"İnsan bir süre sonra acaba dışarıda neler var diye merak etmeye başlıyor..."
AHMET DÖRDÜNCÜ, Sabancı Holding'in eski CEO'su. Onu, Güler Sabancı'nın
başkanlığındaki ekibin en önemli kişisi olarak tanıdık. Sabancı'da 5 yıl
CEO olarak uyumlu bir çalışma döneminin ardından ayrılık kararı alan
Dördüncü, kariyerinin 2'nci bölümünü 26 milyar dolarlık dünya kağıt devi
International Paper'da yönetim kurulu üyesi olarak sürdürüyor. Yeni
göreviyle ilgili oldukça heyecanlı olan Dördüncü, Sabancı Holding'in
kendi kariyer hayatını önemli ölçüde şekillendiren kurum olduğunu
söylüyor ve "İnsan bir süre sonra acaba dışarıda neler var diye merak
etmeye başlıyor. Sabancı'nın içindeyken elbette çevrenize de
bakıyorsunuz ama bakış açınız hep Sabancı perspektifiyle oluyor" diye
konuşuyor. AHMET DÖRDÜNCÜ, Sabancı Holding'in son dönemine damgasını
vuran CEO'su. Güler Sabancı'nın yönetim kurulu başkanlığının ardından,
onun ekibinin en önemli üyesi olarak kaptan köşküne oturmuştu. Bundan
tam 1 yıl önce CEO'luk görevinden ayrıldı. Oysa kendisi bu ayrılığın çok
da ani olmadığı görüşünde. Önceden beri planladığı bir durum olduğunu
belirtiyor. Sabancı Holdingle ilgili yorumları ise oldukça olumlu.
"Sabancı'nın benim üzerindeki etkisi çok büyük. Sadece iş profilimi
değil, kişisel profilimi geliştirmemde, belirli alışkanlıkları ve
terbiyeyi edinmemde Sabancı Holding'in büyük katkısı var" diye
konuşuyor. Dördüncü, kariyer hayatının ikinci bölümü diye adlandırdığı
58 yaş sonrasında yine heyecanlı bir işe soyunmuş durumda. Dünya kağıt
sektörü lideri, 26 milyar dolarlık International Paper şirketinin
yönetim kurulu üyeliği görevini yürütüyor. Her halinden bu işin
kendisini heyecanlandırdığı belli olan Dördüncü'den, yönetim kurulu
üyesi seçim sürecini, yerel bir devden dünya devine yolculuğunu
dinledik. İşte Sabancı'nın en renkli CEO'larından Dördüncü'nün yeni
dönem kariyer hayatı ve Sabancı Holding'le ilgili açıklamaları:
Capital: Çok uzun süren bir iş hayatınız ve önemli kararların
altında imzanız var. Geçmişe baktığınızda bu süre içinde iş hayatı size
ne getirdi, neler öğretti?
- 30 yılı aşkın bir kariyer hayatım var. Sabancı Holding, bu 30 yılın en
önemli bölümünü kapsıyor. Sabancı Holding'den önce 3 yıl Almanya'da bir
otomotiv şirketinde çalıştım. 1984 yılının başında Türkiye'ye geldim.
Almanya'da çalışmış olmamdan dolayı Mercedes'te çok kolay iş buldum.
2-2,5 yıl kadar da Mercedes'te çalıştım. Bakacak olursak Sabancı
öncesinde 5 yıllık bir kariyer geçmişim oldu. Kariyer hayatımın geri
kalanında ise Sabancı Holding bünyesinde çalıştım. Yani nereden
bakarsanız kariyer hayatımın yüzde 80'inden fazlası Sabancı çatısı
altında geçti diyebilirim. Bu nedenle benim sadece iş profilimi değil
kişisel profilimi geliştirmemde, belirli alışkanlıkları ve terbiyeyi
edinmemde Sabancı Holding'in çok büyük katkısı vardır. Hatta Sabancı,
bunları dizayn eden kurumdur diyebilirim. 30 yıllık kariyer hayatımın
ardından daha başka bir hayat ve çalışma tarzına geçtim. Ancak
baktığımda benim üzerimde Sabancı Holding'in çok etkisi var.~
Capital: Ayrılığın özel bir nedeni var mıydı?
- Ayrılmam ani bir karar değildi. En azından bunu kendi açımdan
söyleyebilirim. Çok uzun yıllardır burada çalışıyordum. Belirli bir
yaştaydım. Üstelik bu yaş çok da yaşlı denebilecek bir yaş değil: 58, o
zaman 57 yaşındaydım. İnsan acaba dışarıda neler var diye merak etmeye
başlıyor. Sabancı Holding, kendi içinde bir evren. Sabancı'nın
içindeyken elbette çevrenize de bakıyorsunuz ama bakış açınız hep
Sabancı perspektifiyle oluyor. Sürekli, "Bu şirketdaha ileri nasıl
gider, nasıl daha fazla değer katabilirim" diye düşünüyorsunuz. Bu
nedenle serbest, 360 derece bir bakış açısı kazanmak istendiği kadar
olamayabiliyor.
Capital: Yani dışarıya bakma şansınız olsaydı ayrılmayabilirdiniz...
- Şöyle bir şey olsaydı belki hiç ayrılmayabilirdim, evet. Yurtdışında
şirketlerde 1 - 1,5 yıl "sabbatical" olarak adlandırılan uygulamayla
işten belirli bir süre dinlenme alabiliyorsunuz.Bizde böyle bir yapı
olsaydı ayrılmayabilirdim. "Bana bir müsaade, ben bir Yeni Zelanda'ya
gidip sonra yeniden geri döneceğim" diyemiyorsunuz. Böyle bir sistem
olsa belki ayrılmazdım. Kısacası benim için çok ani bir karar değildi.
Kafamda yavaş yavaş kurduğum bir plandı.
Capital: Ayrıldıktan sonra teklifler aldınız mı?
- Sabancı Holding gibi bir yerde çalıştıktan, o kadar yıl en tepede
görev aldıktan sonra gidip Türkiye'de başka bir şirkette işe başlamak ya
da çalışmayı istemek keyfiyetine sahip olmanız çok zor. Bu işin öyle
kötü bir tarafı var. Kimse size yaklaşmaya da cesaret edemiyor. Bir de
söylediğim gibi kişisel tavırlar da ortaya çıkıyor. Son 5 yılım
hakikaten çok yoğun geçti. "Hala 7/24 çalışmak istiyor muyum" diye
düşünüyorsunuz. Eşiniz var, yıllardan beri el ele tutuşmadığınız, bir
yere gitmediğiniz. Benim içimde kalanlar var. Bodrum'da bir evim var son
5 yılda 3 ya da 5 gün kalabilmişim belki. "Nasıl yani, ne olacak"
demeye başlıyorsunuz.
Capital: Kimseyle görüşmediniz mi bu süreçte Türkiye'den?
- Tabii birçok kişiyle görüştüm, ancak artık başka bir seviyede bakmak
gerekir diye düşünüyordum. Eskisi gibi tam zamanlı bir işi yadsımadığımı
itiraf edeyim ancak bu da belirli şartlarda olabilirdi.
Capital: Neydi bu şartlar?
- Hakikaten çok büyük bir heyecan, çok büyük bir yatırım olacak ancak o
zaman aynı çalışma temposunda devam edebilirim diye düşündüm. Ama onun
ötesinde sırf olsun diye de yeniden yoğun bir tempoya girmeye
kalkışmadım. Birkaç şirketin yönetim kurulunda, deneyimlerimden
faydalandırmak yönünde tercihimi kullandım.
Capital: Peki bu sizi tatmin ediyor mu?
- Çok da heyecanlı aslında... Çünkü yönetim kurulları artık eskisi gibi
değil. Olmamalı da zaten. Batı dünyasında yönetim kurulları çok farklı.
Ciddi bir şekilde konuşmanız, çalışmanız, biliyor olmanız lazım.
Capital: International Paper'a yönetim kurulu üyesi seçilme süreciniz nasıl gerçekleşti?
- Bakın bu süreç batı dünyasında nasıl kurumsal gidiyor size anlatayım:
Biliyorsunuz International Paper, Sabancı Holding şirketlerinden
Olmuksa'nın yüzde 50 ortak girişimi. Ben International Paper'ın yönetim
kurulu başkanını Sabancı Holding'in CEO'su olduğum dönemde 2 ya da 3 kez
gördüm. Bu nedenle tanıdığım bir kişiydi. Geçen yıl bana Boston Egon
Zehnder'in eş başkanından bir e-mail geldi. Bana şirketi tarif ediyor,
ancak isim vermemiş. "26 milyar dolarlık, Fortune 500'de olan bir
şirket" diye yazmış. Bir de eğlence ve perakende alanında faaliyet
gösterdiğini belirtmiş. "İlgilenir misiniz" diye yazmış.~
Capital: Şirketi tahmin ettiniz mi?
- Biz eşimle Walt Disney mi acaba diye espri yaptık. Bodrum'da keyif
yapıyoruz. Yoksa dalga mı geçiyorlar diye de düşündük açıkçası. Ben
e-mail'e çok kısa, "Evet ilgi duyarım" dedim. Sonra iş ciddiye bindi.
Telekonferanslar başladı. Şirket, ABD sermaye piyasası otoritesi SEC'e
kayıtlı. "Siz SEC'e kayıtlı bir şirkette yönetim kurulu üyesi olmak ne
demek biliyor musunuz" dediler. "Hiçbir fikrim yok" dedim. Bana
kuryelerle bir sürü doküman gönderdiler. Daha şirketi bile bilmiyorum.
Bunları okuyun, 15 gün sonra sizinle konferans görüşme yapalım dediler.
Size nasıl bir sorumluluğunuz olduğunu direkt olarak anlatıyorlar. Öyle
bir kurumsal kontrol ve denge sistemleri var ki... Tüm bu sürecin
ardından, "Hala ilgileniyor musunuz" diye sordular. Ben de "Evet, artık
daha fazla istiyorum" dedim. O sırada şirketin ismini söylediler bana.
Çok şaşırdım. Neden ki diye düşündüm. Sonuçta CEO John Faraci'yle
tanışıyorduk. Daha sonra öğrendim John Faraci özellikle Ahmet'e bir
bakın demiş. Biz bu süreçlerden sonra Faraci'yle konuşmaya başladık.
Aralık başında "ABD'ye gelir misin" dedi. Kurumsal yönetim komitesiyle
tanışmamı istedi. Bambaşka bir dünya olduğunu söyleyebilirim. Örneğin
John Townsend diye bir yönetim kurulu üyesi var. 55-60 milyar dolarlık
bir fon yönetiyor. Bir başka yönetim kurulu üyesi olan David Bronczek,
dünyanın en büyük havayolu filosu Fedex'in başkanı...
Capital: Bu süreç ne kadar sürdü?
- 6 ay sürdü. Bakın daha bitmedi. Güvenlik komitesi, "Bu adam hakkında
bir değerlendirme yapın" dedi. Washington'da bir soruşturma şirketi var.
Bunlar dünya çapında araştırma ve soruşturma yapıyorlar. O şirketle
anlaşıldı, bu araştırma sonucu ilk defa mart toplantısına davet edildim.
Aynı zamanda önümüzdeki 5 yıl için stratejinin konuşulduğu bir
toplantıydı.
Capital: İlk izleniminiz ve Türkiye'deki şirketlerin yönetim kurullarından farklılık olarak gördüğünüz noktalar neydi?
- Çok etkileyiciydi bir kere. Sea Island diye bir yerde yaptık
toplantıyı. G8'in toplandığı yer. Tony Blair, Berlusconi, Bush gibi
isimlerin resimleri var etrafta. "Bu nedir böyle nasıl bir yerdeyiz"
dedim. "Sen kimin koltuğunda oturduğunun farkında değil misin" dediler.
Şöyle bir baktım, Tony Blair yazıyor. Böyle bir yerde yönetim kurulu
toplantısı yapıyorsunuz. Çok farklı bir şey.
Capital: Çalışma şeklindeki farklılıklar neydi?
- Bir kere, yönetim kuruluna atanma prosedürü çok önemli. Bunun dışında 9
tane üye var şirkette, hepsi bağımsız. Hepsi önemli görevleri olan
kişiler. Bizde mutlaka hissedarın bir temsilcisi olur. ABD'de en dikkat
çekici konulardan biri de borsaya kote şirketlerde aile şirketi sayısı
çok az. Dolayısıyla sermaye daha çok yayılmış durumda. Yani şirketin
sahibi benim, sizsiniz... Türkiye ekonomisini belirleyen ise aile
şirketleridir. Dolayısıyla herhangi bir yönetim kurulunda aile ferdi
görmüyorsunuz.
Capital: Ne demek istediniz?
- Bir örnek vereyim: Bu halka da açıklandığı için söyleyebilirim. Bakın
böyle bir şey Türkiye'de olabilir mi? Pazarın 3'üncü büyük şirketini
satın alacağız diye yola çıktık. Kağıt sektörü olgun bir sektör. ABD'de
önemli bir pazar. Bu nedenle konsolidasyon da şart. Satın alacağımız
şirketin son 3-4 aylık pazar değerine bakıldı ve yüzde 40 primli hisse
başına 30 dolarlık bir teklif verildi. Bu verilen fiyat öyle bir fiyat
ki şirketin geçmişinde pazar değeri hiçbir zaman bu fiyata çıkmamış. İyi
bir teklif yani. Karşı tarafın yönetim kurulu da bağımsız üyelerden
oluşuyor. 1 hafta sonra bize, "Kusura bakmayın, satmıyoruz" dediler.
Peki "Bunu hisse sahiplerine konuştun mu" dedik. "Hayır konuşmama gerek
yok satmıyorum" dedi. Böyle bir durumu burada düşünemezsiniz. Muhakkak
böyle bir şey olsa gider patrona sorarsınız.~
Capital: Vaktinizin ne kadarını alıyor bu yeni göreviniz?
- Şu anda bir yoğunluk söz konusu. Normal olarak 8 adet toplantı var. Bu
8 toplantıdan 2 tanesinde seyahat etme zorunluluğu yok. Rutin bir
yönetim kurulu akışı şöyle: İlk gün tümkomiteler toplanıyor. Onlar
bittikten sonra o akşam birlikte yemek yeniyor. O bittikten sonra ertesi
gün yönetim kuruluna bütün komite başkanları rapor veriyor. Ondan sonra
da iş kısmına geçiyorsunuz. Yönetimi içeriye çağırıyorsunuz. İşleri
konuşuyorsunuz.
Capital: Son zamanlarda neden yoğunsunuz peki?
- Şirket ve kağıt endüstrisi önemli bir ivme kazandı. Bunun sonucunda da
önemli bir para akışı ortaya çıktı. Ben geldiğimde bu parayı ne
yapacağız diye tartıştık mesela. Orada çok kaliteli ve ayakları yere
basan tartışmalar oluyor. Burada mesela böyle bir şey düşünemezsiniz.
Patron ne derse o olur. Paranın önemli bir bölümünü hisse sahiplerine
geri verme kararı aldık. Ama yine de epey para kaldı. 650 milyon dolara
Hindistan'da bir şirket satın alındı. Bir de demin bahsettiğim gibi
pazarın 3'üncü büyük şirketini satın alma girişimleri var. 4,5 milyar
dolarlık bir yatırımdan söz ediyoruz burada. Bu nedenle yönetim kurulu
toplantıları sıklaştı.
Capital: Sizi bu süreçte en fazla etkileyen olay neydi?
- John Faraci'nin emekli olmasına en az 3 yıl var. Şimdiden onun yerine
geçecek CEO'nun nasıl bir profile sahip olması gerektiğini tartışıyoruz.
Hatta bununla ilgili Heidrick&Struggles'ın en tepesindeki adama bu
konuda yetki bile verildi.
Capital: Başka dünya devlerinden teklif alıyor musunuz?
- Şu an açıklayamam ancak IP'den daha büyük ölçekli bir şirketle yine
böyle bir görüşme aşamasındayım. Fortune 500 şirketleri arasında ilk
100-150'nin içinde olan bir şirket.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?