Yeni dönemin acı gerçeği: Şirket ölüm oranı artıyor

Türkiye’deki şirketler, kuruluşları nedeniyle “çocukluktan” yavaş yavaş “gençlik” ve “olgunluk” dönemine geçmeye başlıyor.

1.04.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni dönemin acı gerçeği: Şirket ölüm oranı artıyor
Daha önce paylaşmış olabilirim. Türkiye’de 1960’lı yıllarda 1 yılda kurulan şirket sayısı, sadece 150-250 adet civarında değişiyordu. Türkiye’nin yılda 1.000, ardından da birkaç binli düzeyleri geçmesi ciddi zaman aldı. Gerçek patlama ise 1990’lı yıllarda yaşandı. Bu dönemde yılda 50 bin ve üstünde şirket kuruluşuna tanık olduk. Şahıs şirketi sayısı da aynı düzeylere bu dönemde ulaştı.

Geçen yılın ortalarında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye’deki firma sayısını açıkladı. Buna göre 2011 ortasında firma sayısı 887 bini geçti. 2012 yılını da dikkate aldığımızda, Türkiye’deki firma sayısı 950 bin düzeyine yaklaştı. Bunlar firma sayıları... Şahıs şirketlerini de esas aldığımızda, TÜİK’e göre girişim sayısı 2,6 milyona yaklaşıyor.

Aslında esas paylaşmak istediğim bu değildi. Türk iş dünyasında, özellikle Anadolu’daki işletmelerde yaklaşan büyük “geçiş” dönemine dikkat çekmek istiyorum. Çünkü Türkiye’deki şirketler, kuruluşları nedeniyle “çocukluktan” yavaş yavaş “gençlik” ve “olgunluk” dönemine geçmeye başlıyor. Bunlar, “ergenlik” ve sonrasında başka sorunları da beraberinde getirecek.

Şirket demografisinden mesaj
Türkiye İstatistik Kurumu, ilk defa Türkiye’deki girişimlerin kuruluş yıllarını ve dönemlere göre dağılımlarını yayınladı. Benzerlerini başka ülkelerde gördüğümüz bu istatistik, şirketler için çok önemli mesajlar içeriyor. Bunların bazılarını şöyle ortaya koymakta yarar var:

1- Türkiye’deki girişimlerin, belki inanmayacaksınız ama yüzde 85’e yakını, 1996 yılından sonra gerçekleştirilmiş. Son 11 yılda kurulanların, toplam içindeki payı ise yüzde 65’e yaklaşıyor.
2- 1980 öncesinde neredeyse Türkiye’de hiç şirket yokmuş. Çünkü veriler, girişimlerin yüzde 97,5’inin 1980 sonrasında, sadece yüzde 2,5’inin 1980 öncesinde kurulduğunu gösteriyor.
3- Türkiye’de gerçekleşen “aile şirketlerine” yönelik workshop ve eğitim toplantılarında da görüyoruz ki yaşları 15-20’yi aşan şirketlerde, “dönüşüm” ve “geçiş” sancıları başlıyor. Kurucu kuşak, yavaş yavaş çocuklarını iş başına hazırlamaya çalışırken, diğer yandan da belli bir büyüklüğe gelmiş şirketini büyütmeye uğraşıyor. Türkiye’de bu kapsama giren neredeyse 100 bine yakın şirket var. Bir bölümü “büyüme”, bir bölümü de “kuşak” geçişleriyle uğraşıyor ya da uğraşacak.
4- 1980-1990 arasında kurulan ve sayıları 45 bin civarında olan girişimcileri ise ikinci-üçüncü kuşak sorunu bekliyor. Onlardaki bir başka sorun ise yeni kurulan şirketlerle yurtdışından gelen ithal yabancı şirketlerin rekabeti...~
5- Şirket demografisiyle ilgili önemli bir bulgu ise şirketlerin ayakta kalma güçlerini gösteriyor. TÜİK’in verilerine göre, 2008 yılında kurulan şirketlerden sadece yüzde 32,8’i 2011 yılına kadar ayakta kalabildi. Dikkat edin, 3 yılda her 3 şirketten 2'si batmış ya da kapanmış. Bu rakam, daha önceki yıllarda yüzde 15-20 arasında değişiyordu. Yeni dönemin en önemli mesajının da bu olduğunu düşünüyorum. İnsanların hayatta kalma umudu artarken yeni kurulan şirketlerin, sadece Türkiye'de değil dünyada da “beklenen yaşam süresi” azalıyor.
6- Bu konudaki bir başka önemli bulgu ise şu: Türkiye’de kayıtlı şirketlerin ölüm oranı, 2007 yılında yüzde 11,1 idi. 2008 yılında yüzde 12,9’a yükseldi. 2009 yılında ise bu oran yüzde 24,8 düzeyine ulaştı. “Ölümler” arasında aslan payını yüzde 93,8 ile şahıs şirketlerinin aldığını belirtmekte yarar var.
7- Bunlar Türkiye’nin gerçeği. Eskiden şirket sayısı ve rekabet azdı. O nedenle şirketlerin battığını, iflas istemine başvurduğunu ender duyardık. Şimdi Türkiye'de bile çok sürpriz iflas talepleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu, yeni dönemin gerçeği ve bütün dünyada kendini gösteriyor.

Bakın, ABD’de 2003 yılında kurulan şirketlerden 5 yıl yaşayabilenlerin oranı yüzde 55 düzeyinde. 2006 yılında kurulanlardan yüzde 49,3’ü ayakta kalabilmiş. 1998 yılında kurulup 10 yılın sonunda ayakta kalanların oranı ise sadece yüzde 37'leri buluyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz