Lüks bir marka yaratacağız

Viatrans-Meydanbey Ortak Girişi İcra Kurulu Başkanı Haydar Özkan ile Quasar projesini konuştuk.

1.09.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Lüks bir marka yaratacağız
Quasar İstanbul projesi, Viatrans-Meydanbey Ortak Girişimi tarafından inşa ediliyor. Viatrans-Meydanbey Ortak Girişimi İcra Kurulu Başkanı Haydar Özkan, Quasar’ı bir lüks markası haline getireceklerini söylüyor. Özkan, “Lüks marka olmaya giden yolda tersten ilerleyeceğiz. Moda değil de gayrimenkul kulvarından aynı kategoriye gireceğiz” diyor. Gayrimenkul sektöründe çok iyi olacaklarını ve bir gün Quasar adında bir parfüm yarattıklarında kimsenin bunu sorgulamayacağını söyleyen Özkan, “Biz bir gayrimenkul firması değiliz. Yaşam kalitesi geliştirme şirketiyiz” diyor. İstanbul Mecidiyeköy’de eski likör fabrikası arazisi üzerinde konut, ofis, otel bölümlerinden oluşan Quasar İstanbul projesinin inşası devam ediyor. Viatrans-Meydanbey Ortak Girişimi olan proje, Türkiye’yi gayrimenkulde meta lüks kavramıyla tanıştırmayı amaçlıyor. Lüksün pahalı olan yaşam ya da ihtişam değil, ruhu besleyen yaşam ortamı olduğunu anlatan Viatrans-Meydanbey Ortak Girişi İcra Kurulu Başkanı Haydar Özkan, bu ortamdan alınan hazza ve mutluluğa meta lüks denildiğini söylüyor.

“Biz gayrimenkul değil, yaşam kalitesi geliştirme şirketiyiz” diyen Haydar Özkan, İstanbul’da doğan Quasar’m 15 yıl içinde dünyada tanınan çok iyi bir gayrimenkul markası, 50 yıl sonra ise dünyaca ünlü yeni bir lüks marka olacağına inandıklarının altını çiziyor. Likör fabrikası ve önündeki bahçeye büyük önem verdiklerini belirten Özkan, burayı herkesin yararlanabileceği ve ünü Türkiye sınırlarının ötesine geçecek bir kültür, sanat, moda merkezi haline getirmeyi planladıklarını anlatıyor. Özkan, “Likör fabrikasında popülerden uzak, zamana meydan okuyan, ağırlığı ve değeri olan, kalitesiyle ön plana çıkan eser ve sanatçıların yer aldığı, biletleri bir yıl öncesinden tükenen konserlerin düzenlendiği, defilelerin yapıldığı bir mekan olarak tasarlıyoruz. Bahçeyi çınarlarla dolu bir koruya çevirmeyi, çınarlarla yarışan heykelleri, su havuzlarını, sanatsal faaliyetleri hayal ediyoruz” diyor. Viatrans-Meydanbey Ortak Girişi İcra Kurulu Başkanı Haydar Özkan ile Quasar projesini konuştuk:

İsviçreli Viatrans, Türkiye pazarına girmeye nasıl karar verdi?
Viatrans, yüzde 100 İsviçre sermayeli bir şirket. Viatrans’ın yurtdışındaki temel misyonu, fon gelirlerini minimum risk yöntemiyle akılcı bir şekilde yönetilmesi.~
Bir başka deyişle Viatrans riskten hoşlanmayan, riskli pazara veya projeye girmek istemeyen, bunun karşılığında daha düşük bir gelire razı olan bir yatırımcı profilini temsil ediyor. 2000’li yıllardan itibaren fon yöneticilerimiz bir finansal sıkıntı gelebilir hissini almaya başlayınca bankalara da güvenin azalacağını öngörerek muhtemel bir riske karşı bir pozisyon alarak bir portföy çeşitlemesi kararı verdi. Hal böyle olunca da gayrimenkul sektörü hedef seçildi.

Sektörde uzun vadedeki trende baktığınızda gayrimenkule olan talep sürekli artış halinde. Yeter ki siz gayrimenkulün üç temel prensibini esas alın. Bu unsurlar da merkezde bir proje yap, merkezde bir proje yap, merkezde bir proje yap! Dolayısıyla 2005 yılından itibaren gelişmekte olan ülkelerde, inandığımız yerlerde gayrimenkul yatırımları yapmaya başladık. Örneğin Moskova’da, Doğu Avrupa ülkelerinde... Ama bunların hepsi satın alma yatırımlarıydı. İstanbul’da o dönemde ilgilendiğimiz bir şehirdi. 2008 yılında Mecidiyeköy’deki Likör Fabrikası projesiyle ilgili Emlak Konut tarafından açılmış olan ihalenin son aşamasında iki Türk yerli ortak girişim grubunun finansal ortağı olarak projeye girdik. Arsa üç temel prensibi karşılıyordu. Daha da önemlisi kamuya ait bir kuruluşun sahip olduğu bir arsa, yüklenicilerinin de son derece sert kurallarla kontrol edildiği bir projeydi. Finansör kimliğiyle baktığınız zaman Emlak Konut’un kurduğu bu model bizim için mükemmeldi. 2010 yılında ortaklarımızın farklı projelere yönelmesi üzerine onlarında hisselerini satın aldık. Şu an Meydanbey firmasıyla birlikte projeyi sürdürüyoruz.

Quasar sadece projenin ismi değil, aynı zamanda oluşturduğunuz bir marka. Neden böyle bir markaya ihtiyaç duydunuz?
Bu proje bir kez mi yapıyoruz, yoksa devamı gelecek mi diye düşündüğümüzde kararımız devam etme yönünde oldu. Bu durumda bir markaya ihtiyacımız olduğuna karar verdik. Quasar, dünyadan görülebilen evrenin en uzak köşesindeki yıldız ışığı anlamına geliyor. Evrende insanın gördüğü en parlak ışık kaynağı, ak delik diye de tarif ediliyor. Hem anlamı hem de fonetiği hoşumuza gitti. Küresel bir marka olma enerjisi var.

Ancak tabii bir marka oluşturmakla iş bitmiyor, bunu hayata geçirecek doğru tasarımcılar ve teknik kadroları da oluşturmak gerekiyor. Mimari projeyi Emre Arolat Mimarlık, iç mekanları dünyaca ünlü iç mimar Marcel Vanders tasarladı. Hatta Vanders’in Türkiye’deki ilk projesi Quasar olacak. Proje yönetimini 2012 yılında İngiltere’nin en başarılı proje yönetim şirketi seçilen Arup Mühendislik’in Türkiye ofisine emanet ettik.~
2015 sonuna kadar projeyi bitirmeyi hedefliyoruz. Quasar ilk kez İstanbul’da doğacak ancak Türkiye sınırları dışına da açılacak. Quasar markasının 15 yıl içinde dünyada tanınan çok iyi bir gayrimenkul markası olacağına inanıyorum. Hatta 50 yıl sonra dünyaca bilinen yeni bir lüks marka olacağını düşünüyorum.

Gayrimenkul sektöründen bir lüks markasını nasıl ortaya çıkarmayı planlıyorsunuz?
Lüks marka olmaya giden vizyonda tersten ilerleyeceğiz. Bugün çok daha rekabetçi, olgun bir pazar olan moda kulvarından değil de gayrimenkul kulvarından aynı kategoriye gideceğiz. Gayrimenkul sektöründe o kadar iyi olacağız ki Quasar adlı bir parfüm yarattığımızda kimse onu sorgulamayacak. Ekibimize her zaman, “Biz bir gayrimenkul firması değiliz. Yaşam kalitesi geliştirme şirketiyiz” diyorum. Yaptığımız mekanlarda yaşayan insanların hayatına Quasar’ın yaşam biçimi enjekte etmeliyiz. Projelerimizde yaşamla ilgili unsurların ön plana çıkmasını istiyoruz.

Nedir bu unsurlar?
Kültür, sanat, doğa ve moda... Bu dört unsurun insanın ruhunu beslediğini düşünüyoruz. İnsanlar hayatlarını mekanlarda geçirir, hayat ise görünmeyen şeylerden besler. Bu görünmeyen şeylerin mekanda sunulmuş olması esastır. Kim güzel bir müzik duyduğu zaman, güzel bir resme baktığında mutsuz olur? Kim etrafında yeşili istemez? Bunları hayatın asli parçaları kabul ettiğiniz zaman Quasar’ın kendisini nasıl başkalaştırdığı ortaya çıkıyor. Bu anlamda özellikle üzerinde durduğumuz şey likör fabrikası ve önündeki bahçe.

Likör fabrikası için projeniz nedir?
Likör fabrikasma yeniden hayat vermeye hazırlanıyoruz. Burası, ünü Türkiye’nin sınırlarının ötesine geçecek bir kültür-sanat-moda merkezi olacak. Popülerden uzak, zamana meydan okuyan, ağırlığı ve değeri olan, kalitesiyle ön plana çıkan eser ve sanatçıların yer aldığı, biletleri bir yıl öncesinden tükenen konserlerin düzenlendiği, defilelerin yapıldığı bir mekan hayal ediyoruz. Mekanın önündeki bahçede 12 metrelik çınar ağaçları var. Bahçeye ilave çınarlar getirerek bir koruya çevirmeyi, çınarlarla yarışan heykelleri, su havuzlarını, sanatsal faaliyetleri hayal ediyoruz. Fabrikadan kulelere bir ayna tutacak, tüm bu yaşamı binalara yansıtacağız. Bunu yaptığımız zaman iyi tasarlanmış kaliteli bir altyapı içerisinde size sunulan bir ruh mönüsünden de faydalanacaksınız. Bu da size otomatikman haz verecek, mutlu edecek, gülümsetecek. İşte bu duygunun adı meta lüks. Bu duygunuzun pahası yok. Her yerden bir gayrimenkul alırsınız, kaliteli mekanlardır ama içinde yaşam yoktur. Dolayısıyla agresif bir tabirle söylüyorum; kendinize görünmeyen bir tabut alırsınız.~
Quasar’ın meta lüks kavramının gayrimenkul sektöründeki ilk uygulaması olduğunu düşünüyoruz. Lüks pahalı olan yaşam, ihtişam değildir, ruhu besleyen yaşam ortamıdır. Ünlü İtalyan keman virtüözü Salvatore Accardo’nun da dediği gibi “Gerçek lüks size doğru koşup gelen küçük kızınızın gözlerinde gördüğünüz ışıltıdır.”

Dairelerde ne tür farklılıklar olacak?
Altın sertifika alarak Türkiye’nin ilk Alman yeşil binası olduk. Binalarımıza fiziksel olarak baktığınızda enerji dostu, şehre hakim bir konumda. Marcel Vanders, Quasar Residance’ın iç mimarisinde üç tema belirledi. Kozmopolitan, şehir yaşamına uygun, içindeki renk, ışık, mobilya seçimleri buna göre belirlendi. Dışarıdaki İstanbul ile içeriyi birleştiren bir tarz. Son derece modern bir ortam içinde kültürel temalar işleniyor. Örneğin Osmanlı tipi parkeler var, banyoda İznik çinileri kullanıyor. Üçüncü tema doğalda ise yeşilin, ahşabın, ışığın daha çok kullanıldığı bir tarz var. Daire tipleri 1+1’den başlayıp 5+1’e kadar gidiyor. Fairmont Resi-dance’ı ise Wilson firması tasarladı. Burada likör fabrikasının yapıldığı yıllar olan 1930’ların Paris’i ve New York’undan esinlenerek oluşturulan daireler var. Dairelerinizi hem Wilson hem de Marcel Vanders’ın tavsiye ettiği mobilya gruplarıyla da satın alabiliyorsunuz. Fairmont Residance’ta bunu yaparsanız kiralama havuzuna alınıyorsunuz ve tüm dünyadaki 8 bin Fairmont sahibiyle dairelerinizi değiş tokuş yapabiliyorsunuz. İsterseniz Fairmont sizin adınıza dairenizi kiralayıp gelirini sizinle paylaşıyor. Bu durum özellikle yatırımcı profilindeki kişiler için çok önemli bir hizmet. Çünkü kişi, 22 ülkede 67 otelinin etrafında yer alan yapının bir parçası haline geliyor Dünyada ilk kez Türkiye’de olacak olan Fairmont ofisleri ise Wilson tek başına çizdi. Tabii burada sadece tabelasında otelin ismi yazan bir ofisten bahsetmiyoruz. Ofisinizde otele dair tüm hizmetleri alabileceksiniz. Örneğin özel bir müşterinizle toplantı yaparken Fairmont Otel’in şefleri size yemek servisi yapacak. Ya da house keeping hizmeti alabileceksiniz. Projenin tamamını Fairmont yönetecek.

Quasar İstanbul’un sosyal donatılar açısından başka ne tür farklılıkları olacak?
Tüm alanlarımızda sosyal mekanları ön plana çıkardık. Misafir ağırlayabileceğiniz özel bir şarap kavımız, Likör Fabrikası içinde bir likör pub’ımız olacak. Birçok gayrimenkul projesinde kat bahçeleri balkon gibi tasarlanır. Biz ise Marcel Vanders’ın tasarladığı aynı kattaki komşularınızla kullanabileceğiniz bahçeler yapacağız. Bunun için 10 milyon dolar ilave bir yatırım yaptık.~
Queens&Kings adında bir kulüp yarattık, müşterilerimizden en az iki üyenin yazılı referansıyla dışarıdan da girilebilecek. Buradan elde edilen gelirle kat bahçelerinin tamamını yenileme, idame etme maliyetlerini aidatlardan koparacağız. isterseniz kat bahçesinde bir düğmeye basıp Fairmont Otel’den hizmet alacaksınız. Sosyal alanlarımızda havuzlar, barlar, restoranlar olacak. Buraları belli günlerde sadece konut müşterileri, belli günlerde kulüp üyeleri ya da ofis çalışanları kullanacak. Otel burada etkinlik yapabilecek. Bahçemiz halka açık olacak ama Likör Fabrikası’nda yapılacak özel etkinliklerde, gala gecelerinde konut sahiplerine özel anlar yaşatacağız.

Projenin ne zaman tamamlanacağını öngörüyorsunuz? Fiyatlarınız konusunda bilgi verir misiniz?
Sonbaharda binamız ortaya çıkmaya başlayacak ve cadde kotuna gelecek. 2014 Eylül ayında iki kulenin kaba inşaatını bitirmiş olacağız. Haziranla birlikte müşterilerimize tüm bu bahsettiğimiz ürünlerin fiziksel numunelerini bina içinde görme imkanı vereceğiz. Buraya 42 metreyle dünyanın en yüksek ofisini yaptık. Buranın esprisi şu: En üst katın terasında projedeki en kötü manzarayı çıplak gözle görüyorsunuz. Manzara, lokasyon çok iyi. içinde dünyaca tanınmış bir otel markası, sanat-kültür-moda merkezi ve onun bahçesi olacak. Lüks grubunda geliştirilen ürünler skalasmda kendimizi alt bantta konumlandırdık. Fiyatlar 6 bin 400 dolardan başlıyor. Bu bizim tanışma fiyatımız, önümüzdeki bu inşaat sürecine paralel olarak ilk müşterilerimizin çok mutlu olacağını düşünüyoruz. Kesinlikle kârlı bir proje.

"YABANCI İLGİSİ BEKLENTİMİZİN ÜSTÜNE ÇIKTI"
Türkiye'deki İsviçreli olmaktan kaynaklanan güzel bir melodimiz var. İsviçre'nin hem detaycılığı hem mükemmeliyetçiliği bilinen bir konudur. Mühendislik, tasarım konusunda çok iyidirler. Tüm bunlardan dolayı gittiğimiz her yerde otomatik bir algıda seçicilik oluşuyor. Değişik fuarlara katılıyoruz. Geçen yıl Dubai'de, bu yıl Katar'daydık. Geçen yıl ve bu yıl Cannes'daydık. Ayrıca yabancı bir grup olmamızdan dolayı kendi portföyümüz var. Bütün bunları yan yana koyduğumuz zaman Uzakdoğu'dan, Avrupa'dan, Ortadoğu'dan da müşterilerimiz oluştu. Hatta biz yüzde 70 Türk, yüzde 30 yabancı dağılımı olur diye düşünüyorduk ama beklentimizin üzerine çıktık. Şu anda yabancı dağılımı yüzde 40'lar düzeyinde...

"İSTANBUL KONUSUNDA CÖMERT OLMALIYIZ"
Mütekabiliyet Yasası ve mevzuatın bu konuda basitleştirilmesi, tabii bize olan bu ilginin satışa dönmesini teşvik ediyor. Açıkçası İstanbul konusunda daha cömert olmamız gerektiğini düşünüyorum.~
Yabancı yatırımcının buraya gelmesini teşvik etmeliyiz. Yabancılara gayrimenkul alma imkanı tanımanız ülkenizin değerli varlıklarını sattığınız anlamına gelmez, küresel piyasalarla entegrasyon başardığınız anlamına gelir. Projemizdeki yatırımcılara baktığımız zaman Avrupa'nın belli başlı, düşük riskli, orta gelir bandında gayrimenkul piyasalarında yatırım yapmış insanlar. İstanbul'un marka değeri yükselmiş ve potansiyel yatırım yeri olarak görülmeye başlanmış ki bu kişiler başka şehirlerindeki yatırımlarına ek bir portföy çeşitlemesi yapıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz