Davranışsal finans acısından artan küresel iyimser

“Borsada yeni bir şey yoktur: Bugün olanlar, dün de olmuştur, yarın da olacaktır.” Jesse Livermore

1.02.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Davranışsal finans acısından artan küresel iyimser
2013’e, tüm dünya piyasaları oldukça iyimser başladı. Büyük merkez bankalarının bastığı bol paranın büyük kısmı, geçen yıl ekonomik toparlanmaya kuşkuyla yaklaşıldığı için kenarda beklemekteydi. Yükselen piyasalar, bu kuşkulu kesimin dayanma gücünü tüketmişe benziyor. 2008-2009 krizinin dip noktas��nda “dünya batıyor” diye hisse senedi satıp altın alanların, bugün bunun tam tersini yaptığını görüyoruz. Davranışsal ekonomiye göre insanoğlunun piyasalardaki davranış şeklini, rasyonel kararlardan daha çok “korku” ve “hırs” belirler. Ayın yatırım sözü esasında buna işaret ediyor. Önce küresel resme bakarsak, gelişmiş ülke merkez bankaları faizleri uzun süre hatta ilelebet düşük tutma tehdidiyle korku içinde kabuğuna çekilmiş, sermayeyi sonunda risk almaya razı (mecbur) etmiş gözüküyor. Şubat sonu ABD’de mali uçurum sorunu tekrar nüksetmezse küresel ölçekte faizden hisse senedine ve diğer riski ve getirisi yüksek varlıklara geçiş, 2013’ün ilk aylarının hakim trendi olacak. Hatta 2009 çöküşünün tam tersi bir balon piyasası bile söz konusu olabilir. Çünkü tüm dünyada faizler çok düşük ve 4-5 yıldır sıfıra yakın faiz kazanan sermayenin getiri sağlama ihtiyacı had safhada. Bunun üstüne bir de son yılların yükselişini kaçırmanın verdiği pişmanlık duygusunu eklerseniz, 2009 çöküşünde en dipten hisse senedi satanların nasıl oluyor da o fiyatların 10 katından geri gelip hisse aldıklarını anlayabilirsiniz. Grafikteki Arçelik hisse fiyatı bu dediğimize İMKB’den canlı bir örnektir.

EKONOMİ CANLANACAK, PİYASALAR GELİŞECEK
Türkiye, 2010-2012 yılları arasında ekonomisini kontrollü soğutarak büyüme oranını yüzde 9’dan yüzde 3’e kadar indirdi. Bankalara uygulanan tedbirlerle yıllık kredi büyümesi yüzde 35-40 seviyesinden geçen yıl yüzde 16’ya kadar indi. Cari açığın ve enflasyonun düşmeye başlamasıyla rahatlayan ekonomi yönetimi, 2013’te biraz daha büyüme odaklı politikalar takip edecek. Banka kredilerinde yüzde 15, büyümede ise yüzde 4 büyüme hedefleniyor. Ancak bizim görüşümüz, küresel iyimserliğin de etkisiyle bu oranlar aşılabilir. Kredilerde yüzde 20, milli gelirde ise yüzde 5 civarında bir büyüme bekliyoruz. Piyasalara gelince. Döviz kurunda ve faizlerde nispeten yatay bir seyir bekliyoruz. Ciddi bir yükseliş yaşanmasına rağmen İMKB’de canlı bir yıl daha bekliyoruz. Büyük şirket halka arzlarının artması ve emeklilik fonlarının hisse senedi miktarını artırması, borsayı derinleştirecek. 2013 başında 20 milyar TL olan bireysel emeklilik fonlarının yaklaşık yüzde 17’si hisse senedine yatırılmıştı. Bu oran, emeklilik sistemi aynı aşamalardan daha önce geçmiş Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 30-35’tir. Bireysel emeklilik sistemine (BES) yüzde 25 kamu katkısının dikkat çekmesiyle 2013 sonunda, özel emeklilik fon büyüklüğünün 28 milyar TL’yi, fonlardaki hisse oranının ise yüzde 20’yi aşmasını bekliyoruz. Zaten 2013 bütçesine kamu katkısı olarak konan 1,2 milyar TL’den anlıyoruz ki eski ve yeni katılımcılardan bu yıl BES’e 5 milyar TL civarında para girişi olacak. Fonlarda biriken paranın düzenli olarak sermaye piyasalarına akmasıyla Türk sermaye piyasaları sağlıklı büyüme dönemine girecek.~

KRİTİK VERİLER VE RİSKLER
2013’te Türkiye piyasaları açısından en önemli veriler, bize göre enflasyon, reel kur endeksi ve petrol fiyatı olacak. 2012’yi yüzde 6,2 seviyesinde bitiren tüketici enflasyonunun yüzde 6’nın altına inip TCMB’nin hedefi olan yüzde 5’e yaklaşması, düşen faizlerin kalıcı olması açısından önemli. Cari açığın tekrar bozulmaması için TCMB reel kur endeksinin 120-130 seviyesini aşmasını istemiyor. Yıl başı itibarıyla bu seviyeler, sepet kurda yaklaşık 2,00-1,85’e karşılık geliyor. Risk olarak ise ABD’nin İran’a yönelik stratejisi önemli olacak. Tahminimiz o ki Obama yönetimi, direkt saldırı yöntemini tercih etmeyip 2011  başında Tunus’ta başlayan Arap baharı hareketini, önümüzdeki birkaç yıl içinde İran ile nihayete erdirmek isteyecek. Ancak bu riskin gerçekleşmediği bir ortamda, normal koşullarda petrol fiyatlarının dünyada alternatif petrol kaynaklarının piyasalara gelmesiyle kademeli düşüş göstermesi, Türkiye için sürpriz bir pozitif olabilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz