Türkiye'nin fabrika ligi

Türkiye'nin üretim cephesinde yeni dönemde yaşananlar...

1.07.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Türkiye'nin fabrika ligi
Türkiye'nin dev gruplarının yer aldığı ve Capital'in ilkini 2003 yılında yaptığı "En Büyük Fabrikatörler" araştırmasının yeni dönem sonuçları ilginç verilerle dolu. Listenin zirvesi, 10 yıl öncesine göre tamamen değişmiş durumda. Anadolu Holding'in, 55 fabrikayla liderlik koltuğunu Koç'tan alması dikkat çekici. Anadolu Holding'i 54 fabrikayla Yıldız Holding, 50 fabrikayla da Oyak Holding izliyor.Araştırma, sanayicilerin 10 yıllık eğilimlerini de gözler önüne seriyor. Koç ve Sabancı gibi dev grupların bir kısmının portföylerini daraltarak fabrika sayılarını ciddi biçimde azalttıkları görülüyor. Bazıları ise tesis sayılarını 2'ye, 3'e katlamış S. durumda. Peki 10 yılda sanayide hangi grup, nasıl stratejiler benimsedi? Kim, nereden nereye geldi? İşte Türkiye'nin üretim cephesinde yeni dönem yaşananlar... ASLINDA TÜTEN BACALARIN ÖNEMİ hiçbir zaman azalmadı. Sanayinin, üretimin ve istihdamın sembolü olan fabrikalar, bundan 50 yıl önce de önemliydi, 10 yıl önce de, bugün de. Ancak işin boyutu biraz değişti. Çünkü büyük grupların son 10 yıllık performansına baktığımızda çok önemli bir değişim yaşandığı gözlerden kaçmıyor. Öyle ki Türkiye'nin en büyük 30 holdinginin fabrika sahipliği, 10 yılda inanılmaz bir dönüşüm yaşadı. İlk olarak 2003 yılında yaptığımız "En Büyük Fabrikatörler" araştırmasının zirvesinde yer alan ilk 3 oyuncu, bugün tamamen değişti. Listenin üçte biri ise tamamen yeni isimlerden oluşuyor. 10 yıl önce 66 fabrika ile listenin zirvesinde bulunan Koç Holding, bugün yerini Anadolu Holding'e bırakmış durumda. Dev grup, 2012 sıralamamızın liderlik koltuğunda, yurtiçinde ve yurtdışında toplam 55 fabrikasıyla oturuyor. Onu, 54 fabrikayla Yıldız Holding ve 50 fabrikayla Oyak Holding izliyor. 30 büyük holdingin toplam fabrika sayısı 640 olurken, bunun yüzde 25'i zirvenin ilk 3'üne ait. Capital'in "En Büyük Fabrikatörler" araştırması, sadece işadamlarının fabrika sayısını ortaya koymuyor. Bunun ötesinde, son 10 yılda Türk sanayisinde yaşanan değişimi, hangi grupların nasıl bir stratejiyle büyüdüğünü ve holdingler cephesinde öne çıkan trendleri de gözler önüne seriyor.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

TREND NE YÖNDE?
Son 10 yılın fabrika şampiyonlarını incelediğimizde karşımıza 3 farklı trend ve bu trendleri takip eden gruplar çıkıyor: "Atak yapanlar", "sadeleşenler" ve "dengeyi koruyanlar". Uzmanlar da eğilimin tek yönde olmadığını doğruluyor. Bu noktada her holding kendi stratejisine göre hareket ediyor. Örneğin 10 yıl önce çok fazla sektörde, irili ufaklı onlarca şirketi olan Koç, Sabancı gibi dev gruplar yıllar itibarıyla sadeleşmeye giderken, aynı dönemde sadece tek bir alanda var olan iş adamları, tam tersi bir yolda ilerleyerek "çeşitlilik" stratejisi uyguluyor. "Atak yapanlar" dendiğinde örnek bulmak zor değil. Çünkü fabrika sayısını 10 yıl öncesine göre ciddi biçimde artıranlar hiç de az değil. Uzmanlara göre bu gruptaki iş adamları, sanayici kimliklerini vurgulamayı tercih ediyor.~
Bunların başında Yıldız, Oyak, Anadolu, Ecza-cıbaşı ve Limak geliyor. Örneğin Yıldız Holding'in fabrika sayısının 10 yılda 14'ten 54'e yükseldiği görülüyor. Anadolu Holding'in fabrika sayısındaki artış yüzde 77 olurken grup 10 yıl önce 31 olan üretim tesisi sayısını 55'e çıkararak listenin zirvesine yerleşiyor. Limak Holding ise 10 yıl önce 1 olan fabrika sayısını 11'e çıkarmış durumda. Limak Yatırım Holding Yönetim Kurul Başkanı Ebru Özdemir, stratejilerini şöyle özetliyor: "Biz yatırımcıyız. 10 yılda fabrika sayımızı 10 kat artırmak için doğru alanlara, doğru zamanda yatırımlar yaptık. Bir fabrikadan elde ettiğimiz kaynakları yeni yatırımlara yönlendirerek fabrikalar inşa ettik. Bu bakımdan hedeflerimiz hep yatırım yapmaya yönelik. Önümüzdeki dönem de bunun devam etmesini planlıyoruz."

ATAK YAPANLARIN SIRRI

Peki 10 yıl gibi kısa bir sürede bu kadar hızlı büyüyenlerin sırrı nerede? Uzmanlara göre hepsinin stratejisi birbirinden farklı. Raiffeisen Investment AG Türkiye Genel Müdürü Gökçe Kabatepe'nin dikkat çektiği nokta ilginç. Kabatepe, listenin zirvesindeki Anadolu Holding'in son derece başarılı ve çarpıcı bir örnek olduğunu vurguluyor: "Anadolu Holding, Eczacıbaşı gibi gruplar özellikle yurtdışı yatırımlarıyla üretimdeki güçlerini artırıyor. Anadolu Holding büyüyor, çünkü tek bir alana odaklandı ve çok uzun yıllardır ağırlıklı olarak bu alana yatırım yapıyor. Pazarın lideri olduktan sonra o alanda güçlenerek devam etmek çok mantıklı ve Anadolu Holding bunun çok güzel bir örneği." Benzer şekilde tek alanda yoluna devam edenlerden bir diğeri de Taha Holding. Sadece tekstil sektöründe faaliyet gösteren ve son 10 yılda fabrika sayısını ikiye katlayan Taha Holding'in genel koordinatörü İsmail Hakkı Kısacık, şu değerlendirmeyi yapıyor: "Bizim yıllar önce belirlediğimiz yol haritamızda, tekstil ve konfeksiyon sektörü dışında başka alanlarda yatırım yapmama kuralı hala geçerli. Bu nedenle bütün zaman, sermaye ve enerjimizi, en iyi bildiğimiz bu alanda değerlendirmeye devam edeceğiz." Son 10 yılda 12 yeni fabrika açarak, listemizde33'üncü sıradan 15'inci sıraya yükselen Kipaş Holding'in büyüme sırrı ise diğerlerinin aksine "çeşitlilik". Kipaş Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Öksüz'ün yorumları şöyle: "10 yıl önce sadece tekstil ve konfeksiyon alanında yatırımlarımız varken 2012'ye geldiğimizde tekstil, çimento, enerji, tarım, ambalaj ve yeni kurulacak kağıt yatırımıyla sektörel çeşitlenmeye gittik. Kipaş, bir sanayi grubu ve böyle kalmaya ve sanayide büyümeye devam edecek. Biz Türkiye'nin sanayiyle büyümesi gerektiğine inanıyoruz."
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

İLGİ NEDEN AZALDI?

Araştırmamızda öne çıkan ikinci grup ise fabrika sayısında ciddi anlamda düşüş yaşayanlar. Koç Holding, Kale Grubu ve Sabancı Holding, fabrika sayısı radikal biçimde azalan gruplar arasında başı çekiyor. Peki bu holdinglerin fabrika sayısı neden azaldı? Aslında hepsini ayrı ayrı analiz etmek gerekiyor. Çünkü her birini etkileyen farklı dinamikler var. Ama 10 yıl önceki listemizin ilk 3'ünde yer alan bu devlerin ortak özelliği, agresif biçimde sadeleşmeleri.~ Faaliyette oldukları sektör sayısını azaltan ve güçlü oldukları alanlara odaklanma kararı alan Koç, Kale ve Sabancı, bu stratejilerini başarıyla yöneterek bugün daha sade ama daha kârlı bir noktaya gelmiş durumda. Örneğin 2011 yılını 75,7 milyar TL ciroyla kapatan Koç Holding, 10 yıl içinde Mako'dan İzocam'a, Demirdöküm'den Beldesan'a kadar tam 11 üretim şirketini elden çıkardı. Böylece fabrika sayısı da 66'dan 28'e inmiş oldu. Bu süre zarfında Kale Grubu'nun fabrika sayısı 15 adet, Sabancı Holding'in ise 12 adet azaldı. Uzmanlar da azalan fabrika sayılarında holdinglerin uyguladığı bu stratejilerin önemli bir etken olduğuna inanıyor. Egon Zehnder Türkiye Yönetici Ortağı Murat Yeşildere, "Sanayi alanındaki yatırımların genel olarak azaldığına yönelik bir gözlemden bahsetmek mümkün. Bu değişimin holdinglerin yatırım portföylerindeki değişim ve konsolidasyonla da eşzamanlı gerçekleştiğinin altı çizilmeli" diye konuşuyor. Öte yandan bazı sektörlerin cazibesinin azalması da fabrika yatırımlarını azaltan faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Yeşildere, bu noktada, "Bazı sektörlerde çevre başta olmak üzere regülasyon ve bilincin artmasıyla cazibe ortadan kalktı. Tekstil, konfeksiyon, otomotiv gibi bazı sektörlerde ise geçmişte yapılan aşırı yatırımların yarattığı kapasite hala kullanılamıyor" yorumunu yapıyor.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

RİSK FAKTÖRÜ ETKİLİ
Fabrika sayısında düşüş gözlenen gruplara baktığımızda odaklanma dışında başka nedenlere de rastlıyoruz. Bunlardan en önemlisi riski bölmek. Son 10 yılda hem Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizler hem tüm bunların üzerine gelen 2008 küresel krizi, risk konusunu tüm sanayicilerin ajandasında ilk sıraya taşıyor. 10 yıl önce sadece 1 fabrikası varken bugün yurt içi ve yurtdışında 7 fabrikaya ulaşan Aktaş Holding'in CEO'su Burhan Kurt, riski bölme stratejisinin, işadamlarını büyük çaplı fabrika yatırımlarından uzaklaştıran önemli bir neden olduğunu düşünüyor: "2008 kriziyle birlikte şirketler riski dağıtmak adına farklı alanlara yatırım yapmaya başladı. Ayrıca sanayi üretimi birçok etkenin birleşmesiyle yapılabiliyor. Bu kapsamda da sanayi üretiminden çıkışlar oldu. Bir diğer nokta ise hammadde fiyatlarının yüksekliği ve buna bağlı olarak maliyetlerin de yükselmesi. Eğer dünyada iş yapar hale geldiyseniz oyunu dünya kurallarına göre oynamalısınız. Yoksa zor dönemler yaşama ihtimaliniz var." Raiffeisen Investment AG Türkiye Genel Müdürü Gökçe Kabatepe de risk konusuna değiniyor ve ekliyor: "Fabrika gibi büyük çaplı sanayi yatırımları daha yüksek sermaye ve dolayısıyla daha yüksek borçluluk gerektiriyor. Geri dönüşler ise bu borcun ödenmesinden dolayı daha yavaş. O nedenle birçok işadamı, bu riski almaktan ve çıkabilecek yeni bir küresel krizde çok daha fazla yara almaktan çekiniyor." Egon Zehnder Türkiye Yönetici Ortağı Murat Yeşildere ise risk faktörüne ek olarak merkezi üretime yönelmenin de bu azalmada etkili olduğunu düşünüyor. Yeşildere, şunları söylüyor: "Gerek holdinglerin gerekse finansal yatırımcıların verimliliği ön plana alarak daha merkezi üretim alternatiflerine dönmesi de fabrika yatırımlarının sayısal olarak azalmasına neden oluyor."~

HİZMET DAHA POPÜLER
Uzmanlara göre fabrika yatırımlarında frene basılma sebebi sadece riski bölmek değil. Daha kârlı ve geri dönüşü daha hızlı olan sektörler, işadamlarının yeni faaliyet alanları arasına hızla giriyor. Bunların arasında sağlık, perakende, eğitim gibi hizmet sektörleri başı çekiyor. Patronların son 10 yıldaki gözde alanlarından bir diğeri de enerji. Öyle ki enerjiye olan taleple fabrikaların yerini bir anlamda santraller almış durumda. Büyük grup ve holdingler, birbiri ardına açtıkları HES ve RES'lerle adlarından söz ettiriyor. Zorlu Holding bu gruplardan biri. 10 yıl önceki fabrika sayısı 14'ten 17'ye çıkan holdingin toplam tesis sayısı, enerji yatırımları dahil edildiğinde 34'e ulaşıyor. Sanayicinin daha yüksek getirili alanlara yöneldiğini doğrulayan Gökçe Kabatepe, "Son yıllarda daha az meşakkatli, daha kolay yönetilebilecek, bunun yanında daha risksiz ve daha kârlı sanayi dışı alanlara doğru bir trend var" diye konuşuyor. Egon Zehnder Türkiye Yönetici Ortağı Murat Yeşildere de Kabatepe ile benzer görüşleri savunuyor ve ekliyor: "Yatırım geri dönüşü daha hızlı olan ve finansal kaynakların artırılmasıyla yatırım geri dönüşü veya büyüklüğü hızla artırılabilecek sektörlere, örneğin hizmet, perakende gibi alanlara ilgi, sanayiye kıyasla daha çok artıyor." Taha Holding Genel Koordinatörü İsmail Hakkı Kısacık da aynı konuya değiniyor ve bu eğilimin aslında doğal olduğunu da söylüyor: "Son dönemde özellikle tekstil ve konfeksiyon sektöründe, birçok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin üretime başlamasıyla artan arz ve düşen fiyatlar, üretim kârlarını çok düşürdü. Dolayısıyla sektörle ilgili geleceğe dönük planları ve istihdam yaratmak gibi kaygısı olmayan bazı yatırımcıların daha kârlı olan yeni alanlara kaymasını normal karşılıyoruz."

AYNI KALANLAR KİMLER?
Araştırmamızın ortaya koyduğu üçüncü grup ise 10 yıldaki performansında radikal bir değişim olmayanlar, yani sayısal olarak aynı kalanlar... Bu gruptakilerin fabrika sayısı 10 yıl öncekinden çok farklı değil. Ama ortak özellikleri, fabrika sayısını artırmasalar da kapasite ve verimliliği ciddi biçimde artırmaları.~
Petkim, buna iyi bir örnek. 2003'te İzmir Aliağa kompleksinde 14 fabrikasıyla yıllık brüt üretimi 2,5 milyon ton olan grup, 10 yılda adet olarak 1 fabrika daha açtı. Ama yapılan 950 milyon TL'lik yatırımlarla üretim miktarı yüzde 25 artarak 3 milyon tona ulaştı. Petkim Genel Müdürü Hayati Öztürk, yapılan yatırımlara ilişkin şunları söylüyor: "Son 10 yılda yapılan yatırımlarla ürün yelpazesini genişletmek, katma değeri yüksek ürünler üretmek amaçlandı. Petkim, bu kapsamda 2003-2011 yılları arasında 950 milyon TL tutarında yatırım gerçekleştirdi. Son 10 yılda etilen fabrikası kapasitesi 400 bin ton/yıldan 520 bin ton/yıla, PP fabrikasının kapasitesi 80 bin ton/yıldan 144 bin ton/yıla, AYPE fabrikasının kapasitesi 190 bin ton/ yıldan 350 bin ton/yıla çıkarıldı." Zorlu, Borusan, Yaşar ve Işıklar Holding de 10 yıl önceki konumunu koruyan başarılı gruplar arasında dikkat çekiyor. Fabrika sayısını 17'ye çıkaran Zorlu Holding, tekstil, beyaz eşya ve elektronikteki gücünü sürdürüyor. Ama son dönemin yükselen sektörleri olan gayrimenkul ve enerjiye girmeyi de ihmal etmiyor. Yerini koruyanlar arasında yer alan holdinglerden Elginkan, Işıklar, İçdaş ve Erdemoğlu ise son 10 yılda 3'er yeni fabrika açmış durumda.

AHMET ZORLU / ZORLU HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI
SANAYİMİZ DAHA GÜÇLÜ OLMALI'
YENİ SEKTÖRLER DOĞDU

Türk ekonomisi giderek güçleniyor. Elbette yasanan ilerlemeler, bütün gelişen ekonomilerde olduğu gibi ülkemiz ekonomisinde de çeşitli dinamikleri değiştirmeye başladı. Yeni sektörlerinin doğmasını, bazı sektörlerin ise öne çıkmasını zorunlu kıldı. Hizmet sektörü de hızlı bir şekilde gelişti ve farklılaştı.
ÜRETİMİN GÜCÜ SÜRMELİ
Ancak ülkemizin, sadece hizmette, turizmde veya tek bir sektörde gelişmemesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye gibi güçlü bir ülkenin, çok sağlam üretim potansiyelinin olması ve ekonominin sanayi sektöründe daha güçlü hale gelmesi gerekiyor. Türkiye, kendi bilgisini üreterek, bu bilgiyi teknolojik ürüne dönüştürerek, ürettiği ürünleri tüm dünyaya pazarlayarak dünya ekonomisindeki gücünü artıracaktır.
YATIRIMLARA DEVAM
Biz, Türkiye sanayisinin önemli gruplarından biriyiz. Dolayısıyla ülkemizin büyüme potansiyeliyle paralel büyüme hedeflerimiz var. Özellikle de enerji, gayrimenkul ve madencilik bizim için önemli yatırım alanları arasında... Ancak genlerimizde girişimcilik ruhu da taşıyoruz. Farklı alanlara ve yeni sektörlere yelken açmak, kurum kültürümüzün önemli bir parçası. Önümüzdeki dönemde de risklere ve yaratacağı değere bakarak fırsatları değerlendirmeye devam edeceğiz.~

EBRU ÖZDEMİR / LİMAK YATIRIM YÖNETİM KURULU BAŞKANI
'FABRİKA YATIRIMLARIMIZ SÜRECEK"
LİMAK’IN STRATEJİSİ

Türkiye için üretim son derece önemli. Fabrikaların kapanması ve sanayinin yurtdısına bağlı kalması bizleri ithalata, Türkiye’yi ise cari açığa sürüklüyor. Limak olarak ihracatı ve istihdamı artıracak sektörlerde faaliyet göstererek ülke ekonomisine katkıda bulunuyoruz. Bu bakımdan ülkemizin ve bizim lokomotif sektörümüz olan insaat sektörünü destekleyen ve ayrıca ihracat yapan çimento fabrikalarıyla faaliyetlerimize devam etmeyi, gıda sektöründe ise ihracatı artırmayı hedefliyoruz.
HEDEFTE NELER VAR?
Çimento fabrikalarımız bu yıl 6 milyon ton/yıl klinker ve 12,2 milyon ton çimento üretim kapasitesine ulastı. Meyve suyu fabrikamız ise yıllık 30 bin ton üretim yapıyor. Biz yatırımcıyız. Bu bakımdan hedeflerimiz hep yatırım yapmaya yönelik. Önümüzdeki dönemde mevcut fabrika yatırımlarımızın devam etmesini planlıyoruz. Yurtiçinde olduğu kadar yurtdısında da fabrika yatırımlarına yönlenmeyi hedefliyoruz. Özellikle Balkanlar’da ve Kuzey Irak’taki yeni çimento fabrikaları ile ilgiliyiz.”

HAYATİ ÖZTÜRK / PETKİM GENEL MÜDÜRÜ
"YATIRIMLARDA AZALMA VAR"
REEL SEKTÖR GERİLEDİ

Son yıllarda reel sektörden hizmet sektörüne doğru gözle görülür şekilde bir kayış yasadı. Petrokimya açısından bakılacak olursa Türkiye, sektörde yılda yaklaşık yüzde 10’luk büyüme hızıyla cazip bir pazar. Ancak son derece korumasız olan yurtiçi pazarda yabancı üreticiler yatırım yapmak yerine ithalatı tercih ediyor.
MALİYETLER ÇOK YÜKSEK
Yerli üreticiler yoğun ithalatın yarattığı fiyat baskısı, yüksek enerji maliyetleri, çevre regülasyonlarının yoğunluğu gibi nedenlerle ortaya çıkan düşük kâr marjlarıyla yüksek sermaye isteyen petrokimya yatırımlarına çekimser kalıyor. Yoğun sermaye ve teknoloji gerektiren sektörde sürdürülebilir bir büyümenin sağlanabilmesi için yatırım ortamının iyileştirilmesi, üretimin teşvik edilmesi gerekiyor.
PETKİM’İN PLANI NE?
Yeni yatırımlarla katma değeri yüksek ürünlerin yurtiçinde üretilmesi sağlanarak, ülkemizde üretimin ve ihracatın dışa bağımlılığının azalt��lması hedefleniyor. Mevcut fabrikalarımızda modernizasyon ve iyileştirme yatırımları yaparak verimliliği artırma çalışmalarına devam ederken, kapasite artırmak ve yeni fabrikalar kurmak için yatırım çalışmaları da yürütülüyor.~

GÖKÇE KABATEPE
RAIFFEISEN INVESTMENT AG TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ
SANAYİYE İLGİ AZALIYOR MU?
FIRSATLAR İZLENİYOR

Fabrika yatırımlarının eskisi kadar çok olmamasının en önemli nedeni, işadamlarının sermayeyi bağlamak istememesi. Dünyadaki trendler çok hızlı değişiyor. Belli sektörler çok hızlı biçimde parlıyor ve kısa dönem içinde çok yüksek fırsatlar sunabiliyor. Böyle olunca işadamları ellerinde nakit olmasını önemsiyor. Yani fırsatları kaçırmamak adına bunu tercih edenler var. Çoğunlukla özelleştirmeler takip ediliyor.
ESNEKLİK DAHA ÖNEMLİ
Ayrıca paranızı fabrika gibi büyük bir varlığa bağlamadığınız zaman istediğiniz anda küçülmek daha kolay. Yani bir kriz zamanında küçülmek gerektiğinde daha rahat küçülebiliyorsunuz. Bu anlamda patronlar fabrika yatırımlarının olmadığı, sanayi dışı alanlarda daha esnek davranabiliyor. Bu esnekliği tercih edenlerin sayısı artıyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz