Sosyal destek neden en büyük varlığınız?

Mutlu olmak bir tercih meselesidir. O, sizin içinizden gelir. Onun, aranıp bulunmak ve ardından mutlu olunmakla hiçbir alakası yoktur.

1.04.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sosyal destek neden en büyük varlığınız?
Öncelikle mutlu olmayı tercih etmelisiniz. O, sizin tercih ettiğiniz ve yaşamınızın bütün alanlarına nüfuz ettirdiğiniz içsel bir tutumdur. Achor, “dünyanın en mutlu yüzde 10’luk kesimini diğerlerinden ayırt eden sadece tek bir özellik olduğunu” iddia eden, “Çok Mutlu İnsanlar” isminde bir araştırmaya atıfta bulunuyordu. O da onların sosyal ilişkilerinin güçlülüğüydü. Daniel Goleman ise MIT araştırmacılarının, yöneticilerine daha sıkı bağlarla bağlı olan çalışanların, zayıf bağlarla bağlı olanlara kıyasla çok daha fazla para kazandırdıklarını keşfettiklerini bildiriyordu. Bu araştırmaya göre bağlı her bir çalışan, şirkete her ay ortalama 588 dolardan daha fazla para kazandırıyordu.

Bu verilere bir de dünyanın dört bir köşesindeki 10 milyon çalışana, aşağıdaki ifadeyi doğru bulup bulmadıklarını soran Gallup’u ekleyin: “Benim yöneticim veya iş yerimdeki herhangi biri, bana bir insan olarak değer veriyormuş gibi görünüyor.” Bu ifadeyi doğru bulanların, hem işyerlerinde çok daha üretken hem kârların oluşumunda çok daha etkili olma hem de çalıştıkları şirkette uzun vadede kalma ihtimalleri çok daha yüksek çıkmış. Harvard Yetişkin Gelişimi Araştırması’nın direktörü olan George Vaillant, Boston’daki Kadın Hastanesi ve Brigham’da çok saygın bir araştırmacı ve psikiyatristtir. Ayrıca Harvard Tıp Fakültesi’nde de profesördür. Şimdi onun verilerden ürettiği 2 bulgusundan bahsetmek istiyorum. Araştırmanın denekleri, hayatın zorluklarından korkmuyor ve aynı zamanda asla bir insanın onu yaşamaya devam etmesi gerektiği gerçeğini de unutmuyorlardı. Denekler, sıklıkla hayata, içinde değişik bölümler olan bir kitapmış gibi bakıyordu. Bir bölüm bittiğinde, kendilerini derhal bir sonraki bölüme geçmeye zorluyorlardı. Ölüm veya uzak mesafelere taşınma gibi gerekçelerle bir arkadaşlarını kaybettiklerinde, hemen kendilerine yeni arkadaşlar ediniyorlardı. Bu ise eski arkadaşlıkları sürdürerek ve aralarına yenilerini katarak dostluk ilişkilerini geliştirmek anlamına geliyordu. Vaillant, 70 yıl boyunca bu çalışanları araştırdıktan sonra bir insanın diğer insanlarla olan ilişkilerinin dünyadaki her şeyden çok daha önemli olduğu sonucuna varmıştı. John Cacioppo ise 30 yıldan uzun süren araştırmasının sonucunda, sosyal bağların kurulmamış olmasının belirli hastalıklar kadar ölümcül olabileceği sonucuna varmıştı. Sosyal bağları zayıf olan insanların, şiddetli bir depresyona girme ihtimali, kuvvetli sosyal bağlara sahip olanlara kıyasla 2-3 kat daha fazladır.

Tüm bu bilgileri bir araya getirip harmanladığımızda, Achor’un deyimiyle “sosyal yatırım”, yani aile şirketindeki ilişkilerin hem başarıda hem de tatmin seviyesinde önemli roller oynayan bir faktör olduğu aşikardır. Sözleri aşağıdakine benzer şarkıyı Beattle, yazmıştı ve sonra kelimeleri Joe Cocker tarafından değiştirilmişti: “Hayatımı dostlarımın yardımıyla idame ettirebiliyorum... ” Mesele ilişki kurmak olduğunda Achor’un bize bazı önerileri var. Gerçi kendi verileri çok genel olsalar da benim 20 yıldan uzun bir süre önce tanımladığım kavramlarla ilişkililer. Bu kavram, aile şirketlerinde ilişkiler kurmanın ve onları sürdürmenin önemine atıfta bulunuyor. Bu sanki aile üyelerinin içinde bir tasarruf hesabı açmaları gereken bir “ilişki bankası”ymış gibi görünür. Ardından birlikte çalıştıkça yine zorlu ve stresli sorunlara karşı birlikte mücadele ederken, söz konusu meydan okumaya karşı kendi ilişkilerini kuvvetlendirmek için bu tasarruf hesabından para çekebilirler.~

Aile şirketlerinde, işe yarar ilişkiler kurabilmek için bir insanın öncelikle diğerlerine yaptığı “sosyal yatırımlar”da pro-aktif olması gerekir. Aşağıda yapılabilecek birkaç belirli şey var:

1- Kendi başarı hikayesinden bahseden bir aile üyesine karşı vereceğiniz tepkide, coşkulu olun. Onların başarıları hakkında belirgin ve olumlu yorumlarda bulunun, şöyle sorular sorun: “Peki bu iş nasıl gerçekleşti?” veya “Alınan başarılı sonuçlarda nelerin katkısı oldu?”
2- Yeni işe alınanları, muhakkak hem aile üyeleri hem de diğer çalışanlarla tanıştırın. Bu sayede onları, şirket kültürüne entegre etmiş ve onların önemli olduklarını, ancak bu şirkette onlarınkine benzer çıkarları olan başkalarının da var olduğunu göstermiş olursunuz. Eğer birisi, herhangi bir spor kulübünün veya belirli bir sportif faaliyetin fanatiği ise o zaman onları öğle yemeğinde tartışabilecekleri bir şeyleri olacak şekilde ilişkilendirin.
3-  Bütün toplantılarda cep telefonu veya Black-berry’lerin kapatılmasını zorunlu kılın. Çünkü toplantılar, doğrudan ve kişiden-kişiye bilgi alışverişinin yapıldığı yerlerdir. Bir başkasına hitaben konuşurken muhakkak onunla göz teması kurun.
4- Her insanın konuşmasını bitirene kadar dinleyin. Toplantı esnasında sakın az sonra ne söyleyeceğinizi düşünürmüş gibi oturmayın. Şayet ne söyleyeceğinize odaklanırsanız, konuşmacının nelerden bahsettiğini işitemezsiniz.
5- Yaygın nezaket kurallarına riayet edin. Bir aile üyesine karşı böylesine saygılı bir şekilde yaklaşmak aradaki ilişkilerin güçlendirilmesinde atılacak en iyi adımdır.
6- Aile üyelerine karşı sık sık şükranlarınızı sunmakta tereddüt etmeyin.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz