Aslında Facebook'u AOL bulmuştu!

Facebook, aslında 1990'larda AOL tarafından yaratılmıştı...

1.05.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Aslında Facebook'u AOL bulmuştu!
Jesse Kornbluth, 1997 yılında o dönemin en gözde şirketlerinden biri olan American Online'a (AOL) büyük beklentilerle transfer edilmişti. Bir gazeteci ve yazar olarak ondan beklenen, AOL'u, bir teknoloji şirketinden bir medya devine dönüştürmeye katkıda bulunmaktı. Bu nedenle de şirketin Virginia'daki genel merkezinde göreve getirilmişti. Bir yıl boyunca çalışıp ortaya bir ana ekran çıkardı. Şimdiki Huffington Post'a benzeyen bir tasarımı vardı. Aynı dönemde bir başka ekip, şu anda Amerika'nın en önemli "çöpçatanlık" sitelerinden olan Match.com'un benzeri olan The LoveAOL'u inşa etmişti. Sadece bunlar değil, başka başlıklarda oluşturulan siteler de bugünkü benzerleriyle daha iyi ya da aynı yapıya sahipti. Spor sitesi www.espn.go.com'un ilk hali gibiydi, ilan sitesi bugünün Craigslist'in çocukluğuna benziyordu. AOL'un "anlık mesajlaşma" hizmeti potansiyel olarak Twitter'a çok yakındı. işin üzerinde çalışılsa büyük olasılıkla Twitter'a da dönüşecekti. AOL'un en önemli güçlerinden biri olan finans sitesi/bölümü, bugünkü Yahoo'dan daha başarılıydı.

Facebook'un ilk ataları!
Fakat bunların hepsi bir yana esas önemli olan ise Community adlı hizmet idi. Bugün milyarlarca dolarlık halka arz gerçekleştirebilen, dünyanın en hızlı büyüyen şirketleri arasında yer alan Facebook, aslında 1990'larda AOL tarafından yaratılmıştı,.Community adlı hizmet, AOL müşterilerine ilgi alanlarına, hobilerine, tutku ya da ilişkilerine göre gruplar oluşturma şansı sunuyordu. Tıpkı Facebook'ta olduğu gibi "mesaj panoları" aracılığıyla da iletişim kurabiliyorlardı. Medya tarafında sağlanan bu önemli gelişmede ve AOL'u "medya devi" yapmaya yönelik yaratıcı girişimlere rağmen şirketin hedefinde "abone" sayısını artırmak vardı. Mümkün olduğunca çok abone edinmeye yönelik çabalar öne çıkıyordu. 1990'ların gözde iş modeli kullanıcı ya da abone sayısını artırıp piyasa değerini büyütmekti. AOL'un yönetimi de medya ve içerikte yaratılan değerlere odaklanacağına aboneye yüklendi. Medya ekibi, "içerik kraldır"; finans ekibi ise "Abone sayısı kraldır" diyordu.

"Bu hizmet bize pek yaramaz"
Bu bakışta kazanan finans oldu. AOL'ün üye sayısı 1994 yılındaki 1 milyon düzeyinden 1998'de 5 milyona ulaştı. Sonraki dönemde her 125 günde üye sayısına 1 milyon daha eklendi. Sadece ayda 23,95 dolar ödeyen, bu müthiş içerikten rahatlıkla yararlanabiliyordu. 1990'ların sonunda AOL'un Facebook benzeri hizmeti Community'de 70 bin üye vardı. Kendi aralarında çok aktif bir iletişim içindeydiler, mesajlaşıyor ve mesaj panolarını yoğun olarak kullanıyorlardı. Community hizmeti ivmesini koruyup devam edemedi. Bunda o dönemdeki başkan yardımcılarının payı büyüktü. Ancak, Jesse Kornbluth ve arkadaşları, dönemin başkan yardımcılarını çok fazla suçlamıyordu. Yönetimin kötü olduğunu ya da "aptallık" yaptıklarını düşünmüyorlardı. Çünkü böyle bir hizmeti kullanmamış, gücünü fark edememişlerdi. Topluluğun gücünü algılayamamışlardı. Onlar Community hizmetine basit bir anlık mesaj ve e-mail iletişimi olarak bakıyorlardı. Üstelik reklamverenler de aynı düşüncedeydi ve reklam vermiyorlardı. ~
Bu yönetimin bakışını kolaylaştırmış, Community hizmetini dışlamayı beraberinde getirmişti. Yönetim, içerik hazırlama ve topluluk oluşturma maliyetlerini kısma yoluna, bu bahaneleri ortaya koyarak kolayca gidebilmişti. Çünkü şirketin odaklanacağı daha önemli alanlar vardı. Her şey "üye sayısına" bağlanmıştı ve bu sayı arttıkça adeta şirkete para da yağıyordu. Ama bu mutlu dönem uzun sürmedi ve AOL, Timer Warner'a satıldı. Oysa AOL, doğru yoldan gitseydi ve baştan yarattığı değerlere sahip olsaydı bünyesinden bir Facebook, match.com gibi değerler çıkarabilirdi. O, farklı bir yolu seçti.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz