Yeni bir başlangıç sunan demiryolu

Siemens, Mozambik'in altyapısını geliştirmek için 2006 yılından bu yana sürekli ihaleler kazanıyor.

16.11.2014 15:16:560
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni bir başlangıç sunan demiryolu
Mozambik'in el değmemiş kömür rezervleri, dünyanın en büyükleri arasında sayılır. Ancak bu ülke yıllarca süren iç savaş yüzünden bir hayli yıprandı ve halen hammaddelerin yeryüzüne çıkarılabilmesi için gerekli ekonomik ve güvenilir bir altyapıdan yoksun.

Siemens buraya çeşitli otomasyon ve elektrifikasyon cihazlarıyla katkıda bulunmaya çalışıyor. Mozambik halkı, günümüzde bile birbirlerini ellerini yukarıya kaldırarak ve avuçlarını açarak selamlar. Bu, aslında dost olduklarının ve silah taşımadıklarının bir işaretidir.

Aradan 20 yıldan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen yaşanan korkunç iç savaşın izi halen hafızalardan çıkmış değil. Hükümet ile muhalefet partisi arasında 1977 ile 1992 döneminde yaşanan kanlı çatışmaların izlerini, yemyeşil sahil bölgelerinden çorak bozkırlara ve ülkenin iç kısımlarındaki dağlara kadar görmek mümkün.

Karayolları ve demiryollarının çoğu geçit vermez hale gelmiş durumda, sulama sistemleri mahvolmuş ve hükümet binaları enkaza dönmüş halde. Bu altyapıların yeniden inşası için 1992 yılından bu yana çok sayıda proje başlatıldı.

Yatırımlar, çoğunlukla şirketler tarafından yapılıyor, çünkü bu ülkede halen gerekli finansal kaynaklar mevcut değil, ispanya'daki Siemens Demiryolu Otomasyonu'nun başkanı Jesus Guzman, "Mozambik'in ulaştırma altyapısı, bazı yerlerde içler acısı durumda" diyor.

Siemens, Mozambik'in altyapısını geliştirmek için 2006 yılından bu yana sürekli ihaleler kazanıyor. Örneğin liman şehri Na-cala ile ülkenin iç kısımları arasındaki 912 kilometrelik demiryolu hattının sinyal ve kontrol sistemlerini Siemens'in mobilite ve lojistik bölümü planlayıp kuruyor.

Siemens'in düşük ve orta gerilim bölümü de bu yerel limandaki enerji arzından sorumlu. Bu projelerin müşterisi ise Brezilya'nın en büyük madencilik şirketi ile Mozambik'in devlet demiryolları şirketi tarafından ortaklaşa kurulmuş bir girişim.

Her iki ihale de aslında Nacala Koridoru olarak bilinen çok büyük bir projenin parçası. Bu projenin amacı ise sahillerden Tete eyaletinin dağlarındaki Moatize adlı küçük birşehre kadar altyapılar kurmak ve mevcut olanları iyileştirmek. Yapılan planlara göre 2016 başı itibariyle karayolları inşa edilecek, kargo trafiğine yönelik yollar yapılacak, bir havaalanı ile bir liman kurulacak.~

Peki niçin Tete? Bu eyalet, kömür bakımından kelimenin tam anlamıyla bir altın madeni. Bir dış ticaret organizasyonu olan Almanya Trade&Invest'e göre burada 23 milyar tonluk kok kömürü rezervi var ve bu dünyanın el değmemiş en büyük rezervlerinden biri.

2020 yılı itibariyle buradaki üretimin yıllık bazda 100 milyon tona çıkması bekleniyor. Mozambik'teki kömür çok değerli, çünkü toprak yüzeyinin hemen altında bulunuyor. Bu yüzden madencilik ve işleme maliyetleri fevkalade düşük. Mozambik'teki Siemens'in başkanı Rui Marques, "Mozambik'te kömür endüstrisi ekonomik kalkınmanın kritik motorlarından biridir" diyor.

Büyük ölçüde bu hammadde sayesinde bu Güneydoğu Afrika ülkesinin ekonomisinde bir patlama yaşanıyor. Buradaki gayri safi yurtiçi hasıla, 2013 yılında yüzde 7 oranında arttı ve hem 2014 hem de 2015 yılları için yüzde 8,5'lik büyüme öngörülüyor.

Siemens, 2006 yılından bu yana mevcut altyapıların genişletilmesi işinde aktif olarak yer alıyor. Aldığı en son proje ise Nacala'dan Moatize'ye giden demiryolunun sinyalizasyon ve kontrol sistemlerini kurmak. 912 kilometrelik uzunluğuyla bu proje Doğu Afrika'nın kargo trafiğine adanmış en uzun demiryolu olma unvanına sahip.

Bu hat Mozambik'te başlıyor ve Mozambik'te bitiyor. Ancak bu iki uç arasında Malawi'ye giden 200 kilometreden uzun bir demiryolu şebekesi var. 2015 yılından itibaren bu hattın Moatize'deki maden ocaklarındaki kömürü, Nacala'daki nakliye merkezine taşıması planlanıyor.

Siemens burada kömür nakliyatının maksimum verimlilik ve güvenlikle organize edilebilmesini sağlayacak çeşitli kontrol ve sinyalizasyon sistemlerini planlayıp kuruyor. Bu sistemin merkezinde ise Siemens'in trafik izleme ve trafik kontrolü için geliştirdiği Pozitif Tren Kontrol (PTC) sistemi yatıyor.

Guzman, "PTC çok verimli bir sinyalizasyon çözümü" diyor. Burada her bir trende Nacala'daki kontrol merkezine mikrodalga bir radyo ağı ile güvenli bir şekilde bağlı bir konsol olacak. Tek tek trenler, yolculuk verileri ve hattaki konumlarıyla ilgili bütün veriler, bu kontrol merkezinde gerçek zamanlı olarak toplanacak ve onlardan hattaki tüm bölümlerin profillerinin sürekli güncellenme-sinde yararlanılacak. Guzman, "Bu kontrol merkezi aslında bütün bu demiryolu hattının beyni olacak" diyor.

Tren işletmenlerine bir ekran paneli aracılığıyla bilgiler verilecek ve demiryolu hattının bir profili ile kavşaklar ve rampalarla ilgili genel bir bilgi sunulacak. Animasyonlu bir grafik ile trenin gerçek konumunun görüntüsü, anlık olarak sunulacak ve bu sayede işletme de hattaki diğer trenlerinin neler yaptıklarını görebilecek.~

Bu paneller, aynı zamanda alarm mesajlarını da görüntüleyecek. Buna ilaveten bu sistem, otomatikman bir hız profili hesaplayarak onu ekranlara yansıtacak ve bu sayede işletmenin trenler arasında ideal mesafe bırakması sağlanmış olacak. Nitekim belirli bir zaman diliminde birden fazla sayıda yolculuk olabilir ve onların hepsinin çok daha verimli bir şekilde planlanması gerekir.

Tüm bunların bu ağın kapasitesini maksimumlaştırması bekleniyor. Sinyal kutucukları otomatikman izlenip kontrol edileceğinden kaza riski de minimum seviyeye indirilmiş olacak. Başlangıç olarak 92 lokomotif ile 2 bin 328 vagon hizmete girecek ve yılda yaklaşık 18 milyon ton kömür Nacala'ya taşınacak. Guzman, "Bu proje bizim Afrika demiryolu endüstrisindeki varlığımızı kuvvetlendirmek için muhteşem bir fırsat" diyor.

Liman için e-evler. Kömür, Nacala'ya taşındıktan sonra oradan dünyanın dört bir ucundaki limanlara nakledilecek. Yapılan planlara göre bu iş kıyıdan birkaç 100 metre
açıkta ve deniz suyunun 60 metre derinlikte olduğu bir yerde inşa edilecek bir limanda yapılacak. Bu tesisin 2015 yılı başlarında hizmete girmesi bekleniyor.

Bu derinsu limanının avantajı ise 32,3 metreden daha uzun olan PostPanamax sınıfı gemilere de hizmet verebilmesi olacak. Ancak tüm bunların tek bir önkoşulu var ki o da bu limana elektrik verilmesi ve bu işi de Siemens'in düşük ve orta gerilim bölümü gerçekleştirecek.

Bu projeden sorumlu satış müdürü Marc Grieshammer, "Bizim sistemlerimiz, bu limanın lambaları ve operasyon alanlarının yanı sıra kömürü demiryolu hattından limana taşıyacak konveyor sistemlerini de aydınlatacak" diyor.

Siemens'in bu enerji dağıtımı çözümünün içinde çok sayıda bileşen var. Kamuya ait enerji şebekesinden beslenen bir trafo ile 110 kilovoltluk (kV) gerilim, 22 kV'ya çevrilerek Nacala liman alanına verilecek.

Ekstra 5 adet 22 kV'lık orta gerilim ve düşük gerilim istasyonuyla bu tesisteki tüketicilerin farklı voltaj seviyelerindeki taleplerine cevap verilecek. Ayrıca 22 kV'lık giriş voltajını 400 volt seviyesine düşüren bina dışı 20 tane daha istasyon da olacak.

Müdür Jose Godinho, bu projenin en önemli özelliğinin ise onun enerjiyi dağıtma yöntemiyle ilgili olduğunu söylüyor. Orta voltaj ve düşük voltaj istasyonları e-evler denilen konteynırların içine kurulacak. Bunlar sütun temellerin üzerine oturtulacak ve bu sayede kabloları kolaylıkla altlarından geçirilebilecek.

En büyük e-ev 15 metre uzunluğunda, 4 metre yüksekliğinde ve 66 metrik ton ağırlığında olacak. Bu konteynırlar, Almanya'da üretildi ve varacakları yere nakledilmeden önce üstlerine çeşitli anahtarlama ve enerji dağıtımı ekipmanları monte edildi.

Bu yüzden sözkonusu e-evler tamamıyla monte ve test edilmiş halde ulaştırılıyor ve ayarları da çok çabuk yapılabiliyor. Bunun anlamı ise kurulacakları yerde çok daha düşük inşaat, kurulum ve hizmete alma masrafları olacak demek. E-evlerden sorumlu portföy müdürü Jean-Philippe Macary, "E-evler enerji dağıtımında kullanılan alt istasyonlu klasik bina çözümlerinden yüzde 2G daha ucuz" diyor.~

E-ev konseptinin en vazgeçilmez bileşenleri olarak güvenlik ve emniyet ön plana çıkıyor. Yetkili personel tarafından kullanılan bir manyetik kart sistemiyle erişim kontrol ediliyor ve bir kamera sistemiyle de giriş-çıkışlar kaydediliyor. Bir anahtarlama kapısı açıldığında personelin güvenliğini sağlamak için orta voltaj sistemi derhal kapatılıyor.

Siemens Proje Müdürü Hermann Bierfelder, "Bu sistemlerin bilhassa Nacala gibi tropik iklimle deniz havasının ve kömür tozunun birleştiği ortamlarda çevresel etkenlere karşı korunması gerekir" diyor.

Bunu başarabilmek için de her bir e-evin içinde aşırı bir basınç yaratılıyor. Bu konteynırlar ayrıca onları deniz havasına karşı koruyan özel bir sahil iklimi boyasıyla da boyanıyor. Nacala'daki bu altyapı projesi aslında Afrika'da çığır açıcı stratejik bir girişim.

Uzmanlar, önümüzdeki yıllarda Afrika'da içinde altın ve bakırın da olduğu diğer hammadde rezervlerinin de çıkarılmaya başlanılacağına inanıyor. Bierfelder, "Bu kaynakların topraktan çıkarılabilmeleri için elektrifikasyon çözümlerine ihtiyaç var" diyor, tıpkı Siemens tarafından Nacala ve Moatize arasında kurulan çözümler gibi.

Orada ilk trenlerin, 2014 sonbaharında raylara çıkması planlanmış durumda ve aynı anda enerji dağıtım sistemlerinin anahtarları da teslim edilmiş olacak. Tüm bunlar aslında Mozambik iç savaşının ardında bıraktığı devasa yıkımın yanında küçücük bir adımı temsil ediyorlar.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz