Avrupa ve Kuzey Afrika pazarlarında gözlemlenen ticaret hacmindeki toparlanmanın, ihracat yüklerinde kademeli bir artış yarattığını söyleyen Arkas Holding Liman ve Terminal İşletmeleri Grubu Başkanı Özgür Kalelioğlu, “Bu eğilimin yıl sonuna kadar devam etmesi halinde, konteyner terminalimiz olan Marport’un yüzde 4-5 bandında bir büyüme gerçekleştirebileceğini öngörüyoruz” diyor.
Arkas Holding Liman ve Terminal İşletmeleri Grubu Başkanı Özgür Kalelioğlu, bu yıl sektör genelinde beklentilerin altında bir hacim artışı gözlemlediklerini belirtiyor. Kalelioğlu, bunun temel nedenlerinin küresel ticaretin yavaş seyri, yüksek enflasyon ortamı, navlun piyasalarındaki dalgalanmalar ve jeopolitik risklerin devam etmesi olduğunu söylüyor.
Capital Lojistik / Kasım 2025
“Ancak bu dönemin aynı zamanda Türk limanları açısından yeni fırsatlar sunduğu da unutulmamalıdır” diyen Kalelioğlu, bunun sektör oyuncularına önemli avantajlar sağladığını ifade ediyor. Özellikle ihracat tarafında, taşıma maliyetlerinin geçici de olsa yılın ikinci yarısında düşmesinin sektöre nefes aldırdığını söyleyen Kalelioğlu, ancak bu tablonun çok uzun sürmediğini de sözlerine ekliyor. Kalelioğlu, “2025’in ilk çeyreğiyle birlikte süregelen jeopolitik riskler ve ticaret yollarındaki belirsizlikler navlun fiyatlarında yeniden yukarı yönlü bir baskı oluşturdu” diyor.
Arkas Holding Liman ve Terminal İşletmeleri Grubu Başkanı Özgür Kalelioğlu ile limancılık sektöründeki son durumu, yeni fırsat alanlarını ve yatırım planlarını konuştuk:
Bu yıl limancılık sektörü açısından nasıl geçiyor?
2024 ve 2025 yıllarına ilişkin küresel ve bölgesel gelişmeler, Türk limancılık sektörünü de etkileyen yeni dinamikler oluşturdu. Özellikle 2023’ün son çeyreğinde ortaya çıkan; 2024 yılı boyunca devam eden ve halen etkilerini hissettiğimiz Kızıldeniz güvenlik krizi, Süveyş Kanalı üzerinden yapılan transit geçişlerde kayda değer bir düşüşe neden oldu. Bu durum, küresel denizyolu taşımacılığında alternatif güzergah arayışlarını hızlandırmış, tedarik zinciri yapılarında bölgesel kaymalar yarattı. Türk limanları bu gelişmelerden doğrudan etkilenmemiş olsa da lojistik zincirinin yeniden şekillendiği bu süreçte dolaylı etkiler kaçınılmaz oldu. Transit sürelerindeki uzamalar, taşıma maliyetlerindeki artışlar ve gemi rotalarındaki sapmalar, özellikle doğu-batı eksenli hatlarda faaliyet gösteren limanlar için operasyonel planlamaları yeniden gözden geçirmeyi gerekli kıldı.
Tahminlerinin üzerinde mi yoksa altında mı bir gidişat yaşanıyor?
Bu yıl sektör genelinde beklentilerin altında bir hacim artışı gözlemleniyor. Bunun temel nedenleri arasında küresel ticaretin yavaş seyri, yüksek enflasyon ortamı, navlun piyasalarındaki dalgalanmalar ve jeopolitik risklerin devam etmesi sayılabilir. Ancak, bu dönemin aynı zamanda Türk limanları açısından yeni fırsatlar sunduğu da unutulmamalıdır. Alternatif yük koridorlarının oluşumu, bölgesel lojistik üs olma potansiyelinin güçlenmesi, 2024 yılında küresel ölçekte jeopolitik gelişmeler nedeni ile Süveyş Kanalı geçişinin kullanılamaması ve transit sürelerinin artması sonucu servislere ek gemiler koyulması ve intermodal bağlantıların önem kazanması, sektör oyuncularına orta ve uzun vadeli stratejik avantajlar sağlamaya başladı. Süveyş Kanalı’nın kullanılamaması ile daha uzun rotalara yönelinmesi deniz navlun maliyetlerinde de ani ve sert artışlara yol açtı. Yılın ikinci yarısında navlunlarda kısa süreli bir düşüş etkisi görüldü. Bu kısa süreli dalgalanma, sektör adına önemli bir avantaj yarattı. Özellikle ihracat tarafında, taşıma maliyetlerinin geçici de olsa yılın ikinci yarısında düşmesi, sektöre nefes aldırdı. Ancak bu tablo ne yazık ki çok uzun sürmedi. 2025’in ilk çeyreğiyle birlikte süregelen jeopolitik riskler ve ticaret yollarındaki belirsizlikler navlun fiyatlarında yeniden yukarı yönlü bir baskı oluşturdu.
Yıl sonu için öngörünüz nedir? Daralma devam eder mi?
2025’in ilk yarısında küresel ticaretin kırılgan yapısı ve jeopolitik riskler sektör genelinde temkinli bir duruşu zorunlu kılmış olsa da yılın ikinci yarısına ilişkin daha dengeli ve iyimser bir beklenti içindeyiz. Özellikle Avrupa ve Kuzey Afrika pazarlarında gözlemlenen ticaret hacmindeki toparlanma, ihracat yüklerinde kademeli bir artış yaratmış durumda. Bu eğilimin yıl sonuna kadar devam etmesi halinde, konteyner terminalimiz olan Marport’un yüzde 4-5 bandında bir büyüme gerçekleştirebileceğini öngörüyoruz. Türkiye’de demir yolu taşımacılığının bugüne kadar toplam yük taşımacılığı içindeki payı yüzde 5–6 seviyelerinde seyrederken özellikle Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın (Green Deal) etkisi, karbon emisyonunu düşürme hedefleri ve intermodal altyapı yatırımlarındaki ivmeyle birlikte bu oranın, her yıl kademeli bir artış ile önümüzdeki 5–10 yıl içinde yüzde 10–15 seviyelerine ulaşmasını bekliyoruz. Tüm bu göstergeler ışığında, küresel ticarette yeni bir şok yaşanmadığı sürece, sektörümüzün 2025 yılını kontrollü ancak pozitif bir çerçevede tamamlayacağına inanıyoruz.
Gündeminizde yeni yatırım planı var mı?
Arkas Holding Liman ve Terminal İşletmeleri Grubu olarak yalnızca operasyonel süreklilik perspektifiyle değil aynı zamanda uzun vadeli değer yaratma hedefiyle yatırımlarımıza yön vermekteyiz. Toplam yatırım değeri 1 milyar doları aşan Marport, bugün Türkiye’nin dış ticaretinde kritik bir rol üstleniyor. Türkiye’nin ilk otomotiv Ro-Ro ihtisas limanı olan ve otomotiv lojistiğine özel olarak tasarladığımız Autoport’ta ise sektörün spesifik ihtiyaçlarına odaklanarak yatırımlarımıza devam edeceğiz. Bununla birlikte Türkiye’nin lojistik altyapısına entegre katkı sağlayacak intermodal çözümler de yatırım önceliklerimiz arasında.
Üzerinde çalıştığınız yeni projeler nelerdir?
Yakın zamanda faaliyete geçecek olan Türkiye’nin ilk intermodal terminali Railport, yalnızca operasyonel verimliliği değil aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği de güçlendirecek nitelikte. Railport’un operasyona başlamasıyla birlikte hem limanlarımızın hinterland bağlantısı güçlenecek hem de taşımacılıkta karbon ayak izi ciddi oranda azaltılacak. Bu yatırım, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat (Green Deal) hedefleri ve sürdürülebilir lojistik vizyonu ile tam uyumlu bir altyapının oluşturulması açısından stratejik bir adım niteliği taşıyor.
Yurt içi ve yurt dışı konjonktürde her şey iyi gitseydi sektörünüzün bu yıl ulaşacağı hacim ne olurdu?
Eğer global konjonktür ideal seyretseydi, yani dünya ticaretinde ciddi bir toparlanma, bölgemizde istikrarlı bir yapı ve enerji piyasalarında stabilite sağlansaydı; Türkiye limanlarındaki konteyner elleçleme hacminin ilk 6 ayda 7 milyon TEU’nun üzerine çıkması mümkündü. Özellikle ticaretimizin bulunduğu kilit coğrafyalarda yaşanan jeopolitik belirsizlikler sonucu transit yüklerde yaşanan duraksamalar ve bölgesel rotalarda düşen gemi sıklıkları bu farkın en büyük nedenleri arasında.
Potansiyel ve gerçekleşen arasındaki fark sektördeki oyuncuları nasıl etkiliyor?
Planlanan büyüme oranlarının altında kalan hacimler, liman ve lojistik şirketlerinin geri dönüş sürelerini uzatmakta; kapasite kullanım oranlarında dalgalanmalara yol açıyor. Bu durum yalnızca finansal geri dönüşleri değil aynı zamanda operasyonel verimlilik ve kaynak optimizasyonu açısından da baskı oluşturuyor. Yük akışındaki bu öngörülemezlik, aynı zamanda navlun piyasalarını da doğrudan etkiliyor. Bazı hatlarda arz fazlası nedeniyle fiyat kırılmaları yaşanırken, diğerlerinde kapasite yetersizliği nedeniyle maliyetler yükseliyor. Bu dengesizlik, sektör oyuncularını daha esnek, veri odaklı ve dayanıklı bir yapıya geçmeye zorluyor. Bu fark aynı zamanda operasyonel süreçlerin ötesinde, insan kaynağı planlaması üzerinde de baskı oluşturuyor. Şirketleri daha esnek, çok becerili ve sürdürülebilir istihdam modelleri geliştirmeye yöneltiyor. Aynı zamanda, dalgalı yük hacimleri ve öngörülemeyen ticaret akışları, müşteri ilişkilerinde esneklik gerektiren yeni iş modellerini zorunlu kılarken, hizmet seviyelerini korumak adına daha yakın ve çözüm odaklı iletişim yapıları öne çıkıyor.
Siz bu durumdan nasıl etkilendiniz?
Arkas Holding Liman ve Terminal İşletmeleri Grubu olarak, bu tabloyu zorluktan ziyade yeniden yapılanma fırsatı olarak değerlendiriyoruz. İstihdam yapılarımızda esnekliği güçlendirirken, iş ortaklarımıza daha çevik ve ihtiyaç odaklı çözümler sunacak dijital altyapılar geliştiriyoruz. Aynı zamanda sektörün yeşil dönüşümüne liderlik etme vizyonumuz doğrultusunda, çevresel sürdürülebilirliği merkeze alan yatırımları önceliklendirmeye devam ediyoruz. Bu yaklaşım, yalnızca bugünün dalgalanmalarına değil geleceğin rekabet ortamına da hazırlıklı olmanın temelini oluşturuyor.
Potansiyele ulaşmak için sektör oyuncuları ne yapmalı?
Türkiye limancılık sektörü, küresel ticaretteki dönüşüm ve ülkemizin uzun vadeli kalkınma hedefleri doğrultusunda çok yönlü bir gelişim sürecinden geçiyor. Ancak bu gelişimin sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapıya evrilmesi için 2050 perspektifinin de dikkate alındığı bütüncül bir stratejiye ihtiyaç var. Bu noktada TÜRKLİM’in “Vizyon 2050” çalışması önemli bir yol haritası niteliğinde. Öngörülere göre, 2050 yılına kadar Türkiye limanlarında elleçlenen yük miktarının 1,3 milyar tona, konteyner hacminin ise 41,5 milyon TEU’ya ulaşması bekleniyor. Artan gemi boyutları ve dış ticaret hacmi doğrultusunda limanlarda rıhtım uzatma, derinleştirme, saha genişletme ve modern ekipman yatırımlarına hız verilmeli. Demiryolu bağlantıları ve geri saha entegrasyonu da kritik önemde. Karayolu baskısını azaltacak demiryolu entegrasyon projeleri yaygınlaştırılmalı. Yeşil liman uygulamaları, Cold Ironing (kıyıdan elektrik temini), yenilenebilir enerji sistemleri ve dijitalleşme yatırımları öncelikli hale getirilmeli. Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün çevre düzenlemeleri ve AB’nin Fit-for-55 hedefleri doğrultusunda, Türkiye’nin 2053’e kadar limanlarını sürdürülebilir hale getirme taahhüdü artık somut yatırım programlarına dönüşmeli. Türkiye denizcilik ve limancılık alanında büyük bir potansiyele sahip. Ancak bu potansiyelin gerçek güce dönüşmesi sadece altyapı yatırımlarıyla değil, aynı zamanda ileriye dönük vizyoner bir strateji, çevreci yaklaşım ve güçlü bir iş birliği kültürüyle mümkün.
“Temkinli büyüme yaşıyoruz”
YÜZDE 5’LİK ARTIŞ
Küresel deniz yolu taşımacılığındaki toparlanma dalgası Türkiye limanlarına da kısmi ölçüde yansıdı. 2024 yılında limanlarımızda yaklaşık 543 milyon ton yük elleçlendi ki bu, önceki yıla göre yaklaşık yüzde 5’lik bir artış anlamına geliyor.
KONTEYNER TRAFİĞİ
Bu artış, küresel lojistik zincirlerinin yeniden yapılanmasında Türkiye’nin stratejik konumunun ne kadar önemli hale geldiğini gösteriyor. Aynı dönemde konteyner trafiğimiz de 13 milyon TEU seviyesine ulaştı.
BÖLGESEL DİNAMİKLER
2025 yılının ilk 6 ayında limanlarımızda toplam 275 milyon ton yük elleçlendi. Bu rakam, sektörümüzün temkinli ama istikrarlı bir şekilde yol almaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Ancak büyümenin homojen değil daha çok bölgesel dinamiklere bağlı olarak geliştiğini de belirtmem gerekiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?