950 şirket şimdi nerede?

Devler liginin ilk sıralarında yüksek olan “kalıcılık” oranı, aşağı sıralara inildikçe azalıyor.

1.08.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
950 şirket şimdi nerede?
Capital500 listesi, 1998’den bu yana yayınlanıyor. Yani tam 16 yıldır... Geriye dönüp baktığımızda, şimdiye kadar tam 1.450 şirketin yolunun Capital500’den geçtiği görülüyor. Aralarında Arçelik, Anadolu Efes, Vakko’nun da olduğu 65 şirket ise her yıl kesintisiz olarak devler liginde kalmayı başardı. 16 yılın tamamı analiz edildiğinde ortaya çıkan resim çok önemli bir mesaj veriyor. Yaptığımız analize göre büyük ölçekli şirketler, “sürdürülebilir büyümeyi” diğerlerine göre daha kolay yakalıyor. Devler liginin ilk sıralarında yüksek olan “kalıcılık” oranı, aşağı sıralara inildikçe azalıyor. Bu yolculuk, tam 16 yıl öncesine dayanıyor. 1998 yılının ağustos ayında yayınlanan Capital Dergisi, Türkiye’de önemli bir ilke imza atarak “Türkiye’nin 500 Büyük Özel Şirketi” listesini vermeye başladı. O yıl Türkiye’nin GSYİH’si 270,9 milyar dolardı. Capital500’e girebilmek için ise 13,5 milyon dolar ciro yeterliydi. İlk Capital500’ün lideri Arçelik’ti. Onu Ford Otosan ve Mercedes-Benz Türk izliyordu.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Aradan geçen yıllarda pek çok şey değişti. Türkiye’nin dev şirketleri araştırması giderek derinleşti, hem Türkiye’nin ölçeği büyüdü hem Türk şirketlerinin... 2012 yılında Türkiye’nin GSYİH’si 786,3 milyar dolara ulaşırken bu yılki ‘en büyük 500’den biri olabilmek için gereken en düşük ciro da 149,4 milyon dolara kadar çıktı,

Yıllar itibarıyla Capital500 sadece bir büyüklük sıralaması olmanın çok ötesine geçti. Türk iş dünyasının geldiği noktaya ilişkin önemli veriler içeren, ekonominin nabzını tutan bir kaynağa dönüştü, Peki 16 yıl boyunca Capital500 liginden kimler geldi, kimler geçti? Hangi şirketler varlığını sürdürmeyi başardı, hangilerinin bu yolculuğu kısa sürdü? Daha da önemlisi, Türkiye büyürken aynı ivmeyi şirketler de yakalayabildi mi?

KAÇ ŞİRKET LİSTEDE?

1998 yılındaki ilk yayından bu yana Capital500 listesine tam 1.450 şirketin girmeyi başardığı görülüyor. Uzmanlar ise 16 yılı analiz ederken sadece listeye giren şirket sayısıyla yetinmenin doğru olmayacağını düşünüyor. Ama böyle bakıldığında rakamların dili çok parlak bir tablo ortaya koymuyor. Çünkü ilk listeden bugüne kadar sıralamadan hiç düşmeyen şirket sayısı sadece 65. Yani sürdürülebilir büyümeyi yakalayan ve kalıcı olan şirket sayısı, toplamın sadece yüzde 4,5’ine denk geliyor.~
Bunlardan biri de ilk 4 yılın lideri Arçelik. Şirket, 16 yıl boyunca hiç fire vermeyenlerden. Abdi İbrahim İlaç, Akçansa, Altınyıldız, Hürriyet, Tofaş ve Vakko, her yıl listede kalmayı başaranlardan sadece birkaçı. “Kalıcılar” diyebileceğimiz bu 65 devin, bugünkü listedeki konumları da aslında önemli ipuçları veriyor.

Örneğin 65 şirketin 11’i yani yüzde 17’si, bu yıl Türkiye’nin en büyük ilk 50 şirketi arasında yer aldı. Yüzde 58,5’i ise ilk 200 içinde kendine yer buldu. Listenin altlarına inildiğinde 16 yıllık şirketlerin sayısı giderek azalıyor. 301-400 aralığında 9 şirket varken son 100’de ise sadece 6 tane 16 yıllık şirket bulunuyor. Yani şirketlerin listedeki konumları ne kadar yüksekse ilerleyen yıllarda kalıcılığı sağlama olasılıkları da kadar artıyor. 1.450 şirkettin yüzde 22,5 gibi önemli bir oranı ise listelerde sadece bir kez göründü. Yani 326 şirket ise 16 yıl boyunca sadece 1 kez devler sahnesinde yer bulabildi.

SAYI YETERLİ Mİ?
Peki 16 yılda yaratılan bu 1.450 büyük şirket, Türkiye gibi iddialı bir ekonomi için yeterli mi? Uzmanlara göre pek değil... E&Y Kurumsal Finansman Bölümü Yönetici Ortağı Demet Özdemir, 1.450 şirketi az buluyor. “Türkiye ekonomisinin son 16 yılda gerçekleştirdiği yüksek büyüme rakamları göz önünde bulundurulduğunda Capital500 listelerine giren şirket sayısının toplamının daha fazla olmasını beklerdim” diyen Özdemir, şöyle devam ediyor:

“Ekonominin büyümesiyle birlikte listenin temelini oluşturan, belli büyüklüğün üstündeki şirketlerin yüksek büyüme oranları yakaladığı ve daha küçük ölçekli şirketlerin yüksek oranlarla büyüse de bu boyutlara ulaşamadığını görüyoruz. Ayrıca birçok sektör, bazı büyük oyuncular tarafından domine ediliyor. Bu nedenle listedeki şirket sayısı ekonominin büyümesine ve potansiyele göre yeterli değil. İleride daha farklı şirketlerin listelerde yer alacağını öngörüyorum.” Bahçeşehir Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Dr. Selçuk Tuzcuoğlu ise “Bence ilk 500’e kaç şirket girdiğinden daha önemlisi, dünya listelerine kaç Türk şirketin girebildiğidir” diyor ve ekliyor:

“Şirketlerin sayısının ya da cirolarının artması, Türkiye’nin global markalar yaratamadığı gerçeğini değiştirmiyor. Bir örnek vermek gerekirse 2012 rakamlarına göre Türkiye’nin en değerli 100 markasının değeri 33,2 milyar dolar. Şimdi sıkı durun. Apple’ın marka değeri 70,6 milyar dolar. Yani Türkiye’nin en değerli 100 markası ancak ‘yarım elma’ (Apple) ediyor. Yani markalarımızın birkaç fırın daha ekmek yemesi gerekiyor.”~
ENGELLER NELER?
Uzmanların altını çizdiği kritik konulardan biri de şu: “16 yılda 22’nci büyük ekonomiden 16’ncı büyük ekonomiye yükselen bir ülkenin şirketleri neden aynı hızla büyümüyor?” İşte bu zor soru, gözleri yapısal sorunlara çeviriyor.

Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Doç. Dr. Selin Sayek Böke, temel sıkıntılardan birinin hukuki altyapı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Örneğin Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabetçilik Endeksi’ne göre Türkiye ‘iflasa yönelik uygulamalarda’ dünyanın en iyi 124’üncü ülkesi. Yine aynı endekse göre işgücü piyasalarındaki verimsizlik açısından da dünyada reka-betçilik anlamında 124’üncü sıradayız. Bunlar, şirketlerin ideal ölçeklerine ulaşmak için faaliyet gösterdikleri sınırlayıcı iş ortamına işaret ediyor. Doğru ölçek ekonomisinin yakalanmasına dair bir diğer engel de finansal piyasalardan faydalanabilme kapasitesinin birçok şirket için sınırlayıcı olması. Bu kısıtlayıcı faktörlerin ortadan kalkması, şirketlerin doğru ölçeği bulmasına ve bu yolla Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına olumlu etki etmelerine imkan verecektir.” Bu noktada şirketlere düşen görevler de var kuşkusuz. Dr. Selçuk Tuzcuoğlu ise o noktaya vurgu yapmayı tercih ediyor:

“İç pazarda ne kadar büyük pazar payına ulaşırlarsa ulaşsınlar, global markalar yaratmadan şirketlerimizin ölçek ekonomilerinden yararlanmalarının mümkün olamayacağına inanıyorum. Capital500’e girmek isteyen şirketlerin de orada kalıcı olmak isteyenlerin de sağlıklı finansal yapı, kaliteli üretim ve yaratıcı pazarlama faaliyetleri üçlüsünü mutlaka başarmaları gerektiğini düşünüyorum.”

ÖNEMLİ OLAN 'KALMAK'

16 yıllık Capital500’ün tamamı analiz edildiğinde ortaya çıkan belki de en önemli mesaj kalıcılık. Çünkü şirketlerin ancak yüzde 4,5’i listede var olma başarısını 16 yıl boyunca sürdürülebilir kılmış. Peki neden? Bahçeşehir Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Dr. Selçuk Tuzcuoğlu konuya farklı bir perspektiften bakıyor. Ona göre 16 yılda 1.450 şirketin listeye girmesi aslında “kalıcılık sıkıntısının” bir işareti. “Ciroların büyümesi güzel bir gelişme, fakat bence ilk 500’e 1.500’e yakın şirketin girmesi, belki de olumsuz bir durum” diyor ve ekliyor:

“Demek ki bir kez giren bir daha girmekte zorlanıyor. Demek ki birkaç yıl ilk 500’de yer alan, daha sonra giremez hale geliyor. Yani büyümede süreklilik sağlanamıyor. İlk 500’e hep yenilerin girmesi, yeni girenler için başarı olduğu kadar artık giremeyenler için debaşarısızlık anlamına geliyor.”~
E&Y Kurumsal Finansman Bölümü Yönetici Ortağı Demet Özdemir de bu konuda Tuzcuoğlu ile benzer düşünüyor. Özdemir’e göre Türkiye’de özellikle orta ve küçük ölçekli şirketlerde başarının sürdürülebilirliği konusunda sıkıntı yaşanıyor. Özyeğin Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ümit İzmen ise listedeki kalıcıların sayısının az olmasını, Türkiye ekonomisindeki dönüşümün hızına bağlıyor. İzmen’in değerlendirmesi şöyle:

“Şirketlerin ölçek ekonomisinden yararlanmasını engelleyen kısıtlar kayıt dışı ekonomi, altyapı sorunları ve teknolojiden yeterince yararlanılmaması. Güçlü bir fiziki ve teknolojik altyapı, inovasyon ve AR-GE sayesinde artan katma değer ve kurumsallaşmayı mümkün kılacak, kaliteyi, uygun koşullarda finansmanı sağlayacak bir yatırım ortamı, şirketlerin gelişimini hızlandırır.”

KALICILARIN SIRRI
Uzmanların analizleri böyleyken onların önerilerini uygulayanların sürdürülebilir başarıyı yakaladığı görülüyor. Capital500’ün 16 yıllık müdavimlerinden olan Arçelik, bu başarı örneklerinden biri. Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, stratejilerini anlatırken küresel bakış açısının altını çiziyor: “Sürdürülebilir, sorumlu ve hesap verebilir bir iş modelinin oluşturulması bizim için çok önemli. Küresel bir organizasyon olarak faaliyet göstermenin, çok sayıda ülkede üretim merkezi, istihdam, tedarik zinciri, satış ağı oluşturmanın ötesinde bir bakış açısını içinde barındırdığına inanıyorum. Gelecekte de global varlığımızı, yaygınlığımızı ve başarılarımızı artırmayı amaçlıyoruz.”

Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı Alejandro Jimenez, kalıcı başarının tüketiciyi anlamaktan geçtiğine inanıyor: “16 yıldır Türkiye’nin en büyükleri arasında olmak bütün çalışanlarımız için gurur kaynağıdır. Sürdürülebilir başarının temelinde tüketicilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini anlayabilme ve bu beklentilere hızlı cevap verebilme becerimizin olduğunu düşünüyoruz. Her zaman atılımcı ve yenilikçi olduk. Tüketicimizi yeniliklerle buluşturmaktan büyük bir haz duyduk. Bu da bize başarıyı sürdürülebilir kılma olanağı verdi.” Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko ise yaratıcı olmanın altını çiziyor: “Her şeyden önce Vitali Hakko’nun ve ekibinin doruğa taşıdığı bir markayı bugün de orada tutabilmemizin gururunu yaşıyorum. ‘Taklit edilmekten korkmayın, tersine övünç duyun. Yaratamazsanız, üretemezsiniz. Üretemezseniz, pazarlayamazsınız. Bu kutsal üçlü bir bütündür’ derdi Vitali Hakko. Biz bu üçlüyü temel felsefemiz haline getirdik ve sürekli yeni olanı aramak ve yaptıklarımızı hiç tekrarlamamak için çalıştık. Bugün de aynı inançla çalışmaya devam ediyoruz.” ~
VUSLAT DOĞAN SABANCI / HÜRRİYET YÖNETİM KURULU BAŞKANI
HÜRRİYETİN BASARISI NASIL GELDİ?
GÜVEN

Bir markanın kalıcı olabilmesi için en önemli faktör, müşterisinin/okuyucusunun geçerli ve anlamlı bulacağı bir vaadinin olması. Hayat hangi hikayelerden geçerse geçsin geçerliliğini yitirmeyecek bir vaat. Hürriyet'in varoluş sebebi, bu vaadi 65 yıldır okurlarına en arzu ettikleri içerik seçkisiyle sunuyor. Bunu, okuyucusuyla arasında müthiş bir güven ilişkisini kurarak, bu ilişkiyi bozmayarak yapıyor. Hürriyet'in vaadi, toplum ne kadar değişirse değişsin, ne kadar gelişirse gelişsin, her dönemde güncelliğini koruyor. Bu yüzden tercih ediliyor.

TEKNOLOJİ

Elbette yaşadığımız çağda, müşteriye/okuyucuya verdiğin sözü, vaadini her zaman en iyi şekilde yaşatacak kanallar çok önem taşıyor. Bu kanalları geliştiren de bildiğiniz gibi teknoloji. ilk fotoğraf naklinden renkli baskıya geçişe, her dönem teknolojide sektörün çok ilerisinde olan, daha doğrusu sektöre bu anlamda yön veren Hürriyet'tir. Bugün de Hürriyet Dünyası, 7 gün 24 saat her kanaldan içerik paylaşımıyla milyonlara ulaşıyor. Daha yeni açıklandı. Comscore'un haziran rakamlarına göre Hürriyet internet grubu, yüzde 73,7'yle dünya devleri Google, Facebook ve Microsoft'tan sonra Türkiye'nin en yüksek erişime sahip Türk internet grubu oldu. Bu oran 17,6 milyon kişiye erişim anlamına geliyor.

İSTİKRAR
Biz bu başarıyı, teknolojiyi bir rakip gibi değil, daima bir güç, en önemli partnerimiz olarak gördüğümüz için elde ettik. Bir de istikrar çok önemli. Yaşadığınız ülkede inişler çıkışlar, politik, ekonomik krizler olabilir. Hürriyet, her dönemde bütün yatırımlarında ve kurduğu ilişkilerde istikrarını koruyarak olduğu yerde durdu ve okurunun haber alma hakkını, onun için anlamlı içeriğe ulaşmasını sağladı. Kesintiye uğratmadı. Bu da başarısının sır olmayan göstergelerinden biridir.~

CEM BOYNER / BOYNER HOLDİNG YKB
KALİTEDEN ODUN VERMEDİK"
HER YIL GELİŞTİK

Altınyıldız, 1952'den beri BoynerGrubu'nun amiral gemisi. Bunca yıldır, bu güçle ilerleyebilmesinin en önemli sebebi, kalitesinden ve prensiplerinden ödün vermeden her yıl kendisini geliştirme hedefiyle çalışmasıdır. Kuruluşundan bugüne kadar Türkiye'nin her köşesinde Altınyıldız ismi kaliteli kumaşla özdeşleşmiş durumda. Sokakta bu kadar güçlü bir isim yaratıp bu ismi yıllar içinde koruyabilmenin bile başlı başına büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum.
YAŞLANMIYORUZ
Altınyıldız, her geçen yıl hücrelerini yenileyerek ilerleyen ve yaşlanmayan bir şirket olduğu için kalıcı olmayı başardık. Altınyıldız statik değil, ciddi anlamda dinamik yapıda bir şirket. Tekstil şirketi içinden iki dev konfeksiyon / perakende markası yarattı: Network ve Fabrika. Grubumuzun bulunduğu her sektörde olduğu gibi tekstilde de sektördeki gelişmeleri takip etmek yerine her zaman bir adım önde ilerlemeyi tercih ettik. Geliştirdiğimiz nano teknoloji kumaşlar ve sektördeki ilklerimiz Altınyıldız'ın başarısında büyük rol oynadı.

DALGALI YILLAR
DÜŞEN ŞİRKETLER

Capital500'ün 16 yıllık fotoğrafı, Türkiye ekonomisinin yaşadığı dalgalanmaları da net biçimde ortaya koyuyor. Listeye veda edenlerin seyri buna iyi bir örnek. Aslında Capital500'e her yıl yaklaşık 4550 şirket veda ediyor. Bu veri, son 16 yıla bakıldığında ortaya çıkan ortalama rakam. Ancak kriz yıllarında yaşanan hareketlilik çarpıcı. Bu tip dönemlerde listeye veda eden şirket sayısı adeta ikiye katlanıyor.
KRİZLERDE NASIL?
Örneğin 98 krizine ait cirolarla hazırlanan 1999 listesinde, 97 şirketin listeye veda ettiği görülüyor. Aynı durum 2001 krizinde de gözleniyor. 2001 yılında listeden düşen şirket sayısı 143. 2008'deki küresel krizin listeye yansıması ise 101 şirketin sıralama dışı kalması.
İSTİKRAR DA YANSIYOR
Sadece krizler değil, ekonomideki istikrarlı dönemler de listeye yansıyor. Her geçen yıl Capital500'e girmek zorlaşırken, devler ligindeki oyuncuların kalıcılık mücadelesi de kendini gösteriyor. Listenin en sakin ve istikrarlı yılları ise 2004-2007 arası ile 2010 sonrası. Her iki dönemde de listedeki giren-çıkan şirket sayısı 40-50 bandında korunuyor.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz