Uzman görüşü: Ticari sözleşmelerde savaş mücbir sebep olabilir

Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı & Eptalex Yönetici Ortağı Av. Dr. Umut Metin, savaşın ticaret hayatına ve uluslararası ticari sözleşmelere etkisini anlattı...

28.06.2025 16:10:540
Paylaş Tweet Paylaş
Uzman görüşü: Ticari sözleşmelerde savaş mücbir sebep olabilir

Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı & Eptalex Yönetici Ortağı Av. Dr. Umut Metin, bölgemizdeki gelişmeler ve yaşanan savaşların etkisini şöyle anlattı:

“Savaşın ve şiddetin yaşandığı bölgede uygulanan uluslararası ticari sözleşmelerin savaştan etkilenmediğini söylemek mümkün değildir. Nasıl ki şiddet cana ve mala zarar verirse, aynı şiddet doğaldır ki yaşama ve sözleşmelere de olumsuz etki eder. Bu haliyle, savaş varken şirketlere, hiç savaş yokmuşçasına sözleşmelere uy demek adil bir beklenti olmaz.

Savaş Hali Mücbir Sebep Olarak Kabul Edilebilir

Bizim hukukumuzda mücbir sebep şeklinde bir tanımlama yoktur. Türk Hukuku’nda mücbir sebebi karşılan ifade “ifa imkansızlığı” veya “ifa zorluğu”dur. Yani ticari bir sözleşme imza edilmiş olsa bile;  tarafların kontrol alanları dışında gerçekleşen, öngörülemez, öngörülse dahi etkilerinin bu kadar büyük olacağının tahmin edilemeyen, önlemler alınmasına rağmen olayın engellenemez olduğu durumlar mücbir sebep olarak yorumlanabilir.  

Sadece savaş değil, insanüstü hadiseler ülkemizde de yakın zamanda yaşanan deprem gibi insanın/şirketlerin gücü ile durduramayacağı durumları örnek mücbir sebep halleri olarak ifade edebiliriz.

Savaş Mücbir Sebep Hali Olarak Kabul Edilirse, Bu Halde Uluslararası Ticaret Yapan Şirketler Nasıl Davranmalıdır?

Uluslararası ticari sözleşmeleri savaş varken, normal koşullar ile yorumlamak mümkün değildir. Sözleşme tarafları, eğer yükümlülüklerini ifa edebiliyorsa zaten sorun yoktur. Lakin ticari sözleşmenin taraflardan biri veya ikisi savaş etkisi nedeniyle yükümlülüğünü ifa edemez hale gelmiş ise, bu durum vakit kaybedilmeden sözleşmenin diğer tarafına bildirmelidir. Bu bildirimin noter aracılığıyla veya resmi bir yöntemle yapılması gerekmez. Taraflar arasındaki sözleşmede yazılan bildirim usulü nasıl belirlenmiş ise ona uyulmalıdır. İçinde bulunduğumuz çağda bu usul genelde e-posta marifetiyle bildirimdir.

Burada dikkat edilmesi gereken, savaşın varlığı ve savaşın sözleşme tarafına, sözleşmeye engelleyici yani olumsuz etkisidir. Savaşın olumsuz etkisi yoksa, sözleşme tarafından sözleşmeye devam beklenebilir.

Bir örnekle somutlaştırmak için; savaş hali söz konusu değilken İran’ın başkenti Tahran’da kurulu bir fabrikada üretilen kalemlerin, Pakistan’da yerleşik bir alıcı şirkete satışı şeklinde bir ticari sözleşme imza edilmiş ise, savaş süresince Tahran’da faaliyet gösteren şirketin fabrikası/üretim tesisi savaşta kullanılan silahlardan etkilenmese dahi, şehirdeki şiddet halinin Tahran kentinde yarattığı can ve mal güvenliği ağır riski nedeniyle, bu şirketten sözleşmeye uymayı beklemek adil bir yorum olmaz. Aynı örnekten devamla; İsrail in Tel Aviv şehrindeki bir tohum üreticisi açısından da geçerlidir. Demek ki esas mesele savaşın etkisi, bu etkinin de sözleşmenin yürütülmesini engelleyici olup olmamasıdır.

Bir Sözleşmede “Savaş Mücbir Sebep Olarak Kabul Edilmez”, Yazılsa Bile Savaş Hali Mücbir Sebep Olarak Kabul Olunabilir

Hukuk kuralları bir sistematik ile yorumlanır. Bu haliyle sözleşme, kanunun üzerinde değildir. Aslında çok zaman vicdanın da üzerinde değildir. Savaş halinden etkilenen bir şirkete  “savaş var ise var, sen sözleşmeye uyacaksın” yorumu ile başbaşa bırakmak kanun gereği mümkün değildir. Asıl olan sözleşmeye bağlılık, söze – sözleşmeye sadakat olsa da, söze sadık kalmanın imkânsız olduğu hallerden biri de savaş halidir. İnsanların canını düşündüğü bir tabloda, ticari yükümlülüklerin ve ticari taahhütlerin savaş atmosferine göre yorumlanması ve askıya alınması mümkündür.  

Sözleşmelerdeki “ Fesih ve Mücbir Sebep ” Maddelerine Özellikle Dikkat Edilmelidir

Uluslararası Ticari Sözleşmelerde genellikle “ Fesih ” ve “ Mücbir Sebep (Force Majeure) ” başlıklı maddeler bulunur. Bu maddelerde olası durumlarda nasıl bir yol izleneceği kayıtlanır. Eğer imza olunan sözleşmede bu yönde bir düzenleme varsa, öncelikle düzen açısından sözleşme tarafı şirketlerin bu hükümlere uyması beklenir. Bu sürede yükümlülüklerin ifası için karşı taraf zorlanamaz. Lakin ilelebet ve belirsiz bir bekleyişin de doğası gereği hızlı olan, hızlı olması gereken ticarete, uluslararası ticarete uygun olamayacağı açıktır.

Bu nedenle uluslararası ticari bir sözleşmede “Ortaya çıkan mücbir sebep halinin 30 günden fazla sürmesi halinde, sözleşme tarafları işbu sözleşmeyi tek taraflı feshetme hak ve yetkisine sahiptir” şeklinde bir düzenleme varsa, taraflar mücbir sebebin ortaya çıkması ardından geçen süreye bakarlar. Sözleşmede belirlenen süre geçtikten sonra, sözleşme ile açıkça tanımlanan fesih hakkını rahatlıkla kullanabilirler. Bu durum da sözleşmeler hazırlanırken, birtakım öngörüler ve geçmiş tecrübelerin sözleşme taraflarının davranışını belirleyen şekilde düzenlenmesinin önemini ortaya koymaktadır.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz