“Yabancı Ortak Değil, Alacak Şirket Arıyoruz”

Bankacılıktan sonra yabancıların gözü sigorta sektöründe… Pazarın önümüzdeki dönem hızlı bir konsolidasyon sürecine girmesi, bu süreçte de yabancı sermayenin etkinliğini artırması bekleniyor. Ak Si...

1.01.2007 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Bankacılıktan sonra yabancıların gözü sigorta sektöründe… Pazarın önümüzdeki dönem hızlı bir konsolidasyon sürecine girmesi, bu süreçte de yabancı sermayenin etkinliğini artırması bekleniyor. Ak Sigorta Genel Müdürü Ragıp Yergin, rekabetin yönünün de değişeceğine dikkat çekiyor. Yergin, “Biz yeni rekabet ortamında ulusal bir marka olarak yer alacağız. Yabancı bir ortak değil, satın alacak şirket arıyoruz” diyor.

Ak Sigorta, 2006 yılının ilk 9 ayı sonunda, prim üretimini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32 oranında artırdı. Sektör ortalamasının üzerinde büyüme gösteren şirketin prim üretimi 500 milyon YTL’ye ulaştı. Ak Sigorta Genel Müdürü Ragıp Yergin, bu büyümeyi gerçekleştirirken, teknik kârdan vazgeçmediklerine dikkat çekiyor. Yergin, özellikle acente kompozisyonunda gerçekleştirilen düzenlemelerin ve süreç yönetimindeki iyileştirmelerin büyümeye katkısı olduğunu söylüyor.

Ragıp Yergin, “Sektörün geneli için de 2006 büyüme yılı oldu” diyor ve ekliyor:
“Türkiye 2006’da yüzde 5 civarında büyürken, sigorta sektörü de yılı reel olarak yüzde 10 gibi bir oranda büyüme ile kapatacak.”

Sigorta sektöründe rekabette ise geçtiğimiz 2 yıl içerisinde oldukça farklı bir boyuta taşındı. Bunda pazara giren ve girmesi beklenen yabancıların etkisi olduğunu söyleyen Ragıp Yergin, “Rekabet tarafında henüz her şey halloldu diyemeyiz. Kaskoda, trafikte ve sağlık branşında genel bir teknik zarar söz konusu. Ancak yeni dönemde yabancıların da etkisiyle bu tablo düzelecek. Sektördeki rekabet fiyattan hizmete kayacak” diye konuşuyor.

Ak Sigorta olarak bu yeni rekabet ortamında ulusal bir marka olarak yer alacaklarını söyleyen Yergin, pazarda konsolidasyonların başladığına da dikkat çekiyor. Yergin, “Bu süreçte biz yabancı bir ortaklık düşünmüyoruz. Diğer yandan bize yüzde 3-5 gibi bir pazar payı kazandıracak ve hızlı büyüme imkanı verecek şirketlere satın almak için bakıyoruz” diyor.

Ak Sigorta Genel Müdürü Ragıp Yergin ile sigorta sektöründeki son gelişmeleri, yabancı yatırımların ivmesini ve gelecek döneme yönelik plan ve hedefleri konuştuk:

*Yabancıların ilgisi bankacılıktan sonra sigortaya yöneldi. Son dönemde birkaç şirket de pazara satın alma yoluyla girdi. Yeni giren şirketlerin nasıl bir etkisi oldu?
Yeni giren şirketleri piyasada hissetmek için henüz çok erken. Ancak, yeni giren şirketler daha çok bireysel sigortalarla ilgililer diyebiliriz. Doğal olarak da bireyselde potansiyel nerede ise oralarda yoğun olarak faaliyetlerini sürdürecekler diye bekliyoruz. Örneğin, ilk etapta kasko ve konut branşlarında faaliyet gösterecekler. Ardından bir kısmının sağlık branşında öne çıkacaklarını gözlemliyoruz.

* Bankacılıkta yabancıların payı çok önemli bir orana ulaştı; sigortada ne olur?
Burada daha ne kadar yeni grubun Türkiye’de finansa ilgi göstermeye devam edeceği önem taşıyor. Ancak, diğer yandan Türkiye’deki sigorta sektörü zaten dünyayla entegre durumda. Yaptığımız her işin arkasından reasürans ve paylaşım var. Türkiye’deki ulusal markaların finansa ilgisi devam ettikçe bu süreç de devam edecek.

Şu anda pirim üretiminde yabancı ortaklı şirketlerin payı yüzde 55 düzeyinde. Yabancıların sermayedeki payı da yüzde 32 oranında. Önümüzdeki dönem bu oranlar kesinlikle artacak. Bazı yerliler paylarından vazgeçecekler. Bu payların da yabancılara gitmesi muhtemel…

*Nasıl bir konsolidasyon süreci göreceğiz?
Konsolidasyon yeni başladı. Sektörde lider olan şirketin pazar payı yüzde 15-17, ikincinin yüzde 13-14 gibi olmalı. Pazar payların bu rakamlara doğru gidecek. Ancak, bu, pazarda 10 şirket kalacak anlamına gelmiyor. Geriye kalan şirketlerin bir kısmı uzmanlaşabilirler. Ya da konsolide olabilirler.

Bugün “multi-line” dediğimiz, ülkenin her yerinde olan, tüm branşlarda tüm segmentlere yönelik ürün ve hizmet sunan şirketlerin sayısı ise azalacak.

*Niş alanlarda uzmanlaşan sigorta şirketleri göreceğimiz söyleniyor. Özellikle hangi branşlarda niş iş yapan şirketleri görebiliriz?
Çok rahatlıkla bugün örneğin kredi sigortası, mortgage bağlantılı ürünlerde, tamamen endüstriyel sigortalarda uzman şirketler olabilir. Yurtdışından bu niş alanlarda faaliyet göstermek için yeni gelen şirketler olabilir. Bugün gelmiş olan şirketler içerisinde önümüzdeki dönem bu yöne kayacaklar da olabilir. Özellikle sağlık tarafında bunu göreceğiz.

*2006 yılı sigorta sektörü açısından nasıl geçti; öne çıkan konular nelerdi?
Arada bir ufak dalgalanma yaşasak da yine de büyüme yılı oldu. Türkiye yüzde 5 civarında büyürken, sigorta sektörü de reel olarak yılı yüzde 10 gibi bir oranda büyüme ile kapatacak.

*2006’da hangi alanlardan para kazanıldı; hangi alanlar zarar etti?
2006 yılında, trafikte zorunlu tarife olmasına rağmen sektör ciddi bir para kaybetti. Yaklaşık 80 milyon YTL civarında beklenen rakamlar, yani yüzde 7 oranında bir zarar söz konusu. Trafikte yıllardır ilk kez böyle bir şey yaşanıyor. Burada hasar yönetimini kesinlikle daha etkin yapmamız gerekiyor.

Diğer yandan tarife de yeterli gelmemiş olabilir. Ancak Hazine burada bir adım attı ve Temmuz 2007’den itibaren serbest tarifeye geçilmesine karar verdi.

Kasko ise 2005 yılından itibaren zararda. Bu yıl kaskoda da 250 trilyon gibi bir zarar bekleniyor. Yani burada da yüzde 10 civarında bir zarar söz konusu olacak. Dolayısıyla aslında 2005 ve 2006, sektör için normal zamanlar değildi.

Sektör para kazanamadığı alanları yangın, mühendislik gibi diğer teknik branşlarla kompanse etti. Burada yine bireysel sigortaların payı fazla oldu. Ama tabi işimizin yüzde 55’e yakın bölümünün kaza branşı olduğunu düşünürsek, burada zarar kalsın diyecek durumumuz yok.

*2007 nasıl olacak? Bugüne kadar zarar eden alanlardan hangileri kâra geçebilir?
2007’de trafik tarafındaki zararın devam etmesi bekleniyor. Serbest tarife doğru uygulanır ve biz de şirketler olarak hasar yönetimini daha iyi yaparsak 2008’de belki düzelebilir.

Kasko’da ise 2007’nin ikinci yarısında sektör artıya geçebilir diye bekliyoruz. 2006’da kasko branşında başlayan düzeltme hareketi 2007’nin ikinci yarısında sonuç verebilir.

2007 seçim yılı biliyorsunuz. Bu nedenle büyüme rakamı tartışılabilir ama yine hafif dalgalanmalar olsa da, belli bir reel büyüme göreceğimize inanıyoruz. Genel büyümenin yanı sıra kârlılık yönetimi önem kazanacak.

hed

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bugün şirketlerin 3 ana işi var. Bunlardan biri büyümeyi yönetmek, ikincisi kârlılığı yönetmek… Üçüncüsü de sürekliliği yönetmek. Sürekliliği yönetmek için müşteri ve acente memnuniyeti şart. 2007’de belki şirketler açısından müşteri memnuniyetine dönük ve verimliliği sağlayan süreç yönetimi daha da önemli hale gelecek. Yabancıların da bu konuda bilinçli olduğunu tahmin edebiliriz.

-Bu rekabet ortamında Ak Sigorta neler yapıyor?
2006’yı sektörden daha hızlı büyüyerek kapatmış olacağız. Bizim için en çarpıcı olan, bunu yaparken teknik kârdan da vazgeçmeden yapmış olmaktı. Son 9 aylık rakamlara baktığınızda teknik kârı en yüksek olan şirketlerden biriyiz. Bunu birincisi acente kompozisyonumuz ile başardık. Son 2 yıldır “öz acente” kavramına odaklandık. Bu kavramı yayarken üzerimizde hiçbir baskı bırakmadık. Müşteri odaklı hareket ettik. Ayrıca bu acente kompozisyonunu destekleyecek bir bölgesel yapı kurduk. Büyümemizi etkileyen bir diğer unsur da süreç yönetimimizde gerçekleştirdiğimiz düzenlemeler ve verimlilik oldu.

-2007 ve sonrası için neler planlıyorsunuz? Yabancı ortaklık gündemde var mı?
 Ak Sigorta olarak, 2007’de acentelerimizle daha aktif olmayı planlıyoruz. Kurduğumuz ve düzenlediğimiz yeni yapıyı ürün yönetimiyle destekleyeceğiz. Bireysel sigortalar ve KOBİ’lere de yoğun olarak odaklanacağız. KOBİ’lere yönelik yapılanmamızı 2006 yılı ortasında tamamladık. Burada KOBİ’lere bölgesel çözüm sunmak amacındayız. Hem danışmanlık yapıp hem de ürün sunuyor olacağız.

Kendimizi ulusal, “multi-line” bir şirket olarak tanımlıyoruz. Bölgesel olarak yaygınız. Kurumsal, ticari, KOBİ, bireysel gibi tüm segmentlerde hizmet veriyoruz. Sermayemiz ve yönetim kurulu kararlılığımız da var. Dolayısıyla özel olarak bir yabancı ortağa özel olarak ihtiyaç hissetmiyoruz. Ana stratejimiz ve politikamız da bu yönde.

Biz yabancı bir ortak almak yerine kendimiz bir şirket satın alabiliriz. Şu anda organik büyüyoruz ama bu bize yetmeyecek. Bize Türkiye’de yüzde 3-5 pazar payı sağlayacak, kültürü, kriterleri uyacak şirketlere bakıyoruz.

“Dünyanın En Büyük 20 Şirketinden En Az 10’unun Gözü Türkiye’de”

*Önümüzdeki dönem bu yabancı yatırımların artacağı konuşuluyor. Şu anda Türkiye pazarı ile ilgilenen ya da arayışta olan şirketler var mı? Şimdi olmasa bile gelecekte hangi şirketler gelebilir?
Burada elementer ve hayat-emeklilik şirketlerini ayırmakta fayda var. Pazara son giren şirketlere baktığımız zaman, bunlardan bir ikisinin, daha büyük yatırımlarla daha kararlı olarak geldiklerini görüyoruz. Bazıları da denemek amaçlı buradalar. Bir adım atıp, pazarı daha iyi tanımak için geldiler.

Elementer iş biraz daha farklı. Yabancı şirket de olsanız pazarı çok iyi tanımanız, lokal bilgiye sahip olmanız gerekiyor. Global şirketler belli risk kriterleri ile hareket ediyorlar. Ancak, global doğruların tamamı dünyanın her yerinde farklı uygulanabilir. Bireysel tarafta ise biraz da genel doğrular vardır. Dolayısıyla, yabancıların emeklilik, hayat gibi hem tasarruf yanı olan hem de bireysel yaygın iş anlamına gelen alana daha fazla ilgisi var.

Önümüzdeki dönem bazı yabancı bankaların kendi hayat ve emeklilik şirketlerini kurmaları söz konusu olacak. Yine başka global isimler bu alana ilgi gösteriyorlar. Burada işin çok başında olduğumuz için çok net bir potansiyel ve sınırlı riskler var.
Sonuç olarak dünyadaki en büyük ilk 20 şirket içerisinde Türkiye’de olmayan şirketlerin en az yarısı Türkiye pazarı ile ilgileniyor diyebilirim. Elementer tarafta ilgi daha az olacak. Ancak bu pazar bu kadar dağınık da kalmayacak.

“Rekabet Fiyattan Hizmete Kayacak”

Şeffaflık Gelecek
 Rekabeti fiyat ucundan hizmet ucuna çekme çabası tüm sektörlerde kendini gösteriyor. Sigorta işinde ne kadar fazla şeffaflık yaratabilirsek, konu fiyat olmaktan o kadar çıkıyor. Bu süreç başladı. Burada liderliği de biz ve bizim gibi pazar payı yüksek şirketler üstlendi. Türkiye’de sigortalanma oranı, sigorta bilinci çok düşük. Bir taraftan hala bazı alanlarda şeffaflık eksik… Hazine, çıkarmış olduğu yönetmelik ve tebliğlerle, şeffaflık konusunda gerekli adımları atıyor. Bizler de kamuoyunu bilinçlendirmek anlamında yapıyoruz. Yeni dönemde rekabette kim daha net iş yapıyorsa, kim hizmeti daha geniş tanımlıyorsa o öne çıkacak.

Verimlilik Ön Plana Çıkacak
Dünyanın her yerinde hacimler büyüyüp, şeffaflık arttığında verimlilik de ön plana çıkar. Biz sektör olarak verimlilikte son noktaya geldiğimizi iddia edemeyiz. Bu nedenle önümüzdeki dönemde bir yandan hizmeti ön plana çıkarıp şeffaflaşırken, diğer yandan iş yapma biçimlerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Aslında bu konuda çok iyi örnekler yaşıyoruz. Dolayısıyla fiyattan hizmete kayış, daha yüksek bir maliyet anlamına gelmeyecek. Yabancıların katkısıyla da birlikte rekabeti daha sağlıklı hale getirecek. Bu tüketici için de uygun koşulları sağlayacak.

Hande D. Süzer
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz