15 Mayıs’dan Önce Olmaz

Her şeyi hazırlıklar ve alınan önlemler ortaya koyuyor. Bankacılıkta krediler neredeyse dondu. Teminat mektubuna pek sıcak bakılmıyor. Hatta bilanço kesinleştirme ve kar payı dağıtımı bile şimdilik...

1.03.2002 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Her şeyi hazırlıklar ve alınan önlemler ortaya koyuyor. Bankacılıkta krediler neredeyse dondu. Teminat mektubuna pek sıcak bakılmıyor. Hatta bilanço kesinleştirme ve kar payı dağıtımı bile şimdilik yapılmıyor. Hepsi bu kadar değil, olağan genel kurullar da ertelendi. Neredeyse bankacılık 15 Mayıs 2002 Çarşamba gününe kilitlenmiş durumda. O tarihe kadar tamamlanacak “üçlü denetim”, sektörde yeni bir dönemi başlatacak.

 

Takvimlere bakıldığında, 15 Mayıs 2002’nin sıradan diğer günlerden hiçbir farkı yok... Mevsim normallerinde gerçekleştiği takdirde, 15 Mayıs’ta güzel bir bahar Çarşamba gününü yaşayacağız. Ancak, bankacılık sektörü için durum aynı değil. Daha şimdiden sektörde büyük bir heyecanla o gün bekleniyor. Üstelik bütün hesaplar ve hazırlıklar o günün sonrasında ortaya çıkacak tabloya göre hazırlanıyor.

 

Bilenler, tahmin etmiştir; Bankalar için yaşamsal değer taşıyan “Üçlü denetim” sürecinin sona ereceği tarihten söz ediyoruz. Bu tarihe kilitlenen bankacılar, o güne kadar yeni bir risk almak istemiyor, genel kurulunu dahi yapmaktan kaçınıyor. Hatta bilanço kesinleştirme ve kar payı dağıtma gibi olağan faaliyetler bile ertelenmiş durumda.

 

Hepsi bu kadar da değil... Şu anda zaten çok az sayıda şirket için çalışan kredi mekanizması da 15 Mayıs’a kadar adeta durmuş durumda. Bankalar, yeni kredi açmak bir yana, vadesi dolanları bile yenilememe yolunu tercih ediyor. Bunda, sermaye yeterlilik rasyosunun tutturulması ve devletten sermaye yardımı istememek gibi etkenler önemli rol oynuyor.

 

Bankalar,  risk yaratması nedeniyle “teminat mektuplarına” da pek sıcak bakmıyor, uzak durmaya çalışıyor. Yurt dışında inşaat projeleri yürüten bir şirketin yöneticisi, “Ülkeye döviz kazandırmak için yurt dışında iş peşinde koşuyoruz, ihale kazanıyoruz ama burada teminat mektubu bulamıyoruz” diyerek bu gerçeği doğruluyor.

 

Sadece teminat cephesinde değil, kredide de tartışmalar var. Bazı işadamları, bankacıları kredileri erken çağırmakla suçluyorlar. Ancak, bankacılar aynı görüşte değil. Dışbank’ın yönetim kurulu başkan vekili ve CEO’su Tayfun Bayazıt, “Kredisi çağrılan şirketler varsa, bunu ödeyebilecek olanlar A grubu şirketleridir. Bunlar da açıkta kalmazlar, başka bankalardan rahatlıkla kredi bulabilirler” değerlendirmesini yapıyor.

 

Türk Ekonomi Bankası’ndan İsmail Yanık da, “Bankalar problemli şirketlerden zaten uzak duruyor. Kredi alabilecek kapasitedeki şirketler de, iyi koşullarda alıyor” diyerek sistemin nasıl çalıştığını anlatıyor.

 

Toprak Yatırım Bankası’nın genel müdürü Can Karaşıklı, bazı iş adamlarının “Bankalar kredi vermiyor” değerlendirmelerine karşılık şu yanıtı veriyor: “Kredi verilirse nereye kullanacaklar? Kullanan var tabii, örneğin ihracatçı şirketler. Ama artık herkes ayağını yorganına göre uzatıyor” diyor.

 

Dönüm noktası 30 Haziran’da

 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) açıkladığı takvime göre, denetim sürecinin tamamlanması ve banka sermayelerini güçlendirme operasyonu 30 Haziran’a kadar tamamlanacak.

 

Bir bankanın analisti, “Bilançolar çıktığında çok şey değişmiş olabilir. İyi diye bilinen bir bankanın bilançosunun kötü, kötü diye bilinen bir bankanın bilançosu iyi çıkabilir. 30 Haziran tarihine kadar beklemek gerekiyor” diyor.

 

Bu tarihte de söz konusu operasyonun devlete olan maliyeti de ortaya çıkmış olacak. BDDK yönetimi, 5 milyar dolar rakamını telaffuz ediyor. Ancak, rakamın bu seviyenin altında kalacağı beklentisi var. BDDK Başkanı Engin Akçakoca da, “İnşallah öyle olur” diyor.

 

Bir bankacı da, patronların sermaye yeterliliğini tutturmak ve devletten sermaye katkısı istememenin iki yolu olduğunu söylüyor: “Bu dönemde sermaye yeterliliğini tutturmak için bankaların önünde iki seçenek var. Ya bilanço küçültülecek ya da yurt içinde veya yurt dışındaki iştiraklerini satacak, bankaya para konulacak. Bu şekilde devlet yardımına gerek olmaz.”

 

15 Mayıs’a kadar sürecek üçlü denetimde, bilançolar üzerinde ne tür riskler oluştuğunu bankacılara sorduk. Bankacıları tedirgin eden tarafların yanı sıra, rahatlatan unsurların da var olduğunu ifade edelim.

 

Batık kredi korkusu

 

Bankacıları tedirgin eden en önemli etken, krediler… Toplam krediler içerisinde yüzde 17’leri bulan batık kredilerin, bankalar için ne kadar önemli bir sorun olduğu biliniyor. Bankacılar, üçlü denetim sonucunda, bazı kredilerin sorunlu gösterilmesi ve bu tür kredilere karşılık ayrılmasının istenmesinden endişe duyuyor. Credit Suisse First Boston’ın (CSFB) Akdeniz Bölgesi Araştırma Direktörü Afa Boran, “Bence bu süreçte en önemli konu, denetimler sonucunda ne kadar aktifin donuk olarak tanımlanacağı. Burada sadece sermayeden ayrılacak karşılıklara bakılmamalı, aynı zamanda daha önce faiz geliri getiren bu aktifin bundan sonra gelir getirmeyeceğine de dikkat edilmeli” diyor.

 

Bankaların üst yönetimleri, Afa Boran’ın işaret ettiği risklerin farkındalar ve önlem arayışındalar. Edindiğimiz bilgilere göre, birçok bankanın risk yönetim birimleri, en kötü senaryoları kabul ederek bilançodaki zararı ve olası sermaye yeterlilik rasyosunun kaça düşebileceğinin ölçümlerini yapıyor. Ortaya çıkan sonuçlar doğrultusunda da strateji geliştiriliyor.

 

Batık kredi oranındaki olası yükselişin yanı sıra, gelir kalemlerindeki azalma olasılığı da bankacıları tedirgin ediyor. Bu gelirlerin ortadan kalkacak olması nedeniyle, kar rakamları da düşebilecek.

 

UMS rahatlığına dikkat

 

Tedirginlik yaratan noktaların yanı sıra pozitif etkenlerin de varlığına da dikkat çekiliyor. İlk sırada ise denetimlerde uluslararası muhasebe standartlarının (UMS) kullanılması geliyor.

 

Özellikle sermaye ve özkaynak hesaplamalarında, UMS’nin kabul edilmesi, bankaların lehine bir durum ve özellikle bina, arazi, iştiraklerin değerlemeleri, enflasyon doğrultusunda yapılacağından özkaynaklar da yükselecek. Merrill Lynch’in gelişmekte olan ülkeler analisti Mehmet Şimşek’e göre, bu uygulama nedeniyle birkaç bankanın kaynak ihtiyacı kalmayabilir.

 

İkinci nokta, kaynak maliyetlerindeki düşüşün bankaları rahatlatacak olması... Özellikle son dönemde Döviz Tevdiat Hesapları’na (DTH) uygulanan faiz oranının yüzde 2.75-3 gibi oranlara gerilemesinin, bilançolarda göreceli bir iyileşme sağladığı belirtiliyor.

 

Mehmet Şimşek, “19 banka sistemden çıkınca, faiz yarışı da bitti. Böylece, banka bilançoları daha da düzelme yoluna girdi. DTH faizlerindeki düşüşün yanı sıra, yurt dışı borçlanmadaki maliyet düşüşü, bilançoların pasif yapısında önemli bir düzelmeyi işaret ediyor. Pasifteki düzelme, aktif tarafına da yansıyacaktır” diyor.

 

Sendikasyonlara dur!

 

Maliyetler konusundaki bir diğer nokta da, sendikasyon kredileri. Kredi maliyetlerinin, DTH faizlerinin üzerinde seyretmesi, bankacıları ikileme sokuyor. Sendikasyon hazırlığında olan Garanti Bankası’nın genel müdürü Ergun Özen, “Libor’un üzerinde 2 puan istiyorlar ve bu faiz bizce yüksek. Bu yüzden alıp almama konusunda henüz kararımızı vermedik” diyor.

 

Bankaların aktiflerindeki krediler, menkul kıymet cüzdanından elde edilen faizlerin, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan komisyon ve gelirlerin etkisiyle, bilançolarda olumlu sonuçlar görüleceği tahmin ediliyor. Özellikle, mevduat faizlerindeki düşüşün, 2002’nin ilk çeyrek bilançolarında daha net görülebileceği söyleniyor.

 

Tayfun Bayazıt, “Söylenen etkenler nedeniyle, 2002’nin ilk çeyrek bilançoları, daha iyi çıkacağını tahmin ediyorum” diyor. Bankacıları rahatlatan bir diğer etken de kurların dalgalanmaya bırakılmasıyla birlikte, açık pozisyon riskinin sıfırlanmış olması.

 

15 Mayıs tarihinde denetim süreci bitecek ve 30 Mayıs’ta bilançolar ilan edilecek. Haziran ayında ise genel kurullar yapılacak ve uzmanların dediği gibi “ak koyun, kara koyun” ortaya çıkacak. Bankacılar, 1 Temmuz 2002 tarihinin çok önemli olduğunu ve bu tarihten itibaren bankacılık sisteminde çarkların daha etkin dönmeye başlayacağını söylüyorlar.

 

Krediler ne zaman büyüyecek?

 

Bu tarihten sonra neler beklendiğine gelince… En önemli beklenti, krediler tarafında. Çünkü, yılın ikinci çeyreğinden itibaren ekonomiden gelebilecek canlanma sinyalleri, temmuz ayıyla birlikte daha net olarak gözlenebilecek. Enflasyondaki düşüş paralelinde, zorlu denetim sürecini aşan bankaların krediler kalemini büyütme yolunu tercih edeceklerini söylüyor.

 

Mevduat hacminin sürekli arttığına dikkat çeken bir bankacı, şu çarpıcı örneği veriyor:

 

“Bankalar likidite içerisinde yüzüyor. Ya topladıkları paraları kredi olarak kullandıracaklar ya da gidip Londra’da yüzde 2 ile tutacak.”

 

Bankalara yaptığı ziyaretin sonuçlarını bir rapor haline getiren Oyak Menkul Kıymetler Araştırma Grup Müdürü Mehmet Gerz, “Banka yönetimleri, ikinci yarıdan itibaren kredilerin açılabileceğini söylüyor” ifadelerini aktarıyor.

 

Eski bankacılardan Uğur Gürses de, yılın ikinci yarısından itibaren kredilerin canlanmaya başlayacağını söylüyor ve, “Konulacak ek sermaye ile birlikte bankaların elindeki likidite artacak. Özellikle iyi şirketler için çok uygun koşullarda borçlanma olanağı doğacak” diyor.

 

Ticari kredilerin yanı sıra bireysel cephede de canlanma beklentisi var. Fakat, tüketici kredilerindeki canlanmanın sınırlı kalması olasılığı yüksek. Bankaların, 2000’deki gibi hızlı bir şekilde tüketici kredisi faiz oranlarını düşürmeyeceklerini söyleyen bir bankacı, “Yeni dönemde herkes uzun vadeden kaçacaktır” diyor.

 

Bedava hizmet bitiyor

 

Faizlerdeki düşüş ile birlikte marjlar daralacağından, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan komisyon gelirlerinin önemi yakın gelecekte daha da artacak. Bu yüzden banka müşterilerini yeni hizmet bedellerinin beklediğini söylemek yanlış olmaz.

 

Şubelerde yapılan işlemlerdeki yüksek komisyonlarla, müşterilerini telefon, ATM, internet şubelerine yönlendiren bankacılık sistemi, şimdi de bu hizmetlerini paralı hale getirme aşamasında. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “Telefon bankacılığından ücret almaya başladık. ATM ve internet bankacılığı işlemlerinden de gelecek yıl ücret almaya başlayacağız. Sağlıklı bir bankacılık için bunların yapılması gerekiyor” diyor.

 

Bu tür işlemlerden ücret almayı hedefleyen banka sadece Garanti Bankası değil. İş Bankası, Yapı Kredi ve Akbank gibi büyük ölçekli bankaların da benzer bir yol izleyecekleri ifade ediliyor.

 

Yılın ikinci yarısından itibaren yaşanacak bir diğer gelişme de, mevduat sigortasının aşamalı olarak kaldırılması. BDDK Başkanı Engin Akçakoca, bunun sinyallerini verdi ve söz konusu geçişin temmuz ayında ilan edileceği tahmin ediliyor. Bir bankacı, “Temmuz’da geçiş koşulları açıklanır ve bir yıl içerisinde de Avrupa Birliği standartlarına geçiş sağlanmış olacağını tahmin ediyorum” diyor.

 

BANKALARI RAHATLATAN TABLO

 

Bankaları üçlü denetimde rahatlatan etkenlerin başında, uluslararası muhasebe standartlarının (UMS) kullanılacak olması geliyor. Yandaki tabloda da görüleceği gibi, UMS söz konusu olduğunda, bankaların özkaynakları, SPK standartlarına göre hazırlanan bilançoya göre önemli düzeyde değişiklik gösteriyor.

 

Bunun en büyük nedeni de, bankaların sahip olduğu sabit kıymetlerle, iştiraklerin değerleme hesaplamalarındaki değişiklik. Çünkü, UMS’ye göre bina, arazi, ekipmanlar enflasyon doğrultusunda değerlenecek. İştirakler, yapılan yatırımlar da bu doğrultuda hesaplanacak. Bu da özkaynak rakamını büyütecek.

 

Ancak, UMS’nin olumsuz tarafı da kar bölümünde olacak. Bankalar, UMS’ye göre zarar açıklarken, SPK standartlarındaki bilançolarında kar açıklıyor. Bu da söz konusu özkaynakların kısmen erimesi anlamına geliyor.

 

“KREDİLER 3 KAT BÜYÜYEBİLİR”

 

Mehmet Şimşek/Merrill Lynch Gelişmekte Olan Ülkeler Analisti

 

“Denetim, çalışmaları Haziran ayını bulacak. Hazirandan sonra ticari kredilerde bir hareketlilik olur. Bankalar, kredi kullandırdıkları şirketlere biraz daha kredi açabilirler.

 

İkinci nokta, BDDK’nın koşulu, verilecek sermayeye karşılık yüzde 60’nın kredi olarak verilmesidir. Bu kredi iştiraklerin dışında olacak. Kullandırılacak ek sermaye 4 milyar dolar civarında olursa, yeni açılabilecek kredi tutarı 2.4 milyar dolar eder ki, şimdiki hacim içerisinde önemli bir tutar. Yani kredilerin bir anda yüzde 9-10 artması anlamına geliyor.

 

Kredilerin Türkiye’de GSMH’ya oranı yüzde 20’nin altına geldi. Bu oran bugün Mısır’da bile yüzde 60 düzeyinde... Yani, krediler 3 kat büyüyebilir. Ama unutmayalım, ekonomide kıpırdama yavaş gelecek.

 

Kredilerde dikkat edilmesi gereken bir başka nokta ise enflasyonla birlikte faizlerdeki düşüş olacak. Bu, firmaların taşıyabilecekleri kredi yükünü artırabilir. Bu yüzden kredi talebi de artabilir. Ama bunun hızlı değil de, yavaş olacağı görüşündeyim.

 

Bireysel kredilerde ise böyle bir şey beklemiyorum. Çünkü, buradan bankaların ağzı yandı ve kolay kolay faizleri çok hızlı bir şekilde aşağı çekmezler. Bireysel kredilerde bir diğer nokta da işsizliğin yüksek olması, ücretlerin düşüklüğü gibi faktörler, yeni kredi talebini azaltıyor. Bir diğer etken de, bankaların sabit faizli olması nedeniyle yeni bireysel kredi açmadaki isteksizliği.”

 

“BANKALAR KOMİSYON GELİRLERİNE YÜKLENECEK”

 

Tayfun Bayazıt/Dışbank CEO’su

 

“Sisteme baktığımızda da artık büyükler ve küçük butik bankalar göreceğiz. Ortasının hayatı olmayacak. Denetimler sonucunda sermaye yeterlilik rasyosu yüksek olması da yetmez. Çünkü, sermaye yeterliliği için kar etmek, karlılığı devam ettirmek gerekiyor. Ayakta kalmak için de karlı olmak zorundasınız.

 

Bankalar, daralan faiz marjları, net faiz gelirlerindeki azalma nedeniyle komisyon gelirlerine yüklenecekler. Ancak, bu 6 ayda değil de önümüzdeki 2-3 yılda olacaktır.

 

Kredi kartı, havale ve EFT gibi işlemlerden alınan komisyonlar bir miktar artacak. Ancak, burada da teknoloji öne çıkacak. Çünkü, her bankanın işlem maliyeti bir değil ve herkes olaya rekabetçi bakacak.

 

Kredi piyasasına gelince… Kredi talebi yok ki, kullanım olsun. Kredi talebinin artması için bir miktar alt ve orta gelir grubunun harcamaya, ekonominin büyümeye başlaması gerekiyor.  Bu faiz oranlarıyla ne bankalar ne de tüketici çok kredi konusunda agresif olmayacaktır diye düşünüyorum.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz