Sensörler şehri

2060 yılında Afrika'da bir metropol. Lumumba Ewesa'nın işi ise bu şehirdeki altyapıların tümünü denetlemek. Ortaya çıkan sorunlar daha şiddetlenmeden sensörler aracılığıyla kendisine anında bildiriliyor. Neredeyse hiçbir şey babasının zamanında olduğu gibi değil.

21.09.2014 11:18:170
Paylaş Tweet Paylaş
Sensörler şehri
2060 Altyapılarla ilgili sorunları, bir tehdit 2U0U oluşturmadan önce nasıl çözebilirsiniz? İster karayolları ister enerji santralleri ya da kamu binaları olsun, Lumumba Ewesa'nın elinde potansiyel hasarları önceden fark eden ve zamanında kendisine bildiren radyo sensörleriyle birbirine bağlanmış kentsel altyapılara ait bir son durum raporu var.

Onun ekibi durum değerlendirmesi yapmak ve verilecek tepkileri planlamak için minyatür uçaklardan faydalanıyor. Ardından değiştirilecek yedek parçalar hazırlanıyor ve eksik olanlar 3D yazıcıda üretiliyor.

Kijana Ewesa kızgın bir ses tonuyla "Onu bana ver. O benim!" diye bağırmaktadır. Anında o ve okul arkadaşı Karabo, itişip kakışmaya başlar ve kavga konusu nesne yani bir el büyüklüğündeki tahtadan yapılma bir fil heykeli kurak zemine düşer.

İki oğlan çocuğu bir anda kahverengi bir toz bulutunun arasında kalarak gözden kaybolur. Bu, limba ağacından yontulmuş küçük fil heykeli, yani onların ilk oyuncakları için yaptıkları ilk kavga değil. Zaten bu yüzden heykelciğin her iki fildişinin de yerinde uzunca bir zamandır yeller esiyor.

Şimdi aradan neredeyse 50 yıl geçti. Kiji-na oğlu Lumumba'yı ziyarete gelmiş ve oğlunun çalışma odasında oturuyor. Bu iki erkek şimdi altı köşeli camdam yapılma şık bir kulenin içinde ayakta duruyor ve Lumumba babasına kendisinin neden bu şehirdeki bütün altyapılardan sorumlu yönetici olduğunu göstermek istiyor.

Bu manzarada onlara Ki-jana'nın çocukluk dönemini hatırlatacak pek fazla bir şey yok. Kijana, "Orada eskiden sadece içinde birkaç kulübenin olduğu göz alabildiğince uzanan bozkırlar olduğuna inanmak şimdi çok zor" der. Penceredeki panoramik manzara onu onaylıyor. ~

Eskinin seyrek nüfuslu göz alabildiğince açık alanlarının esamesi bile okunmuyor. Bugün onların tek görebileceği Afrika güneşi altında pırıl pırıl parıldayan, sıkış tepiş, boyalı apartman blokları... Büyükşehirlere has ince uzun gökdelenler etraflarına ışık saçıyor ve kırsal alanların yerini kocaman cam pencereli endüstriyel tesisler almış.

İyi planlanmış park alanlarının içine çelik ve camdan yapılma binalar serpiştirilmiş. Lumumba'nın cam mekanının dışduvarının üstünde bir ak söğütün ipeksi yaprakları rüzgarda terliyor. Daha 50 yıl öncesine kadar su aşığı bu ağacın burada hayatta kalması söz konusu bile olamazdı.

Oysa bugün akıllı su şebekeleri ve suyu tuzdan arıtma süreçleri sayesinde bu şehirde görülebilecek en yaygın ağaç türlerinden biri haline gelmiş durumda. Burada hiçbir şey yarım yüzyıl öncesinde olduğu gibi değil. Kijana'nın çocukluk döneminde olduğu gibi kalmayı başarabilenler ise sadece ufuktaki parlak güneş ışığıyla dağlar.

Lumumba cam masadan yansıyan güneş ışığı karşısında gözlerini kısıyor. Onun gözlerini, çalışma odasından metropolün en uzak köşelerine kadar hiç ayırmaması gerekiyor. Çünkü kendisi, kentsel altyapıları takip eden otoritenin direktörü.

Onun karayolları, demiryolu hatları veya enerji santrallerindeki her türlü aksaklığı, herhangi bir tesis kapanışına veya kazaya mahal vermeyecek şekilde önceden tamir edilmesini sağlaması gerekir. Bu işin kontrol merkezi de onun ofisidir.

Yaşlı Kijana gülerek, “50 yıl önce tamire ihtiyaç duyan altyapıları belirlemek çok kolay bir işti" der. Bunda şaşılacak bir şey yok, çünkü o zamanlara geri dönüp baktığımızda bu şehirde sadece birkaç yüz teneke çatılı kulübeyle tek bir yol vardı.

Kijana akan çatıları tamir eder, çürüyen duvarlara destek yapar ve yıpranmış balık ağlarını onarırdı. Ancak bir şeyler bozulduğu zaman müdahale ederdi. Şimdi merakla, “Bugün artık her şey çok farklı değil mi" diye soruyor. Lumumba, “Evet öyle" diye cevap veriyor; “Biz bu şehirdeki arızala-rı ve hasarları daha onlar olmadan önce bile algılayabiliyoruz."~

Kijana oğluna sorgular gözlerle bakıyor ve Lumumba pantolonunun cebinden kendi göz iletişimcisini çıkararak ona gülümsüyor. Bir muşamba kadar ince ve esnek olan bu şeffaf cihaz, aslında Lumumba'nın “ikinci beyni". Cihazını açarken hafifçe gözlerini kısıyor ve saniyenin kesirleriyle ifade edilecek bir zaman diliminde bu şehrin altyapılarını takip eden programı çalışma odasındaki cam duvara yansıtıyor. Lumumba izah etmeye başlıyor:

“Karayolları, demiryolu hatları, tüneller, kamu binaları ve enerji santralleri hepsi de radyo sensörleriyle donatılmış ve birbirine bağlanmış durumda. Bizonların kullanılabilirliklerini gerçek zamanlı olarak sürekli takip ediyoruz."

Bu projeksiyon ışık saçıyor. Bu kontrol sistemi, şu anda üç mesaj veriyor. Lumumba pencereleri gösterirken, “En acil olanı şu ortada duran" diyor. Sürücüsüz bir elektrikli otobüsteki sensörler, bu aracın otomatik fren yapma sisteminde bir arıza olduğunu algıladı.

Konum bilgisi EW6 SX8'dir, yani sahilden yaklaşık 200 metre mesafede. Lumumba büyük bir gururla, “Konumlandırma prensibi oldukça basit: Şehrin tamamı bu sensörlerin bağlı olduğu hassas bir koordinatlar ağına bölündü. Biz sorunların olduğu yeri milisaniyeler içinde tam olarak tespit edebiliriz" diyor.

Bir dakika süren bir sessizlik anı yaşanıyor. Kijana şaşırmış durumda: “Hareket halindeki bir otobüste arızalı frenler mi? Ve sen burada hiçbir şey yapmaksızın sakin sakin oturabiliyorsun" diye oğluna çıkışıyor.

Lumumba gülerek, “Endişelenmene gerek yok! Bizim sensörlerimiz sadece arızaları algılamakla kalmıyor, onları önceden de görebiliyor. Bu aracın frenleri şimdilik kusursuz çalışıyor. Arıza ise bundan yaklaşık 10 sürüş saati sonra gerçekleşecek" diyor.

Lumumba'nın onarım ekibindeki teknisyenler, tamir ve bakım süreçlerini yönetiyor. Bu ekip, mevcut arızaların bir özetini çıkarmak için kameralarla donatılmış minyatür bir uzaktan kumandalı uçaklar filosu sayesinde bu şehirdeki her yere gerçek zamanlı olarak bakabiliyor.

Bu minyatür uçaklar, tıpkı yusufçuk böcekleri gibi şehrin her bir köşesinin üstünden uçar ve sanki mühendisler sahadaymış gibi kendi hedeflerinin fotoğraflarını çeker. Lumumba'nın ekibi daha şimdiden bu otobüs için gerekli yedek parçaları hazırlamakla meşgul ve ardından karmaşık bileşenleri üretmek için de 3D yazıcının başına geçiyorlar. ~

Lumumba, “Arızaları daha gerçekleşmeden algılayabildiğimiz için burada sadece küçük bir uzmanlar grubuna ihtiyaç duyuyoruz. Bizim bir hastane olduğumuzu bir hayal et. O zaman sadece önleyici tedavi için bir koğuşa ihtiyaç duyardık ve acil servisteki doktorlar pratikte bir anda işsiz kalıverirdi" diyor.

Bu projeksiyon onların dikkatini bir sonraki soruna çekiyor. Şehir merkezindeki AC4 SX4 konumunda, elektrikli araçların akışını kontrol eden işaret lambalarından faydalanan akıllı bir yolun yüzey kısmının yenilenmesi gerekiyor. Bir ölçüm ünitesi, bu yol yüzeyi bölümünün aydınlık seviyesinin dikkate değer boyutta karanlıklaştığını bildiriyor.

Sonunda Lumumba, bu şehrin güneyindeki TF7 SP2 konumuna kendi mühendislerini göndermek zorunda kalıyor, çünkü bir rüzgartürbininin jeneratöründe iki haftaya kadar sorunlar yaşanacak. Gördüklerinden muazzam etkilenen Kijana, “İnanılmaz" diye çığlık atıyor.

Bu iki adam, aniden kendi büyüleyiciliklerinden dehşete kapılıyor. Bu arada bitişikteki odadan bir çocuk kavgasını andıran sesler geliyor. Lumumba sızlanarak, “Yine benim oğlanlar! Kusura bakma bu meseleye müdahale etmeliyim" diyor. Kijana, “Elbette" diyor.

“Bu kesin delilik. Uçcuz bucaksız bozkırları bereketli vahalara dönüştürelim ve kentsel arızaları daha hiç gerçekleşmeden öngörebilelim, ama bir türlü birbiriyle dalaşmayan ço-cuklaryaratamayalım." Lumumba omzunu silkiyor. Arkasındaki bir rafta tahtadan yapılma bir fil oyuncak duruyor. Onun dişleri bile yok ama bugüne kadaronun yerini hiçbirşey alamadı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz