Yeni Yaş Analizi

Türk konutundaki devrim 1960’larda başladı, sonraki yıllarda hızla devam etti. Buzdolabı, radyo, elektrikli süpürge, çamaşır makinesi derken hızlı bir dönüşüm yaşandı. Sahiplik oranı hızla yükseldi...

1.05.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Türk konutundaki devrim 1960’larda başladı, sonraki yıllarda hızla devam etti. Buzdolabı, radyo, elektrikli süpürge, çamaşır makinesi derken hızlı bir dönüşüm yaşandı. Sahiplik oranı hızla yükseldi, bazı evlere birden fazla eşya girdi. Ancak, Türkiye’deki beyaz ve elektronik eşya ile otomobilin yaş piramidi çok farklılaştı. Bazı evler 20 yılın üstünde yaştaki eşyaya sahipken, kimi evlerde daha birkaç yıllık ürünler var. Otomobilde de benzer bir tablo dikkati çekiyor.

Yeni yüzyıl bilgisayar, internet, mobil telefon ve akıllı çiplerin devri olacak, çok değil 5 yıl içinde akıllı evler ve ev aletleri yaygınlaşacak. Buzdolabımız süt bittiğinde internet üzerinden kendi kendine sipariş edecek. Otomatik çamaşır makinemize internet üzerinden uzaktan komut verebileceğiz. Teknolojik gelişmelerin etkisiyle klasik buzdolapları, çamaşır makineleri tarih olacak.

Geçtiğimiz yüzyıl ise yaşam biçimimizi etkileyen, hayatımızı kolaylaştıran çok sayıda buluşa sahne oldu. Teldolaplarda sakladığımız yiyeceklerimizi buzdolabına taşıdık. Aynı yıllarda radyo ve televizyonla tanıştık. Bu cihazlar evlerimizin baş köşesine yerleştirildi, üzerleri “dantel” işlemeli örtülerle taçlandırıldı. 1950’lerden itibaren Türk evlerine girmeye başlayan bu harika buluşlar ev kadınlarının gözbebeği, gurur kaynağı oldu.

O yılların şartlarında buzdolabı ve radyo, “pahalı”, hatta “lüks” bulunurdu. Eve alınan bir buzdolabı en az 20 yıl kullanılır, tamircinin ellerinde son nefesini verene dek yerine yenisi alınmazdı. Bu cihazlar 1970’lerden sonra “ihtiyaç”, 1990’lardar sonra ise adeta “zorunlu ihtiyaç” haline geldi, sahiplik oranları yükseldi.

Emektar buzdolapları, eski teknoloji ile çalışan siyah-beyaz televizyonlar, merdaneli çamaşır makineleri  değiştirilmeye başlandı, yerlerine “no-frost” soğutucular, çok kanallı renkli televizyonlar ve otomatik çamaşır makineleri alındı. Tüketiciler ellerindeki ürünü teknolojisi daha iyi ve yeni olanlarla değiştirmeye başladı. Böylece Türk evlerindeki eşya parkı gençleşti.

Bunda alım gücünün yükselmesi, taksitli satış ve finansman olanaklarının da artması da önemli rol oynadı. Sonuçta kentsel alanlarda sahiplik oranları batı ülkelerini yakaladı. Hatta şu anda evlerimizde kullandığımız beyaz eşya parkının batı ülkelerine göre daha genç olduğu söyleniyor.

Dayanıklının “yaş” haritası

Veri Araştırma şirketinin yaptığı bir çalışma, bu konudaki en son tabloyu gözler önüne seriyor. Araştırma, Türkiye’nin 20 bin ve üzeri nüfuslu kentsel yapısını temsil edecek şekilde, 1.922 hane arasında gerçekleştirildi. Bu çalışmadan, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyon, elektrikli süpürge gibi eşyaların ve otomobillerin yaş durumuyla ilgili hayati veriler de ortaya çıkıyor.

En önemlisi, üst, orta ve alt sosyo – ekonomik tabakalardaki hanelerde kullanılan eşya parkının yaş durumuna da açıklık getiriyor. Bu veriler önümüzdeki yıllarda beyaz ve kahverengi eşya talebinin yapısına ilişkin ipuçları da içeriyor. Araştırma sonuçları ciddi biçimde analiz edilirse, önümüzdeki yıllarda pazarın nasıl şekilleneceği konusunda ipucu elde edilebilir. Örneğin bu sonuçların değerlendirilmesinden buzdolabı, çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi gibi ürünlerde talebin yönü tahmin edilebilir. Ayrıca, talebin yapısında ilk alım ve yenilemenin etkisi konusunda da fikir sahibi olmak mümkün.

Araştırma sonuçlarına göre, kentsel alanlarda otomobiller 8, buzdolapları 9, çamaşır ve bulaşık makineleri 5, elektrikli süpürgeler 7 , televizyonlar 6 yaşını doldurmuş durumda.

Buzdolaplarımız 9 yaşına girdi

Türkiye’de hemen hemen tüm evlere buzdolabı girmiş durumda. Geçtiğimiz yıl iç pazarda 1 milyon 467 bini aşkın buzdolabı satıldı. Kentsel alanlarda buzdolabı penetrasyonu ise yüzde 96.9 düzeyinde. Bu oran üst sosyo-ekonomik tabakalarda yüzde 99, orta kesimde 97,9, alt tabaka da ise yüzde 95,6 olarak hesaplanıyor. Kentsel alandaki hanelerde kullanılan buzdolaplarının yüzde 71.8’i normal, yüzde 28,1’i ise karlanma yapmayan “no-frost” teknolojisi kullanılarak üretilmiş.

Veri Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Kadir Gürtan, “Türkiye kentsel alanları genelinde kullanılan buzdolaplarının ortama yaşı 9’dur. Alt sosyo-ekonomik tabakalarda 10 olan ortalama buzdolabı yaşı, orta sınıfta 9’a, üst tabakalarda ise 7’ye kadar düşüyor” diyor.

Türkiye’de dayanıklı tüketim ürünlerinde ortalama yaş çok yüksek değil. Ancak, 20 yaşın üzerindeki emektar buzdolaplarını kullanmaya devam edenlerin oranı da azımsanacak gibi değil. Kent hanelerinin yüzde 15.38’inde 20 yaşın üzerindeki buzdolapları kullanılıyor.

Vestel Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Ziya Öztürk, “Batı ülkelerinde pazar doygunluğa ulaşmıştır. Ürünlerin ortalama yaşları Türkiye’ye oranla daha yüksektir” yorumunu yapıyor.

Arçelik yetkilileri ise, kentsel kesimdeki tüketicilerin satın alma güçleri daha yüksek ve yeniliklere daha yatkın oldukları için, ürünlerini ekonomik ömürleri dolmadan yenilediklerini söylüyor.

Zenginin çamaşır makinesi eskidi

Türkiye’nin nüfusu 2000 yılı sonu itibariyle 65.3 milyon, hane sayısı ise 15 milyon düzeyinde idi. Nüfusun yüzde 65’inin kentlerde yaşadığı düşünülürse, bu gruptaki hane sayısı da 9 milyon 750 bin olarak hesaplanıyor. Kentli hanelerin yüzde 75.58’ine otomatik, yüzde 11.16’sına normal çamaşır makinesi girmiş durumda.

Veri Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Kadir Gürtan, çamaşır makinesinin kentlerdeki üst sosyo - ekonomik kesimdeki hanelerin neredeyse tamamına girmiş oldu��unu söylüyor. Gürtan’a göre üst gelir grubunda otomatik çamaşır makinesi sahipliği yüzde 99.54 düzeyinde. Kentlerde otomatik çamaşır makinesi penetrasyonu orta sınıfta yüzde 91.58’e, alt kesimde ise yüzde 74’e düşüyor.

Ancak, ilk önce üst sınıfların evine giren otomatik makineler artık yaşlandı. Üst tabakalardaki hanelerdeki otomatik çamaşır makinelerinin yaşı 7 iken, orta sınıfta 6, alt sınıfta ise 5’e geriliyor... Bu da 2003’ten sonra üst sınıflarda yenileme talebinin yükseleceğine işaret ediyor.

BSHG (Bosch-Siemens) Pazarlama Direktörü Rudiger Nickel, otomatik çamaşır makinesi sahiplik oranının, kenttekinin yarısı kadar olduğunu ve aradaki farkın kapanmasının zaman alacağını belirtiyor.

Ziya Öztürk ise “Çamaşır makinesi Türkiye için yeni bir ürün. Bu nedenle, çamaşır makinesi parkı genç. Ancak bu durum 10 yıl içinde değişecek. 2010’da yenileme talebi yükselecek” diyor.

Orta direkin “bulaşık” rüyası!

Türkiye’de kentlerde yaşayan ailelerin yaklaşık dörtte birinde bulaşık makinesi var. Yaş ortalaması ise 5 düzeyinde. Üst sınıftaki kentli hanelerin yüzde 82.2’sine bulaşık makinesi girmiş durumda.

Orta direk hanelerinde otomatik çamaşır makinesi sahipliği yüzde 92’lere kadar yükselmişken, bulaşık makinesi penetrasyonu sadece yüzde 27.6. Bu tablo, “orta” sosyo-ekonomik tabakadaki hanelerin bulaşık makinesi için potansiyel alıcı olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. Orta kesimin koşullarına uygun kampanyalar ve reklamlar, bu potansiyeli harekete geçirebilir.

Bulaşık makinesi penetrasyonunun alt sınıflarda çok düşük olması, üst sınıflardaki bulaşık makinelerinin ise henüz çok yeni olması nedeniyle önümüzdeki 3-5 yıl boyunca ilk alımların ağırlıklı olmaya devam edeceğini söylemek mümkün. 2000 yılında Türkiye pazarında satılan 535 bin bulaşık makinesinin yüzde 15’i yenileme, yüzde 85’i ise ilk alım taleplerinden kaynaklanıyordu. 2010 yılında ise talebin yüzde 30’unun ilk alımlardan yüzde 70’inin yenilemeden geleceği tahmin ediliyor.

İkinci televizyon talebine dikkat

Televizyon pazarına ilişkin gelecek projeksiyonu yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli eğilim; ikinci televizyon talebi. Çünkü, şehirli insanın evindeki televizyonlar oldukça yeni.
Kentsel alanlardaki hanelerde bulunan televizyonların ortalama yaşı 6 olarak hesaplanıyor.

Veri Araştırma’nın hesaplamalarına göre evlerdeki televizyonların yüzde 26.6’sının yaşı da 10’dan daha yukarıda, yüzde 36’sının da 3 yaşından küçük...

Veri Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Kadir Gürtan ikinci televizyon talebine ilişkin ise şu ipuçlarını veriyor:

“Televizyon hemen hemen hanelerin tümüne girdi. Sahiplik oranı ortalama yüzde 96.78 düzeyinde. Bu nedenle, gelir gruplarına göre penetrasyon düzeyi pek farklılaşmıyor. Farklılaşma, televizyonun sayısı ile ilgili olarak ortaya çıkıyor. Üst sosyo – ekonomik tabakaların yaşadığı hanelerin hemen hemen üçte ikisinde birden fazla televizyon bulunuyor.

Üst sosyo – ekonomik gruptaki hanelerin yüzde 51’i 2 adet, yüzde 15.6’sı 3 adet televizyona sahip. Orta sınıfların yüzde 30’unun ikinci, yüzde 5’inin üçüncü televizyonu var. Üst sosyo – ekonomik tabakalardan alta doğru gidildikçe, kullanılan televizyonun yaşı da yükseliyor. Üst grupların televizyonları 5 yaşında iken, alt sınıflarda bu rakam 7 yaşa çıkıyor.”

Yeni teknolojiler, daha net, daha kaliteli görüntü talebi insanları TV’lerini yenilemeye itiyor. Türkiye’deki televizyon üreticilerinin ve satıcılarının satışlarını yükseltebilmek için önümüzdeki yıllarda özellikle bu konuya vurgu yapması gerekecek.

Elektrik süpürgesinde son tablo

Türkiye’de bazı beyaz ve elektronik ev eşyalarının kullanımı son dönemde, özellikle de 1990’larda yaygınlaşmaya başladı. Bu gruba bulaşık makinesi ve otomatik çamaşır makinesi giriyor. Buzdolabı ve elektrik süpürgesi ise daha eski dönemlerde yaygınlaştı. 1960’larda evlere giren elektrik süpergesi, 1980’lerden sonra iyice ilgi gördü. Şimdi ise neredeyse her evde en az bir adet elektrik süpürgesi bulunuyor.

Üst sosyo – ekonomik statüdeki hanelerin tamamına girmiş durumda. Alt statü gurubunda ise sahiplik oranı yüzde 70’in altına düşmüyor. Hanelerdeki elektrik süpürgesi parkının ortalama yaşı 7 olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, kullandığımız elektrik süpürgelerinin yüzde 28.38’inin 10 yaşın üzerinde olması 1-2 yıl gibi kısa bir süre içinde ciddi bir yenileme talebi olacağına işaret ediyor.

Otomobilde genç-yaşlı farkı

Veri Araştırma tarafından 2000 yılında gerçekleştirilen anketin sonuçlarına göre, kentli üst-sosyo ekonomik hanelerde bulunan otomobillerin ortalama yaşı 6 olarak hesaplanmış. Ortalama otomobil yaşı orta tabaka hanelerde 9’a, alt tabaka hanelerde ise 12’ye çıkıyor.
Türkiye ortalaması ise 8.5 olarak bulunmuş.

Kentli insanların kullandığı otomobillerin yüzde 4’ü “sıfır”, yani henüz bir yaşını bile doldurmamış. Bir-iki yaşında olan otomobillerin oranı yüzde 17.3,  üç-dört yaşında otomobil kullananların oranı yüzde 12.4, araçları beş-altı yaşında olanların oranı ise 13.2, yedi-sekiz yaşındaki otomobil oranı yüzde 12.9,  dokuz-on yaşlarındaki yüzde 7.6, onbir-ondört yaş arasında olanların oranı yüzde 10.7, onbeş yaş üzerindekilerin oranı ise 16.6 olarak saptanmış.
Kırsal alanlarda ise otomobil parkı daha yaşlı.

Tofaş Oto Genel Müdür Yardımcısı Murat Selek’in Türkiye’deki otomobil parkının yaş durumu ve bina bağlı gelecek projeksiyonu şöyle:

“Türkiye’deki otomobil parkı (kent ve kır dahil olmak üzere ) yaklaşık 4.5 milyon araçtan oluşmaktadır. Parkın yüzde 19’u 15 yaşın üzerindeki araçlardır. Yüzde 32’si 10 yaşın üzerindeki araçlardan oluşmaktadır. Otomobil parkının ortalama yaşı ise 9,7’dir. Bu rakamlar otomobil parkının oldukça yaşlı araçlardan oluştuğunu ve araçların hurdaya çıkmadan önce uzun yıllar trafikte kaldığını göstermektedir.

Türkiye’de 2000 yılı itibariyle bin kişiye 67 otomobil düşmekteydi.Bu rakam Avrupa ülkelerine göre çok düşük. Önümüzdeki yıllarda, ekonominin düzelmesi ve kişi başına düşen milli gelirin artmasıyla birlikte otomobil talebinin artacağını düşünmekteyiz.

“BATI ÜLKELERİNDE  BEYAZ EŞYALAR TÜRKİYE’DEN DAHA YAŞLI”

Ziya Öztürk/Vestel Pazarlama Genel Müdürü

Türkiye’de evlerimizde kullandığımız beyaz eşya parkının mevcut yaş durumunu analiz eden Vestel Pazarlama Genel Müdürü Ziya Öztürk, 2010 yılında pazardaki talebin yapısını da ortaya koydu. İlk alımların ve yenileme taleplerinin, 2010 yılında ağırlığının nasıl olacağına ilişkin projeksiyon yapan Öztürk’ün konuya ilişkin ilginç saptamaları şöyle:

BEYAZ EŞYANIN YAŞI DÜŞÜK: Türkiye’de beyaz ve kahverengi eşya sahiplik oranı, 1985’li yıllardan itibaren sektörün hızla ilerlemeye başlaması ile sürekli bir artış gösterdi. Buna rağmen dünyaya bakıldığında penetrasyonun ve sahip olunan ürünlerin ortalama yaşının daha düşük olduğu görülmektedir.

ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ: Teknik olarak ürünlerin ortalama ömürleri; buzdolabında 13 yıl (1 yıldan 26 yıla kadar kullanım), çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve televizyonda 10 yıl ( 1 yıldan 20 yıla kadar kullanım mümkün) olarak bilinmektedir.

Batı ülkelerinde beyaz eşya sahiplik oranı yüksektir. Pazar doygunluğa ulaşmıştır. Ürünlerin ortalama yaşları Türkiye’ye oranla daha yüksektir.

TÜRKİYE’NİN YAŞ ANALİZİ: Türkiye’de ise çamaşır makinesi ve bulaşık makinesinin geç gelmesinden dolayı bu cihazların ortalama yaşı 6’dır. Batı ülkelerinde bu yaş 4-5 yaş daha fazladır. Buzdolabında ise ortalama yaş Türkiye genelinde 9 yıldır.

Şu an buzdolabında yüzde 45 olan ilk alım talebi 2010 yılında yüzde 27’ye gerileyecek. Yenileme talebi ise yüzde 55’ten yüzde 73’e yükselecek. 2000 yılında yüzde 70 olan ilk alım talebi ise 2010’da yüzde 30 olacak.

KIRSAL KESİMDE YAŞ DÜŞÜK: Kırsal alanlar ile ilgili net istatistikler olmamakla birlikte, bu kesimde ilk alım oranın kentlere göre daha yüksek olduğunu bilmekteyiz. Özellikle çamaşır ve bulaşık makinesi alt yapı eksikliğinden dolayı (su tesisatı olmayışı gibi) daha geç ulaşabilmiştir. Bu nedenle, kırsal kesimde çamaşır ve bulaşık makinelerinin ortalama yaşı daha düşüktür, 6 yaşın daha altındadır. Kırsal alanda bu cihazların penetrasyon oranları da düşüktür.”

“OTOMOBİL PARKININ YÜZDE 36’SI YENİ ARAÇLARDAN OLUŞUYOR”

Ümit Karaaslan/ Honda Satış Ve Pazarlama Müdürü

Türkiye’de otomobilini sürekli yenileyen belli bir kesim olduğunu vurgulayan Anadolu Honda Satış ve Pazarlama Müdürü Ümit Karaaslan’ın otomobil parkının yaş durumu, ilk alım ve yenileme alımlarını belirleyen dinamiklere ilişkin saptamaları şöyle:

GENÇ OTOMOBİL FAKTÖRÜ: DİE’nin Haziran 2000 rakamlarına göre, Türkiye otomobil parkı 4 milyon 278 bin civarındadır. AC Nielsen Zet’in İthal Otomobil Mümessilleri Derneği için yapmış olduğu Hane Halkı Araştırma Raporu bulguları, bu otomobillerin yüzde 36’sının ortalama yaşının 4 olduğunu ortaya koyuyor. Genç otomobil diye nitelendirebileceğimiz bu yüzde 36’lık kesim 1 milyon 540 bin araca karşılık gelmektedir.

İLK ALIM TALEBİ YÜKSELDİ: 2000 yılında Türkiye pazarındaki toplam otomobil satışı 466 bine ulaştı, bu satışların yaklaşık yüzde 18’i ilk alımlardan, yüzde 82’si yenileme talebinden kaynaklanmaktadır. 2000 yılında tüketici faizlerinin oldukça düşük seyretmesi, ilk alım talebinin, toplam talep içindeki kompozisyonundaki payının artmasına sebep olmuştur. Çok sayıda insan 2001 yılı için planladığı otomobil alımlarını, uygun kredi koşullarından dolayı öne almıştır. 1999’da deprem felaketi nedeniyle ertelenen alımlarda 2000 yılında yapılmıştır.

YAŞ DÜZEYİNDEN MESAJ: Türkiye’deki araç parkının yaş durumunun ve kişi başına düşen araç sayısının dünya ortalamasının altında olması, orta ve uzun vadede sektör açısından büyük fırsatlar doğurabilir. Bu fırsatlar ancak Gayri Safi Milli Hasıla’daki büyüme ile beraber gelir dağılımının düzelmesi, otomobil alımlarına uygulanan her türlü vergi ve harçların azaltılması, reel faizlerin ve akaryakıt fiyatlarının düşmesiyle mümkün olacaktır.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz