Doğru istikamette ilerlemek

Bilim insanları, nüfus artışından kaynaklanan etkiyi en aza indirmek için ulaşımının etkinliğini artıracak yeni teknolojiler geliştirmekle meşgul

1.01.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Doğru istikamette ilerlemek



Toplumlar eski zamanlarda sürdürülebilir ulaşımı başarmaya çok yaklaşmıştı. Örneğin bundan bir yüzyıl kadar önce, İspanya’daki portakal üreticileri hasatlarını pazara katırlarla çekilen yük arabalarıyla getirirdi. Bu gibi araçlar yenilenebilir malzemelerden yapılırdı ve sürücü sistemleri de, “yakıtı”nı gittiği yolların kenarlarında pek de bolca bulabilen, son derece ekonomik bir canlıdan alırdı. Bu “motor” ne zaman teklese, günümüzdeki sürücülerin hayal bile edilemeyecek bir özellikle, hafifçe bir fiskeyle veya azarla yeniden işe koyulurdu. Zararlı gaz salınımı ise sadece bu katırların sindirim sürecinden çıkan yan ürünlerle kısıtlıydı. Dolayısıyla bu ulaşım sistemi herhangi bir iklim tehdidi de yaratmıyordu.
Bugün İspanya’nın portakalları, sadece diğer yerel pazarlara değil 1.000 kilometre uzaklıktaki süpermarket raflarına bile ulaşabiliyor. Yolculukları boyunca tonlarca CO2 üretiyor ve artık onları dalından toplamaya genellikle komşu köylerden değil farklı ülkelerden insanlar geliyor. Bu arada çiftçiler de artık mobil. Örneğin yüzlerce kilometre uzaklıktaki Madrid’deki akrabalarını ziyaret edebiliyorlar. Çünkü eskiden bir hafta süren böylesi bir yolculuk, artık yüksek hızlı yeni Velaro treniyle sadece birkaç saat içinde tamamlanabiliyor.
Yeni ulaşım sistemleriyle dünyamız daha da küçüldü. Ancak seyahatlerin daha hızlı yapılması da zaruri oldu. 100 yıl önce bu gezegende yaklaşık 2 milyar insan yaşıyordu. Bugün bu rakam neredeyse 7 milyara ulaştı. Dünya nüfusu her yıl 80 milyon artıyor ve bu insanların çoğu günün birinde tatile çıkmak ya da iş seyahatleri yapmak isteyecek.
Uluslararası Enerji Kurumu’nun (IEA) verilerine göre, ulaşım sektörünün global enerji tüketiminden aldığı pay daha şimdiden yüzde 28’e ulaşmış durumda. Ancak bu kadar fazla hareket etmenin bir bedeli de olması gerekir. Sektörün her yıl atmosfere saldığı CO2 miktarı 6,4 milyon ton civarında. Bu rakam dünya genelinde enerjiyle ilişkili CO2 salınımlarının yüzde 23’ü anlamına geliyor. En büyük kirletici ise kişisel ulaşım. Ulaşım sektörünün enerji tüketiminin yüzde 50’sinden fazlasının tek başına sorumlusu arabalar iken, karayolu ile yapılan yük nakliyatının sorumluluğu ise yüzde 30’lar civarında. Yüzde 13 ile hava trafiğinin katkısı göreceli kalırken raylı sistemlerin sektörün toplam enerji kullanımından aldığı pay sadece yüzde 2’ler mertebesinde.
Siemens Ulaşım Bölümü CEO’su Hans-Jörg Grundmann, dünya sürdürülebilir bir şekilde birbirine daha da yakınlaştırılacaksa, ulaşım hacminin raylı sistemlere doğru kaydırılması gerektiğini söylüyor.
Grundmann, “Yeni etkin trenlere ve altyapılara yatırım yapmak zorundayız” diye konuşuyor. Örneğin bugün Asya’nın bütün bölgelerinde halen tek bir tane bile modern raylı sistem yok. Bunun sonucu olarak karayolu trafiği felç durumda.
Sürdürülebilir ulaşımın başarılmasında en mükemmel yolun demiryolu ağlarının genişletilmesinden geçtiğine inanan Grundmann, “Bugün büyük Asya şehirlerinin çoğunda arabaların ortalama yol alma hızı saate 10 kilometrenin bile altında. Bu durum CO2 salınımlarında devasa bir artışa neden oluyor” diyor.

Demiryolu ağlarının genişletilmesi. Çin şimdiden kendine doğru bir istikamet tutturmuş. Asya’da en yaygın demiryolu şebekesine sahip (hatta Hindistan’dan bile büyük) bu ülke, artan yük ve yolcu ulaşımı hacimleriyle başa çıkabilmek için kendi sistemini geleceğe hazır hale getirmeye çalışıyor. Bu nedenle şu anda 86 bin kilometre uzunluğundaki demiryolu ağını 2020 itibarıyla 120 bin kilometreye çıkarmayı planlıyor. ~
Yüksek hızlı demiryollarının inşasına yaklaşık 650 milyar Euro’luk bir yatırım yapacaklar.
ABD’deki raylı sistemlerin çoğunun ise modası geçmiş durumda. Her ne kadar yaygın bir şebeke bulunsa da, son yüzyıl içinde pek çok bölgedeki altyapıların iyileştirilmesi yönünde çok az şey yapıldı. Özellikle kırsal alanlardaki demiryolu hatlarının bakımlarının yapılmadığı, istasyonların harap olduğu ve aynı anda hem yaşlı hem yavaş trenlerin hizmet verdiği gözlemleniyor. Avrupa ve Asya’daki yüksek hızlı trenlerin ise burada esamesi bile okunmuyor. Son 50 yıllık gelişmede demiryollarından çok ABD’yi mükemmel bir otomobil ulusu haline getirecek şekilde otobanlara odaklanıldı ve sonuçta her yönüyle çevreyi tehdit eder bir duruma gelindi. Amerikan Akciğer Derneği’nin verileri, göre 2007 yılında Los Angeles’taki hava kirliliğinin, Birleşik Devletler’in herhangi bir kentsel alanından bile daha yüksek olduğunu gösteriyor. LA’deki devasa araba sayısı ile az gelişmiş kamu ulaşımı sistemi göz önüne alındığında, bu hiç de şaşırtıcı bir bulgu değil.
Ancak ABD raylı sistemi artık ikinci bir çehreye kavuşuyor. Başkan Barack Obama, genişletme projelerine 13 milyar dolar yatırılacağını duyurdu. Toplam tutarın 8 milyar dolarlık kısmı ABD hükümetinin canlandırma paketinden gelirken, geriye kalan 5 milyar dolar da gelecek 5 yıl içinde aktarılacak. Bu fonların çoğu yüksek hızlı demiryollarının inşasında kullanılacak. Siemens tarafından yürütülen bir araştırma, bu projeden sadece çevrenin kazançlı çıkmayacağını da gözler önüne seriyor. Bu proje ile Los Angeles, Chicago, Orlando ve Albany’nin etrafını çevreleyen bölgelerde 140 bin yeni iş imkanı yaratılacağı düşünülüyor. CO2 salınımları yıllık bazda 2,8 milyon ton civarında azalırken bu bölgelerdeki şirketler de yıllık satışlarında 19 milyar doları bulabilecek bir artışın keyfini sürebilecek.
Demiryolu rönesansının güçlenmesi için sağlam bir altyapı ve her şeyin ötesinde yükleri ve yolcuları hızlı bir şekilde taşıyabilecek modern ve enerji cimrisi trenlere ihtiyaç var. Bu gereksinimlere uygun bir tren ise Siemens’in muazzam ekonomik performansına rağmen tıpkı bir yarış atı olacak şekilde tasarlanmış demiryolu aracı olan Velaro. Her ne kadar saatte 350 kilometreye çıkacak şekilde tasarlanmışsa da bu tren, koltuk başına 100 kilometrede 0,33 litre benzin eşdeğeri enerji tüketiyor. Bu kadar benzin küçücük bir soda şişesine sığabilir. Üstelik yolcular, bin 200 kilometreye kadar olan mesafelerde Velaro ile bir uçaktan bile daha hızlı seyahat edebiliyor.
Tramvaylar yavaş bir ulaşım seçeneği ancak yine de müthiş enerji etkiniler. Mart 2010’da Siemens, Viyana Teknoloji Üniversitesi (Avusturya), yerel Viyanalı ulaşım operatörleri ve diğer ortaklar tarafından başlatılmış olan Ecotram araştırma projesi, çok daha enerji etkini tramvaylar üretmenin arayışı içinde.
Proje uzmanları, bugünden 2011 ortalarına kadar ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemleriyle bağıntılı enerji tüketimlerinin nasıl azaltılabileceğine karar vermek için geleneksel Viyana tramvaylarını mercek altına yatıracak. Siemens Ulaşım’dan Dr. Walter Struckl, “En uç vakalarda, bunlar bir tramvayın toplam enerji gereksiniminin yüzde 40’ını bulabiliyor” diyor. Bu araştırmanın sonuçları, ardından gelecek bir projede uygulanmak üzere, bir enerji tasarrufu önerileri listesinin çıkartılmasında kullanılacak. Struckl, “Eğer hem araç hem altyapı için olası tüm enerji tasarrufu önlemlerini kullandıysanız, 2030 itibarıyla tramvayların enerji tüketimini yarı yarıya düşürebilirsiniz” diyor.
Bu tramvaylar hizmete alınmadan önce muhtemelen Wegberg-Wildenrath’da bir süre mola verecek. Batı Almanya’daki bu şehir, Siemens’in 1997 yılında kurmuş olduğu, dünyanın en modern demiryolu araçları test merkezine ev sahipliği yapıyor. Buradaki 35 hektarlık alanda yerel ve bölgesel trenler, lokomotifler ve çeşitli imalatçıların yüksek hızlı üniteleri test ediliyor. Bu merkezdeki uzmanlar ayrıca şu anda kullanımda olan ulusal sistemler ağının yerini alacak ve Avrupa genelinde kullanılacak yeni ETCS tren kontrol sistemi gibi yarınların teknolojilerinin simülasyonunu da yapıyor.

Demiryolu ve karayolu. Sürdürülebilir ulaşım vizyonu sadece demiryolu sistemleriyle başarılamaz. Almanya Ulaştırma Bakanlığı’na göre bugün ulaşım hacminin geniş bir dilimi karayolu trafiğiyle yapılıyor. ~
Gelecekte de böyle olmaya devam edecek. Örneğin sadece Almanya’da, 2025 yılına gelindiğinde motorize kişisel ulaşımın yaklaşık yüzde 19 artması bekleniyor. Bu nedenle dünyanın dört bir köşesindeki uzmanlar sürekli olarak otobüsleri, arabaları ve karayolu altyapılarını daha sürdürülebilir kılmanın yollarını arıyor. Düşünülen önlemler ise yeni yol ücretleri ve trafik rehberlik sistemleri getirmekten, dizel sürücüleri elektrikli motorlarla desteklenen hibrid otobüslere kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor.
Bilim insanları ise özellikle sıfır emisyonlu sürüş çağında öncülük yapacak elektrikli araçlara odaklanıyor. Örneğin Siemens araştırmacıları, bugün baş ağrıtıcı bir sorun olan akülerin, birkaç saat yerine sadece birkaç dakika içinde şarj edilebilmelerine olanak sağlayan teknolojileri geliştirmek ve yeni elektrikli motorları test etmekle meşgul.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde elektrikli araçlar yavaş yavaş şehir sokaklarında hiç de yadırganmayacak hale gelecek. Tüm bunlar olup biterken hava kirliliği ve gürültü seviyeleri de azalmış olacak. Aynı zamanda pek çok insan yüzünü metrolara ve yeni yüksek hızlı trenlere çevirecek. Bu gerçekleşirken toplum da, İspanyol portakal yetiştiricilerinin katırlarıyla 100 yıl önce tecrübe ettikleri sürdürülebilir ulaşımın ideal sistemine, yani geçmişteki geleceğe doğru bir yolculuk yapacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz