Ekonomide son iki yılı resesyon tartışmalarıyla geçirdik. Bu tartışma 2007 yılının ikinci yarısında ABD’de mortgage piyasasında patlayan krizle birlikte başlamıştı. 2008 yılına girerken bu krizin ABD’yi bir resesyona sokup sokmayacağı tartışma konusuydu. Daha sonra ABD’deki resesyonun dünyaya yansıyıp yansımayacağını tartışmaya başladık. 2008 yılının ikinci yarısında dünya ekonomisinin resesyona girmesiyle tartışmanın bu kısmı sona ererken bu kez resesyonun ne zaman biteceği tartışması başlamıştı. Önceleri resesyonun 2009 yılı ortasında biteceği tahminleri yapılırken, küresel ekonomiden sürekli kötü haberler gelmesi üzerine bu tarih bir ara 2010 yılı ortasına kadar atılmıştı. Fakat bu yıl bahar aylarından itibaren durum tersine döndü ve bu kez küresel ekonomiden sürekli iyi haberler gelmeye başladı. Bunun sonucunda şimdi resesyon tartışmasında yeni bir aşamaya girmiş bulunuyoruz. Şimdi tahminler resesyonun sona ermekte olduğunu gösterirken gözler resesyon sonrasında ne olacağına odaklanmış durumda. Genel beklenti resesyon sonrasında dünya ekonomisinin yavaş bir büyüme dönemine gireceği yönünde ama kısa zamanda yeni bir resesyonun kapıyı çalacağını düşünen “çift dip” tahmincileri de bulunuyor.
Dünya ekonomisi için çizdiğimiz bu tablo aşağı yukarı Türkiye ekonomisi için de geçerli. ABD’deki resesyonun dünyaya yansıyıp yansımayacağı tartışılırken elbette Türkiye’de işin içindeydi. Bu yansıma gerçekleştikten sonra resesyondan ne zaman çıkacağımızı da biz de tartıştık durduk. Yalnız Türkiye’de ekonomideki büyüme gelişmiş ülkelerdeki genel uygulamadan farklı bir şekilde hesaplandığından, resesyona bu ülkelerden daha geç girdiğimiz ve çıkışta da onları gecikmeli olarak izleyeceğimiz gibi bir algılama var. Fakat Türkiye’deki büyüme gelişmiş ülkelerdeki gibi hesaplandığında bizim de resesyona bu ülkelerin çoğuyla aynı zamanda girdiğimiz görülüyor. Bu hesap şu anda da tıpkı onlar gibi resesyondan çıkmakta olduğumuzu gösteriyor.
HESAP FARKLILIĞI
Bu hesap farklılığının nereden kaynaklandığını kısaca açıklayalım. Ekonomik serilerin çoğunda olduğu gibi Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’da da (GSYİH) mevsimsellik denen olgu görülür. Hava koşullarının elverişsiz olması tarım, ticaret, ulaştırma gibi bazı sektörlerde kış aylarında faaliyet hacminin yaz aylarına göre daha düşük olmasına yol açar. Bu nedenle bir üç aydan diğerine ekonominin faaliyet hacminin nasıl değiştiğini hesaplamaya kalktığımızda gerçeği yansıtmayan sonuçlar karşımıza çıkar. Bunu bertaraf etmenin basit bir yolu, gerçekte önceki üç aya göre faaliyet hacminin nasıl değiştiğiyle ilgilendiğimiz halde, karşılaştırmayı geçen yılın aynı üç aylık dönemiyle yapmaktır. Türkiye’de büyüme oranları işte bu şekilde hesaplanıyor. Burada tam istediğimiz karşılaştırmayı yapmanın yolu ise verileri mevsimsel olarak düzeltmektir. Gelişmiş ülkelerde istatistik kurumları bu mevsimsel düzeltmeyi yaptığından büyüme oranları önceki üç aylık döneme göre hesaplanabiliyor. Normal zamanlarda bu hesap farklılığı çok fazla önem taşımıyor. Fakat resesyon sırasında büyümede doğru hesabı yapmanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Resesyonla mücadelede para ve maliye politikalarının ne zaman devreye sokulacağı konusunda en doğru kararı verebilmek için resesyona giriş ve çıkış zamanlamasını da doğru olarak tespit edebilmek gerekiyor. Bunun farkına varan Türkiye İstatistik Kurumu da (TÜİK) sonunda bu yıl mevsimsel düzeltme konusuna el attı ama henüz sadece sanayi üretimi verileri mevsimsel olarak düzeltiliyor. Milli gelir verileri hala ham haliyle yayınlanıyor.
BÜYÜME BAŞLADI
Bu nedenle milli gelir verilerini biz kendi imkanlarımızla mevsimsel olarak düzeltme yoluna gittik. ~
Bizim yaptığımız mevsimsel düzeltme ikinci çeyrekte ekonomide büyümenin yeniden başladığını gösteriyor. Biz ikinci çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş GSYİH’de önceki üç aylık döneme göre büyümeyi yüzde 6,8 olarak hesapladık. Mevsimsel düzeltme yöntemleri belli bir hata payını içerdiği için ikinci çeyrekte ekonominin kesinkes bu oranda büyüdüğünü söyleyemeyiz tabii. Fakat başka kurumların yaptığı hesapların da ikinci çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş olarak ciddi bir büyümeye işaret ettiğini görüyoruz. Mesela Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) yaptığı hesap da ikinci çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş olarak yüzde 5,5’lik büyüme olduğunu gösteriyor. Fortis Ekonomik Araştırmalar’ın hesaplaması da ikinci çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş olarak yüzde 4,9’luk büyüme olduğu sonucunu veriyor.
Mevsimsel düzeltilmiş verilere baktığımızda ikinci çeyrekteki bu büyümenin dört çeyrek dönem süren bir küçülmeden sonra geldiği görülüyor. Mevsimsel düzeltilmiş verilere bakılırsa, Türkiye resesyona TÜİK’in hesapladığı büyüme oranlarının gösterdiği gibi 2008’in son çeyreğinde değil ikinci çeyreğinde girmiş durumda. Bu yılın ikinci çeyreğinde büyümenin yeniden başlaması ise halihazırda resesyondan çıkmış olabileceğimize işaret ediyor. Bu konuda kesin konuşmak için üçüncü çeyrek döneme ilişkin milli gelir verilerini görmemiz gerekiyor. Bu konuda genel kabul görmüş kriterler mevcut değil ama resesyona giriş aşamasında ekonominin iki çeyrek üst üste küçülmesini beklediğimiz gibi resesyona çıkış aşamasında da iki çeyrek üst üste büyümesini beklememiz gerektiğini düşünüyoruz.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREK TAHMİNİ
Ekonominin üçüncü çeyrekteki performansına ilişkin ilk veriler ise biraz karışık bir tabloya işaret ediyor. Tüketimde vergi indirimlerinin de etkisiyle bahar aylarında gördüğümüz toparlanma, bu indirimlerinin önemli bölümünün geri alınmasıyla üçüncü çeyrekte yerini yeniden zayıflamaya bırakmış durumda. Fakat üretimdeki toparlanma yavaşlayarak da olsa sürüyor gibi görünüyor. Bu gelişmede geçen yılın sonu ile bu yılın başlarında eritilen stokların yerine konulmaya başlamasının etkili olduğunu düşünüyoruz. Ekonominin üçüncü çeyrekteki performansını tam olarak tahmin edebilmek için biraz daha veriye ihtiyacımız var. Fakat şimdilik tahminimiz epey yavaşlayarak da olsa mevsimsel düzeltilmiş büyümenin üçüncü çeyrekte de sürdüğü yönünde. Yani Türkiye ekonomisindeki resesyonun artık sona ermiş olduğunu tahmin ediyoruz.
Fakat resesyondan sonrası biraz sancılı olacak gibi görünüyor. Dördüncü çeyrek döneme ilişkin tahminlerimiz de mevsimsel düzeltilmiş olarak çok düşük bir büyümeye işaret ediyor. Hükümetin ekonomiye olan güveni bir türlü tamir edemediği bir ortamda iç talepte ve yatırımlarda ciddi bir canlanma yaşanması çok zor. Dünya ekonomisinde de büyümenin düşük kalması bekleniyor ki bu da dış talebin Türkiye’deki büyümeye katkısını sınırlayacağa benziyor. Bu şartlar altında ekonomide hızlı büyüme oranlarına geri dönmek hemen mümkün olacak gibi görünmüyor.
Bu arada TÜİK’in hesapladığı büyüme oranlarına göre ise resesyondan çıkışın ancak yılın son çeyreğinde mümkün olacağını belirtelim. GSYİH’de geçen yılın aynı dönemine göre büyümenin pozitif hale gelmesi ancak son çeyrekte mümkün olacak gibi görünüyor. Tabii bu resesyondan çıkış zamanlamasını doğru olarak yansıtmıyor. TÜİK’in de artık milli gelir verilerini mevsimsel olarak düzeltmeye başlaması gerekiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?