İnovasyonu yeniden keşfetmek

Teknolojik keşif kollarının endüstrideki eğilimlerle sürekli olarak dirsek teması halinde olmaları ve aynı zamanda mükemmel sosyal becerilere de sahip olmaları gerekir, çünkü bu sektörün can suyunu fikirlerin çabucak paylaşılması oluşturur.

26.03.2014 23:48:030
Paylaş Tweet Paylaş
İnovasyonu yeniden keşfetmek
İnovasyon süreçleri köklü şekilde değişiyor. İnternet üzerindeki bilimsel ağlar, daima çevrimiçi olan aktif bir yeni kurulmuş teknoloji şirketleri manzarası ve gelişmekte olan ekonomilerin giderek artan inovasyon gücü, şirketleri yeni meydan okumalarla yüzleşmeye zorluyor.

Siemens, harici ortaklarla kurulacak işbirlikleriyle her geçen gün daha fazla ilgileniyor. "Pforzheim'a olan yolculuk tamamlandı, sağ salim Grandma'ya varabildik." 1888'de, Almanya, Pforzheim'dan Mannheim'a gönderilen bu telgraf, otomobilin doğuşunu ve dünyayı baştan aşağıya değiştirecek bir başarı öyküsünü müjdeliyordu.

Bertha Benz, tüm dünyaya geleceğin beygirsiz taşımacılıkta olduğunu göstermek için oğullarıyla birlikte kocası Carl Benz'in üç tekerlekli Patent Motorcar Number 3 model otomobiline binmişti.

Bertha kocasının bu icadına o kadar içtenlikle inanmıştı ki, onun araştırmalarının finansmanına yardımcı olmak için çeyizindeki altınları bozdurmayı bile teklif etmişti. Pforzheim yolunda bir eczaneden bir parça yakıt yani hafif benzin almıştı. Bu hikâyenin popülaritesini hiç kaybetmemesinin bir nedeni de, parlak bir fikrin aslında bir fikri başarılı bir inovasyona dönüştüren upuzun bir sürecin sadece başlangıcı olduğu gerçeğini dokunaklı bir biçimde betimlemesiydi. 

Mucitler yaratıcılığın verdiği haz, tutku ve maddi kazanç ümidiyle tetiklenirler. İlk andan itibaren Werner von Siemens için de icatları aracılığıyla para kazanmak önemli bir motivasyondu.

Erkek kardeşi Carl'a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Gençliğimden beri tıpkı Fuggers'inki gibi sadece bana değil ama benim soyumdan geleceklere de güç ve prestij kazandıracak global bir şirket sahibi olmanın hayalini kurmuşumdur." Von Siemens 1847 yılında, işaretli telgrafı icat etmiş ve 1866'da da elektriğin zafer yürüyüşünü başlatan elektrodinamiğin temellerini atmıştı.~
Öksüz kalmış küçük kardeşlerine bakabilmek için satışlarından gelecek hâsılata şiddetle ihtiyacı vardı. Bugün, Siemens dünyanın dört bir yanında 370 bin kadın ve erkeğe istihdam olanağı sağlıyor ve bu şirketin büyüme dinamiklerinin en önemlilerinden biri halen inovasyondur.

Şirketler kendi rekabet güçlerini arttıracak yeni ürünler için devasa miktarlarda yatırım yaparlar. Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi, Alman şirketlerinin 2013 yılında dünya genelinde inovasyona 140 milyar € harcayacaklarını hesaplamış. Bu harcamaların yeni ürün satışlarına tam olarak ne kadar etkide bulunacağı ise henüz hesaplanmamış.

2011 yılında yapılan buna benzer son bir araştırmada, yeni ürünlerin toplam satışlardan yüzde 14.2 oranında pay aldığı bulunmuş ki bu rakam geçen yıla kıyasla hafif bir düşüş anlamına geliyor. Finansal krizin ardından endüstri, ancak 2011 yılında AR-GE harcamalarını yeniden arttırmaya başlaya-bildiğinden bunun pozitif etkileri muhtemelen daha sonra yansıyacak.

Bu arada rakipler de boş durmuyor. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomiler her geçen gün araştırma ve geliştirmeye daha fazla yatırım yapıyorlar. AB ise geride kalmamak için aralarında Siemens'in de olduğu şirketlerle kamu-özel ortaklıkları aracılığıyla birlikte çalışarak inovatif ilaçlar, havacılık, organik tabanlı endüstriyel segmentler, yakıt pilleri, hidrojen teknolojisi ve elektronik gibi geleceğe odaklı alanlarda yapılan araştırmaları destekliyor.

AR-GE yatırımları bazında geçmişin tartışmasız liderleri olan ABD ile Japonya ise inovatif ekonomiler sıralamasında daha şimdiden bir kaç basamak aşağıya indiler. Yıllardır en inovatif ülkeler sıralamasında liste başını kimseye kaptırmayan İsviçre ise aynı zamanda dünyada işsizlik oranının en düşük olduğu ülkelerden biri ve en zengin ülkeler sıralamasında da dokuzuncu sırada yer alıyor.~
İnovasyonların ortaya çıkma biçimleri artık radikal anlamda değişiyor. Bilim insanları on yıllardır kendi fikirlerini sadece özel konferanslarda ve profesyonel yayınlarda bir-birleriyle paylaşırlardı. İnternet sayesinde fikirlerin paylaşılma hızı olağanüstü arttı.

Örneğin Berlin kökenli bir yeni teknoloji şirketleri girişimcisi olan Ijad Madisch, daha şimdiden üç milyon üyeye ulaşan ve bilim insanlarına yönelik Researchgate adında sosyal bir ağ kurdu. Madisch'in hedefi, araştırmacılar arasında fikirlerin paylaşımını arttırmak ve hızlandırmak.

Bu arada girişimcilik arenası da büyük bir değişimden geçiyor. Son 30 - 40 yıl boyunca gündemde olan "garaj şirketleri"nin yerine, bugün yeni kurulmuş teknoloji şirketlerinin sayısında adeta bir patlama yaşandığını görüyoruz.

Günümüzde yetenekli genç insanlar, eskisiyle kıyaslanamayacak kadar büyük oranlarda kendi kurdukları şirketlerde kendi fikirlerini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Hiçbir uluslararası şirket bu yaratıcı dış potansiyeli görmezden gelme lüksüne sahip değil.

Bu gerçeğin yıllar önce farkına varan Siemens, California/Berkeley ve Çin/Şangay'da 'birlikte kar etme' temelinde çalışabileceği, gelecek vaat eden yeni kurulmuş teknoloji şirketlerini arayıp bulmaları için kendi teknoloji keşif kollarını göndermişti.

Son yıllarda Avrupa'da da oldukça canlı bir girişimcilik manzarasının tomurcuklanması göze çarpıyor. Siemens de bu yeni gelişmeye, Almanya, Münih'teki kurumsal teknolojiler çatısı altında kendi Teknoloji-Şirket Merkezi'ni kurarak karşılık verdi. Dört 'teknoloji kaşifi'nden oluşan ekibi sadece yeni kurulmuş teknoloji şirketlerini yakından takip etmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni teknolojik eğilimleri de an be an izleyecek.~
Pek çok uzmana göre, bu girişimcilik manzarası bilhassa Almanya'da istikrarlı birşekilde gelişimini sürdürecek. Evet, Avrupalı yeni teknoloji şirketleri için Londra'nın bir finansal merkez olduğu konusunda herkes hemfikir. Ancak, "şirket meleği" Alex Farcet, Almanya'da kendi parasıyla yeni kurulmuş teknoloji şirketlerine yatırım yapmaktan büyük mutluluk duyacak fakat ne yapacağını bilmeyen ve genç girişimciler ağlarıyla hiç bir bağlantısı olmayan çok sayıda insan olduğuna inanıyor.

Farcet'a göre, birteknoloji şirketi kurmak için bir diplomaya veya unvana sahip olmanız gerekmiyor. Tek ihtiyacınız olan şey müşterilerce talep görecek bir şeyler yaratmak. Elbette aynısı Siemens için de geçerli, ancak doğaldır ki 190 ülkede faaliyet gösteren bir şirkette bu süreçler çok daha karmaşık.

Bu yüzden Kurumsal Teknolojiler (CT) ile Siemens'in faaliyet gösterdiği dış ortaklarla birlikte yapılan AR-GE çalışmaları, Siemens'in başarısında çok önemli bir rol oynuyor. İyi fikirlerin başarılı ürünlere dönüştürülebilmeleri için öncelikle şirket içinde ve üniversiteler ile diğer araştırma enstitüleriyle birlikte mükemmel çalışan ağlar kurmak gerekiyor. Siemens'teki pek çok yeni geliştirme, işte bu gibi araştırmacılar arasındaki kusursuz bağlantılar sayesinde doğmuştur.

Geleceğe bir bakış. Önümüzdeki 10 veya 15 yıl içinde hangi ürünlerin talep göreceğini tahmin etmek için sadece sezgilere güvenmek çok riskli olurdu. Siemens, işte bu yüzden tıpkı elinizdeki bu ek gibi "Gelecek ve Trendler" adını verdiği yeni bir yöntem geliştirdi.

Siemens'in gelecek bilimcileri uzmanlarla görüşmeler yapıyor ve sayıları bir kaç yüzü bulan bu görüşmelerden teknolojik trendler ve pazar geliştirmeleriyle ilgili sonuçlar çıkartıyorlar.  Ortaya çıkan gelecek senaryolarının doğruluk payı ise 2002/2003 yıllarında yaratılmış enerji piyasasının "Pictures of the Future" örneğiyle açıklanabilir.

Bu çalışmada, merkezi olmayan küçük enerji üretimi birimlerinde bir patlama yaşanacağı öngörülüyordu ve yenilenebilir enerji kaynaklarının devlet teşvikleri olmasa bile çok daha rekabetçi hale gelecekleri ve enerji santrallerinin de çok daha esnek bir şekilde çalıştırılabilecekleri tahmininde bulunuluyordu. Hakikaten de tüm bu öngörüler daha önce hiç olmadıkları kadar günümüz gerçekleriyle örtüşüyorlar.~
Siemens'in tarihindeki ilkler de vizyo-nerlerin gücü ve bilgi paylaşımı ile karakterize ediliyor. Berlin'deki bir konferans sırasında Werner von Siemens'in makina mühendisi Prof. Johann Georg Halske ile karşılaşması, daha sonra Alman Fizik Derneği'nin kurulmasına yol açmıştı.

Bu iki adam birbirlerini o kadar çok takdir etmişlerdi ki bu yüzden elektriklendirme ve iletişim teknolojilerini desteklemek için Telegraphen Bau-Anstalt von Siemens & Halske adında bir şirket çatısı altında bir araya gelmeye karar vermişlerdi. Bu şirket, Rusya'daki telgraf şebekesi ile Indo-European telgraf hattının kurulmasında görev almıştı.

Werner von Siemens başarısının altında yatan bir nedenin de kendi fabrikalarının şirket içi icatları temel alan ürünler üretmesi olduğuna inanıyordu. Bu sayede Alman eyaletlerinin hepsinde patent koruması almak o sıralar pek mümkün olmadığı halde rekabetten uzak kalabilmişlerdi.

Alman Parlamentosu Reichstag, Werner von Siemens'in kamuoyunda çok acil olarak çıkarılması gereken bir yasa olduğu yönünde yaptığı lobi çalışmalarına karşın 1877 yılına kadar standart bir Alman patent kanunu çıkartmamıştı. Nihayetinde bu şirketin kurucusu, inovatif bir girişimci için gerekli tüm özellikleri bir araya getirebilmeyi başarmıştı: mucitlik ruhu, bir ağ, girişimci ve stratejik düşünme. Ve en sonuncu ama en az önemlisi olmamak üzere: 'Başarılı inovasyonları koklayabilecek bir burun.'

Katrin Nikolaus

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz