İklim değişikliği ve küresel ısınma etkilerini acımasızca göstermeye başladı bile. Seller, hortumlar, can kayıpları, büyük zararlar... Bu durum sadece bizim ülkemizdeki doğal afetlerle sınırlı değil. Yerkürenin pek çok tarafında ısınmanın getirdiği dengesizliklere tanık oluyoruz. Artan kuraklıklarla, evvelden görülmemiş biçimde güney yarım kürede oluşan tayfunlarla ve sellerle karşı karşıyayız. Yükselen su seviyelerinden rahatsız olan Bangladeş gibi ülkelerin çığlıklarını duymamız ve İnsanlığı ciddi tehdit altına alan önemli değişiklikleri algılamamız gerek.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin en çok vurduğu, olumsuz etkilerini gösterdiği ülkeler, maalesef gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler. Bugün yeryüzünde insanların dörtte biri günde 1 doların altında gelirle yaşıyor, 1 milyar insan temiz içme suyuna ulaşamıyor, 1,6 milyar insana ise elektrik götürülemiyor. 3 milyar insan sağlık hizmetlerinden yoksun...…
Küresel ısınma bu geri ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde en olumsuz etkilerini yapmaya devam ediyor. Şimdilik sadece 1 santigrad derece ısınma aşamasındayken bile olumsuzlukları hissediyoruz, yaşıyoruz.
Hemen şimdi önlem alınmadığı takdirde ısınmayı 2 derece ile kısıtlamak mümkün olamayacak. Bu önlemleri birkaç ülkenin alması da yeterli değil. Çözüm için HEMEN ŞİMDİ ülkelerin yan yana gelip HEP BERABER harekete geçerek gerekli önlemleri, uygulamaları ve FARKLI yaşam biçimlerini ve uygulamaları devreye almaları zorunlu.
Bunun için Birleşmiş Miletler İklim Değişikliği panelinin aralık ayında Kopenhag’da yapacağı ve bütün ülkelerin liderlerinin katılacağı konferanstan MUTLAKA uluslararası bir anlaşmaya varılarak hep beraber iklim değişikliğine karşı “önleme’’ ve ‘’uyum’’ önlemlerini uygulamaya sokmalıyız. Bunun gerçekleşmesi için gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelere akan yıllık yaklaşık 10 milyar dolarlık destek fonunun 400 ile 500 milyar dolar olarak saptanması ve uygulanması gerekiyor. Kopenhag’da bunun pazarlığı yapılıp karara bağlanması gerekiyor!
Sadece mali destek küresel ısınmanın önüne geçmeye yeterli değil, burada aynı zamanda FARKLI bir yaşam biçimini kabul ederek uygulamamız gerekiyor. Bugünkü gibi yaşayarak ısınmanın önüne geçmemiz ve onu sınırlandırmamız mümkün değil. Özellikle enerji üretimi, enerji verimliliği, tarımsal alanların kullanımı, suyun etkin kullanımı ve paylaşımı, şehirlerin planlanmasını ve ulaşım konularının tamamen farklı ele alınması gerekiyor. Bunların nasıl ele alınması gerektiğini sonraki yazılarımda açacağım, ama şimdilik kalkınmamıza engel olmadan iklim değişikliği mücadelemizi yapmamızın mümkün olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bulunuyor… Ancak ihtiyaçlarımıza farklı yaklaşarak kolayına kaçmadan çözümler bulmalıyız.
Bütün bunlar çok zor ulaşılabilecek hedefler ama başka çare görülmüyor. Bütün önlemleri en hızlı biçimde uygulasak bile ısınmanın 2 dereceye ulaşmasına engel olmak mümkün değil. Amaç 2 derecede sınırlayabilmek. Bu 2 derecenin bile büyük etkileri olurken daha fazla ısınmanın sonuçlarının sadece birkaç ülke ile sınırlı kalmadan bütün yerkürede önemli güvenlik sorunlarını da yanında getireceği tahmin ediliyor.
Özetle Kopenhag’da liderlere büyük iş düşüyor. Gelişmekte olan ülkelerin haklarını aramak ve gelişmiş ülkelerden yılda 500 milyar dolara varan fon aktarımlarının pazarlığını, müzakerelerini etkin yapmak üzere Türkiye’ye büyük görev düşüyor. Başbakanımızın gidip orada bütün gelişmekte olan ülkelere liderlik yaparak, atmosferdeki birikmiş karbon salınımlarının en büyük sorumlusu gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerden bu kaynakların sağlanmasını temin etmesi gerek!
Türkiye’ye Kopanhag’da büyük iş düşüyor.…
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?