IMF'nin eski bas ekonomisti KENNETH ROGOFF, krizden çıkısın tam gerçekleşmediğini düşünüyor.
2008'de yasanan çöküşün bir benzerini yakın bir zamanda tekrar yaşanma
ihtimalinin olduğuna dikkat çekiyor. Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'nın
borçlarının yeniden yapılandırılması, İspanya ve İtalya'nın borçları
için de bir yol bulunması gerektiğini söylüyor. Rogoff'un Türkiye'ye
ilişkin de ilginç görüşleri var. Her ne kadar krizden çıkışta çok iyi
performans göstermiş olsa da ekonomide bazı dengesizliklerin olduğuna
dikkat çekiyor. "En endişe verici olan da cari işlemler dengesindeki
balon oluşumu. Ancak asıl sorun, yabancı sermayenin geliş şekli. Sermaye
ülkeye doğrudan yabancı yatırım şeklinde değil kısa dönemli olarak
fonlar aracılığıyla giriyor. Bu önemli bir sorun" diye konuşuyor.
Avrupa ve Amerika'da çok sayıda kişinin işsiz olduğunu görüyoruz.
Gelişmiş ülkelerdeki birçok sıradan insan krizin etkilerini,
ekonomilerinin hala durgunlukta olduğunu hissediyor. Borsa fiyatları
iyileşmiş olabilir ama emlak fiyatları ve ticari gayrimenkul birçok
ülkede oldukça zayıf. Benim en büyük endişem, 2008'de bankacılık
sisteminin yaşadığı çöküşün bir benzerini yakın bir zamanda tekrar
yaşama ihtimalimiz olması." Bu sözler, Harvard Üniversitesi Uluslararası
Kalkınma Merkezi Direktörü ve IMF'nin eski baş ekonomisti Kenneth
Rogoffa ait. Avrupa'da, özellikle Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'da
borçların ciddi bir yapılanma ihtiyacı içinde olduğunu belirten Rogoff,
"Ayrıca Avrupalılar, İspanya ve İtalya'nın borçları için de bir yol
bulmak durumunda. Bu ülkeler başarısız olmak için fazla büyük. Eğer
İspanya ekonomisi ağır bir hasar alırsa bunun sonuçları Fransa'ya da
ulaşır" diyor. Rogoffun Türkiye'ye ilişkin de ilginç görüşleri var. Her
ne kadar krizden çıkışta çok iyi bir performans göstermiş olsa da
ekonomide bazı dengesizliklerin olduğuna dikkat çekiyor. "En endişe
verici olan da cari işlemler dengesindeki balon oluşumu. Bu, eninde
sonunda ülkeyi bir başka finansal krizde savunmasız hale getirecek.
Ancak asıl sorun, yabancı sermayenin geliş şekli. Sermaye ülkeye
doğrudan yabancı yatırım şeklinde değil kısa dönemli olarak fonlar
aracılığıyla giriyor. Bu önemli bir sorun" diye konuşuyor. Harvard
Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü Kenneth Rogoff,
global krizin seyrini, gelecekte dünya ekonomilerini bekleyen riskleri
ve Türkiye ekonomisine dair öngörülerini Capital'e şöyle anlattı:
Capital: Global finansal krizin sona erdiğini düşünüyor
musunuz? Yeni bir global krizin oluşumunu engellemek için bugünden neler
yapmak gerekiyor?
- Birçok gelişmiş ekonomi, hala büyük resesyondan sıyrılmış değil. Çok
sayıda ülke, kriz öncesi gelirlerine yeniden ulaşmaya çalışıyor.
Normalde bu iyileşme, 3-4 yıl değil sadece 6 ay alır. Carmen Reinhart
ile birlikte yazdığımız Türkçeye de çevrilen "This Time is
Different/İçinde bulunduğumuz Zaman Farklı" adını taşıyan kitapta,
geçmiş yıllarda savaş sonrası oluşan finansal krizlerde, ekonomilerin
kriz öncesi GSYİH'lerine ortalama 4 yılda ulaştığını saptadık. Bugün
baktığımızda Avrupa ve Amerika'da çok sayıda kişinin hala işsiz olduğunu
görüyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki birçok sıradan insan krizin etkilerini,
ekonominin hala durgunlukta olduğunu hissediyor. Borsa fiyatları
oldukça iyileşmiş olabilir ama emlak fiyatları ve ticari gayrimenkul
birçok ülkede oldukça zayıf. Yine de bu durum olağan karşılanmalı. Benim
en büyük endişem, 2008'de bankacılık sisteminin yaşadığı çöküşün bir
benzerini yakın bir zamanda tekrar yaşama ihtimalimizin olması. Bir
finansal krize karşı en iyi aşı, yeni edinilmiş bir deneyimdir. Halk,
basın, politikacılar, yatırımcılar ve tüketiciler yaşananları
hatırlamalı. Öte yandan hükümetler, finansal sistemdeki statükoyu devam
ettirme konusunda çok fazla kaygılanıyor. Temel reformların eksikliği
eninde sonunda problemleri besleyecek.~
Capital: Krizin etkilerini özellikle Avrupa hissediyor. Avrupa
Birliği konusundaki öngörüleriniz neler? Yunanistan'da olduğu gibi
diğer ekonomiler de risk altında mı?
- Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'nın borçları, ciddi bir yeniden
yapılanmayı gerektiriyor. Bu yapılanma, hem hükümet borçları hem dış
borçlar anlamında şart. Ayrıca Avrupalılar, İspanya ve İtalya'nın
borçları için de bir yol bulmak durumunda kalacak. Bu ülkeler başarısız
olmak için çok fazla büyük. Eğer İspanya ekonomisi ağır bir hasar alırsa
bunun sonuçları Fransa'ya ulaşır. Bence problem ekonomik olarak
yönetilebilir. Avrupa Birliği anayasası, finansal krizle baş etme
konusunda hasta. Şu anda anayasa felç olmuş durumda. Çünkü Euro'yla
ilgili birçok önemli karar, 17 üyenin de fikir birliğine ihtiyaç
duyuyor. Bazı kararlarda 27 üyenin onayı gerekebiliyor. Bu tuhaflık,
yönetim anlamında derin problemleri yansıtıyor.
Capital: AB üyesi bazı ülkeler ağır borç yükü altında olduğu için
Maastrich kriterlerini yerine getiremiyor. Bu durumun gelecekte
değişeceğini düşünüyor musunuz? AB yeni bir ekonomik yaklaşıma mı
ihtiyaç duyuyor?
- Maastrich Anlaşması yetersiz. İlk olarak limitleri aşmak konusunda
anlamlı cezalar yok. İkinci olarak anlaşma, özel borçları ve banka
borçlarını yapılandırma konusunda hiçbir şey yapmıyor. Carmen
Reinhart'la 800 yıllık finansal tarih üzerine yaptığımız inceleme, bize
sıklıkla krizde özel borçların devlet borçları haline geldiğini
gösteriyor. Hükümetler bir kenara çekilip özel sektör ekonomisinin
erimesini izleyemez. Dolayısıyla yeni yaklaşım kapsamında Avrupa'da
geniş ve güçlü bir regülasyon otoritesi olmalı. Euro Bölgesi'ndeki var
olan yönetim sistemi de açık bir şekilde yetersiz ve yeniden yapılanma
ihtiyacı içinde.
Capital: Gelecek 10 yılda ülkeleri ve ekonomileri zorlayacak en kritik konular neler olacak?
- Politik olarak Çin'in yükselişi, zamanımızın en önemli zorluğu olmaya
devam edecek. Şu ana kadar Çin'in yükselişi, barışçıl bir şekilde oldu.
Bu yükselişi destekleyen de Rusya'dan çok Amerika'ydı. Fakat şimdi Çin,
büyüme engelleriyle karşılaşmaya başlayacak ve daha fazla sürtüşmelerin
oluşması artık kaçınılmaz. Çin çaresiz olarak doğal kaynaklara ihtiyaç
duyuyor. Bu da Çin'i her geçen gün yönetimin zayıf olduğu Afrika'ya
bakmaya yöneltecek. Kriz sırasında büyük oranda unutulan küresel ısınma,
özellikle deniz seviyesinin yükselmesi ve çöllerin genişlemesiyle en
büyük problem olarak kendisini tekrar hatırlatacak. Eğer Amerika, mali
politikalarını tutarlı bir şekilde yönetmenin yolunu bulamazsa kendisini
10 yıl içinde çok derin bir finansal sıkıntının içinde bulabilir. Tabii
ki Amerika'nın bu durumu sadece dolara zarar vermeyecek tüm global
finansal sistemde belirsizlik yaratacak.
Capital: Asya'nın yükselişi sürerken Batı'nın da gücünü
kaybedeceği söyleniyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Eğer böyle
olursa dünya güç dengesi bundan nasıl etkilenir?
- Biz gelişmekte olan pazarların hızla geliştiği ve devasa büyümeler
kaydettiği bir çağda yaşıyoruz. Sadece Asya değil, Brezilya, Türkiye,
Ortadoğu ve Güney Afrika'da da bu büyümeler yaşanıyor. Bu ekonomik gücün
politik güce yansımasının gerçekleşmesi en azından bir jenerasyonun
değişimini gerektirir. Fakat bu değişim de kaçınılmaz görünüyor. Bununla
birlikte gelişmekte olan pazarlar, şöyle bir durumdan muzdarip
olabilir: Amerika'nın tek bir sesi var, her ne kadar farklı aksanlarla
konuşsa da Avrupa'nın da... Gelişmekte olan pazarlar ise kırılgan ve çok
farklı. Bu da güçler dengesinin değişmesinde onlar için önemli bir
engel olabilir.
Capital: IMF bundan sonra gelişmekte olan ülkelerde nasıl bir politika benimsemeli?
- IMF Doğu ve Orta Avrupa bölgesi için çok uygun koşullarda dev bir fon
yaratıyor. Son yıllarda IMF, 2001 yılında Türkiye'de uygulanan ve çok
başarılı olan program gibi başarılı bir çalışma yapmadı. Bu yaşadığımız
finansal kriz nedeniyle şimdilik anlaşılabilir bir durum gibi görünse de
yine de önemli bir yanlış. Biz IMF'nin sadece para verip bir yere
ulaşacağı bir noktada değiliz. Yeni IMF yönetimi, bu konuyu çok zorlu
bir görev olarak karşısında bulacak.~
Gelecek 10 yılı şekillendirecek konular
1- Çin'in yükselişi, zamanımızın en önemli zorluğu olmaya devam
edecek. Şu ana kadar Çin'in yükselişi, barışçıl bir şekilde oldu. Fakat
şimdi Çin, büyüme engelleriyle karşılaşmaya başlayacak ve daha fazla
sürtüşmelerin oluşması artık kaçınılmaz.
2- Çin, çaresiz olarak doğal kaynaklara ihtiyaç duyuyor. Bu da
Çin'i her geçen gün yönetimin zayıf olduğu Afrika'ya bakmaya yöneltecek.
3- Küresel ısınma, özellikle deniz seviyesinin yükselmesi ve
çöllerin genişlemesiyle en büyük problem olarak kendisini tekrar
hatırlatacak.
4- Eğer Amerika, mali politikalarını tutarlı bir şekilde
yönetmenin yolunu bulamazsa kendisini 10 yıl içinde çok derin bir
finansal sıkıntının içinde bulabilir. Amerika'nın bu durumu global
finansal sistemde belirsizlik yaratacak.
5- Sadece Asya değil, Brezilya, Türkiye, Ortadoğu ve Güney
Afrika'da da devasa büyümeler yaşanıyor. Bu ekonomik gücün, politik güce
yansımasının gerçekleşmesi en azından bir jenerasyonun değişimini
gerektirir.
6- Gelişmekte olan pazarlar, kırılgan ve çok farklı. Bu da güçler dengesinin değişmesinde onlar için önemli bir engel olabilir.
"CARİ İŞLEMLERDEKİ BALON OLUŞUMU ENDİŞE VERİCİ"
KESKİN HIZ Türkiye, finansal krizden son derece etkileyici
bir şekilde çıktı. 2002'den 2007'ye kadar ortalama yüzde 6,5 büyüdü ve
2008-2009 yılları arasındaki krizden keskin bir hızda sıyrıldı. Geçen
yıl Türkiye, büyük ekonomiler arasında en iyi üçüncü büyüme
performansını sergiledi.
DENGESİZLİKLER Bununla birlikte bazı dengesizlikler ortaya çıkmaya başlıyor. En endişe verici olan da cari işlemler dengesindeki balonlaşma. Bu eninde sonunda ülkeyi bir başka finansal krizde savunmasız hale getirecek.
ASIL SORUN Ancak asıl sorun, yabancı sermayenin geliş şekli. Sermaye ülkeye doğrudan yabancı yatırım şeklinde değil, kısa dönemli olarak fonlar aracılığıyla giriyor. Bu önemli bir sorun. Enflasyon da büyüyen bir problem. Merkez Bankası, problemi bir noktada kontrol altına almak için faiz oranlarını düşürmeye itilecek.
TÜRKİYE İÇİN 4 KRİTİK KONU
EN BÜYÜK RİSK Cari açık derin bir problem, Türk politika
yapıcılar da geçmiş deneyimlerinden bunu çok iyi biliyor. En önemli
unsur, finansal sektörde yeterli regülasyonların olup olmadığından emin
olmak. Bankalar yeterli sermayeye sahip mi bu kontrol edilmeli.
DÜŞÜK İSTİHDAM Türkiye ekonomisinin görünen yapısal zayıflığı, düşük istihdam oranı. Yetişkinlerin sadece yüzde 44'ü istihdam ediliyor görünüyor, birçok kişi de muhtemelen kayıt dışı ekonomide istihdam ediliyor.
ENTEGRASYON SÜRECİ Sürdürülen etkileyici büyüme rakamlarının aksine, işsizlik oranı hala çift haneli rakamlara yakın. Türkiye, aynı zamanda Avrupa Birliği'ne entegrasyon konusundaki süreci hemen başlatmalı.
EURO'DAN UZAK DURMALI Yine de Türkiye'ye kesinlikle Euro'dan
uzak durmasını tavsiye ediyorum. Euro Bölgesi şu anda dev bir anayasal
kriz yaşıyor ve Türkiye böyle bir probleme dahil olmak istemeyecektir.~
"ÇİN'İN BÜYÜME HIZINI KORUMASI ZOR OLACAK"
21. YÜZYILIN HİKAYESİ Çin'in yükselişi, 21'inci yüzyılın
hikayesi. Fakat bence Çin önümüzdeki dönemde büyüme yolunda çeşitli
sıkıntılarla yüzleşecek. Çin'in hiçbir zaman finansal bir kriz
yaşamayacağını ya da politik bir sorunu olmayacağını söyleyen insanlara
inanamıyorum.
YANLIŞ YÖNLENDİRİLİYOR Onların yanlış yönlendirildiklerini düşünüyorum. Çin'in gelirleri yükselirken bugünkü yüksek büyüme hızını hiç risklerini artırmadan sürdürebilmesi çok zorlaşacak. Birçok ülke gelirlerini kişi başı 8 binden 10 bin dolara taşırken pek çok problemle karşılaşıyor.
DEVLETÇİ YAKLAŞIM Ekonomiler daha sofistike hale gelirken ve
daha fazla yenilikçiliğe odaklanırken ekonomi yönetiminde eski devletçi
yaklaşım daha kötü bir performans ortaya konulmasına neden oluyor.
YENİ IMF BAŞKANI KİM OLACAK?
DERVİŞ ÖNE ÇIKIYOR Kemal Derviş hem teknik bilgisi hem politik
kişiliği ile IMF başkanı olmak için öne çıkan bir aday. Onun yanı sıra
gelişmekte olan pazarlardan başka güçlü adaylar da var.
2 YILDAN FAZLA SÜRMEZ Bununla birlikte büyük olasılıkla yeni IMF başkanı Fransız Christine Lagarde olacak gibi görünüyor. Ancak Lagarde'ın başkanlığının bir ya da iki yıldan fazla sürmesi beklenmiyor. Bu dönemde IMF bir araştırma yapmalı. Bence yeni IMF, Derviş gibi gelişmekte olan ülkelerden güçlü bir aday tarafından yönetilmeli.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?