“Zorlu Dönem Geride Kaldı”

Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Malek Temsah, bankacılık sektöründe sermaye yapısının güçlü olduğunu ve en zorlu dönemin geride kaldığını söylüyor.

7.11.2025 11:31:320
Paylaş Tweet Paylaş
“Zorlu Dönem Geride Kaldı”

Bankacılık sektörü, son iki yılın sıkı para politikaları ve yüksek faiz ortamının ardından daha dengeli bir tabloya doğru ilerliyor. Sermaye yeterlilik oranı yüzde 17-18 seviyelerinde korunuyor. Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Malek Temsah, bu görünümü değerlendirirken, “Bankacılık sektöründe en zorlu dönemin geride kaldığını söylemek mümkün. Sermaye yapısı güçlü ve şok yaşanmaması halinde ivme yukarı yönlü olacak” diyor.

Nilüfer Gözütok Ünal / [email protected]
Capital Dergisi / Ekim 2025

Temsah, özellikle seçici sektörlerde kredi iştahının yüksek olacağına dikkat çekiyor. Döviz kurundaki istikrar ve yabancı kredi maliyetlerindeki avantajın büyümeyi desteklediğini belirtiyor, “Kredi büyümelerinde yılın son çeyreği daha hareketli geçecek. Bireysel kredilerde ise asıl ivme 2026’da gelecek” değerlendirmesini yapıyor. Geleceğe dair beklentisini de, “Para politikasında gevşemenin etkisi bu yıl sınırlı kalacak. Ancak 2026 itibarıyla hem konvansiyonel hem katılım bankalarında kârlılık ve marjlarda daha güçlü bir iyileşme göreceğiz” sözleriyle ortaya koyuyor.

Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Malek Temsah ile sektörü ve gelecek beklentilerini konuştuk:

Bugün katılım bankacılığında fon kullandırımı hangi seviyede? Bankacılık sektöründe bu rakamlar nasıl?

Katılım bankaları hem aktif hem toplanan fon ve kullandırılan fon büyümelerinde sektörün üzerin[1]de bir ivmeye sahip. 2025 Temmuz ayı verileriyle katılım bankalarının canlı kredileri önceki yılın Temmuz ayına kıyasla yüzde 55 büyüyerek 1,8 trilyon TL olurken sektörün toplam canlı kredileri yüzde 42,2 artışla 20,3 trilyon TL oldu.

Katılım bankalarının bankacılık sektörüne kıyasla daha canlı kredi büyümesi sergilemesinin arkasındaki nedenler neler? Yılın devamına ilişkin beklentileriniz nedir?

Katılım bankalarının sektörden yüksek büyüme sergilemesi aslında yeni bir olgu değil. 2005 yıl sonundan itibaren baktığımızda mevduat bankaları yaklaşık 90 kat büyürken katılım bankaları 345 kat büyümüş durumda. Aktif büyüklüğü açısından baktığımızda ise katılım bankalarının mevduat bankalarına oranı da yüzde 3’ten bugün yüzde 10 seviyelerine ulaşmış durumda. Bunun nedenlerine baktığımızda katılım bankalarının mevduat bankalarının aksine halen pazarda doygunluk seviyesine ulaşmış bir konumda olmadığını görüyoruz. Şu anda mevcut 9 katılım bankasından 3’ü henüz 2023 yılı ve sonrasında gerekli izinleri alarak faaliyete geçti. Biri kamu bankası olmak üzere üç banka da kuruluş iznine sahip olup faaliyete geçmeyi bekliyor. Dolayısıyla son yıllarda hem devlet eliyle hem farklı sektörlerden özel şirketlerin sahipliğinde yeni katılım bankalarının kurulması da sektörün dinamizmini ve potansiyelini gözler önüne seriyor. Bu yıl özelindeyse katılım bankalarının büyümesinde finansal kiralama işlemleri ayrıştırıcı şekilde ön plana çıkıyor. 2024 yılı Temmuz ayına kıyasla katılım bankaları finansal kiralamada yüzde 75,2’lik bir büyüme yakaladı. Etkili olabilecek diğer bir mesele de tüketici kredileri tarafı. Mevduat bankalarında kredi büyümelerinin önemli itici güçlerinden birisi geçmiş dönemlerde ihtiyaç kredisi tarafında sahip oldukları hacim olmuştu. Son yıllarda uygulanan sıkı para politikası önemli ölçüde buradaki büyümeleri yavaşlattı. Diğer taraftan katılım bankaları olarak varlık temelli finansman modeliyle çalıştığımız için doğrudan salt nakit ihtiyacına yönelik kredi kullandırımı finansman modellerimiz arasında yer almıyor. Reel ekonomi ve ticaret merkezli çalıştığımız için de buradaki büyüme katılım bankalarını mevduat bankalarından pozitif ayrıştırıyor. Yılın geri kalanında da benzer trendin sürmesini bekliyoruz. Özellikle piyasa koşullarının daha da açılmasını beklediğimiz 2026 yılında katılım bankalarının büyümesinin daha da ivmeleneceğini öngörüyoruz.

Mevduatta durum nedir?

Yılın ilk yedi ayında toplam mevduat/katılım fonu sektörde yüzde 24,3 büyümeyle 23,5 trilyon TL’ye ulaşırken katılım bankalarında yüzde 30,6 büyümeyle 2,3 trilyon TL oldu. Piyasadaki yüksek getirilerin de etkisiyle mevduat/katılım fonu yıllık büyümelerinin 2025 yıl sonunda sektörde yüzde 40’ın, katılım bankalarındaysa yüzde 50’nin üzerinde olmasını öngörüyoruz. Diğer yandan değişen tasarruf alışkanlıklarıyla birlikte mevduat ve katılım fonları tek seçenek olmaktan çıktı. Son yıllarda özellikle kısa vadeli getiri beklentisiyle bireylerin yatırım fonlarına talebinde hızlı bir artış kaydedildi. Likiditesi öne çıkan para piyasası fonları 2023 sonunda 253 milyar TL hacme sahipken Eylül 2025 itibarıyla 2,1 trilyon TL’lik piyasa hacmine ulaştı. Yüksek getirilerin etkisiyle yatırım fonlarına talebin yılın kalan döneminde de güçlü kalmaya devam etmesini bekliyorum.

KOBİ segmenti de ticari ve kurumsal bankacılıktan daha fazla büyüyor. Öte yandan KOBİ’lerde sorunlu alacak oranı da artıyor. Buradaki büyümeleri nasıl yorumluyorsunuz?

KOBİ kredilerindeki alacak bakiyesi yüzde 125 yükseldi ve toplam alacaklar içindeki payı yüzde 27’den yüzde 33’e çıktı. Ancak bütüncül resme ve tarihsel ortalamalara bakıldığında bu durumun alarm seviyesinde olmadığını söylemek mümkün. Nitekim, oransal olarak bakıldığında KOBİ’lerin sorunlu alacak oranı yılbaşındaki yüzde 1,7-1,8 seviyesinden yüzde 3 seviyelerine yaklaştı. Önceki sıkılaşma dönemleriyle kıyasladığımızda halen bu oranların bankacılık sektörü açısından yönetilebilir seviyelerde olduğunu söylemek mümkün. Özellikle Merkez Bankası faiz indirimleri ve 2026’da daha uygun piyasa koşulları oluşmasına yönelik beklentimiz bu noktada yeni yılda daha iyimser bir tablo ortaya koyuyor.

Temmuzdaki faiz indirimleri sonrası nasıl bir değişim oldu? Kredi talebi arttı mı?

Öncelikle bu indirimi geniş bir perspektifte ele almak gerekiyor. Bu noktada faiz patikasındaki trende baktığımızda, mart ayında politika faizi yüzde 42,5’e kadar gerilemiş ardından finansal istikrarı gözetmek amacıyla yüzde 46 seviyesine yükseltilmiş, efektif uygulanan faiz oranı ise yüzde 49 seviyelerine gelmişti. Temmuz toplantısında yapılan indirimle politika faizi yüzde 43 seviyesine çekilmişti. Eylül ayındaki son indirimle ise yüzde 40,5 seviyesine gelmiş durumdayız. Yani aslında mart ayında gördüğümüz seviyelerin altına eylül ayı itibarıyla yeni inmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla bu durumu kredi talebinde ekstra bir hareketlenmeye neden olacak bir gelişme olarak okumaktansa tekrardan öngördüğümüz patikaya dönüş olarak yorumluyoruz. Diğer taraftan, bu indirimin yaz döneminde gerçekleşmesi de etkinin görece sınırlı kalmasını sağladı. Şunu da belirtmek gerekir ki bulunduğumuz oranlar halen yüksek seviyede. Bu noktada indirimlerin kredi taleplerine daha yoğun yansıyacağı dönemin 2026 ile başlamasını öngörüyoruz.

Peki şu anda talep nereden geliyor?

Para cinsi olarak değerlendirdiğimizde yıl genelinde kredi büyümelerinde yabancı para kredilerinin önemli bir itici güç olarak ön plana çıktığını görüyoruz. Yıl başında 167 milyar dolar olan ticari kredi stoku ağustos ayının son haftasında 192 mil[1]yar dolara yükseldi. Ticari kredilerde TL cinsinden olan krediye yönelik talep ise daha sınırlı. Bu durumun temel sebebi aslında döviz kurunda beklenti dışı bir hareket olmayacağına yönelik güven ve diğer taraftan yabancı para cinsi kredi maliyetlerin TL kredilere nazaran oldukça düşük olması. Ancak son dönemde, özellikle YP kredi sınırlamalarının sıkılaşması dolayısıyla büyüme daha ziyade TL tarafında görünmeye başladı. Segment olarak değerlendirdiğimizde ise bireysel krediler sıkılaşma döneminde daha çok yavaşlayan segment. Özellikle ihtiyaç kredileri tarafında geçmiş yıllara nazaran belirgin bir yavaşlama söz konusu. Ticari tarafta ise hem büyüme sınırları noktasında sahip oldukları avantaj hem likiditeye daha çok ihtiyaç duyulması nedeniyle KOBİ tarafında önemli bir kredi talebi hep var. Yılın geri kalanında talep tarafında, Merkez Bankası’nın kredi büyüme sınırlarını 4 haftalık yerine 8 haftalık dönemler bazında takip etmeye başlaması bankalara daha çok hareket alanı sağlayabilir. Bankalar kredi kullandırımlarını daha uzun vadeli planlayabileceği için özellikle ticari tarafta öncelikli sektörler için krediye erişim daha istikrarlı hale gelebilir. Ancak şunu belirtmekte fayda var ki bulunduğumuz reel büyüme seviyeleri sektörün tarihsel ortalamalarının altında ve bazı segmentlerde reel olarak aslında daralmalar söz konusu. Dolayısıyla faiz indirim süreçlerine ek olarak kredi büyüme sınırlarının da önümüzdeki süreçte esnetilmesi finansman açısından piyasaları daha çok destekleyecek.

TL yatırım kredilerinde zayıf seyir dikkat çekiyor. Sadece dövizli kredilerde yatırım kredileri alınabiliyordu. Burada son durum nedir? 

Dezenflasyon süreci başarıyla yürütülüyor ve enflasyondaki düşüş aralıksız devam ediyor. Faiz indiriminin ise herhangi bir jeopolitik şok yaşanmaması durumunda kademeli olarak devam etmesi bekleniyor. Bunlarla birlikte yatırım iştahının artmasını, yatırım kredilerine olan talebin de daha belirgin hale gelmesini bekliyoruz.

Vadedeki trend nasıl değişiyor?

Yüksek faiz ortamı, sıkılaşma dönemi ve jeopolitik belirsizliklerin yaşandığı dönemde doğal olarak vadelerde bir kısalma dönemi yaşıyoruz. Bu noktada vadelerin uzamasını sağlayacak en temel etmen hem bankalar hem müşteriler için öngörülebilirliğin artması. Geçmiş yıllarda bir dönem 1-3 ay arasına kadar sıkışan TL ticari kredi vadelerinde şu anda 1 yıl ve üzeri vadeleri görebiliyoruz. Burada doğal bir süreç olarak faiz indirimleri devam ettikçe ve fiyat istikrarı oturdukça özellikle ticari kredilerde vadelerin kademeli olarak uzamasını bekliyoruz. Tabii bu süreç zamanla olacak.

Faiz indirimleriyle birlikte büyüme kısıtlamalarında esneme olur mu?

Faiz indirimleriyle ilgili şu an temkinli bir süreçteyiz. Merkez Bankası’nın ana hedefi enflasyonla mücadele olmaya devam ediyor. Bu doğrultuda her ne kadar indirimler başlamış olsa da sık sık fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikalarının devam edeceği mesajı veriliyor. Önümüzdeki dönemde enflasyonun hedeflenen seviyelere gerilemesiyle faizlerdeki kademeli gevşemenin devam etmesini ve büyüme kısıtlamalarında da paralel şekilde esnemelerin yaşanmasını bekliyoruz.

Son çeyrekte nasıl bir ortam bekliyorsunuz?

Bankacılık sektöründe en zorlu dönemin geride kaldığını söylemek mümkün. Sektörün sermaye yeterlilik oranı yüzde 17-18 seviyelerinde istikrarlı ilerliyor. Kredi büyümelerine son çeyrekte daha hareketli bir dönem bekliyoruz. Özellikle büyüme sınırlarına dahil edilmeyen selektif sektörlerde kredi büyümelerinin güçlü kalacağını düşünüyoruz. Diğer yandan döviz kurunda yakalanan istikrar ve yabancı kredi maliyetlerinin etkisiyle yıl boyu güçlü seyreden YP kredi büyümesi de destekleyici olmayı sürdürecek. Bireysel tarafta da yavaş yavaş bir hareketlenme bekliyoruz. Ancak büyük montanlı ivmelenme 2026 yılında gerçekleşecek. Katılım bankaları özelinde yılın son çeyreğinde finansal kiralama tarafındaki desteğin devam etmesini bekliyorum. Katılım bankaları şu anda hem özkaynak kârlılığında hem aktif kârlılığında sektörden pozitif ayrışıyor. Benzer şekilde sektör yüzde 2,4’lük sorunlu alacaklara sahipken katılım bankalarında bu oranın yüzde 1,6 ile daha düşük seyretmesi sektörün avantajı. Diğer yandan para politikasında kademeli gevşemenin etkisinin 2025 yılında kısıtlı kalmasını beklesem de önümüzdeki yıl gerek konvansiyonel bankalarda gerekse katılım bankalarında marjlarda ve kârlılık görümünde iyileşme bekliyorum.

Tüm bu tabloda sektör yılı ne kadarlık büyümelerle kapatabilir?

Yılın ilk 7 ayında toplam aktif büyümesi bankacılık sektöründe yüzde 25 ve katılım bankalarında yüzde 29 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde kredi büyümesi de bankacılık sektöründe yüzde 25 ve katılım bankalarında yüzde 33 oldu. Yılın geri kalanında, bankacılık sektörünün ortalama yüzde 40, katılım bankacılığının yaklaşık yüzde 45 seviyesinde bir büyüme kaydetmesini bekliyoruz.

Yeni dijital katılım bankalarının devreye girmesi, sürdürülebilir finansman araçlarının ve sukuk ihraçlarının yaygınlaşması gibi etkenlerle sektörde payın artması da bekleniyor. Sizin bu yöndeki beklentileriniz nedir?

2025 yılında katılım bankalarının sektör içindeki payı yüzde 8–9 bandında seyretti. Önümüzdeki dönemde ise bu payın çift hanelere ulaşmasını bekliyoruz. Dijital katılım bankalarının piyasaya girmesi rekabeti artırırken düşük operasyonel maliyetli yapıları, genç ve teknolojiye yatkın kitlelere ulaşması gibi faktörler katılım bankacılığının büyümesine ve finansal kapsayıcılığa önemli katkı sağlayacak.

Bir de leasing işlemlerinin büyüme kısıtlamalarından muaf olması nedeniyle katılım bankacılığı bu alana yönelmişti. Buradaki beklentiniz nedir?

Leasing işlemlerinin büyüme kısıtlamalarından muaf olması, sektöre pozitif bir avantaj sağladı. 2024 yılında leasing sektörünün işlem hacmi yaklaşık 143 milyar TL’den 2025 yılı temmuz ayında 225 milyar TL’ye ulaştı. Biz finansal kiralama işlemlerini stratejik bağlamda katılım bankacılığı için önemli bir enstrüman olarak görüyoruz. Bu nedenle önümüzdeki dönemde bu alandaki çözümlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz.

“YILI SEKTÖRÜN ÜZERİNDE KAPATACAĞIZ”

BÜYÜME PERFORMANSI

2025’in ilk yarısında bankamızın toplam aktifleri yüzde 25,2 artışla 388,7 milyar TL ulaşırken net kârımız geçtiğimiz yılın ilk yarısına kıyasla yüzde 386,6 artışla 9,1 milyar TL olarak gerçekleşti. Kredilerimiz ve toplanan fonlarımız yılbaşına kıyasla yüzde 29,5 ve yüzde 21,6 artışla sırasıyla 192 milyar TL ve 244 milyar TL’ye ulaştı. 2024 yılı haziran ayına kıyasla konut kredileri artışında birinci banka olurken finansal kiralama alacaklarımızı yüzde 201 artırdık. Tüketici kredilerimizi yüzde 49,2 artırarak katılım bankaları arasında en yüksek ikinci yüzdelik artışı elde ettik. Katılım bankaları arasında 2024’ün ikinci çeyreğinde yüzde 11,1 olan bireysel kredi pazar payımızı kademeli olarak 2024’ün sonunda yüzde 12,6’ya, 2025’in ilk yarısında ise yüzde 12,9’a çıkardık. Bankacılık sektörü içerisindeki bireysel kredi pazar payımız da paralel bir şekilde artış gösteriyor.

AKTİF KALİTESİ GÜÇLENDİ

Son yıllarda elde ettiğimiz kârlılığımızdaki başarımızı sermaye yapımızı ve aktif kalitemizi güçlendirmek için kullandık. Böylece 2021 yıl sonunda yüzde 6 seviyelerinde olan takipteki alacak oranımızı 2024’ün ilk yarısında yüzde 1,4’e düşürmeyi başardık. Yüzde 14,9 olan sermaye yeterlilik oranımızı yüzde 18,9’a çıkardık. Bu büyümede 2024 yıl sonuna göre yüzde 24, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 56 büyüyen tüzel kredilerimiz ve 2024 yıl sonuna göre yüzde 188, 2024 Haziran ayına kıyasla yüzde 201 büyüyen finansal kiralama alacaklarımızın etkisi belirleyici oldu. Tüketici kredilerimiz ise 2024 yıl sonuna göre yüzde 49 artış gösterdi. İlk yarıda toplam kredi portföyümüzü yüzde 30 ile bankacılık ortalamasının üzerinde büyüttük. Yakaladığımız bu ivmeyi yılın ikinci yarısında da sürdürerek yıl sonunda yüzde 50’lik kredi büyümesine ulaşmayı öngörüyoruz. Yıl sonunu sektör ortalamalarının üzerinde ve hedeflerimiz doğrultusunda kapatmayı bekliyoruz.


“ODAĞIMIZDA KARLILIĞI ARTIRMAK VAR”

“DEĞER YARATMAYI ÖNEMSİYORUZ”

Büyürken odağımız seçici kredi stratejimizi sürdürmek, aktif kalitemizi korumak ve kârlılığımızı istikrarlı biçimde artırmak olmaya devam ediyor. Hem bireysel hem kurumsal tarafta dengeli bir büyüme yaklaşımıyla ilerliyoruz. Büyümeyi seçici bir stratejiyle yönetirken dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı ürünlerle sektördeki payımızı daha da artırmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilirlikte ise yeşil finansman, yenilenebilir enerji projeleri ve sosyal etki odaklı ürünlerle uzun vadeli değer yaratmayı önemsiyoruz. Yılın kalanında her zaman olduğu gibi müşteri tabanımızı genişletirken operasyonel verimliliğimizi artırmaya ve reel sektöre sağladığımız desteği sürdürmeye devam edeceğiz.

DENGELİ YAKLAŞIM

Kısa vadede sürdürülebilir büyüme ve rekabet avantajımızı korumak adına bireysel bankacılık deneyimini müşterilerimizin ihtiyaçlarını daha etkin karşılayacak ürün ve hizmetlerle geliştirmeyi hedefliyoruz. Kurumsal bankacılık tarafında ise düzenlemelerle uyumlu şekilde yüksek teminatlı ve verimli müşterilere odaklanarak dengeli bir yaklaşım sürdürmeyi planlıyoruz. Finansal kiralama gibi reel sektöre doğrudan dokunan enstrümanlarla yatırımları desteklemeye devam edeceğiz. Gelir üretme kapasitemizi artırmak için hazine ve sermaye piyasası faaliyetlerimizi genişletmek ve sermaye piyasası ürünlerimizi çeşitlendirmek de kısa vadede önceliklerimiz arasında yer alıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz