Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesinde bulunan bankaların satış süreci uzadıkça, zararları da artıyor. Sorunun çözümündeki gecikme, piyasadaki etkinliklerini de zayıflatıyor. Piyasa etkin...
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesinde bulunan bankaların satış süreci uzadıkça, zararları da artıyor. Sorunun çözümündeki gecikme, piyasadaki etkinliklerini de zayıflatıyor. Piyasa etkinliğinde en önemli göstergeler, kredi ve mevduat kabul edilebilirliği. Ancak, ticari yaşamdaki etkinliğin en önemli göstergesi de çek takasları. Capital, Eylül 1999’dan bu yana bankaların çek takas dökümlerini inceleyerek, fon bünyesindeki bankaların ticari etkinlikleri düzeyini araştırdı. Bu bankaların ticari etkinliklerinin hızla azaldığını ortaya çıkardı.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesinde bulunan 11 bankanın 10’uyla ilgili satış prosedürü ve talipliler listesi açıklandı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), verilen takvime biraz gecikme ile olsa da uyarak kamuoyunun beklediği açıklamaları yaptı. Etibank, devir bilançosu henüz hazır olmadığından şimdilik bu sürecin dışında kaldı. Ancak, onunla ilgili çalışmaların kısa bir süre zarfında tamamlanarak, sürece katılacağı tahmin ediliyor.
Fon bünyesinde bulunan bankaların satışında yaşanan gecikme, bankacılar ve iş dünyası arasında sürekli bir tartışma konusu oldu. Söz konusu bankaların ilk etaptaki maliyeti 6.5 milyar dolar. Fon bünyesine Etibank, Bank Kapital ve son olarak da Demirbank’ın katılmasıyla söz konusu rakamın daha da büyüdüğü bir gerçek.
Aslında, söz konusu rakam, bankacılık krizleri yaşayan Şili, Finlandiya, İspanya, Macaristan, Polanya, İsveç gibi ülkelerin karşılaştığı faturadan daha düşük. Bankacılık krizinin hangi ülkede GSMH’nin yüzde kaçına mal olduğunu gösteren bir tabloya, geçtiğimiz sayıda yayınladığımız bir araştırmada yer vermiştik. Fakat, satış tarihindeki gecikme ile birlikte bankaların kamuya olan zararının 6.5 milyar dolarda kalmayacağı, daha da büyüyeceğine sektör yetkililerince dikkat çekiliyor. Bankaların satışında veya sorunun çözümündeki gecikmenin maliyeti, TMSF’nin kaynaklarını eritirken, bir taraftan da bu bankaların piyasadaki etkinliklerini zayıflatıyor.
Piyasa etkinliğini ortaya koyan en önemli iki gösterge, doğal olarak kredi ev mevduat miktarı... Ancak, ticari yaşamdaki etkinliğin en önemli göstergesi de çek takasları. En çok hangi bankaların çeklerinin kullanıldığına bakarak, o kurumların ticari yaşamdaki etkinlikleri hakkında fikir sahibi olmak mümkün.
Capital, Eylül 1999’dan bu yana bankaların çek takas dökümlerini inceleyerek, fon bünyesindeki bankaların ticari etkinlikleri düzeyini ve söz konusu sürede ne ölçüde pazar payı kaybettiklerini araştırdı.
Krediler hızla küçüldü
Fon bünyesinde bulunan bankalarda gözlenen ilk somut gelişme, bu bankaların gerçek anlamda şeffaf bilanço açıklamaları oldu. Bu bilançolarda iki önemli mesaj dikkati çekti; Birincisi, batık krediler bilançoda açıkça gösterildi, ikincisi de krediler kaleminde ciddi bir küçülme yaşandı.
Nitekim, söz konusu bankaların krediler kalemindeki küçülme, kamuoyuna açıklanan bilançolarda da görüldü. Fon bankaları yeni kredi kullandırmayı durdururken, var olan kredileri tahsil etmeye odaklandı. Kullandırılan kredi miktarı düştükçe de, ticari alandaki etkinliğin boyutu da azaldı. Bir şirketin üst düzey yöneticisi, “Kredi kullanıyordum, banka sürekli olarak kredi rakamını küçülttü, kredileri uzatmadı. Biz de ödedik. Ama ben kredi kullanamadığım bankanın çekini neden kullanayım, neden onlara iş hacmi yaratayım ki. Başka bankalardan kredi kullanmaya başlayınca o bankanın da çeklerini kullanmaya başladık” diyerek fon bünyesindeki bankalarda yaşanan sürecin özetini yaptı.
Kredi kalemi küçültüldü, ancak bu bankalar, mevduat piyasasında aynı küçülme sürecine girmedi. Hatta, bazen fon gereksinimleri için piyasanın üzerinde faiz oranları vererek, önemli miktarda mevduat toplamaya, repo piyasasının etkin oyuncuları olmaya devam ettiler. Verdikleri faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle de BDDK Başkanı Zekeriya Temizel’e şikayet de yapıldı.
Pazar payı daralıyor
Capital’in derlediği bilgilere göre, fon bünyesindeki bankaların, zaman içerisindeki çek takas hacimlerinde önemli düşüşler yaşandı, bunun sonucunda da ticari faaliyetleri önemli düzeyde geriledi. Söz konusu bankaların çek takas rakamları reel olarak küçüldü ve ticari yaşamda önemli mevziler kaybetti.
TMSF bünyesine aralık ayında alınan Demirbank, bu çalışmanın dışında tutuldu. Çünkü, çek takas dökümlerinde ilk sıralarda bulunan Demirbank, en son verilerin yayınlandığı kasım ayında henüz fon bünyesine girmemişti. Dolayısıyla, bankanın ticari etkinliğinde ne ölçüde bir değişim olduğunu görmek mümkün değil.
Diğer bankalara bakıldığında, düşüş somut olarak gözleniyor. Örneğin, Eylül 1999’da çek takas toplam rakamı itibariyle bankalar arasında 13’üncü sırada bulunan Esbank, Kasım 2000 verilerine göre 26’ıncı sıraya düştü. Yine aynı dönem zarfında Türk Ticaret Bankası, 18’incilikten 21’inci sıraya geriledi. Egebank da, 4 basamak düştü ve 31’inci oldu.
Bir başka örnek de yıllık artış oranı konusunda. Bankaların çek takas hacmi, Eylül 1999-Eylül 2000 döneminde yüzde 74.9 oranında büyürken, Esbank’ın çek takas hacmi yüzde 18.4, Yaşarbank’ın yüzde 34, Sümerbank’ın hacmi de yüzde 6.3 oranında küçüldü.
Burada bazı bankalardaki yüksek artışın da istikrarlı olmadığı gözleniyor. Örneğin, Ekim 1999/Ekim 2000 döneminde Bank Kapital’in çek takas hacmi yüzde 116.6 büyürken, bu oran Kasım 1999/Kasım 2000 döneminde bir anda 1.86’ya geriliyor.
Var olan tabloyu değerlendiren bir bankacı, “Bu tablodan net olarak şunu görmek mümkün: Bu bankalar, ticari tabanlarını kaybediyor. Ama fon bünyesinde olan bankalar için bunu aynı zamanda doğal bir gelişme olarak kabul etmeli” değerlendirmesini yapıyor.
Kaza yapma korkusu!
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden ve eski bankacı Bülent Şenver de, fon bünyesindeki bankaların çek takas dökümlerinde yaşanan gerileme için şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu bankalarda sistemin sağlıklı çalışmadığı bilindiği için, etkileri banka personeline ve müşteriye yansıyor. Soru işaretleri oluşuyor ve banka yönetiminin de uzun vadeli risk alması, motivasyonununu koruması mümkün değil. Dolayısıyla emanetçi gibi hareket ediyor, bankaları öyle yönetiyor. Kaza yapmadan götürmeye çalışıyorlar”.
Kredi hacmindeki küçülmenin yanında, müşterilerin çek kullanımının da azaldığına dikkat çeken Şenver, “Bankacılıkta zaten durmak demek, gerileme anlamına gelir. Çabuk hareket etmek gerekiyor” diyerek, gelişmelerin doğal olduğuna dikkat çekiyor.
Bu bankaların ticari faaliyetlerde pay kaybetmesi, piyasa etkinliklerini artırmak isteyenler için de fırsat yaratıyor. Abank da bunlardan biri... Genel Müdür Alev Göçmez, “Fona devredilen ve belirli sıkıntılara girmiş bankaların yarattığı bir boşluk var. Bu boşluğun da doldurulması gerekiyor. Bunun getireceği fırsatı değerlendirirken daha bir tempo kazanacağız” diyor.
Gecikmenin faturası
Fona devredilen bankalar bir taraftan piyasa etkinliklerini, müşteri tabanlarını kaybederken, bir taraftan da satışlarındaki gecikmeden dolayı değerleri düşüyor. Price WaterhouseCoopers’ın partnerlarından Hüsnü Dinçsoy bu konuya dikkat çekiyor. Dinçsoy, “Bu bankaların ticari alandaki etkinliklerinin azalması, değerlerini düşürüyor. Zaten fon bünyesine geçmesi bile değerini düşürmek için bir etken oluyor. Geçişle birlikte bankanın değeri otomatik olarak düşüyor” diyor.
Açıklanan takvime göre, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şubat ayında 4 bankaya talip olan 13 ayrı grup için ihale şartnamesi hazırlayacak ve duyurularını yapacak. Ardından nisan ayında teklifler değerlendirilip, sonuçlandırılacak.
Yine uzmanlara göre satış sürecinin uzaması, bu bankaların değerini daha da düşürecek. Hüsnü Dinçsoy, “Bu bankalar her gün zarar yazıyor. Gün be gün değerleri azalıyor. Bu yüzden satış süreci daha kısaltılmalı” diyor.
Akbank’ın genel müdür yardımcılarından Hayri Çulhacı da, satış sürecinin hızlandırılması gerektiği görüşünde. Çulhacı’ya göre, bu tür işleri hızlı yapmak gerekiyor. Çulhacı, sözlerine şöyle devam ediyor: “Geciktiğiniz zaman, değeri düşüyor. Diğer bankaların yanı sıra, bu durum Demirbank için de geçerli. Süre uzadıkça, piyasa değeri kaybeder”.
Fon bünyesindeki bankaların ticari etkinliklerini kaybetmekle birlikte bir an önce satılması gerektiği konusunda fikir birliği var. Ancak, bazı bankacılara göre gecikme yaşanmasına rağmen, bu bankalar eski etkinliklerine kavuşabilir. Bir bankacı, “Gerileme var ama bu bankaların potansiyeli de yok değil. Etkin bir stratejiyle bu bankalar, eski etkinliklerini, pazar paylarını kazanabilir” diyor.
“MEVDUAT TOPLAMAK YETMEZ TİCARİ ETKİNLİK GEREKİYOR”
Erhan Ersöz/ Vizyon Danışmanlık
Körfezbank’ın eski genel müdür yardımcısı ve Vizyon Danışmanlık’ın yönetim kurulu başkanı Erhan Ersöz, fon bünyesindeki bankalarda yaşananlarla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Fon bünyesindeki bankaların ticari yaşamdaki etkinliklerinin azalması çok normal. Çünkü, kredi kullandırmıyorlar. Ticari ve kurumsal müşteriler, kredi kullanacak ki, çek kessin, senet versin ve bunlar da bankalara iş hacmi yaratsın. Mevduat toplamaya devam ettiler ama sadece mevduat toplamakla, ticari yaşamda etkinlik sağlanmaz, tek başına yetmez.
Bu yüzden bu bankaların satış sürecinin bir an önce tamamlanması ve eski etkinliklerini kazanmaları gerekiyor. Satış sürecinde bu bankalar, parçalanabilir, şubeleri ayrı, batık kredileri ayrı, müşterileri ayrı olarak satılabilir. Bankaların personel kalitesi iyi. Bu personel, birleştirme ile birlikte kamu bankalarına aktarılabilir. Bu şekilde kamu bankalarının personel kalitesi de yükseltilmiş olur. Çünkü, bankaları alan sermayedar, personelsiz almak ister.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?