“Dengeyi yeni kuruyorum”

İş dünyasının en çalışkan liderlerinden Sani Şener, doğal bir işkolik. “Çocuklarımın en özel anlarını kaçırdım” diyerek en büyük pişmanlığını dile getiriyor. Şimdiyse çocuklarına veremediği zamanı torunlarıyla telafi etmeye çalışıyor. Denizi ve tekneleri çok seven Şener, “İşle yaşamı dengelemeye başladım. Yine de geçen yıl sadece bir hafta tekneye gidebildim” diye konuşuyor.

1.08.2025 15:41:530
Paylaş Tweet Paylaş
“Dengeyi yeni kuruyorum”

Sani Şener, iş dünyasının en çalışkan ve kendi ifadesiyle iş-yaşam dengesini kuramayan liderlerinden biri. Üç yıl önce TAV Havalimanları Holding CEO’luğunu bırakan Şener, halen TAV İnşaat’ın başkanı olarak görevine devam ediyor. Emeklilik onun lügatında yok. “Çalışmaya devam ediyorum, mecburuz. Bizim gibi karmaşık işleri yöneten insanların çalışmayı bırakması sıkıntı yaratır” diyor ve devam ediyor: “Allah ömür verirse 85 yaşında da ofisten eve döneceğim. Durursanız sıkıntı başlar. Demansın nedenlerinden birinin bu olduğuna inanıyorum.”

Özlem Aydın Ayvacı / [email protected]
Fotoğraflar: Gökhan Çelebi
CeoLife / Bahar 2025

Hayatı boyunca işine öncelik veren Şener, bedelini ise açık yüreklilikle dile getiriyor: “Çocuklarımın en özel anlarını kaçırdım.” Bu pişmanlıkla şimdi tüm ilgisini torunlarına vermeye çalışıyor. Yıllar önce Türkiye’nin en iyi 10 rallicisinden biri olan Şener, torunu Raif Sani Şener’in gokart merakını da gururla takip ediyor. Denize ve teknelere duyduğu tutku ise sürüyor. “Geçen yıl sadece bir hafta tekneye gidebildim. O süreyi biraz artırmam lazım. İş hayatında konfor alanlarımızı dar tuttuk, buna mecburduk” diye ekliyor.

TAV İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Sani Şener, CEOLife’ın sorularını şöyle yanıtladı:

İş dünyasının işkoliklerinden birisiniz. Bugünlerde neler yapıyorsunuz?

Çalışmaya devam ediyorum, mecburuz da zaten. Bizim gibi çok disiplinli ve karmaşık işleri yöneten insanların çalışmayı bırakmaması lazım. Allah ömür versin hepimize; yaşarsak 85 yaşında da ofisten eve döneceğiz, sonra da öleceğiz. Çünkü bir anda durursanız çok ciddi sıkıntılar başlıyor. Tabii tıp bilimcisi değilim ama demansın ya da Alzheimer’ın nedenlerinden birinin bu olduğuna inanıyorum. Beynin çalışması lazım. Ben de bu yüzden çalışmaya devam ediyorum.

Üç yıl önce TAV Havalimanları Holding’i bıraktım. Hem yaş haddiydi hem gençlerin önünü açmak gerekiyordu. 25 yıl boyunca hem kurucu ortaklık hem CEO’luk yaptım, TAV’ı ekip arkadaşlarımızla birlikte çok büyük bir yere taşıdık. Şimdi de TAV İnşaat’ın başındayım.

TAV İnşaat zorlu coğrafyalarda iş yapıyor. Yeni bir challenge mı sizin için?

Doğru, TAV İnşaat hem zorlu coğrafyalarda hem siyasi sıkıntıların olduğu yerlerde iş yapıyor. Allah’a şükür bu dönem iyi ama eski siyasi gerginliklerin verdiği birtakım hasarlar var. Onları toparlamaya çalışıyoruz. Çok ciddi bir çalışma tempomuz var. Ondan dolayı da çok mutluyum, seyahatlerim de devam ediyor.

Ayda kaç gün uçuyorsunuz?

Holdingdeyken yılda 200 gün uçardım. Hatta arkadaşlarımız bir gün saydılar gerçekten 196 çıktı. Şimdi o kadar fazla olmuyor çünkü holding zamanında hem TAV İnşaat’a bakıyordum hem holdinge. Ama iş yoğunluğu açısından değişen hiçbir şey olmadı.

İş temponuz sabah 6.00, akşam 10.00 olarak devam ediyor mu?

Aynen öyle. Sabah 6.00, akşam 10.00. Erken kalkıyorum. Çocukluğumdan beri sabah namazlarını kılarım. Ondan sonra sabah 1-1,5 saat kitap okurum. Sabahları taze zihinle okumak iyi oluyor. Sonra da hemen ofise geliyorum, seyahatim varsa seyahate gidiyorum. Akşam da 10.00’da yatarım.

Sabahları ne okuyorsunuz?

Okuma stilim biraz farklı. Genelde aynı anda üç-dört kitabı birden okumaya çalışıyorum. Bu şekilde kitaba daha çok odaklanabiliyorum. Hayatım boyunca okumanın çok faydasını gördüm. Beynimizin farklı bilgileri birleştirip yepyeni şeyler üretmesi açısından büyük katkısı var. Bugün dünyadaki iş insanlarına baktığınızda, ortak noktalarının kitap okumak olduğunu görürsünüz. CEO’lar yılda 52 kitap okuyor diyorlar ya, gerçekten doğru. Ben de o civarda okuyorum; yani haftada bir kitap bitiriyorum. Bunu hem gençlere hem de orta yaş grubundaki yöneticilere çok tavsiye ediyorum. Çünkü beyni inanılmaz geliştiriyor. Birbiriyle alakasız gibi görünen konular birleştiğinde ortaya neler çıktığını görmek insanı gerçekten şaşırtıyor.

Peki ne okuyarak başlamıştınız?

Gençlik yıllarımda temel bilimler okumaya başladım. Çünkü temel bilimlerin insan beyninin gelişiminde çok önemli bir yeri var. Zaten bu konulara kişisel bir merakım da vardı. Makine yüksek mühendisiyim. İngiltere’deki master dönemime de akışkanlar mekaniği ve kuantum mekaniği gibi alanları araştırarak başladım. Hala o derin bilgiyi anlamaya çalışıyorum ama anlamamız zaten imkansız. Matematik de çok önemli. Onu mutlaka çalışmak gerekiyor. Çünkü matematik, tüm bilimler arasında bir lisan gibi. Bir de artık yapay zekadan da çok faydalanıyoruz.

Yapay zeka hayatınızda nasıl bir yer kaplıyor?

Öyle matematik problemleri var ki çok basit gibi duruyor ama çözemiyorsunuz. Ama beyninizi çok iyi çalıştırıyor. O noktada yapay zeka devreye giriyor; yardımıyla çok rahat çözümler bulabiliyorum. Bu da bana yeni bir yol açtı. Tıkanmadan gidince ezbercilik olur, onun hiçbir faydası yok. Kitap okurken de aynısı oluyor. Bir konuyu anlatıyor ama aklım takılıyor: “Acaba doğru mu?” diye soruyorum kendime. O konunun önünü arkasını merak ediyorum. İşte orada da yapay zekaya sorarak kontrol ediyorum.

En fazla nerede kullanıyorsunuz yapay zekayı?

Şu anda mühendislik tarafında arkadaşlar çok yoğun şekilde kullanıyor. Çünkü BIM dediğimiz, Building Information Modeling sistemiyle çalışıyoruz. Bu sistem sayesinde binayı dijital ortamda oluşturuyoruz ve tüm proje kontrollerini, hesaplamaları yapay zekayla çok daha hızlı yapıyoruz. Kendi özel hayatımdaysa daha çok öğrenmek için kullanıyorum. Google’dan biraz daha detaylı, daha akıllı diyebilirim. Yapay zeka, Google’ın yapamadığı bazı şeyleri de yapabiliyor ama şirketteki arkadaşlar benden çok daha etkin kullanıyor.

Konuşma metinlerinizde faydalanmaya başladınız mı?

Tabii ki. Özellikle mail yazarken çok işime yarıyor. Konuyu verdikten sonra oldukça düzgün ve etkili e-postalar oluşturuyor. Ben de üzerinden geçip düzenliyorum, ortaya şahane sonuçlar çıkıyor. Resmi yazışmalarda ciddi fayda sağlıyor. Yapay zekayı kullanma amacım, çağı yakalamak. Yanımda genç mühendisler çalışıyor. Kuşak farkını aşmak için “old school” kalmamam lazım.

Şirketinizde şu an kaç kuşak bir arada çalışıyor? Bu uyumu nasıl sağlıyorsunuz?

Bizde tüm kuşaklar var. Steve Jobs, Bill Gates, Steve Ballmer gibi isimlerin hepsi baby boomer kuşağından. Yani benim kuşağım aslında dijitalleşmenin ve yapay zekanın öncüsü. Bu yüzden kuşaklar arasında sanıldığı kadar büyük farklar yok. Farklar daha çok dönemin genel trendlerinden, yaşam tarzlarından ve teknolojik gelişmelerden kaynaklanıyor. Ama kendini bugüne taşıyabilen biri, yeni kuşakla iletişim kurabiliyor. Z kuşağının hayat şartlarını yaşamak istemem, ama onlarla sağlıklı bir iletişim kurmak isterim. Bunun için de onların trendlerini bilmek gerekiyor. Biz de bunu yapıyoruz.

Mesela Z kuşağını anlamak için TikTok’a giriyor musunuz?

Giriyorum tabii ki. Ama daha ziyade eğitici veya bir bilgi aktaran videolara girmeye çalışıyorum. Instagram da kullanıyorum. X’de de varım, her yerde varım.

Müzik dinliyor musunuz?

Tabii ki dinliyorum. Hem de çok çeşitli dinliyorum. O kadar farklı şeyler dinliyorum ki Spotify’ın yıllık özetleri bile çok karmaşık çıkıyor. Klasik müzik de dinliyorum, halk müziği de. Spotify’ın bile kafası karıştı diyebilirim.

Bu da aslında bir anlama çabası değil mi?

Aynen öyle. Bütün mesele o zaten: Anlama çabası. Ben çok meraklı bir insanım. Merak, insanı bir yerlere getiriyor. Merak olmadan başarıya ulaşma şansınız yok. İşte Z kuşağını da merak ediyorum, X kuşağını da… Torunlarım Alfa kuşağı, çocuklarım X ve Z kuşağından. Biz ise baby boomer’ız.

Peki, farkları ne sizce?

Teknolojiyi bizden çok daha iyi kullanıyorlar. Ama ben de en azından ne kullandıklarını biliyorum. Onlar kadar iyi kullanamasam da ben de kullanıyorum. Eğer ne kullandıklarını hiç bilmesem, o zaman iletişim kurmak mümkün olmaz.

Biz aslında çok kuşaklı bir kuşağız. Baby boomer’ız ama bugüne kadar X’le de yaşadık, Y’yle de şimdi de Alfa’yla yaşıyoruz. Eğer onları merak eder ve trendlerini, yaşam tarzlarını takip ederseniz, siz de öğrenip kendinizi güncelliyorsunuz. Uyum sağlıyorsunuz.

Bütün mesele adaptasyon. Onların da bize, yani özellikle yöneticileri olan baby boomer veya X kuşağına, uyum sağlamaları gerekiyor. Bu kuşak meselesinin bu kadar öne çıkmasının nedeni, teknolojinin çok hızlı değişmesi. Bugüne kadar yapılmış en büyük keşif ise bence bilimsel çalışmaların takip edilebilmesi. En önemlisi bu.

Neden böyle düşünüyorsunuz?

iPhone’u Steve Jobs yaptı diyoruz ya, aslında doğru ama eksik. Jobs, teknolojiyi bir araya getirip pazarlamasını yapan kişiydi. Bu ürünün arkasında 5-6 bin bilimsel makale var. İşte o makaleler bir araya getirilip iPhone ortaya çıktı. Bu, bilimin ne kadar işe yaradığının bir göstergesi.

Siz hep “En büyük tutkum merakım” diyorsunuz. Meraklı olmaya neden bu kadar önem atfediyorsunuz?

Merak, yaratıcılığın en büyük yakıtıdır. Ben mühendisim. Türkiye’de çok sayıda mühendis ve doktor yetiştiriyoruz, bu harika. Ama temel bilimleri de okutmalıyız. Maalesef üniversitelerde temel bilimleri tercih eden öğrenci sayısı çok az. Çünkü gençler akademisyen olmak istemiyor. Oysa fizikte çözülen her problemin yarattığı teknoloji, bundan sonraki tüm ürünlere damga vuracak. Bilim bu kadar hayati.

Fizik ve matematikle çok ilgili olduğunuzu biliyorum. Peki şu an ne okuyorsunuz?

Şu anda Chip Wars’ı okuyorum. Tayvan’da TSMC diye bir fabrika var (Tayvan Semiconductor Manufacturing Company). Neredeyse tüm dünyaya çip üretiyorlar. Mesela iPhone’un içindeki A14 çipinde 11,6 milyar transistör var. Bunu sadece onlar üretebiliyor.

Şimdi Amerika, Huawei’ye bu çipleri vermemeye başladı. Çin de hemen Tayvan’a doğru gemilerini çıkardı, Amerika da Asya[1]Pasifik donanmasını bölgeye yolladı. Chip Wars işte bunu anlatıyor. Hem çok güncel hem etkileyici bir kitap.

Teknoloji dışında ne okuyorsunuz?

Yönetim teknikleriyle ilgili kitapları çok okuyorum. Özellikle dünyanın en büyük iş insanlarının otobiyografilerini. Bunlar çok faydalı oluyor. Çünkü uluslararası bir işi yönetiyoruz. Küresel şirket olmak, yurt dışında yatırım yapmak demek. Dolayısıyla uluslararası iş insanlarının neler yaptığını bilmek gerekiyor.

Bana sık sık “Üst düzey yönetici nasıl olmalı” diye soruyorlar. Ben de üç madde söylüyorum: Bir, akademik olmalı. Öğrenmeye devam etmeli. Üniversite bittiği gün, yaşamın öğrencisi oluyorsunuz. Diplomaların bir geçerlilik süresi var. Deneyimler bile demode oluyor. İki, kurumsal olmalı. Üç, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sokağı da bilmeli. Pazarda ne oluyor? Kimlerle iş birliği yapabilirsin, kimlerle yapamazsın? Gittiğin ülkedeki iş ve siyaset dünyasını tanımalı, gelenekleri bilmeli. Bunların hepsi “sokağı bilmek” demek.

Sizin rallici olduğunuz bir dönem vardı. Ralli hayatınıza ne kattı? Orada ciddi bir başarınız varmış.

35 yıl oldu. O dönem yarıştığımda hep ilk 10’daydım. Gerçekten çok efsane bir dönemdi. İskender Atakan, Emre Yerlici, Nejat Avcı, Volkan Işık gibi efsane isimlerle yarıştım. Rallide co-pilot ile uyum, takım çalışması ve odaklanma muazzam derecede önemli. Ben odaklanmanın değerine çok inanırım, bunu da rallide öğrendim. Co-pilot yola bakmaz, elindeki notlara göre sürücüyü yönlendirir. Sürücü de hem sesi dinler hem yola bakar hem de aracı kontrol eder. Birden fazla uyaranı aynı anda yönetiyorsunuz. Bu da büyük bir senkronizasyon gerektiriyor. O dönemden Cem Hakko da vardı. O da çok iyi bir yarışçıydı.

Torunlarınızdan biri de bu spora merak salmıştı değil mi?

Evet, torunum Raif Sani Şener şu an 12 yaşında ve gokart ile başladı. Ralliden çok pist yarışlarını seviyor, o alanda devam edecek.

Spor, özellikle dikkat ve odaklanma açısından çok önemli. Gençlerin mutlaka spor yapması gerekiyor. Hangi sporu yaptıkları önemli değil, ama bir spora yönelmeleri şart. Torunumun takım sporu yapmasını isterdim ama gokart da onun dikkat gelişimi için çok kıymetli. Spor, gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutuyor.

Torunlarınızla nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Ben çocuklarımın çocukluk dönemini kaçırdım. Önemli günlerine bile katılamadım. O yüzden torunlarımı kaçırmamaya, onlarla özellikle ilgilenmeye çalışıyorum.

Peki, 53 yaşında MIT’ye gidip karmaşa yönetimi eğitimi almak nasıl bir motivasyonla oldu?

2000 yılında Atatürk Havalimanı’nı işletmeye başladık. 2008’de, yani 53 yaşındayken MIT’ye gittim. Bu kolay değil ama işte bu da öğrenme merakı. Havalimanlarında müthiş bir karmaşayı yönetiyorsunuz: Uçak iniş-kalkışları, yüz binlerce yolcu, bagaj işlemleri, yer hizmetleri… MIT’deki eğitim bu süreci çok iyi besledi.

Yıllar sonra Harvard Üniversitesi, Türkiye’deki şirketlerden vaka çalışması yapmak istedi. TAV’a geldiler. Görüşmelerden çok başarılı çıktık. Profesör Juan Alcacer bizden üç ayrı vaka çalışması hazırladı. Harvard’daki MBA öğrencilerine TAV’ı biz anlattık.

Bu, benim kariyerimdeki en önemli dönüm noktalarından biri. Gençken önünden bile geçemediğiniz bir üniversitede, kurduğunuz şirketin vaka çalışmasını anlatmak… Hem Türkiye açısından hem uluslararası platformda çok değerliydi.

“Coğrafya karakterimizdir"

VOLKAN KONAK

Volkan Konak’ı anmak isterim. Allah rahmet eylesin gerçekten Karadeniz’in yetiştirdiği çok önemli bir sanatçıydı. Çok da sevdiğim bir insandı. Onun kaybı bizi çok üzdü. Ondan önce de Kazım Koyuncu vardı. Bu iki isim, iki arkadaş gerçekten Karadeniz ezgilerini Türkiye’de tanınır hale getirdi. Karadeniz müziğine çıta atlattılar. İkisini de kaybettik, Allah rahmet eylesin.

BECERİKLİ İNSANLARIN ŞEHRİ

Trabzon çok özel bir yer. İki yaşına kadar oradaydım. Sonra Ankara’daydık. Ama yine de o Trabzonlu olma, insanın karakterine yansıyor. Trabzon’a her yaz giderdik. Orada halen akrabalarımız var. Ağabeyim Sadri Şener, Trabzonspor başkanlığı yaptı. Ablam Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kurdu. Trabzonlular becerikli insanlardır. Çünkü orada denizden hemen sonra dağlar başlar.

HIZLI, ACELECİ, SİNİRLİ

Coğrafya, karakteri de şekillendirir ve çok yağmur yağar. Direkt dağlar başladığı için böyle evlerin yan yana olduğu köyler yoktur. Yani bir ev bir yerdedir, öbürü bir kilometre ileridedir. Bundan dolayı bağırarak konuşurlar. Çok yağmur yağdığı için de çok hızlı hareket etmeye mecburdurlar.

KARADENİZ KADINI

Sürekli koşarlar, ormana gider bir koşu geri gelirler, dükkana gider bir koşu geri gelirler. Çok acelecidirler. Yağmur da böyle gürül gürül yağmaz, ince ince yağar ve insanı sinir eder. Ondan sinirlidirler, acelecidirler, bağırarak konuşurlar. Ama müthiş bir pratik zekaları vardır ve çok çözüm odaklıdırlar. Kadınları çok çalışkandır. Karadeniz’de önce kadınlar kalkar, güneş sonra doğar. Karadeniz kadını çok çalışkandır.

“Konfor alanımızı dar tutmamız gerekiyordu”

“TEKNEYE BİR HAFTA GİDEBİLDİM”

Denizi çok seviyorum ama geçen yıl tekneye bir hafta gidebildim. O süreyi biraz artırmam lazım. İşle özel hayatı beraber yürütmeyi beceremeyenlerdenim. Bu da benim en büyük eksikliklerimden. İşle hayat dengede olursa birbirini besliyor. Şimdi biraz dengelemeye başladım. Yine de geçen yıl tekneye bir hafta gidebildim. Tekne de çok masraflı o yüzden oğlum kiraya da veriyor. Güzel para kazanıyoruz. Para kazanmak da herhalde hoşuma gidiyor.

“HER ŞEYİ GÖRDÜK”

İşle hayatı paralel götürebilmenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Biz yapamadık. Niye yapamadık? İş hayatına 1980’de girdik. 1980’den bu yana Türkiye tarihinde olanları tekrarlamayalım. Olmayan yok. İhtilali de gördük, darbe girişimlerini de terörü de ekonomik krizleri de depremi de gördük. Görmediğimiz şey kalmadı. Onun için bu dönemde iş hayatında konfor alanlarımızı dar tutmamız gerekiyordu, biz de dar tuttuk.

“SANATA EŞİM MERAKLI”

Sanata benden daha çok eşim meraklı. Onun sayesinde ben de biraz sergilere gidebiliyorum. Maalesef eksik yönlerimden birisi sanat. Sanat tabii ki ruhunuza iyi gelen bir şey ancak fikirleri cisimleştirebilmek zordur. Sanat, fikirleri cisimleştiriyor. Yani fikirlerin cisimleştirilmesi açısından sanat çok önemli ama ben maalesef çok vakit ayıramadım. Odamdaki Devrim Erbil resmini TAV’ın benden sonraki CEO’su Serkan Kaptan hediye etti. Ben arabalara çok düşkünüm. Beş-altı tane klasik arabam var. Arabalarım genellikle Jaguar ve Mercedes’in 1963, 1968, 1970 dönemlerine ait.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz