Sıkışıklık Alarmı!

Üretim sektörlerinde sıkışıklık alarm veriyor. Beyaz eşyada iç satışlarda yüzde 8, ihracatta yüzde 5 düşüş söz konusu. Tekstilde kapasite kaybı yüzde 25’e ulaşmış durumda. Hazır giyim ihracatı yüzde 6,5, AVM’lerde ziyaretçi sayısı yüzde 2 geriledi. Ambalajda ihracat fiyatı yüzde 1,9 azaldı. Kimyada tedarik sorunları, lojistikte regülasyonlar, mobilyada konkordato dalgası sektörleri zorluyor. Ortaya çıkan tablo, bilançolarda bozulma, yatırımlarda erteleme ve ihracatta gerilemeye neden oluyor.

7.10.2025 15:08:200
Paylaş Tweet Paylaş
Sıkışıklık Alarmı!

2025’in ilk yarısında üretim cephesinde sert kayıplar yaşandı. Beyaz eşyada satışlar ve üretim yüzde 8 düştü, ihracat yüzde 5 geriledi. Benzer tablo çelikten makineye, dökümden tekstile farklı pek çok sektörde görülmeye devam ediyor. Talebin zayıflaması, ihracat pazarlarındaki durgunluk ve yüksek maliyet baskısı, üretimin omurgasını oluşturan sektörlerin çoğunu farklı açılardan sıkıştırmış durumda.

Nilüfer Gözütok Ünal / [email protected]
Capital Dergisi / Eylül 2025

Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği’nin (TÜRKBESD) verilerine göre yılın ilk yarısında altı ana üründe iç satışlar yüzde 8, ihracat yüzde 5, üretim ise yüzde 8 oranında geriledi. Sektörün üretiminin yüzde 70’ini ihraç ettiğini hatırlatan TÜRKBESD Başkanı Gökhan Sığın, “İhracat pazarlarındaki daralma ve yüksek maliyet baskılarına karşılık sektörün kapasite ve rekabet gücünü koruması için rekabeti geliştirecek politikalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var” diyor.

Benzer bir tablo çelik ve metal döküm gibi üretim sanayinin belkemiği olan sektörlerde de görülüyor. Avrupa’daki düşük büyüme, karbon regülasyonları ve Çin kaynaklı fiyat rekabeti çelik ihracatçılarının hareket alanını daraltıyor. Yurt içinde ise yüksek enerji ve lojistik maliyetleri, işletme sermayesi yükü ve talep daralması üretim kapasitesini baskılıyor. Hasçelik Yönetim Kurulu Başkanı Naci Faydasıçok’a göre Avrupa’nın uyguladığı kotalar ihracatı sınırlarken Çin’in agresif fiyat politikası küresel pazardaki dengeyi zorluyor. Faydasıçok, “Talep daralması ve artan maliyetler sektörün genelinde baskı yaratıyor” diyor.

Metal döküm sektöründe de hem iç pazarın yavaşlaması hem dış talebin gerilemesi sipariş hacimlerinde ciddi düşüş yaratıyor. Kutes İcra Kurulu Başkanı Ali Esat Kutmangil, kapasite kullanım oranlarının yüzde 65-70 bandına gerilediğini, yüksek faizlerin işletme sermayesi ihtiyacını artırırken stok finansmanını zorlaştırdığını belirtiyor.

MALİYET VE REGÜLASYON ETKİSİ

İhracatçı sektörlerde sıkışıklığın en kritik noktası, öngörülemeyen küresel taleple yüksek maliyet yapısının üretim planlamasını bozması. Talep projeksiyonlarının tutmaması, sabit giderlerin ve yüksek stok maliyetlerinin şirketleri kilitlediği bir tablo ortaya çıkarıyor.

Tekstil sektöründe bu durum özellikle belirgin. BLC Group CEO’su Aykut Balcıoğlu, “Birçok üretici hammadde ve yarı mamul stoklarını yüksek maliyetle tutuyor. Güncel piyasa koşullarında fiyatlar gerilerken yüksek rakamdan stoklanan ürünler alıcı bulamıyor. 120 gün ve üzerine uzayan tahsilat vadeleri işletme sermayelerini ciddi şekilde zorluyor” diyerek durumu özetliyor. Kimya sektöründe ise sıkışıklığın ana kaynağı regülasyonlar. Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde artan çevresel yükümlülükler, üreticilere ciddi bir yatırım baskısı yaratıyor. İKMİB Başkanı Adil Pelister, “Bu dönüşümün finansmanı ve mevzuata uyum konusunda daha fazla kamu desteğine ihtiyacımız var” diyor.

Alkollü içki sektöründe regülasyon kaynaklı maliyet yükü dikkat çekiyor. Pernod Ricard Afrika ve Orta Doğu CEO’su Selçuk Tümay, “Alkollü içeceklerde fiyatın yaklaşık yüzde 65’i vergi kaynaklı. ÖTV ve KDV artışları, özellikle distile içkilerde litre başına 1.778 TL’ye ulaşan vergi yüküyle sektörü baskılıyor” ifadesini kullanıyor. Lojistik tarafında ise sınır geçişlerindeki karmaşa ve regülasyonlar öne çıkıyor. Sürat Lojistik Genel Müdürü Tarkan Türkel, “Bu durum operasyonel planlamaları zorlaştırıyor, tedarik zincirini kırılgan hale getiriyor” değerlendirmesini yapıyor. Toptan kanal ve esnaf tarafında ise nakit döngüsündeki bozulma kritik. ToptanTR CEO’su Sezgin Şener, üretici tarafında artan hammadde fiyatları, enerji maliyetleri, lojistik giderleri ve personel ücretlerinin kârlılık üzerinde ciddi baskı oluşturduğunu anlatıyor. “Tahsilat vadelerinin uzaması nakit döngüsünü yavaşlatıyor, üreticinin finansman yükünü büyütüyor” diyor.

ÇOKLU BOYUT

Elbette sıkışıklık yaratan birçok unsur var. Enflasyon-döviz kuru dengesizliği, zayıflayan satın alma gücüyle birlikte düşen talep, eriyen işletme sermayesi ve yüksek finansman maliyetleri nedeniyle ertelenen yatırımlar da bir kısır döngü yaratıyor. Özellikle işletme sermayelerinin erimesi, şirketlerin karar alma süreçlerinde sıkışmaya yol açıyor. Takım tezgahları sektöründe tabloyu en net biçimde döviz kuru-enflasyon dengesizliği ortaya koyuyor. TİAD Başkanı Murat Akyüz’e göre bu dengesizlik şirketlerin bilançolarını bozuyor, yatırımlar azalıyor ve teşvik mekanizmalarına erişim kısıtlı hale geliyor. Sermayesi eriyen ve kredibilitesi azalan şirketler, nitelikli personeli elde tutmakta zorlanıyor.

Benzer bir durum, üretiminin yarısından fazlasını ihraç eden züccaciye sektöründe de görülüyor. ZÜCDER Başkanı Burak Önder, dış pazarlardaki daralma ve Türk ürünlerinin rekabet dezavantajının satışları baskıladığını belirtiyor, “Kredi bulmak, bulduğunuzda da maliyetini fiyatlayabilmek kolay değil” sözleriyle finansman sıkışıklığını özetliyor.

Eğitim tarafında ise özel okul işletmeleri çok boyutlu bir maliyet yüküyle karşı karşıya. TÖZOK verilerine göre öğretmen maaşlarından enerjiye kadar tüm giderler artarken velilerin alım gücüyle sınırlanan ücretler likidite açığı yaratıyor. TÖZOK Başkanı Zafer Öztürk, “Nitelikli öğretmeni elde tutmak güçleşiyor, yeni mevzuatlar okullara ek uyum maliyetleri getiriyor” diyor. Ayakkabı sektöründe ise yüksek maliyetlerin yanı sıra kayıt dışı üretim, dengeleri bozan en kritik unsur. TASD Başkanı Berke İçten, yıllık 200 milyon çifti bulan kayıt dışı üretimin toplam üretimin yüzde 40’ına ulaştığını, bunun da “işini düzgün yapan şirketleri haksız rekabete zorladığını” vurguluyor. Kozmetikte tabloyu tedarik zinciri baskısı şekillendiriyor. Sinoz Kozmetik CEO’su Yasin Çörekci, global lojistikteki dalgalanmalar ve kritik hammaddelerdeki tedarik gecikmelerinin, üretim planlamasını zorlaştırdığını dile getiriyor. “Buna bir de hızla değişen regülasyonların eklendi. En büyük rekabet avantajı hız ama regülasyonlar süreci uzatıyor” diye konuşuyor.

FATURA NASIL?

Sıkışıklığın sektörlere faturası giderek ağırlaşıyor. Üretimden tüketime, ihracattan yatırıma birçok alanda daralma yaşanıyor. BLC Group CEO’su Aykut Balcıoğlu’na göre, 2024’ün başından bu yana sektör genelinde kapasite kullanım oranı ortalama yüzde 20-25 gerilemiş durumda. Küçük ve orta ölçekli işletmeler finansman maliyetleri ve tahsilat sorunları nedeniyle ya kapanıyor ya küçülmeye gidiyor. İhracatçı şirketlerde marjlar erirken yeni yatırım planları askıya alınıyor. Bu tabloya regülasyon baskısı da ekleniyor. İKMİB Başkanı Adil Pelister, maliyetlerdeki artış ve düzenlemelere uyum sürecinin birçok şirketi büyüme kararlarını ertelemeye ittiğini aktarıyor. Züccaciye tarafında da yeni ürün ve pazar yatırımları askıya alınmış durumda. ZÜCDER Başkanı Burak Önder, “Makine, kalıp yatırımları ve yeni pazarlara giriş planları öteleniyor” açıklamasıyla sektörel ivme kaybını özetliyor. Halıcılıkta ise istihdamdan kültürel mirasa kadar uzanan geniş çaplı bir etki görülüyor. İHİB Başkanı Ahmet Hayri Diler, usta sayısındaki düşüş nedeniyle bazı yöresel dokuma geleneklerinin kaybolduğunu, üretimin kısmen yurt dışına kaydığını ve bu durumun hem katma değer hem istihdam açısından kayıp yarattığını belirtiyor. Tüketim tarafında da tablo farklı değil. Pernod Ricard Afrika ve Orta Doğu CEO’su Selçuk Tümay, “Rakı, votka, cin ve şarapta piyasa daralıyor” derken tüketicinin daha küçük hacimli ve uygun fiyatlı ürünlere yöneldiğini, bunun da özellikle premium segmentte gerilemeye yol açtığını aktarıyor.

DEĞER KAYBI DERİNLEŞİYOR

Ekonomideki yavaşlama, artan maliyetler ve yaşanan nakit sıkışıklığı üretim ve ihracatı niceliğin yanı sıra nitelik açısından da zorluyor. Birçok sektörde birim değer üretimi artırılamıyor. Bu durum, orta ve uzun vadede Türkiye’nin küresel rekabet gücünü tehdit ediyor. Yüksek teknolojili üretim yapan takım tezgahları sektöründe, kilogram başına ihracat değeri son üç-dört yıldır artış göstermiyor. TİAD Başkanı Murat Akyüz, “Teknolojimiz ilerliyor ama değer yaratamıyoruz. Gelir ve pazar kaybı yaşıyoruz” diyor. Benzer bir durum lojistikte de yaşanıyor. Regülasyonlar, insan kaynağı eksikliği ve dijitalleşmenin sınırlı kullanımı, katma değer üretimini sekteye uğratıyor. Sürat Lojistik Genel Müdürü Tarkan Türkel, “İleri lojistik çözümlerinin geç devreye almak rekabet avantajını kaybettirebilir” diyor. Güvenlik sektöründe ise çalışan sirkülasyonu, hizmet kalitesini ve kurum hafızasını olumsuz etkiliyor. Securitas Türkiye Ülke Müdürü Murat Kösereisoğlu, “Eğitip yatırım yaptığımız çalışanı kaybetmek sadece maddi değil aynı zamanda zaman ve emek kaybı” diyor.

İhracat odaklı sektörlerde değer kaybı derinleşiyor. Ayakkabı sektörü, dış ticaret fazlasından açığa gerileyen alanlardan biri. TASD Başkanı Berke İçten, “2022’de 550 milyon dolar cari fazlamız vardı. 2024’te aynı tutarda açık verdik. İstihdamın yüzde 30’u kayboldu” sözleriyle durumu ortaya koyuyor. Otomotiv yan sanayinde müşteri kaybı öne çıkıyor. Cevher Jant İcra Kurulu Üyesi Cevher Özyavuz, siparişlerin Çin, Fas ve Doğu Avrupa’ya kaydığını belirtiyor, “Avrupa Birliği’nin bu ülkelere vergi uygulamasına rağmen maliyet avantajları bizim önümüze geçiyor. TAYSAD verilerine göre tekliflerin sadece yüzde 25’i siparişe dönüşüyor” diyor. Ambalaj sanayi belirsizlik ve uyum maliyetleriyle karşı karşıya. ASD Başkanı Zeki Sarıbekir, “Sipariş ertelemeleri ve stok motivasyon kaybı ihracat performansını düşürüyor. ABD pazarında kalmak isteyenler için ticaret maliyetleri arttı” değerlendirmesini yapıyor.

MARJLARDAKİ ERİME

Yaşanan sıkışıklık kârda da ciddi kayıplara yol açıyor. Artan maliyetler, talep daralması ve fiyatlama baskısı birçok sektörde marjları eritiyor. Türkiye genelinde perakende ve sanayi şirketleri, nakit akışını koruyabilmek için düşük ya da sıfır kârlı satış modellerine yönelmek zorunda kalıyor. Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel, “Yılın ilk yarısında markaların cirosunun yüzde 40’ı indirimli satışlardan geldi. Ağustos itibarıyla bu oranın yüzde 80’e çıkacağını öngörüyoruz. Bu kârsızlığı da beraberinde getiriyor” açıklamasında bulunuyor. Ev ve yaşam alanları sektöründen English Home CEO’su Kazım Çimen, satın alma sıklığındaki yavaşlamanın stok yönetimini daha da kritik hale getirdiğini aktarıyor. “Talep yavaşladıkça, kampanya ve indirim sıklığı artıyor. Bu da kârlılığın erimesi anlamına geliyor” diyor.

Sanayide de benzer bir görünüm söz konusu. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Şirketlerimiz düşük marjlarla satış yapıyor. Bu nakit akışını ve üretim hacmini aşağı çekiyor” tespitini paylaşıyor. Türkiye’nin plastik sanayi üretiminde Avrupa’da ikinci sırada olduğunu hatırlatan Eroğlu, “11 milyon tona doğru giden üretim hacmi, bu süreçte 10 milyon bandında sıkıştı” diyerek gerilemeyi vurguluyor.

Kutes İcra Kurulu Başkanı Ali Esat Kutmangil, sektörde yılın ilk 7 ayında iç satışlarda yüzde 10-15, ihracatta ise yüzde 12-14 daralma yaşandığını belirtiyor. “Kârlılık marjları yüzde 3-5 seviyelerine geriledi. Bazı işletmeler üretime ara verdi” diyor. Lila Kağıt CEO’su Alp Öğücü ise temizlik kağıdı sektörüne yönelik daha geniş bir çerçeve çizerek, “Sıkışıklığın sektöre faturası stok azaltma, talep daralması, fiyatlama baskısı ve marj kayıpları oldu” diye konuşuyor.

DESTEK ŞART

Yılın geri kalanında sıkışıklığı aşmak için birkaç kritik başlık öne çıkıyor. Finansmana erişimin kolaylaştırılması, döviz kurunun ihracatçıyı destekleyecek seviyelerde dengelenmesi, emek yoğun sektörlerde maliyet yükünün hafifletilmesi, düşük karbonlu üretim yatırımlarına uygun finansman sağlanması ve istihdamın desteklenmesi de bu noktada ilk sırada yer alıyor. Bunlara ek olarak öngörülebilir regülasyonlar ve stratejik koruma önlemleri de şirketlerin rekabet gücü açısından kritik görülüyor. TASD Başkanı Berke İçten, “Çözüm için ayakkabı gibi emek yoğun sektörler üzerindeki maliyet baskısının kaldırılması gerekiyor. Kur-enflasyon dengesinin bozulması ve yüzde 100’ü aşan ek vergiler bizi zorluyor. Kısa çalışma ödeneği ve istihdam desteği gibi mekanizmalar yeniden devreye alınmalı” çağrısını yapıyor. ZÜCDER Başkanı Burak Önder ise döviz kurunun önemine dikkat çekiyor: “Kur dengelenmedikçe rekabet gücümüzü yeniden yakalamamız zor” diyor.

Alp Öğücü, piyasada güven ortamının önemini vurguluyor. “Tarife belirsizliğinin ortadan kalkması, emtia fiyatlarının öngörülebilir hale gelmesi, hem üreticinin hem tüketicinin davranışlarını regüle eder. Bu da istikrar getirir” diye konuşuyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu ise daha uzun vadeli düşünüyor. Bu yılın sonuna kadar sıkışıklığın devam edeceğini ifade eden Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: “2026’dan itibaren yeniden büyümeye geçebileceğimizi öngörüyoruz. Ancak finansman daralması ve ihracat pazarlarındaki sıkışıklık dikkate alınmalı, üreticiye destek verilmezse toparlanma gecikir.”

ÇÖZÜM NE?


Halı sektörü istihdam sorununun çözümünü mesleki eğitimin yeniden yapılandırılmasında görüyor. İHİB Başkanı Ahmet Hayri Diler, “Ayrıca istihdam destekleri artırılmalı, halı sektörüne özel SGK teşvikleri, işveren prim indirimi gibi mekanizmalar devreye alınmalı” diyor. TİM Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu’na göre ancak ekonomide hedeflenen iyileşmeler kademeli olarak gerçekleştiğinde sektör daha öngörülebilir bir piyasa yapısına kavuşacak, üretim planlaması ve arz talep dengesi sağlıklı şekilde kurulabilecek. Tiryakioğlu, “Bu nedenle finansa erişimin kolaylaştırılması ve maliyetlerin sürdürülebilir seviyelere çekilmesi, öncelikli ve stratejik bir ihtiyaç” diyor. AYD Başkanı Nuri Şapkacı da tüketicinin satın alma gücünün yükseltilmesinin sıkışıklığın giderilmesinde belirleyici faktör olduğunu dile getiriyor, “Bununla birlikte rekabet gücünü artırmak için özellikle vergi avantajları ve finansmana erişim kolaylığı gibi önlemleri konuşmalıyız” diyor. Zeytinyağı sektöründe yüksek maliyetler nedeniyle 60 bin ton zeytinyağı daha ihraç olabilecekken 200 milyon Euro bandında ihracat kaybı olduğunu dile getiren Köklü Zeytincilik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kürlek, “Şu anda zeytinyağı destekleme primi kilo başına 80 kuruş. Bu rakam AB’de kilo başına yaklaşık 31 TL seviyesinde. Bu desteklemenin artırılması gerekiyor” diyor. İç piyasadaki ve ihracattaki ciro düşüklüğünden dolayı özellikle sermayesi yeterli olmayan şirketlerin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirten Modoko Başkanı Koray Çalışkan, “Ne yazık ki konkordatoların en fazla ilan edildiği beşinci sektör konumundayız. Mobilya tüketimi erteleniyor. Satışları artırmak için vadelendirme seçenekleri sunmak önemli. Kredi kartına ek taksit gelmeli. Şirketlere de uygun kredi seçenekleri sunulmalı” diye konuşuyor.


“EV SAHİPLİĞİ ORANI YÜZDE 67’DEN 56’YA GERİLEDİ”


NEŞECAN ÇEKİCİ

GYODER BAŞKANI

EKONOMİK KOŞULLAR

Son 15 yılda Türkiye’de ev sahipliği oranı yüzde 67’lerden yüzde 56’lara gerilerken kirada oturanların oranı yüzde 21’lerden yüzde 28’lere yükseldi. Bu tablo, konuta erişimin giderek zorlaştığını ortaya koyuyor. İnşaat maliyetlerindeki artış ve ekonomik koşullar, vatandaşların ev sahibi olma imkanını ciddi biçimde sınırlıyor. Türkiye’nin yaklaşık olarak yılda 800-900 bin konut üretmeye ihtiyacı var.

ÜRETİM İHTİYACI KARŞILAMIYOR

Şu anda sadece 500- 600 bin adet üretiliyor. Ancak bu üretim mevcut ihtiyacı karşılayamıyor. Ayrıca, deprem riski altındaki İstanbul’da, beş yıl içinde dönüştürülmesi gereken 1,5 milyon konut bulunuyor ve bunların 600 bini öncelikli durumda. Ciddi bir bütünleşik konut politikası, acil koduyla Türkiye’nin gündeminde üst sıralarda yer almalı. GYODER olarak barınma sorununa çare olmak için GYODER Yeni Konut Modeli üstüne 3 yıldır çalışıyoruz. Bu modelin temel amacı, kira fiyatlarını yarıya indirmek ve kentsel dönüşüme zemin hazırlamak. Kamunun kiraya veren konumunda olduğu bu modelde, arsa maliyetlerini düşürerek konut üretim maliyetlerini dengelemeye çalışıyoruz.


“SEKTÖR REKABETÇİLİĞİNİ KAYBETTİ”

TOYGAR NARBAY


TGSD BAŞKANI

KUR ETKİSİ

2025’in ilk yarısında AB’nin hazır giyim alımları yüzde 12,5, ABD’nin ise yüzde 6,5 artmasına karşın Türk hazır giyim ihracatında yüzde -6,5’lik kayıp yaşandı. Bunun sebebi yüksek enflasyon ve bununla mücadelede seçilen yüksek faiz-baskılanan kur politikası. 2022-2024 yılları arasında döviz bazlı maliyet bu nedenle yüzde 27 arttı ve sektör rekabetçiliğini kaybetti.

MALİYET ARTIŞI

Maliyetleri yüzde 27 artan sektör şirketleri 2022’de yüzde 10,5 kâr ederken 2024 ve 2025 yıllarında kârlılıklarını kaybedip iki yılda yüzde 5,1 ve yüzde 4,6 zarar etti. Bu zarar, bilançolarının ve nakit akışlarının bozulmasına, öz kaynaklarını kaybetmelerine neden oldu. 2022-2025 yılları arasında yüzde 22 kapasite, yüzde 28 istihdam, yüzde 20 ihracat kaybı yaşandı. Bu sıkışıklık, 2022-2025 yılları arasında 208 bin kişilik istihdam kaybına ve yıllık 6,8 milyar dolar üretim kaybı yaşanmasına neden oldu.

DESTEK PAKETİ

2025 yılının ilk 6 ayında ise sektörümüzdeki 300 şirketin konkordato ilan etmesine, 2 bin 700’e yakın şirketin kapanmasına yol açtı. Rekabet gücünü ve öz sermayesini kaybeden hazır giyim sanayimiz için acil bir destek paketi hazırlanmalı. İhracat destek primi net ihracata yüzde 10 olarak 2027 sonuna kadar verilmeli. Asgari ücrete verilen destek tüm şirketlere verilmeli. Bölgesel asgari ücret planlanmalı ya da asgari ücrete verilen 1.000 TL destek bölgesel gelişmişliğe göre artırılmalı.


“ÜRETİM VE KÂR DÜŞÜYOR”

KUTLU KARAVELİOĞLU


MAİB BAŞKANI

TALEP NASIL TOPARLANIR?

2025’in ilk yarısında makine sektöründe dış talepteki daralmayla ithalat baskısı sonucunda sektörde üretim yüzde 6,5 azaldı. Bu düşüş yaklaşık 1,5 yıldır sürüyor ve düşük kapasite kullanımıyla verimliliği olumsuz etkiliyor. Aynı zamanda sektörün kârlılığı da düşüş gösteriyor. Enflasyonun düşmeye devam etmesi, merkez bankasının faiz indirimlerini sürdürmesi, TL’nin en az maliyet artışları kadar değerlenmesi ve kredi faizlerinin kademeli olarak düşmesi gerekiyor. Bu gelişmeler olursa hem iç talepte toparlanma başlar hem finansmana erişim daha makul hale gelir. Dış pazarlarda ise tarifelerin netleşmesiyle belirsizliklerin azalması ve talebin toparlanması mümkün. Ancak bu gelişmelerin sektöre etkisi sınırlı kalacağından esas iyileşmenin 2026’da olacağı söylenebilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz