Gençlerden öğrenmek

Siz tasarım odaklı düşünme yaklaşımının yaratıcılarından birisiniz. Bu aslında tam olarak ne anlama geliyor?
Leifer: Steve Jobs elinden geldiğince ikna edici bir şekilde anlatırken “Farklı düşünün!” demişti. Burada aslında doğru dilbilgisi “Farklı bir şekilde düşünün!” tarzında olmalıydı ve derdini şöyle anlatmaya devam etmişti: “Sakın zaten herkesin beklentisini, yani doğru olarak kabul edilenleri hayata geçirmeye çalışmayın.”
Peki işteyken neden farklı düşünmek zorunda olalım ki?
Leifer: Size yaptığınız iş birtakım süreçleri sırasıyla ardı ardına yapmakmış gibi gelebilir: Birinci adım, ikinci adım ve diğerleri… Oysa işler gerçek dünyada çok farklıdır. Sıklıkla belirsizliklerle karşılaşırsınız: Bu akşam hangi restoranda yemek yemeliyiz? Nasıl bir mutfak tercih ederdiniz? Gerçekten aç mıyım, yoksa ufak tefek bir şeyler mi atıştırmalıyım? Tasarım odaklı düşünmeye işe dahil olan herkesin gereksinimleri yol gösterir.
Ve bu işe yarıyor, öyle mi?
Leifer: Elbette! Alın size bir örnek: Lockheed Martin bize bir iletişim uydusunun mimarisinin yeniden tasarımı işini vermişti. Bu devasa uydulardan her biri müşterilerin özel gereksinimlerine göre üretiliyordu. Optimizasyon potansiyeli araştırmalarımızda biz sadece müşterinin gereksinimlerine değil, bu işe dahil olan herkesin ihtiyaçlarına da baktık ve karşımıza test etme ve onay verme ekibini de aldık. Burada bir uydunun montajının dokuz ay sürmesine rağmen onun altı mühendisten kalabalık bir ekip tarafından test edilmesinin ise 12 ila 24 ay arasında bir süre aldığını öğrendik. Bu çok pahalıydı! Bu yüzden biz test mühendislerinin gereksinimlerine odaklandık ve ürünü yeni baştan tasarladık. Sonuç ise uydu başına 20 milyon tasarruf edilmesiydi. Yılda on uydudan bu tasarruf, Siemens ölçeğinde bir şirket için bile çok büyük bir rakam.
Dijitalleşme Siemens için sıcak gündem maddelerinden biri, çünkü o bu şirketin en önemli büyüme alanı. Geleneksel rakiplerimizin yanı sıra ortaya BT sektöründen de yeni rakipler çıkıyor ve çok büyük bir hızla yeni kurulmuş teknoloji şirketlerinden birer global şirkete dönüşüyorlar. Bu gelişmeye karşı hazırlıklı olabilmek için Siemens’in kendisini nasıl değiştirmesi gerekir?
Leifer: Ağlar kurmayı ve hiyerarşileri yıkmayı öğrenerek. Hepsinin ötesinde çalışanların birbirleriyle iletişim kurması, asıl bu şirketin işine yarar. Siemens çok sayıda küçük ekipten oluşan büyük bir ekip olduğu için Siemens’teki herkes diğerleriyle iletişim kuracak kadar özgür olmalıdır. İlk adım ise çok basit: Sosyal ağlardan faydalanmak.
Bunun nasıl yardımı olacak?
Leifer: Benim kuşağıma kıyasla gençler günümüzde çok daha fazla ağ kurabiliyor. Gençlerden öğreneceksiniz. Onlar çok daha fazla ve hızlı iletişim kuruyor, açık iletişim kanallarına daha fazla hakim ve ellerinde çok daha iyi araçlar var. Biz bunları güçlü bir ekibin özellikleri olarak görüyoruz. Ben size bir soru sorduğumda ve cevabını bir hafta sonra aldığımda bu benim hiçbir işime yaramaz! Silikon Vadisi’nde bir soruya genelde üç saatten kısa bir sürede cevap verilir. Yoksa hemen adınız kötüye çıkar (gülüyor). Eğer ben Siemens’ten bir haftadan kısa bir sürede cevap alabilirsem çok şaşırırım.
Birkaç hafta önce Siemens İnsan Kaynakları Başkanı Janina Kugel, “Dijitalleşme alanında başarılı olmak istiyorsak bizim teknolojiden çok daha fazlasına gereksinimimiz olur. Bizim kültürel bir dönüşüme ihtiyacımız var” demişti. Biz Siemens’te dijital bir şirket olmaktan bahsediyoruz. Böylesi bir dönüşümden geçmiş kıyaslanabilir bir şirket örneği var mı?
Leifer: Bu dönüşümü gerçekleştirmeyi başarabilmiş herhangi birini tanımıyorum. İyi ilerlemeler kaydetmiş birkaç yeni kurulmuş teknoloji şirketi var. Ancak bilhassa büyük bir şirket olarak, bunu yeni bir sayfa açmak ve dönüşümün tamamlanmasını beklemek olarak göremezsiniz. İnsanlar gerçekten farklı düşününceye kadar bu koskoca bir nesli kapsayacak bir süreçtir. Ona yönetim tarafından reçete yazarak ulaşamazsınız.