Faizde düşüş trendi, kredi taleplerinde ertelemeye neden oldu. “Yıl başında kredilerde üst limitlere sığamazdık. Şimdi faiz düşüş trendiyle limitleri çok zorlamadan, talep çok fazla olmadan devam ediyoruz” diyen QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, 2026 ortası itibarıyla rahatlama yaşanacağını düşünüyor.
Bankacılık sektöründe, ağustos başında 13 haftalık yıllıklandırılmış rakamlara göre nakdi kredilerde yüzde 28 büyüme yaşandı. Yılın son 4 ayında talebiyse faiz politikası belirleyecek. Faizlerde düşüş beklentisi, reel sektörde ve bireylerde kredi talebinin ertelenmesine neden oluyor.
Elçin Cirik / [email protected]
Fotoğraflar: Hüseyin Öngen
Capital Dergisi / Eylül 2025
QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, “Son dönemde krediye talep o kadar fazla değil” diyor ve yıl başında üst limitlere sığamayan sektörün faizdeki düşüş trendiyle birlikte limitleri çok zorlamadan gittiğini aktarıyor. Tan’a göre faizlerin düşüşüyle kredi talebi artacak. Bu yıl “nefesini tutanların” kazanacağının altını çizen Tan, sorunlu alacak oranında en üst noktanın da 2026 ortasında yaşanacağını düşünüyor. Tan, “Dipten yukarıya doğru gideceğiz. Gelecek yıl ortası ve sonrası daha iyi bir dönem olacak” şeklinde konuşuyor.
QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, bankacılıkta bu yılı ve 2026’yı şöyle değerlendirdi:
Bu yıl bankacılıkta genel tablo nasıl? Mevcut büyümeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Sektörde büyüme sınırları var ve bunlar büyümeyi engelliyor. Ağustos başı itibarıyla nakdi kredilerde 13 haftalık yıllıklandırılmış büyüme yüzde 28. Bu oran, geçen yılın aynı dönemiyle paralel ama uzun dönem ortalamasının üzerinde. Ticari kredilerde yüzde 23, kredi kartlarında yüzde 57 ve tüketici kredilerinde yüzde 35 büyüme gerçekleşti. Büyüme sınırları, oranları belli bir yerde tutuyor. Fakat son dönemde krediye talep de o kadar fazla değil. Bunun da iki nedeni var: Biri, faizlerin artık iniş trendine geçmesi ve burada beklentinin devam etmesi. Diğeri, bugünkü kredi faiz hadlerinin çok yukarıda olması. Bu, şirketleri gerçekten likiditeyi çok iyi yönetmeye sevk ediyor. Bu ortamda işletme sermayesi kredisi için ihtiyaç neyse, tam ve minimumda almak lazım. Bugün yatırım zamanı değil. Yıl başında üst limitlere sığamazdık. Şimdi faiz iniş trendi başlayınca limitleri çok zorlamadan, krediye talep çok fazla olmadan devam ediyoruz.
Yılın son 4 ayında kredilerde nasıl bir trend göreceğiz?
Faiz düşüşü ne kadar hızlanırsa talep o kadar artmaya başlayacak. Çünkü gerçekten yatırım için, herhangi bir ekstra ihtiyaç için bu hadlerden borçlanmak çok anlamlı değil. Kredi almayı erteleme eğilimi olduğunu düşünüyorum, kredi alırken minimum ihtiyaç neyse o alınmalı. Aslında dezenflasyon süreci, finansal istikrarın kalıcı temelini oluşturuyor. Enflasyonun düşüş trendi iyi gidiyor. Uygulanan makro ihtiyati tedbirler ve para politikası bugüne kadar başarılı gitti. Daha da hızlı ilerleyebilirdi. Mart ayındaki türbülansla beraber ciddi bir iniş çıkış yaşadık. O dönemin de çok iyi yönetildiğini düşünüyorum. Çok erken toparlandık. Döviz rezervlerinde o dönem bir azalma oldu; bu da stabilizasyon etkisi yarattı. Bugün döviz rezervi eski seviyelere geldi. Önümüzdeki dönemde tekrar böyle bir volatilite olmazsa bir problem olacağını zannetmiyorum. Ama tabii sürecin iyi gitmesi, ekonominin daha çok sıkışması ve büyümelerin azalması anlamına geliyor. Faiz düşüşüyle talep artışı olmaması mümkün değil; çünkü işletme sermayesi ihtiyacı da var. Döviz kredisi talebinin de artacağını düşünüyorum. Döviz kredisi borçlanmak döviz geliriniz varsa hala çok avantajlı. Ancak büyüme limitleri olduğu için fiyatlar sıkışıyor. Yılın sonuna kadar bugünkü trendin devam edeceğini düşünüyorum. Ama 2026’da belirlenen büyüme sınırları yavaş yavaş yukarıya doğru açılırsa rahatlama gelecek.
Daha hızlı talepte bulunacak sektörler hangileri olacak?
Bu yıl enerji, gıda, taşımacılık ve genel olarak hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin kredi talebi daha yüksek. Yaz aylarının da etkisiyle turizmde canlı talep var. Yüksek enflasyon ortamında birkaç yıldır ihracatçılar çok zorlanıyor, Euro’daki parite avantajından kurtarıyorlar. Ama işçilik, elektrik, doğal gaz maliyetleri çok arttı. Dolayısıyla kâr marjları minimumda. Anadolu’yu dolaşıyorum. İhracatçılar, müşterilerini bırakırsa onları yeniden kazanma maliyeti çok yüksek olacağından “Bir süre başabaş gideriz, suyun altında nefesimizi tutarız, önümüz açık” diye düşünüyorlar. 2026, rahatlama yılı olacak. Diğer taraftan enerji, yenilebilir enerji, sağlık alanlarında talep daha iyi olabilir. Yeşil dönüşümde önemli yatırımlar var 2026’da bu konu rekabet anlamında çok önemli olacak. Bugün suyun altında nefes tutanlardan da gelecek yıl bu alanlarda talepler gelecek. Tekstil sıkıntılı gidiyor. Ama 2026’da denge bulunacak; bu yıl nefesini tutan kazanacak.
Mevduat tarafında yılın kalanı nasıl geçecek?
BDDK verilerine göre temmuz sonu itibarıyla bankacılık sektöründeki toplam mevduat büyümesi geçen yıl sonuna göre yüzde 24. Hala TL mevduatları reel faiz veriyor, bu iyi. Bu durumun bu yıl sonuna kadar devam edeceğini düşünüyorum. Yüksek enflasyon döneminde mevduat zaten eklenen faiziyle artarak büyüyordu. Mevduata yatırımda değişim olacağını düşünmüyorum, çünkü alternatif yatırım aracı çok yok. Bu son dönemde para piyasası fonları çok arttı, likit olma gibi avantajlar sunduklarından fonlara kayış oldu. 2026’da mevduat dengesinde büyük değişiklik olacağını düşünmüyorum.
Yıl sonunda büyümelerin nasıl olacağını öngörüyorsunuz?
Kredi büyümesi, yıl sonu enflasyon beklentilerine paralel gidecek. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 28-29 oranında seyretmesini bekliyoruz. Politika faizinin de yüzde 35’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Bankacılıkta kredi ve mevduat büyümesinin yüzde 35-40 bandında olacağını öngörüyoruz.
Gelecek yıl nasıl bir bankacılık ortamı beklentiniz var? Sektörde regülasyonlar, büyümeler gibi farklı açılardan nasıl bir yıl yaşayacağız?
Ekonomi yönetiminin iki yıldan uzun süredir uyguladığı sıkılaştırıcı, piyasa dostu ve proaktif politikalar, iç ve dış gelişmelere rağmen piyasaları destekledi ve dezenflasyon sürecine girmemizi sağladı. Temmuz itibarıyla son 44 ayın en düşük enflasyon oranına ulaşıldı. Bu trendin mevcut ekonomik politikaların sürdürülmesiyle gelecek yıl da devam etmesini bekliyoruz. Piyasadaki ortak beklenti, gelecek yılda da dezenflasyon sürecinin devamı, para politikasında kademeli gevşeme, regülasyonlarda daha fazla sadeleşme yönünde. 2026’da Türkiye ekonomisinin reel bazda yüzde 4 büyümesini, tüketici enflasyonun yıl sonunda yüzde 21’e düşmesini ve politika faizinin kademeli olarak yüzde 24’e gerilemesini öngörüyoruz. Döviz kurlarındaki artışın da enflasyonun altında kalarak TL’nin reel bazda sınırlı da olsa değer kazanmaya devam etmesini bekliyoruz. 2026’da enflasyonun düşmesiyle daha iyi bir yere ulaşacağız. Dipten yukarıya doğru gideceğiz. Gelecek yıl ortası ve sonrası daha iyi bir dönem olacak. Önümüzdeki yıl enflasyonda tek haneye düşemeyeceğimiz aşikar, ama bir baza oturup önümüzü çok daha iyi göreceğimizi düşünüyorum. Yatırımların önü açılacak. Büyüme sınırları da kalkacak, rahatlanacak. Ardından yatırımlar gelecek.
Bugün gelen talepte bankacılık segmentleri arasında bir farklılaşma var mı?
Var, aslında geçtiğimiz birkaç yılın ortalamalarına baktığımız zaman en yüksek büyüme, enflasyonu da coşturan kredi kartı harcamaları. 13 haftalık verilerde kredi kartlarında yüzde 57 büyüme gerçekleşti. Kredi kartlarında geçtiğimiz birkaç yılda yüzde 100’ün çok üzerinde seyreden büyüme trendinden daha sürdürülebilir bir noktaya gerileme görüyoruz. Bir yavaşlama var. Tüketici kredileri ağırlıkla 6-12 ay vadeli oluyor, ödeniyor bitiyor. Kredi kartlarındaysa minimum ödemeler yapıldığında tutar birikiyor.
Kredi kartlarında yeni bir yapılandırma gündemde…
Evet, burada da gerçekten yapılandırma ihtiyacı olanların talebini karşılamak önemli. Bugün mevzuata göre, herhangi bir ödeme gecikmesi olmayan, ödeme zorluğuna düşmeyenler de başvurduğu zaman yapılandırma olabiliyor. Bu, hassas bir denge. Ödeme sorunu yaşayanlara bankalar olarak biz zaten gidiyoruz, yapılandırıyoruz. Ama sorunu olmayanlardan da talepler geliyor. Dengenin hiç sorunu olmayanlar tarafında artmaması lazım. Bugüne kadar yeni yapılandırmayla ilgili ciddi talep geldi ve çoğu da yapıldı. Bu, kredi kartındaki sorunlu alacak oranını etkileyecek ama ikinci grup kredilere geçeceği için toplam havuz olarak bankalar açısından büyük fark yaratmıyor. Ayrıca hala tüketici kredileri ve kredi kartlarında sorunlu alacak oranında pik noktada olduğumuzu düşünmüyorum.
Ne zaman en üst noktayı göreceğiz peki?
Sorunlu alacak oranında bu yıl ve gelecek yıl yüzde 3,5-4 bandını göreceğimizi öngörüyoruz. 2026 ortasında tepe noktayı görmüş olur. Çünkü bu yıl başından beri önce bireysel tarafta sorunlu alacak oranı ciddi artış gösterdi; ardından tüzel taraf biraz daha gecikmeli geldi. Şimdi tüzel tarafta mikro işletmelerde, KOBİ’lerde sorunlar başladı, konkordatolar artıyor. Burada da gereksiz konkordato talepleri ödeme alışkanlıklarını bozabiliyor; ihtiyacı olmayan şirketleri ayırt etmek lazım. İhtiyacı olan şirketlere biz zaten destek veriyoruz. Küçülmeyle kapanan şirketler olabilir, eleman çıkarabilirler, bu da bireysel tarafa yansıyacak. Bu nedenle tüketici kredileri ve kredi kartlarında en üst noktaya gelecek yıl gelinmesini bekliyorum. Yeni ekonomi yönetimiyle müthiş bir program uygulandı, çok sağlam duruldu. Çok tedbirli gittiler. Türkiye’nin CDS puanı da eski seviyelere, hatta daha aşağıya geldi. Bankalar sendikasyonlarını üzerine marj koymadan fazlasıyla geri çevirebiliyor. Bir yıl daha bu acı reçeteye katlanmak lazım.
ÖZKAYNAKTA POZİTİF KÂR NE ZAMAN?
SIKINTI NEREDE?
Bu yıl sektörde en büyük derdimiz, net faiz marjlarıydı. Net faiz marjları çok ciddi anlamda yara aldı. Özellikle faiz artışıyla beraber… Sanıldığının aksine bankalar, faiz düştükçe para kazanıyor. Şimdi yavaş yavaş bu marjların normalize olma zamanı geliyor. 2026’da pozitifi görmeye başlayacağız. Sorunlu alacak oranı, 2026 ortasında pik noktasını görüp azalmaya başladığında istenilen özkaynak kârlılıkları yakalanmaya başlanacak. 2025, sermayedarlara özkaynak kârlılığı getirmenin zor olduğu bir yıl. Bugün hala sektörün özkaynak kârlılıkları enflasyonun ve beklenenin altında. İstenilen en azından enflasyon seviyesi veya piyasa faizleri seviyesinin biraz üzerinde özkaynak kârlılığı yazmak.
VİRAJLI YOL
Hiçbir yıl sektörde bankalar arası özkaynak kârlılık rakamlarının bu kadar farklı olduğu bir dönem olmamıştı. Eski yıllarda örneğin, ortalama özkaynak kârlılığı yüzde 18’ken iyi bankalar yüzde 19, geride kalanlar yüzde 17 yapardı. Bugünse band genişledi. İlk altı ay bilançolarında yüzde 34 özkaynak kârlılığı yapan da yüzde 14 yazan da var. Bunun nedeni çok dalgalı ortam. Bu tür dalgalı ortamlarda daha dengeli bilanço yönetmek, daha az risk alarak devam etmek önemli. Çok virajlı bir yol ve her bankanın bilançosu farklı. Yılın sonuna kadar da oyuncular arası band genişliği sürer. 2025 sonunda sektördeki nominal bazda kâr artışının yüzde 30-40 olabileceğini tahmin ediyoruz. Özkaynak kârlılığı oranının yüzde 27- 30 gerçekleşeceğini düşünüyoruz. 2026’da ekonomik görünümde daha fazla iyileşmenin kaydedilmesi ve net faiz marjındaki toparlanmayla sektörde yıllar sonra reel bazda pozitif özkaynak kârlılığı yakalanabilir.
“YENİ MÜŞTERİYE ODAKLANIYORUZ”
ENPARA ADIMI
Kredilerde sektörden yüksek büyüme stratejimiz var, son 7-8 yıldır bunu da yapıyoruz. Agresif gitmeden pazar payında ufak artışlar elde ediyoruz. 2025’in ilk yarısında nakdi kredilerde yüzde 22,1 ve müşteri mevduatında yüzde 18,8 büyüme elde ettik. Önümüzdeki dönem stratejimizi belirleyen önemli konulardan biri Enpara bölünmesi. Aslında dünyada benzeri olmayan tarihi bir dönüşüm yaşıyoruz. Bir banka aktif faaliyet gösterirken yeni bir banka yavruluyor. Bir bankadan, iki banka çıkacak; birkaç ay içinde süreç sonuçlanacak. Enpara bilançomuzun yüzde 10’u büyüklüğünde ve 8 milyonu aşkın müşteri tabanına sahip. Bu nedenle QNB Bank olarak 4 yıldır ciddi anlamda müşteri kazanımına odaklanıyoruz. 2021 yılından bu yana müşteri sayımız yüzde 60 arttı. Uzaktan müşteri ediniminde güçlü aktivasyon yaptık.
DENGELİ BİLANÇO
Dengeli bilanço yönetimine devam edeceğiz. İçeriye bireysel ve KOBİ ağırlıklı müşterilerimizi daha agresif şekilde sokacağız, bilanço dengemizi bozmayacağız. Bu yıl sonunda nakit kredilerde ve mevduatta yüzde 40, özkaynak kârlılığında yüzde 34-35 büyüme hedefliyoruz. Yapay zekada çok ciddi aksiyonlarımız var. Kredi skorlamadan çağrı merkezinin performans ölçümlerine kadar birçok konuda yapay zekayı aktif kullanıyoruz, regülasyonlar çerçevesinde test aşamasındayız. Sürdürülebilirlik tarafında öne çıkıyoruz, sendikasyonlarımızın yüzde 28,6’sını bu alanda alıyoruz. Önümüzdeki dönemde suyla ilgili projelerimiz olacak. Deprem sonrası Bütünleşik Afet Yönetimi Programı ilan ettik, 36 proje kurduk. Bunlardan biri olarak da Ankara’da genel müdür binası oluşturduk, 620 çalışanımız olacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?