2009’daki yüksek performansının ardından 2010 yılında da İMKB yükselişini sürdürüyor. TSPAKB Başkanı Nevzat Öztangut, düşük faiz ortamının sürmesini bekliyor. Yine ekonominin 2010 yılında büyüyeceğ...
2009’daki yüksek performansının ardından 2010 yılında da İMKB yükselişini sürdürüyor. TSPAKB Başkanı Nevzat Öztangut, düşük faiz ortamının sürmesini bekliyor. Yine ekonominin 2010 yılında büyüyeceğine dikkat çeken Öztangut, şirket kârlılıklarının artacağını söylüyor. Öztangut, bu ortamda İMKB’de ciddi düşüş beklemiyor ve yatırımcılara portföylerine hisse senedini de katmalarını tavsiye ediyor ve ekliyor: “Yabancı yatırımcının hala yatırım yapmaya devam ettiğini göz önüne alırsak, İMKB’nin cazip bir piyasa olmaya devam ettiğini söyleyebiliriz.”
2009’da dünyanın en çok kazandıran borsalarından biri olan İMKB, bu yıl da olumlu performansını devam ettiriyor. Gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üzerinde performans sergileyen İMKB, yılın başından bu yana yaklaşık yüzde 12 yükselerek 60.000 seviyelerini zorlamaya başladı ve yeni rekorlara imza attı. Yurtdışı piyasalarda, özellikle de komşumuz Yunanistan’da yaşanan sorunlara ve 2009’da önemli bir çıpa olan IMF anlaşmasının rafa kalkmasına rağmen sağlanan bu performansta, Türkiye’nin 2010’da güçlü büyüme beklentisi önemli rol alıyor. Düşük faiz ortamı da yerli yatırımcı açısından İMKB’nin cazibesini daha da artırıyor. İşte bu piyasa şartlarında Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) Başkanı Nevzat Öztangut’un görüşlerini aldık.
Yabancı yatırımcıların krize rağmen İMKB’de sahiplik oranının düşmediğini kaydeden Öztangut, düşük faiz ortamının devamı beklentisiyle yerli yatırımcıların İMKB’ye daha fazla ilgi göstermesini tavsiye ediyor. 2010’da büyüme beklentisine bağlı olarak şirketlerin kârlılıklarında artış olacağını kaydeden Öztangut, özellikle tüketicilere doğrudan mal ve hizmet üreten sektörlerin öne plana çıkmasını bekliyor. Buna örnek olarak da bankacılık, perakende gibi sektörleri gösteriyor. Öztangut’la piyasa beklentilerini ve TSPAKB’nin hedeflerini konuştuk:
*2009, Dünya ve Türkiye Açısından Zorlu Bir Yıl Oldu? 2010 Yılı İçin Beklentiniz Nasıl?
2009 yılında, ekonomide yüzde 5-6 seviyelerinde küçülme olacağı beklentisi vardı. Gerçekleşme, beklentilerden daha iyi oldu ve ekonomide küçülme yüzde 4,7 seviyelerinde gerçekleşti. 2010 ise büyüme yılı olacak. Bütçe dengesi beklendiği kadar açık vermiyor, vergi gelirleri iyi gidiyor. Cari açık önce küçüldü, şimdilerde büyüme ile birlikte yeniden artma eğiliminde, ama Türkiye’ye para gelmeye de devam ediyor. Enflasyon yükselecek beklentisi var, ama beklentilerde fazla yukarı hareketler gözlenmiyor. Bu da faizlerin aşağı seviyelerde kalmaya devam etmesini beraberinde getiriyor. Uzun bir süre daha faizlerin düşük kalmaya devam edeceği görülüyor.
*Bu Durumu Nasıl Yorumlamak Lazım?
Bunlar, Türkiye’nin büyüyeceğine ve büyüme olurken faizlerin artmayacağına işaret ediyor. Dövizde de bu piyasa şartlarında şok hareketler beklememek gerekiyor. Eğer dış bir şok olmazsa bu yapıya bakıldığında Türkiye iyi yolda. Reel sektörde şirket kârlılıkları iyi geliyor. Finans sektörü çok güçlü ve bu sektör sanayiyi desteklemeye devam edecek. 2009’da bu beklentilere kimse inanmıyordu, ama bugün gelinen noktada Türkiye’nin olumlu beklentileri devam ediyor.
2010’da, özellikle tüketicilere doğrudan mal ve hizmet üreten sektörlerin daha çok gelişme potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Buna örnek olarak bankacılık, perakende gibi sektörleri gösterebiliriz.
*Bu Beklentiler Hisse Değerlemelerini Yansımadı mı?
Hisse senetleri fiyatlarına ve mevcut kâr rakamlarına baktığınızda fiyat/kazanç oranları bakımından şişkin bir mertebede değiliz. Çok ucuz mu? Hayır, değil. Çok pahalı mı? Hayır, o da değil.
Örneğin, bankacılık sektörünün kârlarını, 2010 yılında da artıracağını bekliyoruz. Yabancı yatırımcının hala yatırım yapmaya devam ettiğini göz önüne alırsak, İMKB’nin cazip bir piyasa olmaya devam ettiğini söyleyebiliriz.
*İMKB’de Nasıl Bir Seyir Olur?
2009 yılında yüzde 97 prim yapan İMKB’de, nisan ayı itibarıyla 60.000 seviyeleri denenerek yeni zirve seviyeleri test edildi. Yeni rekorlar kırıldı. Döviz ve faiz piyasasındaki beklentilere ve makro ekonomik göstergelere bakıldığında İMKB’de çok sert düşüşler olmayacağını söyleyebiliriz.
*Faizle İlgili Beklentiniz Nedir?
Faizde önemli bir yükselme beklememek lazım. Enflasyonun yüzde 8 olduğu ortamda yüzde 9 faiz olur mu? Olur, çünkü geleceğe yönelik beklentilere bakıldığında enflasyonun daha fazla yükselmeyeceğini görüyoruz. Ancak genel beklenti Merkez Bankası’nın eylül ayından itibaren faiz artırabileceği yönünde.
*Yurtdışı Piyasalardan Türkiye’ye Yeni Bir Şok Gelir mi?
Yunanistan krizi oldukça önemli. Çünkü bu ülkenin borçlanması yüksekti. Yunanistan’ın borçlarının önemli kısmı kısa periyotta yoğunlaşmıştı. Yani döndürememe riski söz konusuydu. Portekiz, İspanya gibi yüksek borçlu diğer ülkelerde döndürememe gibi bir risk yok. Bu nedenle AB’den, Yunanistan benzeri başka bir sıkıntı haberinin gelmesini beklemiyorum.
Fakat AB’de şöyle bir sorun var: Bu bölgede, yüksek borçlanma olduğu için ABD’nin yaptığı gibi genişlemeci politikaları yapamayacaklar. Yani büyüme AB’de sınırlı olabilir.
Kendi problemlerini halleden ABD’de ise genişlemeci politikalarla büyüme verileri daha iyi olacak. Türkiye bu şablonda, büyümekte olan bir ülke ve büyüyen ülkeye de para gelir. Türkiye 2010’da büyüyecek, 2011’de 2010’un da üzerine çıkılacak. Büyüme kâr demek olduğundan yabancı yatırımcıların ülkeye olan ilgisi de sürecek.
*Yabancı Yatırımcıların İlgisini Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Krizde Yabancı Yatırımcı İlgisinde Nasıl Bir Değişim Gözlendi?
Kriz öncesinde yabancı yatırımcılar hisse senedi sahipliğindeki payını artırıyordu. Buna bağlı olarak işlem hacminde de payları artmaktaydı. Şu anda hisse senedi mülkiyeti içinde yabancı payı yüzde 67 seviyelerinde, kriz öncesinde de aşağı yukarı bu seviyelerde payları vardı. Ancak kriz öncesinde işlem hacminin yüzde 28’ini yapan yabancı yatırımcılar, bugün yüzde 14-15’ini yapıyor. Böyle olunca yerli müşteriyle işlem yapan aracı kurumların işlem hacmi oransal olarak arttı.
*Yerli Yatırımcının İlgisi Nasıl?
Yabancının bu ilgisine karşın yerli yatırımcıların sermaye piyasası ürünlerine ilgisi az. Bu ilginin artması gerekiyor. Çünkü İMKB’de 1 milyon civarında hesap sayısı var. Ancak 5 bin lira ve üzerinde hesabı olan yatırımcı sayısı 260 bin civarında. Bu sayının artırılması gerekiyor. Bunun için piyasanın anlatılmasının yanında varant, opsiyon, hisse senedine dayalı vadeli sözleşme gibi yeni ürünlerle ürün çeşitliliğinin artırılması gerekiyor. SPK yeni ürünleri düzenlemekte, ancak bunların uygulamaya geçirilmesi tabii ki zaman almaktadır.
*Hisse Kontratlar Şimdilik Askıya Alındı Ama…
Evet, şu anda bu ürün askıya alınmış durumda. Ancak hisse senedine dayalı vadeli sözleşme ve opsiyonların bence bir an önce devreye alınması gerekiyor. Hisse kontratlar, spot piyasasının derinleşmesini de sağlar. Bu ürünlerin, İstanbul’un finans merkezi olmasını istiyorsak vakit kaybetmeden piyasaya gelmesi lazım. Çünkü baktığımızda, Londra’da Türk hisselerinin opsiyon işlemleri serbestçe yapılmakta olduğunu görüyoruz.
*Aracı Kurumlar 2009’u Nasıl Geçirdi? Aracı Kurum Sayısında Azalma Görünüyor Çünkü…
İMKB’de aktif olan 86 aracı kurum var. Bu aracı kurumların sayısı bence çok değil. Piyasada genel olarak baktığımızda iki tip aracı kurum var. Müşteri sayıları çok olan aracı kurumlar ve daha dar bir kitleye ulaşan aracı kurumlar. Aracı kurumlarımızın bazıları artan rekabet, yatırımcı ilgisi azlığı gibi sebeplerle maalesef kârlı çalışamadıkları için faaliyetlerini geçici süre için dondurdu. Sektöre genel olarak bakıldığında 2009’un, sektör için 2008’den daha iyi bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. 2008 yıl sonunda 177 milyon TL olan aracı kurumların toplam kârı, 2009 yılında 431 milyon TL’ye çıktı. Bu durum işlem hacmindeki beklenmedik artıştan kaynaklandı.
*İMKB’nin Şirketleşmesi İle İlgili Görüşünüz Nedir?
İMKB’nin yönetimindeki beş üyeden dördü, aracı kuruluş ve banka temsilcilerinden oluşan İMKB Genel Kurulu’nca kendi aralarından seçiliyor. Sadece İMKB Başkanı kamu tarafından yetkilendiriliyor. İMKB’de aracı kuruluşların katkılarıyla bir mal varlığı oluştu. Borsa kendi kendine mevzuat yapma gücüne sahip. İMKB’nin bundan sonraki yapısında aracı kuruluşların bu ağırlığı muhafaza edilmeli. Yeni mülkiyet yapısında da aracı kuruluşların buraya yaptıkları yatırımların karşılığını alıyor olması lazım. Devletin, burasının bir kamu kuruluşu olduğu görüşünden hareketle burayı şirketleştirip hisselerini Hazine’ye devredip mevcut yönetim ve mülkiyet hakkını almasından endişe ediyoruz. Böyle bir durum, büyük haksızlık olur.
*İMKB’nin Şirket Olmasına Karşı mısınız?
Dünyada, borsalar ortaklık yapıp birleşiyorlar. Türkiye’de İMKB’nin çeşitli kurumlarda ortaklıkları var, ama her kurumun ayrı stratejisi var. İMKB, VOB, Takasbank, MKK farklı stratejilerle hareket ediyor. İstanbul’un finans merkezi olmasını istiyorsak, sermaye piyasası kurumlarının aynı stratejiyle hareket etmesi gerekiyor. Bu kurumları, bir holding çatısı altında toplayıp aynı stratejiyle yönetmeliyiz. Burada da mülkiyette aracı kuruluşların hakim hale gelmesi lazım. Böylece dünya ile rekabet edip birliktelikler kurabiliriz. Frankfurt Borsası ve Deutsche Börse bu konuda çok güzel bir örnek. O örneği biz de adapte edebiliriz.
“Fonlar Krizde Yatırım Yapmaya Devam Etti”
Yabancı Sahipliği Değişmedi
Yabancıların sahiplik oranlarında ciddi değişimler yok. Ancak gelişmekte olan ülkelerde yabancı işlem hacmi azaldı. Çünkü kısa vadeli işlem yapan hedge fonlar ile broker şirketlerin kendileri için yaptıkları işlemler azaldı. Bu da yabancıların toplam işlem hacminden aldığı payı azalttı.
Fonlar Türkiye’ye İnanıyor
Uzun vadeli fonlar, alıp tutuyor, onların uzun vadede Türk piyasasına olan inançları devam ediyor. Böylece Türkiye piyasasının sunduğu yüksek kârlılıktan faydalanıyorlar. Bu fonlar, kriz öncesinde ve krizde Türkiye’ye yatırım yapmaya devam etti ve hala da yapmaya devam ediyor. Aylık bazda yabancı işlemlerine bakıldığında, net işlem sonucunda alıcı olduklarını görüyoruz. Türkiye’nin geleceği iyi görünüyor. Yabancılar da bunu alıyor.
Vergi Düzenlemeleri Nasıl Olmalı?
Fikrimiz Soruldu
2 Şubat’ta Maliye Bakanlığı, vergisel düzenlemeler konusunda fikirlerimizi sordu. Biz Aracı Kuruluşlar Birliği olarak fikirlerimizi söyledik ve sonrasında bu fikirlerimizi yazılı olarak da ilettik. Maliye Bakanlığı, henüz yasalaşmamış olmakla birlikte teklifimize paralel bir düzenleme içine gidiyor.
Yeni Düzenleme
Buna göre mükellefler kendi aralarında eşit olacak. Yerli-yabancı bireysel yatırımcılar aynı vergi rejimine tabi olacak. Aynı şey yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılar için de geçerli olacak. Kurumlardan, sabit getirili menkul kıymetler üzerinden vergi alınmayacak. Bireylerden yüzde 10 stopaj vergisi alınacak. Bu sistem, kurumsal yatırımcıları teşvik eden, mevcut dengeleri bozmayacak bir düzenleme.
Tspakb’nin 2 Önemli Projesi
Icsa Genel Kurulu Türkiye’de
Yönetim kurulunda yer aldığımız Uluslararası Menkul Kıymet Birlikleri Konseyi’nin (ICSA) 23’üncü Genel Kurulu’na 9-13 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da ev sahipliği yapacağız. 11 Mayıs’ta ‘Kriz Sonrası Küresel Finans Sektörü Düzenlemeleri’ konulu bir konferans da düzenleyeceğiz. Bu toplantılarımıza Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in katılımını bekliyoruz. Konferansa, Uluslararası Menkul Kıymet Düzenleyicileri Örgütü (IOSCO), Dünya Borsalar Federasyonu (WFE), Avrupa Sermaye Piyasası Düzenleyicileri Komitesi (CESR) gibi kuruluşların yetkilileri ile Türk Sermaye Piyasası Kuruluşları’nın başkanları da katılacak.
Anketle Yatırımcının Nabzı Tutulacak
Sermaye piyasasının geliştirilmesine yönelik bir anket çalışması başlattık. Birliğimiz öncülüğünde devam eden bu projeye, tüm sermaye piyasası kurumları destek veriyor. Anketle sermaye piyasasına ilginin neden az olduğunu, bunu artırmak için ne yapmak gerektiğini araştırıyoruz. Anket için bir ön hazırlık yapıldı. Haziran ayında da anketi Türkiye genelinde yapıp sonucunu kamuoyu ile paylaşacağız. Eksikliklerimizi görüp bu eksikliklerinin giderilmesi için çalışmalar yapacağız.
Şahsi kanaatim odur ki yatırımcıların hisse senetleri, piyasa riski dışındaki nedenlerle ellerinden alındı. Bu durum küskünlük yarattı. Ayrıca piyasada işlem hacmi içinde çok düşük paya sahip hisselerde çok sert hareketler olabiliyor. Ancak bu tüm hisselerde oluyormuş gibi algılanıyor ve güven sorunu ortaya çıkıyor. Yine okumuş kesimi sermaye piyasalarıyla tanıştıramadık. Bütün bunların mevcut düşük ilgi düzeyindeki etkilerini araştıracağız.
Talip Yılmaz
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?