Bay Kurumsal Yönetim’den İyi Şirket Olmanın Sırları

Dr. Jonathan Charkham, dünyanın önde gelen kurumsal yönetim uzmanlarından. Financial Times Gazetesi, onun için “Bay Kurumsal Yönetim” tanımını kullanıyor. “İyi Şirketi Korumak” kitabıyla da tanınan...

1.01.2006 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Dr. Jonathan Charkham, dünyanın önde gelen kurumsal yönetim uzmanlarından. Financial Times Gazetesi, onun için “Bay Kurumsal Yönetim” tanımını kullanıyor. “İyi Şirketi Korumak” kitabıyla da tanınan Charkham, “Kurumsal yönetim, şirketlerde sürekliliğin bir güvencesidir” değerlendirmekiyle konunun önemine dikkat çekiyor. Bu uygulamanın tedarikçilerden hissedarlara herkese yarar sağladığını belirtiyor. Sonunda da rekabet ve hisse değerine katkıda bulunduğunu söylüyor ve “uzun dönemde iyi yönetilen şirketler pazarda ‘Premium’, yani daha değerli hale gelecekler “diye konuşuyor.
 
Son yıllarda Türkiye’de de önem kazanan kurumsal yönetim kavramı dünyada yaşanan yolsuzluk ve şirket skandalları sonucunda şirketlerin “iyi” yönetilmesi ihtiyacıyla birlikte daha çok telaffuz edilir oldu. Enron, Parmalat gibi skandalların yaşanmasıyla birlikte şirketlerin nasıl yönetildikleri önem kazandı. Çünkü yaşanan skandalların temel nedeni, bu şirketlerin kötü yönetilmesi ve bu kötü yönetime “dur” diyebilecek bir denetleme kuruluna sahip olmamalarıydı.

Financial Times’ın “Bay Kurumsal Yönetim” diye adlandırdığı Dr. Jonathan Charkham, 25 yıldır kurumsal yönetim üzerinde çalışmalar yapıyor. 1995 yılında “Keeping Good Company” (İyi Şirketi Korumak) kitabını yazan Charkham, on yıl sonra da “Keeping Better Company” (Daha İyi Şirketi Korumak) kitabını iş dünyasına sundu. Bank of England’ın genel müdürüne danışmanlık da yapmış olan Charkham, kurumsal yönetim alanındaki birçok komitede hizmet vererek Great Universal Stores Plc gibi birçok halka açık şirketin de yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyor.

Şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerini neden uygulamaları gerektiği sorusunu “Bugün için hesap vererek geleceği korumak” şeklinde yanıtlayan Charkham, bu disiplinin şirketin sürekliliği için bir güvence olduğunu, çok uzun yıllar ayakta kalmış şirketlerin iyi yönetilmiş olduklarının gözlendiğini belirtiyor. 

Aile şirketlerinde, aile üyelerinin yönetimle, sahipliği birbirine karıştırmaları nedeniyle sorunlar yaşandığını belirten Charkham, aile şirketlerinin uzun ömürlü olması için, yeterli beceriye ve yetkinliğe erişmemiş olan yeni nesile işin devredilmemesi gerektiğini, gerekirse bu işi yapabilecek bir profesyonelin işe alınması gerektiğini öneriyor:

* Kurumsal yönetim kavramı son yıllarda önem kazandı. Aslında bu kavram iş dünyasına ne zaman ve nasıl girdi? İlk olarak hangi ülkede filizlenmeye başladı?
Birbirinden farklı iki şekilde gelişim yaşandı. İlki, 1970’lerin sonunda ABD’de yolsuzluklarla karşı karşıya kalınmasıyla ortaya çıktı. ABD’deki Treadway Komisyonu, o dönemde şirketlere bağımsız üyeler kullanmayı tavsiye etti. Ve bu New York Borsası için bir gereklilik haline geldi. Yani yönetim kurullarının bağımsız üyelerden oluşturulan bir denetleme kuruluna sahip olması gerekiyordu. Kurumsal yönetim, ABD’de yolsuzluklara karşı ve hesapların, rakamların doğru olduğundan emin olmak için yapıldı.

Britanya’da ise neredeyse aynı zamanlarda, 1975 yılında, kurumsal yönetim başka bir perspektiften ortaya çıktı. ABD’de yolsuzluklar nedeniyle geliştirilen bu disiplin, İngiltere’de ise “Yöneticilerin yeterli, işinin ehli olmaya devam edeceğinden nasıl emin olursunuz” sorusu ile gündeme geldi. Bunun üzerine İngiltere’deki bankalar hissedarlarına dönerek yatırım yaptıkları şirketlerin yönetim kurulları konusunda dikkatli olmaları gerektiğini belirtti. 1980’de Londra’da, “Yönetimin yeterliliğini nasıl sağlarsınız” sorusunu çözmenin tek yolunun kurumları daha fazla bağımsız yönetim kurulu üyesi bulundurmak olduğuna teşvik etmek olduğuna karar verildi.

Yani ABD’dekilerle farklı yollardan aynı sonuca ulaştık. 1992 yılında Britanya’daki şirketler büyük bir finansal sorun ve iflaslar yaşadı. Böylece benim de içinde yer aldığım Cadbury Komitesi kuruldu. Cadbury Komitesi’nin çözümü de ABD’dekilerde farklı değildi. Onların “Outside director”,  bizim ise “Non–executive” dediğimiz bağımsız üyelerin yönetim kurullarında yer almasıydı.

Cadbury Komitesi kurulduğu yıl Cadbury Raporu’nu sundu. Bu dönemde kurumsal yönetim kavramı artık bilinir hale geldi. Aslında kimse kurumsal yönetim isminin tam olarak nereden geldiğini bilmiyor. Ama 1992’de bu isim genel olarak kullanılan bir terim oldu.

* Kurumsal yönetimin şirketler için anlamı ne? Şirketleri nereye götürmeyi amaçlıyor?
Aslında kurumsal yönetim, şirketlerin yönetildiği ve kontrol edildiği bir sistem. Şirketlerin böyle bir disiplini uygulamalarının nedeni de standartları sağlamak ve korumak. Girişkenlik, şeffaflık, hesap verebilme, yeterli olma gibi standartları sağlamak istiyor olabilirsiniz. Kurumsal yönetim ise devamlılık ve süreklilikle ilgili. Eğer bir şirket kurumsal yönetime neden ihtiyaç duyar derseniz de, benim buna yanıtım “Bugün için hesap vererek geleceği korumak için” olur. Uzun yıllardır ayakta kalmış şirketlere bakarsanız çok iyi yönetildiklerini görürsünüz.

* Kurumsal yönetim sadece şirketler için mi yararlı bir uygulama? Ortaklar, iş dünyası, ekonomi ve diğer paydaşlar açısından ne ifade ediyor?
Bence iyi kurumsal yönetimin herkese yararı var. Bu sistemde yönetim kurulu paydaşlara karşı sorumlu. Bu nedenle bir şirket müşterilerine, tedarikçilerine, çalışanlarına iyi bakmak zorunda. Yoksa iş hayatında var olamaz.

Yani bu disiplin sürekliliğin bir güvencesi. Eğer kurumsal yönetim uygulanmıyorsa ve yönetim kurulu ya da CEO zayıfsa, o zaman doğru kararların alınmadığını ve sorunlarla yüz yüze kalındığını görürsünüz. Yani kurumsal yönetimin herkese yararı var. Bu bir “win–win” (kazan–kazan) durumu.

* Kurumsal yönetimin şirket değeri üzerinde nasıl bir etkisi var?
Hisse değerleri talep, pazarın durumu, tedarik gibi birçok faktörden etkilenir. Bu nedenle kurumsal yönetimin kısa vadede hisse değerlerinde etkili olduğunu söyleyemeyiz. Ancak, uzun dönemde iyi yönetilen şirketler pazarda “premium”, yani daha değerli hale gelecekler. Bu konuda yapılan araştırmalar var ama bu durumu ispatlamak gerçekten kolay değil. Çünkü, hisse değerlerini neyin gerçekten etkilediğini asla tam olarak bilemezsiniz.

* İşleyen bir yönetim kurulu oluşturma, bu uygulamanın önemli parçalarından biri. Siz şirketlerin bu konuda başarılı olduğunu görüyor musunuz? Zorluk nerede ortaya çıkıyor?
Bence yönetim kurulu, bu sistemin en önemli kısmını oluşturuyor. Ben bunu bazen bir arabaya benzetiyorum. CEO, bu sistemde motor görevini yürütüyor. Çünkü, CEO yürümeyi sağlıyor. Yönetim kurulu ise arabanın, CEO’nun doğru yolda olduğundan, risklerin ve ödüllerin iyi düşünülüp, değerlendirildiğinden emin olmaya yarayan direksiyon. Bu nedenle bir şirketin ihtiyacı olan şey birinci sınıf bir CEO ve onu destekleyip doğru karar aldığından emin olan birinci sınıf bir yönetim kuruludur.

* Kitabınıza “Daha İyi Şirketi Korumak” ( Keeping Better Company) adını vermişsiniz. Kurumsal yönetim ilkeleri şirketleri iyi olarak sürdürmek için yeterli mi? İyilikten kastınız ne?
Kitabın ismini bu kadar önemsememek gerekiyor. Bu İngilizce kelimeler üzerinde bir oyun. Ama kitabın içinde gerçekten ne olduğunu açıklayabilirim. Kitapta üç ana bölüm var. İlk bölüm kurumsal yönetimin ilkelerini, ikinci bölüm dünyanın beş önemli ekonomisi olan Almanya, Japonya, Fransa, USA ve Britanya’da yapılan düzenlemeleri anlatıyor. Son bölümde ise bana göre kurumsal yönetimde hala geliştirilmesi gereken yanları anlattım.

* Dünyada kurumsal yönetim uygulamalarında ciddi bir mesafe alındığını düşünüyor musunuz?
Dünyada olanlara baktığımda bu sorunuza “evet” yanıtını verebilirim. Dünyaya baktığımda, sizin gibi sofistike ülkelerin bu konuda yavaş yavaş önemli düzenlemeler yaptıklarını görüyorum.Genel olarak uygulamalarda bazı farklılıklar göze çarpsa bile, hesap verebilme ve girişimcilik tüm dünyada geçerli, değişmez ilkeler.

Ülkelerin bu alandaki gelişme durumları farklılaşabiliyor. Çünkü, diğer bir çok şey de farklı. Örneğin, ABD ve İngiltere’de halka açık şirketlerin yüzde 20-30’unu elinde bulunduran büyük ortakları yok ama Almanya ve Fransa’da yüzde 20-30 payı elide bulunduran büyük hissedarlar var.

* İyi ve etik yönetime sahip olmak, içinde bulunduğumuz dönemde şirketlere ne kazandırıyor? Rekabet avantajı sağlıyor mu?
Uzun vadede bu mümkün. Aslında bu, şirketi nasıl yürüteceğinizle ilgili. Spordan örnek verirsek, iyi bir takıma ihtiyacınız var. Ama bununla birlikte iyi bir takım liderine, kaptana ve yöneticinizin de olması gerekiyor.

Bir odaya kağıt üzerinde başarılı bir sürü insan doldurabilirsiniz ama bunlar birlikte iyi çalışamayabilirler. Bu belki yönetici olan kişinin zorbaca tavırlar sergilemesinden ve kimseye söz hakkı tanımamasından ya da görevini tam olarak yapmamasından kaynaklanıyordur. Kurumsal yönetim ise yapılması gereken şeyleri tam olarak, düzgün şekilde yapılmasıyla ilgili olduğu için bu sorunların yaşanmasını engeller.

* Kurumsal yönetim açısından en iyi uygulamalar hangi ülkelerde görülüyor? Yasal altyapısını en iyi oluşturan ülkeler hangileri?
Kurumsal yönetim birçok ülkede gelişiyor. Bu nedenle hangisinin en iyi olduğunu söyleyemem. ABD bu konuda mükemmel değil. Biz ya da diğer ülkeler de değil. Birçok ülkede yasal bazı hareketler başladı. Ancak, insanların ihtiyaç duyduğunda mahkemede kullanılabilecekleri nitelikte tam bir metot olmadığı için bunu gerçekleştirmek zor olabilir.

* Sizin kurumsal yönetim uygulamaları açısından başarılı bulduğunuz şirketler var mı? Bu şirketleri farklı kılan özellikleri neler?
Bence bu alanda başarılı olan birçok şirket var. Bu şirketlerin başarılı olmasının altında yöneticilerinin bugünün sorunlarıyla oldukça iyi ve etkili şekilde baş edebilmesi yatıyor. Sonuçta hiçbir iş sonsuza kadar sürmez. Bu nedenle yapmanız gereken hayatta kalma potansiyelinizin ve değişim ihtiyacınızın farkında olmak. Bu değişim bazen teknik olaylardan kaynaklanır.

Örneğin, eskiden radyoların lambaları vardı. Radyolar transistorlulara döndüğü zaman teknik bir değişim yaşandı. Bu dönemde şirketlerin yönetim kurulları ya buna ayak uyduracaktı ya da başka bir şey yapmak zorundaydı.

Şirketiniz sonsuza kadar yaşamayabilir ama en azından gerçeklerle yüzleşerek, adımlarını buna göre atarak iyi bir iş çıkarabilir. Bu da kurumsal yönetimi gerektirir.

* Türkiye'de son dönemde kurumsal yönetimi geliştirmek, azınlık haklarını korumak ve şeffaflığı artırmak üzere kimi hukuki düzenlemeler yapıldı? Sizce Türkiye kurumsal yönetim açısından şu anda hangi noktada?
Türkiye hakkında bir şey söyleyemem. Söylediklerim konusunda çok dikkatliyimdir ve Türkiye hakkında bir şeyler söyleyebilmem için önce çalışmam gerekir. Eğer bir yerde kurumsal yönetimi inceleyecekseniz, yasaları ve bununla birlikte ulusal özellikleri de göz önünde bulundurmalısınız.

Örneğin Fransa’da her zaman güçlü bir liderlik geleneği vardır. Kanuna (corporate law) baktığınızda da bu konuya yoğunlaşıldığını görürsünüz.

Türkiye’ye kurumsal yönetimi incelemek için gelirsem de yasaların dışında, insanlara “Türkiye’de hayat nasıldır” diye de sormam gerekir. Önce ülkeyi ve o ülkenin insanlarını anlamalısınız. Bunu yapmazsanız, yüzeysel kalırsınız ve yanlış cevaplara ulaşırsınız.

* Peki, Türkiye'de kurumsal yönetim anlamında beğendiğiniz şirketler var mı?
Türkiye’ye çok uzun zaman önce geldim ve çok iyi vakit geçirdim. Ama Türkiye üzerine çalışma yapmadım. Dolayısıyla bu konuda bir açıklama yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.

BAY KURUMSAL YÖNETİM İSTANBUL’A DA GELECEK
Financial Times’ın “Bay Kurumsal Yönetim” diye adlandırdığı Jonathan Charkham, İsveç Ticaret Merkezi ve Capital Dergisi’nin birlikte düzenleyeceği “İyi Yönetim ve Sürdürülebilir Büyüme” ana temalı toplantılarının önemli konuşmacılarından biri olacak. Dünyanın alanlarında en önemli isimlerinin katılacağı bu toplantıların ilki 6 Mart 2006 tarihinde, İstanbul’da gerçekleşecek.

2006’da 10 ay boyunca sürecek olan araştırma, üç panel ve bir konferanstan oluşan projenin amacı iyi yönetim kavramının ülkemizde ne ölçüde özümsendiğini ve yabancı yatırımcı ilgisinin devamlılığı için hangi dinamiklerin etkili olduğunu ortaya çıkarmak.

Bu önemli toplantılara  İtibar Enstitüsü Başkanı  Prof.Charles Fombrun, London Business School Direktörü  Lord Anthony Giddens, Goldman Sachs Yönetim Kurulu Başkanı Antonio Borges, İsveç Ticaret Merkezi Başkanı Ulf Berg, AB Komisyonu Türkiye Müzakere Direktörü Christian Danielsson, Sürdürülebilir Gelişme için Dünya İş Konseyi Başkanı Björn Stigson, Dow Jones Indeksi Başkanı Michael Petronella, Investor Şirketler Grup Başkanı Markus Wallenberg ve John Hopkins Üniversitesi Uluslararası Gelişme Program Direktörü Dr. Francis Fukuyama gibi ünlü isimlerin katılması bekleniyor.

“YÖNETİM, GÜCÜ NASIL KULLANDIĞINI AÇIKLAYABİLMELİ”

* Kurumsal yönetimin ilkeleri, temel bileşenleri ve vazgeçilmezleri neler?
Deneyimlerime dayanarak şuna söyleyebilirim ki burada iki önemli ilke var. İlk olarak işlerin yürüyebilmesi için yönetim serbest bırakılmalı ve yöneticilerin gücü olmalı. Ben buna girişkenlik (enterprise) diyorum. Bu ilke oturtulamazsa işler yürümez.

İkincisi de yönetimin bu gücü kullanabilmesi için hesap verebilir (accountable) olması gerekir. Yani yönetim kendisine sorular sorulara cevap verebilmeli, elindeki bu gücü ne için kullandığını açıklayabilmeli. Tabii bu hesap verebilme ilkesinin yöneticilerin yönetim kuruluna hesap verebilmesi ve yönetim kurulunun da hissedar ve paydaşlara hesap verebilmesi şeklinde iki kanadı var. Bence kurumsal yönetimin en önemli ilkeleri bunlar.

“AİLE ŞİRKETLERİ, YETENEKSİZ ÜYELERE TESLİM EDİLMEMELİ”

* Türkiye gibi aile şirketlerinin yoğun olduğu ülkelerde kurumsal yönetime geçmek daha mı zor?
Evet, daha zor oluyor. Bu soruyu Türkiye için yanıtlayamam. Ama genel olarak aile şirketleri birçok açıdan tehlike taşıyor. Çünkü aile şirketlerinde ailenin üyeleri yönetim ile sahipliği birbirine karıştırıyor. İş hayatında meslekler var ama aile şirketlerinde hisseler var. Birçok aile şirketinde beceri bir jenerasyondan diğerine geçmeyebiliyor. Aile şirketini yıllarca gerçek bir disiplin olmadan ayakta tutmak hiç de kolay değil.

Cadbury Scweppes yıllardır aile üyeleri tarafından yönetilen bir şirket. Ama oradaki en önemli kural aile üyelerinin gereken yetkinliği kazanmadan terfi ettirilmemesidir. Bu nedenle benim tavsiyem, aile şirketlerinde asla yeterli beceri ve yetkinliğe sahip olmadan yeni nesillere iş devredilmemeli. Eğer iyi bir şirketiniz ve içinde çokça da paranı varsa ama işinizi devretmek için aileden uygun birini bulamıyorsanız o zaman yapabileceğiniz tek şey işi yapabilecek birini bulup onu işe almak. Ancak bu şekilde işinizi ayakta tutarsınız. İşte tam da bu yüzden aile şirketleri, halka açık şirketlerden daha fazla kurumsal yönetime ihtiyaç duyuyor.

“BAĞIMSIZ ÜYELERİN FİNANSAL DENEYİMİ OLMALI”

* Şirketlerin kurumsal yönetimi uygularken önlerine çıkan en büyük zorluk ya da engel nedir?
Öncelikle yönetim kurulu ve yönetimin bu konuda istekli olması gerekir. Yoksa bunu başaramazsınız. Daha sonra da uygun bağımsız yönetim kurulu üyelerini bulunmalı. Bu kişiler bağımsız ve özellikle de finansal açıdan deneyimli kişiler olmalı. Temel olarak yönetim kurulu ve yöneticiler kurumsal yönetimi iş hayatının bir zarureti olarak görmeli. Kritik olan ise bu disiplini gidip marketten alıp uygulayamayacağınızı bilmelisiniz. Burada işin yürümesi için insanların birlikte düşünüp hareket etme şekillerini geliştirilmesi ile ilgilenilmeli. Bu da gerçek bir disiplin gerektirir.

Özgür Gözler
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz