Yavaşlama zamanı

Ekonomide yılbaşından bu yana en çok merak edilen konuyu, geçen yılın son çeyreğinde iyice hızlanan büyümenin bir kazaya yol açmadan yavaşlayıp yavaşlamayacağı oluşturuyor

1.06.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yavaşlama zamanı
Bunun nedeni ekonomideki hızlı büyümenin cari açığın yeniden rekorlar kırmaya başlamasına yol açması ve bu cari açığın finansman kalitesinin de iyice düşmüş olması. Cari açığın büyük bölümünün "sıcak para" olarak tabir edilen kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse edilmesi, 1994 ve 2001 krizleri öncesini hatırlayanların soğuk terler dökmesine neden oluyor. Merkez Bankası da bu endişeleri paylaştığı için geçen yılın sonlarında para politikası uygulamasında değişikliğe gitmiş ve enflasyon yanında cari açığı da hedef tahtasına oturtmuştu. Merkez Bankası, yeni para politikası uygulamasıyla bir taraftan politika faizini bir miktar düşürüp sıcak para girişlerini caydırmaya, diğer taraftan da mevduatlara uygulanan zorunlu karşılıkları arttırıp iç talebi besleyen kredilerin hızını kesmeye çalışıyor. Merkez Bankası, her fırsatta, aldığı bu önlemlerin etkilerinin ikinci çeyrekten itibaren görülmeye başlayacağını da söyleyip duruyor.

İLK ÇEYREK TAHMİNİ
Fakat yılın ilk çeyreğine ilişkin veriler ekonominin Merkez Bankası'nın beklediğinden de önce yavaşlamaya başladığını gösteriyor. Burada hemen bu değerlendirmemizin mevsimsel düzeltilmiş verilere dayandığını belirtelim. Ekonomik kamuoyu eskiden kalmış alışkanlıkla hala ham verilerdeki yıllık değişim oranlarına odaklandığı için galiba bunun pek farkına varamamış durumda. Ham verilerdeki yıllık değişim oranları ilk çeyrekte ekonominin geçen yılın aynı dönemine göre çift haneli bir büyüme bile göstermiş olabileceğine işaret ediyor. Ancak ekonominin gerçekte nereye doğru gittiğini görmek için geçen yılın aynı dönemi ile değil önceki dönem ile karşılaştırma yapmak, bunun için de mevsimsel düzeltilmiş verilere bakmak gerekiyor. Zaten bu nedenle de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) son iki yıldır bazı verileri mevsimsel olarak düzeltmeye başlamış bulunuyor. Bu mevsimsel düzeltilmiş verilere baktığımızda, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 3,6'yı bulan ekonomideki büyüme oranının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 1,5 dolayına düşmüş olabileceği gibi bir sonuç karşımıza çıkıyor. Geçen yılın son çeyreğindeki yüzde 3,6'lık büyümenin yıllıklandırılmışı yüzde 15,2'yi bulurken, bu yılın ilk çeyreği için tahmin ettiğimiz büyüme oranının yıllıklandırılmışı ise yüzde 6 dolayında. Bu da ekonomideki büyüme hızının sürdürülmesi imkansız bir düzeyden daha makul seviyelere indiği anlamına geliyor.

ÜRETİM CEPHESİ
Bizi bu düşünceye sevk eden ilk öncü göstergeyi sanayi üretimi oluşturuyor. Geçen yılın son çeyreğinde ekonomi yüzde 3,6 büyürken mevsimsel düzeltilmiş sanayi üretiminde yüzde 5,5'lik artış vardı. Bu yılın ilk çeyreği ise sanayi açısından pek parlak geçmedi. Sanayi üretimi şubat ve mart aylarında iki ay üst üste düşüş gösterdi. Bu da ilk çeyrekte sanayi üretiminde yaşanan artışın yüzde 2,3'te kalmasına yol açtı. Türkiye'de ekonominin genelindeki büyüme sanayideki performanstan önemli ölçüde etkileniyor. Bu nedenle ilk çeyrekte sanayi üretiminde görülen yavaşlama, aynı dönemde ekonominin genelindeki büyüme oranının da yavaşlamış olabileceğine ilişkin güçlü bir sinyal veriyor. Sanayinin üretim cephesinden verdiği bu sinyale, reel ithalattaki gelişmeleri de ekleyebiliriz. Çünkü Türkiye'de ithalatın üçte ikisinden fazlası üretimde kullanılan hammadde ve ara mallarından oluşuyor. Bu da ekonominin hızlandığı dönemlerde ithalatın da reel olarak hızlanmasına, ekonominin yavaşladığı dönemlerde ise ithalatın da reel olarak hız kesmesine neden oluyor. TÜİK'in mevsimsel olarak düzelttiği verilere göre reel ithalat geçen yılın son çeyreğinde yüzde 10,1 artış göstermişti.~
Bu yılın ilk çeyreğinde ise reel ithalattaki artış yüzde 1,6'da kaldı. İşte bu da ekonomideki yavaşlamanın bir işaretini oluşturuyor.

İHRACATTA DURUM
Şimdi üretim cephesine ilişkin göstergelerin sinyalini verdiği ekonomideki bu yavaşlamanın hangi faktörlerden kaynaklanmış olabileceğine bakalım. Bu analiz aynı zamanda üretim cephesinden gelen sinyallerin bir sağlaması niteliğinde de olacak. Bu amaçla ilk olarak dış ticaret verilerine baktığımızda, ekonomideki yavaşlamanın bir nedeninin ihracattaki performansın yeniden düşmesi olduğunu görüyoruz. TÜİK'in mevsimsel olarak düzelttiği veriler, ilk çeyrekte reel ihracatın geçen yılın son çeyreğine göre yüzde 3,4 düştüğünü gösteriyor. Ekonominin hız rekoru denemesine çıktığı geçen yılın son çeyreğinde reel ihracatta yüzde 5,1 artış vardı. İhracatın ilk çeyrekteki performansının, yine bir tökezleme yaşadığı geçen yılın ortalarındakinden daha kötü olduğunu da bu arada belirtelim. Bu durum, muhtemelen, en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa'daki ekonomik sorunlar hala devam ederken alternatif pazarlarımız arasında öne çıkan Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da da siyasi sorunların ortaya çıkmış olmasından kaynaklanıyor.

YATIRIM VE TÜKETİM
Dış ticaret verilerinden aldığımız bir sinyal de yatırım eğilimine ilişkin. Yalnız TÜİK sadece toplam ihracat ve ithalat verilerini mevsimsel olarak düzelttiği için, buradaki değerlendirmemizi kendi yaptığımız mevsimsel düzeltmeye dayandırıyoruz. Geçen yılın son çeyreğinde ekonominin hız sınırını geçmesinde, 12 Eylül'deki referandum sonrasında oluşan olumlu havanın etkisiyle yatırımlarda yaşanan patlama da etkili olmuştu. Bizim yaptığımız mevsimsel düzeltme, yatırım eğiliminin bir göstergesi olan reel sermaye malı ithalatının o dönemde yüzde 23,6 arttığını gösteriyor. Reel sermaye malı ithalatı bu yılın ilk çeyreğinde ise sadece yüzde 4,5 artış gösterdi. Bu, yatırım eğiliminin zayıfladığı anlamına geliyor. İlk çeyrekte büyümenin yavaşlamasının bir nedenini de muhtemelen bu gelişme oluşturuyor. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYİH) en büyük bölümünü oluşturan tüketimde ise ilk çeyrekte ne olduğu biraz belirsiz. Yine bizim yaptığımız mevsimsel düzeltmeye göre, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 13,9 artış gösteren reel tüketim malı ithalatı bu yılın ilk çeyreğinde sadece yüzde 4,3 arttı. Bu, ilk çeyrekte tüketimde de bir yavaşlama olduğu sinyalini veriyor. Fakat bu açıdan daha önemli bir gösterge olan CNBC-e Tüketim Endeksi'nde (CTE) farklı bir durum var. CTE, geçen yılın son çeyreğinde mevsimsel düzeltilmiş olarak yüzde 2,4 artış göstermişti, bu yılın ilk çeyreğinde yaşanan artış ise yüzde 3,2 oldu. Bu da ilk çeyrekte tüketimde yavaşlamaya değil biraz hızlanmaya işaret ediyor.

MERKEZ'İN ETKİSİ VAR MI?
Sonuç itibariyle ekonomide ilk çeyrekte bir yavaşlama olduğunu, bunun da büyük ölçüde ihracattaki düşüşten ve yatırım eğilimindeki zayıflamadan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu da ekonomide ilk çeyrekte görülen yavaşlamanın pek de Merkez Bankası'nın istediği şekilde olmadığı ve yeni para politikası uygulaması çerçevesinde alınan önlemlerden de kaynaklanmadığı anlamına geliyor. İhracattaki düşüşün tamamen dışsal faktörlerden kaynaklandığı açık. Yatırım eğilimindeki zayıflamada ise "baz etkisi"nin rolü önemli gibi. Geçen yılın son çeyreğinde yatırımlarda yaşanan artış çok yüksekti ve bunun üzerine bir o kadar daha artış yaşanması aritmetik olarak zordu. İlk çeyrekte ihracatta yaşanan düşüş de yatırımcının iştahını kaçırmış olabilir. Elbette Merkez Bankası'nın aldığı önlemlerin de, ekonominin eninde sonunda yavaşlayacağı beklentisine yol açarak, yatırımcıyı "bekle-gör" pozisyonuna sokmuş olması mümkün. ~
Ancak bu durumda dahi ilk çeyrekteki yavaşlamada Merkez Bankası'nın aldığı önlemlerin etkisinin çok fazla olmadığı anlaşılıyor. Zaten Merkez Bankası da aldığı önlemlerin etkisinin esas olarak ikinci çeyrekte görüleceğini söylüyor. İkinci çeyrek döneme ilişkin ilk göstergeler bunun gerçekleşebileceğini düşündürüyor. Mevsimsel düzeltilmiş imalat sanayi kapasite kullanım oranı nisan ayında önceki aya göre düştü ki bu sanayide performansın hala düşük olduğunun göstergesi. CNBC-e Tüketim Endeksi de mart ve nisan aylarında iki ay üst üste düşüş gösterdi. Bu da tüketimde de bir yavaşlamanın başladığı anlamına geliyor.

CARİ AÇIK BİLMECESİ
Yaptığımız analiz ekonomide ilk çeyrekte bir yavaşlama olduğunu gösteriyor ama cari açık bu dönemde de rekor kırmaya devam etti. Oysa ekonomi yavaşlayınca ithalatın da yavaşlaması ve dolayısıyla cari açığın hız kesmesi beklenirdi. Bu, çözümü çok zor bir bilmece değil. Cari açık nominal bir büyüklük ve hem miktar hem de fiyat değişimlerinden etkileniyor. İlk çeyrekte ekonominin yavaşlaması esasında ithalatın miktar olarak hız kesmesini sağladı. Fakat aynı dönemde petrol ve diğer emtia fiyatlarının tırmanışa geçmesi, fiyat etkisinin aleyhte çalışmasına neden oldu. Bu nedenle ilk çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş reel ithalat sadece yüzde 1,6 artarken, nominal ithalattaki artış yüzde 9,4'ü buldu. İthalat faturasındaki bu artış yüzünden cari açık da yükselmeye devam etti. Yalnız biz bu yazıyı yazarken petrol fiyatlarında yön yeniden aşağıya döner gibi olmuştu. 2011 yılına 95 dolar civarında girip nisan ayı sonunda 125 doların üzerine kadar çıkan Brent petrolün varil fiyatı, mayıs ayı ortalarında 110 dolar civarına inmişti. Petrol fiyatlarındaki yükseliş gerçekten durursa, ekonominin de yavaşlamasıyla beraber, ikinci çeyrekte cari açıkta hız kesme belirtileri görülebilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz