Dünyadan Jeff Immelt, John Chambers, Eric Schmidt, Steve Jobs…Türkiye’den ise Süreyya Ciliv, Ömer Yüngül, Mehmet Nane, Yılmaz Yıldız, Meral Ak, ve Galip Yorgancıoğlu… Bu dev şirketlerinin başındaki...
Dünyadan Jeff Immelt, John Chambers, Eric Schmidt, Steve Jobs…Türkiye’den ise Süreyya Ciliv, Ömer Yüngül, Mehmet Nane, Yılmaz Yıldız, Meral Ak, ve Galip Yorgancıoğlu… Bu dev şirketlerinin başındaki bu isimlerin bir ortak noktası var: Hepsi “görünen CEO’lar”… Kriz ile birlikte görünen CEO’ların adları bir adım öne çıkıyor. Zorlu dönemlerde kamuoyunu doğru bilgilendiren CEO’lara ihtiyaç artıkça bu isimler de çoğalıyor. İş dünyası ve sektöründe görünür olan CEO, kamuoyunda güven sağlıyor ki bu hem satışları hem de piyasa değerini artırıyor. Şirket içinde ise çalışanların şirkete bağlılığını ve motivasyonunu yükseltiyor.
“En başarılı CEO’lar, görünür olanlardır. Bugün şirketlerin en önemli varlığını insanlar oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz dönemde çalışanlar, liderlerden etkileniyor. Pazarlar çok hızlı değişiyor. Hem bu karmaşıklığı anlamak, hem değişime ayak uydurmak için herkesin bir vizyon ve önlerine yön sunulmasına ihtiyacı var. İşte burada ilhamı bildikleri ve güvendikleri CEO ve liderlerden alıyorlar.”
Bu sözler, dünyaca ünlü strateji gurusu Peter Fisk’e ait. Evet, günümüzde şirket içinde ve dışında görünen, mesajlar veren açık iletişime sahip CEO’lar ön plana çıkıyor.
Zaten Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi Başkanı Dr. Cüneyt Evirgen’in de değindiği gibi, “CEO, kriz zamanı ortaya çıkmayacaksa ne zaman çıkacak?”
Ekonominin zor olduğu dönemlerde şirketlerin krizden nasıl etkilendiği, ne durumda olduğunu anlatmak adına CEO’ların görünür olması da önem kazanıyor. Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan da Evirgen ile aynı fikri paylaşıyor ve “Görünen yöneticiler öne çıkıyor. Ne kadar görünürseniz o kadar insan tanıyor, çevre oluşturuyorsunuz” diyor.
Görünürlük, sadece faaliyet gösterilen sektör, kamuoyu ya da medyada yer almaktan anlamına gelmiyor. Bu yaklaşım, şirket içinde de CEO’nun varlığının hissedilmesini beraberinde getiriyor.
“Bana göre bir organizasyon, bütün enerjisini en tepedeki adamdan alır” diyen General Electric’in efsanevi CEO’su Jack Welch, bu konuda deneyimlerini şöyle aktarıyor: “Ne kadar çok sayıda insanla ilişki halindeyseniz, bu örnek teşkil edip geçilmeye çalışılacaktır. Seviyeyi her zaman CEO’lar belirler. Ben her gün, bulunduğum yerdeki herkesin içine girmeye çalıştım; onların benim varlığımı hissetmelerini istedim.”
Kimler “Görünen Ceo”?
Aslında yöneticiler için görünürlük çok kolay yakalanabilen bir meziyet değil. Fisk, görünürlüğün CEO’yu liderliğe taşıyan ana öğe olduğunu düşünüyor. Önemli stratejistlerden Martin Roll de, “Görünür olmak tabii ki öğrenilebilir ama tam olarak kişinin üstüne oturmayabilir” diyor. İşte bu yüzden dünya ve Türkiye’de görünen CEO sayısı yüksek değil.
Columbia Business School’dan Prof. Rita Gunther McGrath, Morgan Stanley CEO’su Jamie Dimon, GE CEO’su Jeff Immelt ve Cisco’dan John Chambers’i görünürlüğü yüksek CEO’lar arasında sıralıyor. Liderlik konusundaki uzmanlığıyla tanınan yönetim danışmanı Martin Roll da bu listeye, Apple CEO’su Steve Jobs, Google’dan Eric Schmidt, Virgin’den Richard Branson, IBM’den Samuel J. Palmisano’yu ekliyor. “CEO hem pazarın geleceğini, yeni fırsatları belirleyen fikir lideridir hem takımdan biridir” diyen Peter Fisk de, Nike’tan Mark Parker ve P&G CEO’su AJ Lafley’i bu yönlerden beğendiğinin altını çiziyor.
Türkiye’de de “görünen yöneticiler” deyince, yönetim danışmanlarının aklına gelen ilk isimler Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, Vestel CEO’su Ömer Yüngül, TeknoSA Genel Müdürü Mehmet Nane, Groupama Genel Müdürü Yılmaz Yıldız, Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Avivasa Genel Müdürü Meral Ak, Garanti Genel Müdürü Ergun Özen, Borusan Holding CEO’su Agah Uğur oluyor. Evirgen, sahte rakı krizinde sektör lideri olarak hızla aldığı aksiyonla takdir toplayan Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu’nu da listeye ekliyor. Aynı şekilde Korn&Ferry Türkiye Yöneticisi Şerif Kaynar, sivil toplum kuruluşlarındaki etkin çalışmaları ile Yapı Kredi Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Bayazıt’ı sayıyor.
Güçlü İletişim Yeteneği Şart
Görünürlüğü yüksek bu yöneticiler belli ortak özellikleriyle bir adım öne çıkıyor. Öncelikle kendilerine güvenen, profesyonel ve net stratejiye sahip kişiler daha “görünür” oluyor. Yönetim uzmanı David Ulrich, “Görünürlüğü yüksek CEO’lar, çalışanları açısından daha ulaşılabilir, düşünceleriyle daha şeffaf, mesajlarında tutarlı kişiler” diyor. Akın Öngör de bu tip yöneticilerin duygusal zekaları gelişmiş ve paylaşıma açık kişiler olduğunun altını çiziyor. McGrath de önemli iki ortak özelliğe daha parmak basıyor: “En karmaşık konuları bile basit bir dille anlatabilirler, etkili sunum tekniklerine hakimlerdir. Bu tip CEO’nun anahtar noktalarda gücü vardır, şirketlerinin arkasında dururlar.”
Elbette tüm bu karakterden gelen özelliklerin yanında görünür olmanın öğrenilmesi gereken incelikleri de var. Martin Roll, “Ancak söyleyecek net bir mesajınız varsa, ne yaptığınızı iyi biliyorsanız toplumla iletişime geçebilirsiniz. Yoksa sadece görünür olmak adına ortalarda bulunmak çok iyi sonuçlar doğurmaz” diyor. Tuncay Özilhan da görünür olmanın esaslarını şöyle açıklıyor: “Önce şeffaflığı benimsemeniz, açık ve dürüst davranmanız gerekir. Beyninizde başka bir ajanda olmamalı. Temelde insanlara inanmalı, ilişki kurabilmelisiniz. İnsanları yakın hissedip sevmelisiniz, bilgileri paylaşmayı bilmelisiniz. Ben insan ayırt etmem, herkesle konuşmaya çalışırım, fikrini alırım ve ondan istifade etmeye çalışırım.”
Nasıl “Görünür” Olunur?
Şirket dışında görünür bir yönetici olmanın yolu, şirketin ötesinde sektör, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarında etkin rol almaktan geçiyor. CEO’nun ve şirketinin mesajının özellikle sektörel organizasyonlara taşınması iletişim etkinliğini artırıyor. David Ulrich’e göre, CEO’nun görünürlüğünün iki önemli boyutu var. İlki CEO’nun açık, net, şirketin ve çalışanlarının bugününü ve yarını içeren nitelikte bir mesajı olmalı. İkincisi görünürlük sürecinin iyi yönetilmesi, verilen mesajın pek çok medya kanalıyla paylaşılması gerekli. Ulrich, “Mesajların iletilmesinde kural, bire 10’dur yani siz 10 kez mesajı verirsiniz ancak 1 kere doğru olarak alınır. Bunun için de CEO’nun mesajının anlaşılması için aynı mesajı pek çok kez tekrarlaması gerekebilir” diye konuşuyor.
Şirket içinde görünürlük ise eski fildişi kulede yaşayan yönetici tipini yıkmakla başlıyor. Burada altın kural, CEO’nun her çalışana dokunan bir iletişim planı yapması ve bu planda e-posta, telefon konuşmaları, toplantılar gibi olabildiğince çok yoldan organizasyonuna ulaşması. McGrath’e göre en önemli nokta, CEO’nun sadece yönetim pozisyonunda olanlarla değil tüm birimlerle kişisel olarak alakadar olmasıyla yakalanıyor. Cüneyt Evirgen de, yöneticinin sahaya inmesi, departmanları dolaşması, beraber yemek yemesi, müşteri ve tedarikçileriyle bir araya gelmesinin kolay ama etkili yöntemler olduğunun altını çiziyor. Stratejik iletişim danışmanı Salim Kadıbeşegil ise “Şirket dışında medyada etkin ve yoğun görünen CEO’ların, eğer şirket içi görünürlükleri daha yoğun değilse, çalışanlar nezdinde inandırıcılıkları sürekli sorgulanır. Eğer çalışanlar, yapılan basın toplantısını, bilgileri akşam haberlerde öğreniyorsa doğal olarak ‘adam’ yerine konulmadıklarını düşünecektir.”
Dışarıda ve İçeride Güven Yaratır
Tabii görünür olmanın hem şirket içi işleyiş hem de dış dünyayla şirket bağlantıları açısından pek çok olumlu yansımaları bulunuyor. Tüm yönetim danışmanlarının hemfikir olduğu bir nokta, dış dünyada görünür bir CEO, temsil ettiği şirketin imajına büyük katkı sağlıyor. Peter Fisk, “Görünürlüğü yüksek bir CEO, dışarıda şirketin yüzü haline gelir ve insanların iletişime geçmelerini, güvenmelerini sağlar. Bu da satışları artırır. Aynı şekilde yatırımcı ve analistlere şirket vizyonunu aktaran, onları etkileyen bir CEO, şirkete yatırım isteğini artırır ve piyasa değeri artırır” diyor.
Mc Grath da, görünürlüğü iyi olan bir CEO’nun anahtar noktalarda gücü ve kredisi olduğuna dikkat çekerek, geçmişteki şu örneği veriyor: “Örneğin, GE’nin efsanevi CEO’su Jack Welch, yanlışlar yapıldığında bile yatırımcı ve ana hissedarların şirketi desteklemesinde etkili olmuştu. Görünür bir CEO’ya sahip olmak destek ve zaman kazandırır.”
Görünürlüğün şirket içinde yarattığı artılardan birini Şerif Kaynar, “Çalışanlarıyla teması iyi olan CEO’lar, şirket içinde hem iyi hem kötü bilgiyi kolayca toplayabilir ve daha iyi karar verebilir” diyerek aktarıyor. Şirket içinde görünen dolayısıyla yakın algılanan bir yönetici olmak çalışanların şirkete bağlılığını ve motivasyonunu da yükseltiyor. Öngör, “Şirket içi görünürlük CEO’ya bütün kademelerdeki çalışanlarıyla beraber ekip ruhu yaratmada büyük fayda yaratır. Alt kademelerdeki geçerli ve güzel fikirlerin, önerilerin CEO’ya doğrudan ulaşmasını sağlar ki mesela böylece inovasyon yönetiminde önemli adım atılmış olur” diyor.
Ölçüyü De Kaçırmamalı!
Ancak tüm bu artılarının yanında görünür olmanın da belli sınırları var. Belli noktadan sonra fazla görünürlük negatif etki yaratabiliyor. CEO, yaptığı işin ve şirketinin önüne geçmeye başladığında tehlike çanları çalıyor. İlk negatif etki, yöneticinin yüzünün eskimesi, hep aynı mesajları verdiğinin düşünülerek artık dinlenmemesi olarak ortaya çıkıyor. David Ulrich bir başka olası sorunu işaret ediyor:
“CEO ilgiyi daha çok kendi üzerinde toplamaya başlarsa, evet yine bir lider olabilir ama şirket içinde önderlik nosyonunu kuramaz. Uzun vadeli bakıldığında da şirket içinde önderlik, kişisel olarak ön palan çıkmış bir liderden daha önemlidir.”
Akın Öngör ise görünürlüğü abartılı hale getirmenin hem kamuoyu hem şirket içinde olumsuz etkiler doğuracağına inanıyor, Öngör, “CEO gereğinden fazla görünür olunursa, beraber çalıştığı arkadaşlarının eleştirilerine hedef olmaya başlar. Çalışma arkadaşları ve dış dünya CEO veya üst düzey yöneticinin kendi profilini yükseltmek çabasıyla görünürlüğünü artırdığını düşünür ve onu dışlamaya veya dikkate almamaya başlar” diyor.
Görünürlükte önemli bir diğer sınırı da Peter Fisk koyuyor. “CEO’nun görünürlüğü, emekli olduğu ya da işten ayrıldığında ne olacak?” sorusunun yanıtını arıyor olmak şart. “Eğer CEO, şirket markası ile özdeşleşmişse, emeklilik, bir sağlık sorunu ya da ayrılması durumunda şirket zarar görebilir” diyor Fisk ve ekliyor: “Unutmayın, 2008-2009 yılları arası Apple’ın CEO’su Steve Jobs’un sağlığı konusunda şüpheler oluşunca şirket hisseleri yüzde 15 düşmüştü. Jobs’tan sonra Apple’a ne olacak? Bu olasılık da düşünülmeli.”
Kriz Ceo’ların Görünürlüğünü Artırıyor
2009’da Sahneye Çıktılar
Ekonominin zorlu olduğu zamanlarda CEO ve yöneticilerin iş dünyası etkinliklerine, konferans ve seminerlere katılımları artıyor. Global halkla ilişkiler şirketi Weber Shandwick’in yaptığı bir araştırma bunu kanıtlıyor. Araştırmaya göre dünyada en beğenilen 50 şirketin CEO’sunun 2009 yılında görünürlükleri 2007’ye göre yüzde 96 arttı. Üst düzey yöneticilere bakıldığında da görünürlük 2009’da yüzde 40 yükseldi. Cüneyt Evirgen, “Kriz dönemlerinde her şirketin nasıl etkilendiğine dair mesajlar kamuoyuna en üst düzeyde verilmeli. Konferanslar, seminerlerde CEO’ların çıkıp krizi nasıl yönettiklerini anlatmaları, hala buradayız demeleri bu dönemde güven yaratıyor” diyor.
İhtiyaç Duyuluyor
Akın Öngör, McGrath ve Martin Roll da aynı görüşü paylaşıyor. Öngör, “Zorlu dönemlerde CEO’ların görünürlüğü daha da artar. Çünkü dış dünyanın onlarla iletişim ihtiyacı artmıştır. Güvenilir bilgi ve yorum veren CEO’lar kamuoyunu doğru yönde aydınlatır ve yorumlarıyla katkı sağlar” diyor. McGrath de, “Bazı durumlarda görünürlük gereklidir, örneğin bugün hükümetin desteğiyle ayakta kalmış şirkteler gibi bir şirket tüm dikkatleri üzerine toplamışsa birinin öne çıkıp konuşması gerekir” şeklinde konuşuyor. Martin Roll ise ekonomik düzelmeyle CEO’ların işlerinden başlarını kaldırıp daha çok görünür hale geleceğini düşünüyor.
Zaman Yaratmalılar
Tabii bu ortamda CEO’larının görünür olmanın bir şart olduğunu kabul ederek ajandalarında yer açmaları gerekiyor. Fisk, zaman yönetimi konusunda CEO’lara, zamanlarının 4’te birini çalışan ve ortaklarına, 4’te 1’ini müşteri ve distribütörlerine, 4’te 1’ini yöneticilerine ve yönetim kuruluna ve son kalan yüzde 25’ini ise kendi işlerine ayırmalarını öneriyor. Öngör ise bunun tamamen dış dünya ve şirket ihtiyaçlarına göre belirlendiğini açıklıyor ve “Önceden saptanmış bir zaman dilimi yoktur. CEO’ya ihtiyaç oldukça, kendisine başvuruldukça ve gerekli oldukça dış iletişimi geliştirerek sürdürür ve görünür olur” diyor.
Mehmet Nane/ Teknosa Genel Müdürü
“Tüm İlişkilerimde Samimi ve Net Bir Tutum Benimsiyorum”
Ulaşılması Zor Yönetici Değilim
Görünürlük, kişinin uzmanlık alanı, mesleki tecrübesi ve karakteri ile bağlantılı bir durum… Karakter özelliği olarak şeffaflık ve samimiyet çok önemli. Ben basın iletişimi de dahil tüm ilişkilerimde samimi ve net bir tutum benimsiyorum. Basın ve biz bir eko sistemin ayrılmaz parçalarıyız. Birbirimizi besleyecek sağlıklı bilgi alışverişlerinin etkisine son derece inanıyorum. Ulaşılması zor bir yönetici değilim. Her iki şapkam adına da konuşmacı, jüri üyesi olarak davet edildiğim etkinlikler, organizasyonlar olabiliyor. Bu taleplere çalışma alanım veya derneğimizin konularıyla örtüşüyorsa olumlu dönüş yapıyorum.
Dengeli Zaman Yaratıyorum
Basından dostlarımla dönem dönem bir araya gelmekten, gündemi, ekonomiyi, hayatı konuşmaktan büyük keyif alıyorum. Basınla aramızda zamanla gelişen doğal ve güven dolu bir diyalog ortamı oluştu. Oldukça yoğun bir tempoda çalışmama rağmen takvimimi asistanımın da desteği ile verimli bir şekilde yönetmeye çalışıyorum. Şirket içi ve dışı ilişkilerimi belli bir dengede tutmaya özen gösteriyorum.
Tüm Mağazaları Gezerim
Şirket içinde de son derece görünür, şeffaf bir yöneticiyim. Kapılarım her zaman, herkese açıktır. Çok önemli bir gelişme olmadıkça zamanlarını değiştirmediğim periyodik iç toplantılar yapar ve iş listelerimizin üzerinden geçeriz. Ayrıca günü ofiste geçiriyorsam öğle yemeklerimi yemekhane de yiyerek çalışma arkadaşlarımla bir arada olmayı tercih ederim. Teknosa’nın Türkiye’nin 66 ilinde 250’ye yakın mağazası var. Ben her bir mağazayı yıllık plan dahilinde gezmeye çalışıyorum. Bu ziyaretlerde mağaza çalışanlarımızla yüz yüze iletişim kurma fırsatı yakalıyorum.
Ömer Yüngül/ Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı
“Fildişi Kuledeki Ceo Tipi Geride Kaldı”
Çalışanlara Proaktif Yaklaşım
Günümüz dünyasına, medyadaki dönüşümün de artan etkisiyle, eşitlikçi ve iletişim odaklı bir kültür hakim oluyor. Bu kültür, iş dünyasında hiyerarşik yapıları değiştiriyor; düzey farklarını ortadan kaldırarak farklı konumlardan insanları birbirlerine yaklaştırıyor. Artık fildişi kulede oturup kendisini çalışanlarından ve tüketicilerinden uzakta tutan CEO tipi geride kaldı. Bugün çalışanların sorularını proaktif bir yaklaşımla izlemek ve soru işaretlerini soruna dönüşmeden gidermek, birebir iletişimle nabız yoklamak, çalışanlara dokunmak ve erişilebilir olmak her zamankinden önemli hale geldi.
Doğal Motivasyon Kaynağı
Bugünün “görünen CEO”sunun, kurumun tüm çalışanları için doğal bir motivasyon ve bağlılık kaynağı olduğuna inanıyorum. Kendi çalışmalarımı da bu görüşle biçimlendiriyorum. Vestel bir üretim ve bir pazarlama şirketi. Günlük işimi üretimin gerçekleştiği merkezimizde, Manisa Vestel City’de sürdürsem de Vestel’in İstanbul’da Zorlu Plaza’daki merkezine de ziyaretler yapıyor ve her düzeyde çalışanla sık sık görüşüyorum.
Kimseyi Gölgede Bırakmamalı
Vestel olarak Türkiye’nin en büyük, gözlerin en fazla çevrildiği şirketlerinden biriyiz. Tepe yöneticilerin medyada görünürlüğüne, büyük kurumlarda daha fazla dikkat edilmesi ve öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şeffaflık ilkemiz uyarınca, kamuoyuna kurumsal mesajlarımızı aktarmaya ve medyanın sorularını yanıtlamaya büyük özen gösteriyorum. Ancak CEO’nun görünürlüğünün, diğer yöneticilerin gölgede kalmasına da yol açmaması gerektiğine inanıyorum. CEO’nun yöneticiliğinin bir orkestraya şeflik yapmaktan farksız olduğu bilinciyle diğer yönetici arkadaşları da teşvik ediyorum.
Meral Ak Egemen/ Avivasa Genel Müdürü
“İyi Bir İletişim Yeteneği Olmayan Ne Kadar Çalışsa Da Görünür Olmaz”
İyi Bir İletişim Yeteneği Şart
Bana göre görünürlüğün en büyük kuralı iletişimden geçiyor. İletişimden kastım ise hem şirket içinde hem de dışında hem kendinizi hem işinizi hem de şirketinizi anlatmak, anlamaktan geçiyor. Elbette tüm bunları yapabilmek için de açık ve etkileşimli iletişime inanmak lazım. İyi bir iletişime sahip olmayan yöneticiler, ne kadar görünür olmaya çalışsalar da bir süre sonra iletişim ağı içerisinde olamamaya başlıyorlar. Elbette bu biraz, kişinin bu anlamda meziyeti olup olmamasına da bağlı.
Özellikle Buna Çalışmıyorum
Özellikle görünür olmaya çalıştığımı söyleyemem. Her şey biraz da kurduğunuz iletişimin gücüne bakıyor. Örneğin, her sabah gazete okumak her ne kadar işimin bir zorunluluğuysa da ben bunu keyifle yapıyorum. Belki de eski bir gazeteci olduğum için gazetecilerle her zaman iyi ilişkilerim olmuştur. Beni aradıklarında ya da bir basın toplantısında bir konu hakkındaki fikrim neyse onu açık bir iletişimle paylaşırım. Sanırım bu etkileşimi onlar da sevdiği için kolay iletişim kurarız.
Ekiple Birarada Olurum
Elbette iletişimin gücü anlaşıldıkça görünen yöneticiler öne çıkıyor. Bence görünen bir yönetici olmanın en büyük avantajı, herhangi bir ihtiyaç anında akla ilk sizin gelmeniz. Şirket içinde görünürlük bence nispeten daha kolay. Fırsat buldukça mutlaka ekiple birlikte olurum. Yüz yüze olamadığım durumlar için de düzenli iletişim kanallarımız bulunuyor; her ay gelişmeleri kendi ağzımdan aktardığım bir bülten iletirim. Her yıl yıllık değerlendirmelerimizi yaptığımız ve gelecek yılın hedeflerini paylaştığımız vizyon toplantımız olur. İki günlük bu toplantıda her bir iş arkadaşımla konuşmaya çalışırım.
Elçin Cirik
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?