Modern tarıma ilgi artıyor

Son dönemde biyoteknoloji ve genetik bilimindeki gelişmeler modern tarıma olan bakış açısını değiştirdi.

1.07.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Modern tarıma ilgi artıyor

 

Özellikle üreticiler gelirlerini artırdığı için bu tür modern tarım teknolojilerine ilgi gösteriyor. Bu konudaki araştırmalarıyla tanınan tarım konusunda uzman isimlerden Dr. WiCCiam C. Motes'a göre de modern tarıma olan ilgi artmış durumda. Bu öngörüsünü araştırmalarıyla da destekleyen Motes'un saptamaları ise modern tarımla ilgilenenler için ilginç mesajlarla dofu... Son dönemde tarımda modern bir üretkenlik söz konusu. Modern üretkenlik artışının nedenleri ise çok farklı. Üreticiler özellikle gelirlerini çok fazla artırdığı için bu kanala başvuruyor. Bu konuda en fazla biyoteknolo-ji ile genetik bilimindeki ilerlemeler dikkat çekici. Ancak modern tarım sadece bunlarla sınırlı değil. 2007 itibarıyla 18 ülkede biyotek ürünlerin ekimi yapılıyor ve çiftlik gelirlerine 10 milyar dolardan fazla katkıda bulunması bekleniyor. 1996-2007 arası dönemde bu katkıların toplam değeri 44 milyar doların üzerine çıkmıştı. Bu konudaki araştırmalarıyla tanınan Dr. William C. Motes, modern tarımın avantajlarını ve bu konuda son dönemdeki trendleri yakından izleyen bir isim. Motes'un çalışmalarından çıkan başlıklar ve bu konudaki yorumları ise şöyle:

YENİ TEKNOLOJİ KULLANIMI ARTIYOR
"Tarımda yeni teknolojilerin kullanımının artığının kanıtları yerkürenin dört bir köşesinden geliyor. içlerinde hem büyük hem küçük ölçekli faaliyetler de var. Biyoteknoloji ürünlerinin ekimi giderek artıyor ve 2009 yılında biyotek ürünlerinin ekili olduğu alan miktarı 2008'e kıyasla yaklaşık yüzde 7 artarak 330 milyon dönüme çıkmış durumda. ABD, 158 milyon dönümlük ekili alanıyla bu teknolojinin lider kullanıcısı olmaya devam ediyor. Ancak çoğu soya fasülyesi üreten 150 bin çiftçisiyle Brezilya'nın 53 milyon dönümlük ekili alana sahip olmasını sağlayan 2008'e kıyasla yüzde 35'lik artışla en büyük çıkışı yakaladığı gözlemleniyor. 2007'de en büyük ikinci biyoteknolojili ekim alanlarına sahip Arjantin bu yıl üçüncülüğe inmiş durumda. Ancak bu haliyle bile biyoteknoloji ürünler bazında Hindistan, Kanada ve Çin'den çok daha ileride. Geçen yıl Çin'de çoğu pamuk olmak üzere 9,1 milyon dönümlük alanda biyoteknoloji ürünlerinin ekimi yapıldı, ancak geçtiğimiz günlerde genetiği değiştirilmiş pirinç ve mısır tohumlarının kullanımının serbest bırakılmasıyla bu rakamların kısa sürede artması bekleniyor. Ticari maksatlı ekimi yapılmadan önce genetiği değiştirilmiş mısır ve pirinç üretimi iki veya üç yıl boyunca saha testine tabi tutulacak. USDA, Haziran ayında, ABD'de 2009 yılındaki soya fasülyesi ekiminin yüzde 91'inin biyoteknoloji ürünleriyle yapıldığını bildiriyordu. Genetiği değiştirilmişlerin oranı mısırda yüzde 85 iken pamukta yüzde 88 olmuştu.

BİYOTEK'İN FAYDALARI
Biyoteknoloji bugüne kadar sayıları 12 milyona ulaşan dünyadaki çiftçiler için üretim kısıtlamalarını aşmak üzere tasarlanmış durumda. Bu sayede 2007 yılında 111 milyon hektardan geniş bir alanda uygulanan teknolojilerle hem üretkenlik hem kârlılık arttı. Her ne kadar bugüne değin çok az sayıda mahsul için sınırlı sayıda tarımsal uygulamalar gerçekleştirilmiş olsa da çok önemli, pozitif sosyo-ekonomik ve çevreci katkılar sağlandı. Bu teknoloji, beraberinde teknolojinin çok daha maliyet etkin ve çevre dostu tarımsal uygulamalarda kullanımını getirdi. Ayrıca bir dizi kalıtsal teknik ilerlemeler aracılığıyla muazzam ekonomik ve çevreci kazançlar da sağladı.

HASILAT ARTIŞI SAĞLANIYOR
Yeni teknolojilerin kullanımının faydaları arasında içinde daha temiz mahsulün ve yüksek getiri sağlayan erken tohumlamanın da olduğu biyotek ürünler var. Örneğin biyotek kanola ile daha temiz ürün elde edildi ve üreticilerin depolama masrafları yüzde 50 azaldı. Çiftçiler ayrıca erken tohumlama fırsatlarıyla birlikte gelen üretim artışlarından da kazançlı çıkmışlardır. 1996 yılından bu yana toprağı sürme adetlerini azaltan ABD'li soya fasülyesi üreticilerinin yüzde 63'ü, yaban otlarına dirençli teknolojileri kilit faktör olarak görüyor. Anket yapılan üreticilerin çoğu, toprak erozyonunda yılda bir milyar tona ulaşan azalmanın arkasındaki kilit faktörlerin Conservation Reserve Program ile azalan sürüm adetleri olduğuna inanıyor.~

YENİ TEKNOLOJİLERİN ÇEVREYE ETKİSİ
Biyotek ürünlerin ekili olduğu alanlarda haşere öldürücü ilaç kullanımı 1996 yılından bu yana yüzde 8,8 oranında düşmüş durumda. Bu alanlardaki yabani ot ve böcek öldürücü ilaçların çevrede bıraktıkları toplam iz de yüzde 17,2 oranında azaldı. En önemli çevresel kazanım, yabani otlara dirençli biyotek soya fasülyesi ekiminin benimsenmesinden geldi. Biyotek soya fasülyesi tarlalarında kullanılan yabani ot öldürücü ilaç kullanımı hacmi (1996-2007 arasında) yüzde 4,6 azaldı ve bunların kullanımından kaynaklanan çevresel etkiler de yüzde 20,9 oranında düşürüldü. Her ne kadar bazı ülkeler artan üretim hacimleriyle birlikte yabani ot öldürücüilaç tüketimlerini artırmış olsalar da çiftçilerin yüzlerini daha çevreci yabani ot öldürücülere dönmeleriyle çevresel etkileri pozitif yönde oldu.

ÇİFTLİKLERİ DOLAYLI ETKİLİYOR
Araştırmacılar, yeni teknolojilerin kullanılmasıyla çiftlik kârlarındaki somut etkilerin yanı sıra çok sayıda soyut etkiyi de tanımlıyor. Yabani otlara dirençli ürünlerin temel avantajları arasında geniş bir yelpazedeki yaban otu türlerini kapsaması ve geniş bir alana püskürtülebilmesi sayesinde sunulan kullanım ve işletmecilik kolaylığı yer alıyor. Mahsule girdilerce verilen hasarın azaltılması ve toprak işleme sistemlerine gerek kalmamasıyla iş gücü ve yakıt maliyetlerinin azalması ise diğer avantajlar arasında. Ayrıca toprak erozyonu seviyesi düşürülerek toprakta daha fazla nemin kalması da sağlanıyor. Yabani ot seviyesinin kontrolünün artmasıyla daha temiz ürün elde edileceğinden hasat maliyetleri de düşürülüyor.

Geleceğe bakış
NÜFUS ARTIYOR
Bugün yeni bir yüzyılın başlarındayken global nüfusumuz hızla artıyor. 2050'ye gelindiğinde nüfusun 9 milyarı aşacağı tahmin ediliyor. Bilhassa gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı nüfus ve büyüme artış rakamları, dünyanın gıda üretimini önümüzdeki sadece 40 yıl içinde iki katına çıkarması anlamına geliyor.
KAYNAKLAR SINIRLI
Bu tüyler ürpertici meydan okuma aynı zamanda kaynakların sınırlılığıyla daha da şiddetleniyor. Ayrıca iklim değişikliğinden kaynaklanan yeni meydan okumalar da cabası. Buradaki tartışmadan dünyanın yüzleşmekte olduğu talepleri, fiziksel, ekonomik ve sosyal sınırlar dahilinde karşılamasının tek yolunun inovasyon ve üretkenlik artışından geçtiği anlaşılıyor.
HEDEFLER İMKANSIZ DEĞİL
Ayrıca içinde hem gelişmiş dünyadaki tarım ve gıda sistemlerinin modernizasyonunun hem gelişmekte olan ülkelerdeki tarım sektörlerinin geliştirilmesinin desteklenmesinin olduğu kamu ve özel sektörün desteğiyle bu hedeflerin tutturulmasının imkansız olmadığı da görülüyor.
PRESTİJLİ KURUMLAR DEVREDE
Aralarında G-20 uluslararası liderler grubu, Birleşmiş Milletler'in Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya Bankası, Bill ve Melinda Gates Vakfı ile Londra Kraliyet Derneği'nin de olduğu pek çok prestijli uluslararası kuruluş, en acil öncelikleri arasına kıt kaynak endişesini yerleştirmiş durumda. Onların hepsi bugün tarıma, gıda güvenliğine ve açlıkla mücadeleye, yetersiz beslenmeye ve sefalete olan ilginin artırılmasının savunuculuğunu yapıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz