Fikir Üreten Kazanacak!

Artık üretim değil, fikirler önemli. Çünkü bilgi toplumunun en büyük sermayesi fikirler. En yaratıcı fikri bulup, bunu satabilen şirket ve ülkeler yeni ekonomiye yön veriyorlar. “Yaratıcı Ekonomi” ...

1.08.2005 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Artık üretim değil, fikirler önemli. Çünkü bilgi toplumunun en büyük sermayesi fikirler. En yaratıcı fikri bulup, bunu satabilen şirket ve ülkeler yeni ekonomiye yön veriyorlar. “Yaratıcı Ekonomi” adlı kitabın yazarı olan John Howkins’e göre bu ülkelerin saflarına katılmak isteyenlerin yapması gereken tek bir şey var: Yaratıcılığı geliştirecek ortamlar oluşturmak. Amerika, İngiltere, Almanya ve Japonya yaratıcı ekonomide hızla yol alırken, yaratıcı ekonomi de her geçen yıl büyümeye devam ediyor. 2001 yılında 1.5 trilyon dolar olan yaratıcı ekonominin hacmi 2005 yılında 2.9 trilyon dolara ulaştı. Beş yıl içinde ise 4.1 trilyon dolar olması bekleniyor.

“Fikirler, mikroplar gibi bulaşıcıdır. Bir gecede devasa bir nüfusa yayılabilirler. Bir kez bir fikir, örneğin bir bilgisayar programı olarak hayata geçtiğinde onu kopyalamanın maliyeti sıfırken, o kopyadan elde edilecek kâr inanılmaz boyutlardadır. Amerika ve İngiltere, bugün arabadan daha çok patent ihraç ediyor. Bu da onları dünyanın karar vericileri yapıyor.”

Bu değerlendirme, “The Creative Economy: How People Make Money From Ideas” (Yaratıcı Ekonomi: Fikirlerden Nasıl Para Kazanılır) adlı kitabın yazarı John Howkins’e ait. Dünyada “yaratıcı ekonomi”nin gelişimini inceleyen Howkins, geleceğe bu akımın damgasını vuracağını söylüyor.

Ona göre, 2005 yılı sonunda yaratıcı ekonominin tüm dünyadaki hacmi 2.9 trilyon doları yakalayacak. Bu rakamın 5 yıl içinde 4.1 trilyona ulaşması bekleniyor. Sanayi devrimi öncesinde sermaye toprakken, sanayi devriminde makineydi. Sanayi sonrası bilgi çağında ise sermaye yaratıcı fikirler. Yaratıcı fikirlere sahip olup, bunları marka-patent haklarıyla koruyabilen şirket ve ülkeler dünyaya yön veriyorlar.

hedMicrosoft, Dell Computer, Amazon ve Yahoo gibi şirketlerin yanında, film, müzik ve ilaç şirketleri yaratıcı ekonominin en önemli bölümünü oluşturuyorlar. Herhangi bir üründe o ürünü üretenin değil, ürün fikrini oluşturanın kazandığı yaratıcı yeni ekonomide Howkins’e göre en kritik noktayı ise fikri mülkiyet hakları oluşturuyor. John Howkins, rekabetin her geçen gün daha da zorlaştığı günümüzde hem şirketler hem de ülkeler için gelecekte varolmanın tek koşulunun yaratıcı ekonomiye dahil olmak olduğunu savunuyor. Türkiye gibi ülkelerin ise yaratıcı ekonomiler anlamında hemen faaliyete geçmeleri gerektiği uyarısında bulunuyor.

John Howkins ile yaratıcı ekonomi ve yaratıcı sektörlerin tüm dünyadaki etkileri üzerine konuştuk.

YARATICI EKONOMİ NEDİR?

Yaratıcı ekonomi, büyük ekonomik girdi ve çıktıların olduğu sistemleri ifade eder. Bu, kendine özgü düşünceleri olan ve fikirlerini paraya çevirmek isteyen bireylere odaklanan bir ekonomi. Bu nedenle Amerika, İngiltere, Almanya, Japonya gibi ülkelerin hükümetleri yaratıcı ekonomiye kucak açarken, Afrika ülkeleri gibi bazı ülkeler ise yaratıcı ekonomiden korkuyorlar.

Yaratıcılık; bütün yenilikler, icatlar, tasarıma dayalı her türlü endüstri ve tabii ki eğlence sektörü için olmazsa olmaz en önemli unsur. Bir numaralı itici güç ise bireylerin fikirleri ve bu fikirlerle iddialı şekilde ortaya çıkmaları. Bir fikir üzerinden para kazanmaya çalışmak kişiye bir kimlik ve statü kazandırır.

Ayrıca, çok eğlenceli ve kârlı bir iştir. Fikirleriyle ortaya çıkan insan sayısı arttıkça yaratıcı yeni ekonomi de büyümeye devam edecek.

BÜYÜK HACİM, HIZLI BÜYÜME

hedŞimdi tek tek ülkelerdeki büyüme hızını açıklayamayacağım ama OECD ülkelerinde yeni iş olanaklarını araştıran en büyük kaynak olan International Trade Reporter (ITR)’ın dünya rakamını biliyorum. ITR’ın verilerine dayanarak, yaratıcı ekonomi yılda ortalama yüzde 4 oranında bir büyüme gösteriyor. Yaratıcı ekonominin dünyadaki hacmi 2.9 trilyon dolar. Bu rakamın 5 yıl içinde 4.1 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.

YARATICILIKTA BAŞARININ YOLU

Yaratıcı ekonomide rekabet edebilmek zor. Çünkü, fikri ürüne dönüştürüp üzerinden yüksek katma değer sağlıyorsunuz. Bugün dünya genelinde sadece birkaç ülke yaratıcı ekonomide rekabet edebiliyor. Geri kalanları ise tarım ve imalatta ilerliyor.

Yaratıcı ekonomide rekabet edebilenler, İngiltere, Amerika, Japonya, Almanya gibi dünya ekonomisinde dominant ülkeler. Zaten globalizasyonun oluşum nedeni de bu ülkelerin yaratıcı ekonomideki konumları.

İNSAN KAYNAĞININ ÖNEMİ

Bazı insanlar başaracak bazıları başarısız olacak. Ben Çin’de Şangay’da, Avustralya’da Pert’de ve İngiltere’de Londra’da çalışıyorum. Tüm bu şehirler yaratıcı şehirler olma yolunda oldukça kararlılar.

21’inci yüzyılda büyümenin tek yolu yaratıcı bir şehir olmak. Bu hem bireyler hem de toplumlar için çok önemli. Başka bir yol olduğunu söylemek de mümkün değil.

ÖNCÜ ÜLKELERDEKİ DURUM

Bu ülkelerle yaptığımız çalışmalarda amaç onların yaratıcı ekonomilerini geliştirmekti. Her biri için yapılması gerekenleri anlatan yol haritaları çizdik. Onlar da bu yol haritalarını kullanarak faaliyetlerini gerçekleştirdiler.

Bu ülkelerle çalışırken birbirlerinin başarı ve başarısızlıklarından yararlanmalarını da sağladık. Hatta bir dosya bile hazırladık. Bu dosya yaratıcılık için 10 temel ilkeden oluşuyor. Çünkü, başkalarının başarıları ve başarısızlıklarından bir şeyler öğrenmeye çalışmak bence en etkin öğrenme biçimi. Bu arada bu dosyayı hazırlarken ülkelerin kolayca kaçınılabilecek yanlışlar yaptığını da üzülerek gördük.

10 TEMEL İLKE VAR

Yaratıcı ekonomi yaratmanın 10 temel ilkesi var. Bunlar şöyle: Liderlik, fikri mülkiyet hakları, eğitim, kültürel çeşitlilik, teknoloji, şirket oluşumları üzerine kanuni düzenlemeler, bankacılık, hükümet sponsorlukları, hükümet denetimi ve network’ler.

En fazla tekrarlanan yanlış ise yaratıcı insanların ve yaratıcılığın doğasının tam olarak anlaşılmaması. Yaratıcılık genellikle sanat, kültür ya da yenilikçilik ile karıştırılıyor. Oysa yapılması gereken yaratıcılığı destekleyen en iyi telif hakları yasasını oluşturmak. Bilgiye ulaşımı kolaylaştırmak.

Yaratıcı ekonomilerini geliştirmek isteyen ülkeler bu prensipleri takip etmek durumundalar. Fikirlerin ürünlere dönüştürülmesine yardımcı olacak tüm kanun ve kuralları en iyi şekilde oluşturmalılar.

TÜRKİYE’YE ÖNERİLER

Öncelikle Avrupa Birliği’nin yaratıcı ekonomiler üzerine oluşturduğu politikaları bir gözden geçirmesi gerekiyor. Politikalar üzerine kafa yorduktan sonra da Avrupa Birliği’ndeki yaratıcı endüstriler üzerine çalışan uzmanlarla iletişime geçmeli. Aynı zamanda Türkiye’nin yaratıcı ekonomisinin de denetlenmesi gerekiyor.

HANGİ SEKTÖRLER YARATICI?

ODAKLI SEKTÖRLER İki çeşit sektör grubu var. Bunlardan ilki reklam, mimari, sanat, el yapımı, dekorasyon, moda, sinema, müzik, performans sanatları, yayıncılık, bilim, yazılım, oyuncak, televizyon ve video oyunlarından oluşan “odaklı” sektörler. Bunlar zaten yaratıcı ekonominin içindeler.

MARKA SATIŞLI OLANLAR İkincisi ise “diğerleri” diye tanımlayabileceğimiz, otomotiv, emlak, turizm, inşaat, giyim, gibi rekabetin fiyat ve kalite odaklı değil, marka satışıyla yaşandığı sektörler. Bu sektörler de zaman içinde yaratıcı ekonomiye dahil olacaklar.

DEVASA BİR ETKİ Sektörlerin potansiyelini tek bir kelime ile ifade edebilirim: Devasa! Ülkelerin ekonomilerini değiştirmeleri için de bu sektörlerini yaratıcı ekonominin içine tam anlamıyla dahil etmeleri gerekiyor. Bugünden başlayarak sadece yaratıcı ekonomiyi anlayan sektörler ve iş yapış biçimleri başarılı olacak.

TÜRKİYE ÖRNEĞİ Burada örnek olarak Türkiye’yi alırsak, Türkiye henüz yaratıcı ekonomiye dahil olmuş bir ülke değil. Ancak seçim yapma şansı var: Ya varolan yapısını sürdürecek ya da değişecek. Şimdiden başlayarak gelecek beş yıl içinde bu seçimi yapmak zorunda. Aksi taktirde bu şansı da kalmayacak.

YENİ EKONOMİNİN SERMAYESİ FİKİRLER

Yaratıcı ekonomi fikirlerle iş yapmaktır. Yani yeni fikirleri ve icatları pazarlar ve satarsınız. Yaratıcı fikirlerin yaratıcı ekonomi içindeki rolü tıpkı toprağın tarıma dayalı dönemdeki rolü, ya da endüstri çağında sermayenin rolüyle aynı. Bu nedenle fikri mülkiyet yaratıcı ekonominin sermayesi. İçinde bulunduğumuz ekonomide de telif hakkı ve patent, makine ve ekipmandan daha değerli.

Bir sinemada bir filmin telif hakkı milyonlarca dolar. Oysa bir bina ve ekipmanın çok daha az. Bir şirkette insanlar ve onların fikirleri yani telif hakları, patentler ve markaların değeri binalar ve ekipmanlardan çok daha fazla. Örneğin benim işim de telife dayalı. Şirketimin en büyük geliri telifler. Birçok şirkette de durum aynı. Fakat ne yazık ki sadece birkaç şirketin yöneticisi patent ya da telif hakkında gerekli bilgiye sahip. Bu konudaki açığın her ülkede kapatılması gerekiyor.

Nilüfer Gözütok
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz