. Tüm beklentiler AB’den tarih alınmasına endekslendi.  
 
MNG Yatırım Fon Yönetim Müdürü Bilal Balcı, Kıbrıs konusunda da AB konusunda da son derece iyimser. Ona göre, Kıbrıs sorunu çözülecek, yıl sonunda AB’den makul bir tarih alınacak. Sonuçta da endeks yıl sonunda 27 bin puan seviyesine ulaşacak. Balcı’ya göre, endeks önümüzdeki ocak ya da şubat ayında 2 sentin üzerine çıkmış olacak.  
Bu nedenle de yatırımcılara, hisse senedi pozisyonlarına ağırlık vermelerini öneriyor. Tavsiyesi ise, bireysel yatırımlar yerine uzmanlar tarafından yönetilen A tipi fonlar…  
Bilal Balcı, 2004 yılında kazanç fırsatlarının A tipi fonlarda olacağını söylüyor. Risk alabilen yatırımcılara, portföylerinin yüzde 100’ünü A tipi değişken fonlara yönlendirmelerini öneriyor.  
 
MNG Yatırım Fon Yönetim Müdürü Bilal Balcı, fon yönetim stratejilerini ve piyasalara ilişkin beklentilerini Capital’e anlattı:  
 
Fon yönetirken nasıl bir strateji izliyorsunuz?Gün içinde al-sat yapıyor musunuz?  
 
Uzun vadeli düşündüğümüz için gün içinde al-sat yapmıyoruz. Hisse senedi seçiminde önce temele bakıyoruz. Temel analiz yapıp, şirketin aşağı yukarı kaç lira edeceğini hesaplıyoruz. Mesela Tüpraş’ı inceleyeceğiz; önce temeline bakıp ‘cirosu, kârlılığı ne kadar, nakit akımı nasıl, mal varlığı, iştirakleri var mı’ sorularının cevaplarını araştırıyoruz. Tüm bunlardan yola çıkarak bugünkü piyasa koşullarında kaç lira edeceğini hesaplıyoruz. Ederini, 2.5 milyar dolar olarak hesapladıysak, ancak şirketin piyasa değeri 1.5 milyar dolar ise o şirketin ucuz olduğuna karar veriyoruz.  
 
Tabii şirketin durumunun yanı sıra, içinde bulunduğu sektörün durumu da önemli. Arçelik’i inceleyeceksek, önce beyaz eşya sektörüne bakıyoruz. Sektörü her boyutuyla inceliyoruz. ‘Faizler düşerse satışlar artar mı, satışlar artarsa Arçelik geçen yıla göre satışlarını ne kadar artırabilir’ şeklinde mantık yürütüyoruz. Eğer sektör olumlu sinyaller veriyorsa, o sektördeki şirketlere geçiyoruz. ‘Sektördeki canlılığın Arçelik’e mi, Beko’ya mı, Vestel’e mi yarayacağına karar veriyoruz. Ve hisseye dönüyoruz.  Son olarak, teknik analizle hissenin ne zaman alınacağına, ne zaman satılacağına karar veriyoruz.  
 
Endeksin seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentileriniz nasıl?  
 
Kurum olarak beklentilerimiz olumlu. Endeksin yukarı yönde hareket edeceğini düşünüyoruz. Türkiye’de ekonomi büyüyor. Bu büyüme şirket kârlarına, şirket kârları da hisse senetlerinin fiyatlarına yansıyor. Buradan yola çıkarak, orta ve uzun vadede endeksin yukarı seviyelere gideceğini düşünüyoruz. Endeksin ilk hedefinin 20 bin puanın üzeri olduğunu düşünüyorum. Kısa vadede bu seviyenin aşılmasını bekliyoruz. Referandumdan sonra da yıl sonuna doğru yükseliş trendi sürecektir.  
 
Türkiye’de kısa ve orta vade kıstasları farklılık gösteriyor. Sizin kısa ve orta vadeden kastınız nedir?  
 
Kısa vadeden kastımız 15 gün. Yani, 15 gün içinde 20 bin seviyesinin kırılacağını düşünüyoruz. 20 bin puandan sonra da ilk hedef 22 bin olacak. Orta vadeli hedeflerimiz genelde 3 ayı ifade ediyor. Referandumdan sonra, olumlu AB senaryoları satın alınacaktır diye düşünüyorum. Uzun vadeden kastımız da bir yıl. Endeksin uzun vadede ana hedefinin ise 2 sent seviyesinde olduğunu düşünüyoruz. Bu da yaklaşık 27 bin puana denk geliyor. 2005 Ocak–Şubat’ına doğru da 2 sent’in üzerine çıkılacağına inanıyoruz.  
 
Olası referandum sonuçlarına göre projeksiyon yaptınız mı?  
 
Evet yaptık. Diyoruz ki, Türk tarafı evet, Rum tarafı hayır derse, şu anki fiyatlar geçerli olacaktır. 19 bin 500-20 bin puan aralığındaki hareket devam edecektir. İki taraf da evet derse, kısa vadede yani referandumun yapıldığı hafta 22 bin puanın üzeri görülecektir.  
 
Sizin fikriniz ne?  
 
Şahsi fikrim referandumda Türklerin evet, Rum tarafının hayır diyeceği yönünde. Ama bu ikinci bir referanduma yol açabilir. Sonuçta Rum tarafında 6 ay sonra ikinci bir referandum daha yapılabilir. Eğer ikinci bir referandum yapılırsa Rum tarafı da evet diyecektir.    
 
Peki AB konusunda projeksiyonlarınız nasıl? Size göre, AB Türkiye’ye tarih verecek mi?  
 
Kurum olarak, yıl sonuna kadar Türk tarafını da karşı tarafı da küstürmeyecek, iki tarafı dengeleyici makul bir tarih verileceğini düşünüyoruz. Tahmin ettiğimiz gibi, AB yıl sonunda makul bir tarih verirse, endeks 2 sent’in üzerine çıkacaktır. Verilen tarihin beklediğimizden daha geç olması durumunda ise endeks 1.3 -1.5 cent aralığına oturacaktır.  
 
Peki bu ortamda yatırımcılara nasıl hareket etmelerini öneriyorsunuz?  
 
Burada borsa, bono ve döviz yatırımcılarını ayırmak lazım. Ben önümüzdeki dönemde özellikle borsa tarafının daha kârlı olacağını düşünüyorum. Faiz zaten 22-23’ler seviyesine geldi. Ve geçen yıllara göre çok da fazla reel getirisi kalmadı. Fakat faiz yatırımcısı genelde daha muhafazakâr olduğu için zaten borsaya gelmiyor. Türkiye’de A tipi fonların büyüklüğü 600 milyon dolar. B tipi fonların değeri ise yaklaşık 16 milyar dolara ulaştı.  
Biraz risk alabilen yatırımcılara, A tipi fonlar aracılığı ile borsaya gelmelerini öneriyorum.  
 
Çünkü, fonlar profesyoneller tarafından yönetiliyor. Profesyoneller hangi hissenin ne zaman alınıp ne zaman satılacağını bireysel yatırımcılara göre daha iyi bilir. Bu nedenle de riski daha iyi sınırlama şansına sahip diye düşünüyorum.  
 
Yani faizin cazibesi bitti mi?  
 
Hayır. Faiz hâlâ cazip. Çünkü, yüzde 10’a yakın bir reel getiri var. 2004 yılı enflasyon hedefi yüzde 12 iken, şu anda faizler yüzde 23 seviyesinde. Reel olarak yine yüzde 10’a yakın bir getiri var ki, bu da dünya ortalamasının oldukça üstünde. Bu da bana göre, riski sevmeyen yatırımcı için sabit, iyi bir getiri.  
 
Yatırımcı parasının ne kadarını A tipi fona yönlendirmeli? Bir paket önerebilir misiniz?  
 
‘Artık Türkiye’ye, Türkiye ekonomisine güveniyorum’ diyenler, portföylerinin yüzde 100’ü ile A tipi fon alabilir. Çünkü, Türkiye’de borsa şu anda olması gerektiği yerde değil. Önümüzdeki aylarda AB rüzgarıyla, bu daha da belirginleşecek.  
 
Ama daha orta riskli bir portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar, fon seviyesini biraz daha aşağı çekip; 100 birim paranın 50 birimiyle A tipi fon, 30 birimi ile TL cinsi bono, diğer 20 birimle de döviz ya da eurobond alabilirler.    
 
Size göre risk almak istemeyen yatırımcı ne yapmalı?  
 
Riski sevmeyen yatırımcılara da portföylerinin yüzde 25’ini A tipi fonlara yatırmalarını öneriyorum. Kalanın yüzde 50-55’ini B tipi fonlara ya da devlet iç borçlanma senetlerine, kalan yüzde 10-15’i de dövize endeksli bir eurobond veya fona yatırabilirler.  
 
Fonlardan nasıl bir paket öneriyorsunuz?  
 
Bu yıl B tipi fonların çok fazla getirisi olacağını düşünmüyorum. A tipi fonlar tercih edilmeli. A tipi fonların içinde de özellikle değişken fonlar seçilmeli. Çünkü, değişken fonlarda sınırlamalar yok. Hisse senedi oranları değiştirilebiliyor.  
 
Diğer fonlarda bazı sınırlamalar var. Mesela hisse fonunda yüzde 51 hisse senedi olmak zorunda, endeks fonu endeksle paralel gitmek zorunda.  
 
2004 yılında hangi sektörlerin daha cazip olacağını düşünüyorsunuz?  
 
2004’te yine beyaz eşya, otomotiv ve perakende hisselerinin cazibesini koruyacağını düşünüyorum. Türkiye genç bir ülke. Evlilikler diğer ülkelere göre çok fazla. Bu da beyaz eşya talebini önemli ölçüde artırıyor.  
 
Otomotiv sektöründe ise yıllardır biriken bir otomobil talebi var. Yurtdışı ile kıyaslandığında Türkiye’de kişi başına düşen otomobil sayısı hâlâ çok düşük. Ayrıca, hem beyaz eşyada hem otomotivde ihracat oldukça iyi gidiyor.  
 
Bu sektörler içerisinde hangi şirketleri önerirsiniz?  
 
Bu sektörler içinde ihracat yapan şirketlerin daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Ford Otosan’ın hem iç piyasada pazar payı oldukça yüksek hem de ihracatı iyi. Buradan yola çıkarak nispeten diğerlerine göre daha kârlıdır diye düşünmek lazım. Zaten otomotiv sektöründe 2 büyük şirket var. Bunlardan biri Ford Otosan, diğeri Tofaş. İkisi de önerebileceğim şirketler.  
 
Beyaz eşyada da aynı şekilde iç pazarı kuvvetli olanlara ve ihracat  yapan şirketlere dikkat etmek gerekiyor. Beko ihracatta oldukça başarılı bir şirket. Grundig’i satın almasıyla da pazarını oldukça genişletecek. Arçelik iç pazarda da ihracatta da kuvvetli.  
 
Perakende de ise dikkatimi çeken tek şirket Migros. Yurtdışındaki operasyonları, Rusya’daki mağazacılık çalışmaları çok başarılı gidiyor. Yakın ülkelere yayılması Migros’a artı değer kazandırıyor.  
 
“SABANCI-KOÇ KONSORSİYUMU PRİM YAPTIRABİLİR”  
 
Son dönemde ucuz kalan sektör ve hisseler hangileri? Yatırımcılara hangi hisseleri önerirsiniz?  
 
Demir-çelik sektörüne bakılabilir. Çünkü, dünyada demir çelik fiyatları hala çok yüksek. Tüpraş’ın özelleştirilmesi konusunda petrol sektörüne bakılabilir. Tüpraş’ın şu anki piyasa değeri 2 milyar doların biraz üzerinde. Tüpraş’ın bu fiyatlarla bile ucuz olduğunu düşünüyoruz.    
 
Telekom ihalesinden dolayı Sabancı ve Koç’un işbirliği yapma ihtimali var. Eğer bu gerçekleşirse Türk şirketi olarak ihaleyi alabilecek birkaç şirketten biri Sabancı-Koç konsorsiyumu olacaktır. Çünkü, bu oldukça büyük bir ihale ve Türkiye’den küçük şirketlerin bu ihaleye girip, kazanma ihtimali yok.  Sabancı–Koç konsorsiyumu yapılırsa bu holdinglerin hisseleri prim yapacaktır. Ayrıca, Arçelik ve Beko da önerdiğimiz hisseler arasında.  
 
“YABANCI ALIMLARI DEVAM EDECEK”  
 
Yabancıların İMKB’ye bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
Yabancıların Türkiye’ye olumlu baktığını geçen yıldan beri görüyoruz. Yabancılar geçen yıl 1 milyar doların üzerinde alım yaptı. 2004 başından bu yana da 540 milyon dolarlık alım yaptılar. Bu alımların devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü, onlarda ‘bugün alayım, yarın satayım’ mantığı yok, daha çok orta ve uzun vadeli düşünüyorlar. Ekonominin genel gidişatında bir problem olmadığı sürece yabancıların hisse senedi satmayacağını, hatta pozisyonlarını artıracaklarını düşünüyorum. AB senaryosu olumlu olarak gerçekleştiği zaman da hem doğrudan yatırım olarak hem de İMKB’ye daha fazla geleceklerdir.  
Şu anda sınırlı sayıda fon İMKB hissesi alıyor. AB senaryosu gerçekleştiği takdirde risk anlayışı değişeceği ve Türkiye Avrupalı gibi görüleceği için fiyatlandırmalar Avrupalı şirketlere göre yapılacak.  
 
“BÜYÜK HİSSELERDEN ŞAŞMAYIN”  
 
Hisse senedi seçerken yatırımcı seçimlerini neye göre yapmalı? Nelere dikkat edilmeli?  
 
Türkiye’de küçük yatırımcı genelde küçük ama hareketli hisseleri tercih ediyor. Bir günde yüzde 10 çıkabilme potansiyeli olan hisselere yöneliyor. Ancak, bir günde yüzde 10 çıkan hisse, ertesi gün de yüzde 10 düşebilir. Bu nedenle yatırımcılara spekülatif hisselerden uzak durmalarını öneriyorum. Ama, yatırımcı mutlaka yatırım yapacağı hisseleri kendi seçmek istiyorsa, büyük hisselerden şaşmamalı. Bir de kendi bildiği şirketlerin hisselerini tercih etmeli. Kesinlikle bilmediği, tanımadığı şirketlerden uzak durmalı. Bence yatırımcının hakkında isminden başka hiçbir şey bilmediği bir hisseyi satın alması kumar oynamaktan farklı değil. Mesela, yatırımcı kendi çalıştığı, iyi tanıdığı, bildiği bir bankayı ya da alışveriş yaptığı, memnun olduğu bir perakende zincirini tercih edebilir. Tabii sadece tanıması, bilmesi de yetmiyor. Piyasa değerinin de içinde bulunduğu sektördeki diğer şirketlerle karşılaştırılması ve fiyatının uygun olduğuna karar verilmesi gerekiyor.  
 
Ama, yine de hisse senedine yatırım yapmak isteyen yatırımcılara fonları öneriyoruz. Çünkü, sadece piyasa değeri bir gösterge sayılamaz. Hisse senedi alırken birçok kritere bakıyoruz. Bu küçük yatırımcının işi olmadığı için akşama kadar oturup bu hisse senedi kaç para eder diye araştırma yapamaz. Ama bizim işimiz bu.  
 
TEKSTİL SEKTÖRÜ ÇİN’DEN NASIL ETKİLENECEK?  
 
Tekstil hisseleri bir dönem çok konuşuluyordu. Ancak, son dönemde Çin’in Türk tekstiline ciddi anlamda zarar vereceği konuşuluyor. Siz bu sektöre nasıl bakıyorsunuz?  
 
Çin gerçekten Türk tekstili için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Çünkü, tekstil emek-yoğun bir sektör ve Çin’de emek çok ucuz. Çin’de bir işçinin 50 dolar aldığını düşününce, bu işçilik fiyatlarıyla orta ve uzun vadede rekabet etmemiz pek mümkün değil gibi görünüyor. Bunun için de şirketlerin kendi markalarını yaratmaları gerekiyor.  
 
Şirketlerin orta ve uzun vadede fason üretim yapıp da kâr edebileceğini düşünmüyorum. Çünkü, bir süre sonra yabancı firmalar aynı malı Çin’de daha ucuz fiyata ürettirme yoluna gidecektir. Ama, şirket markalaştıysa, pazarında kendi markasıyla satılıyorsa artık yabancı şirketlere fason üretmiyor demektir. Bu koşullarda Çin’le rekabet edebilir.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz